Aynadaki yüzüm

1621 Words
“ Ne” “Evet seninle evlenmek istiyormuş” “Yenge dalga geçmenin sırası değil vallahi” “Ya kızım ciddiyim seni görmüş çok beğenmiş tanışıp evlenmek istiyor” “Beni tanımadan evlenilecek biri olduğuma nasıl karar vermiş “ dedim sesim biraz daha yükselterek. Su yanımdan geçerken konuşmayı duyuyor ve ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. “Anlatırım” dedim sadece dudaklarımla ona. “Bak bir tanış bence bu çocuk çok temiz düzgün birisi. İnşaat mühendisi hem zengin hem yakışıklı askerliği yapmış eli yüzü düzgün ve ben kefilim çocuğa. “ dedi. Övmeyi geç butonu istiyordum. Herkes herkesi böyle anlatır zaten kim bilir beni nasıl anlattılar. “Yenge hasta geldi ben seni daha sonra arayım mı çok acil kapatmam lazım” dedim. “Bak ara beni muhakkak” dedi. “Tamam yenge arayacağım “ dedim. Telefonu bıkkın bir ifade ile kapattım. Derin bir nefes aldım. Bin tane derdim yok gibi bir de bunlarla uğraşıyorum. “Ne oldu” dedi su. “Gel bir kahve içip hava alalım çok bunaldım. Aşağıda anlatırım “ dedim. Su ile beraber asansörün önünde bekliyorduk. Asansörün aşağı inme tuşuna bastık. “Ya kızım anlat çatlatma çok merak ettim” “Ya dün amcamlara gittim. Oraya da bir tane adam geldi. Bugün de yengem beni aradı az önce. Çocuk beni çok beğenmiş evlenmek istiyormuş falan filan işte “ dedim bıkkın bir ifade ile göz devirerek. Su ise bana şok içinde bakıp olanları dinliyordu. “Aslında” dedi düşünürken. “Durumu biliyorsun “ dedim gözlerimle karnımı işaret ederek. “Haklısın olmaz ki” dedi üzgün bir halde. “O olmasa bile olmaz su ben mustafaya aşığım bunu yapamam” dedim. “Peki şu an mustafa öldü diyelim bu çocuk çıktı karşına evlenir miydin tipi falan nasıldı yani mustafa hiç hayatında olmasa kabul eder miydin “ Uzun bir sessizlikten sonra ne yapardım diye düşündüm. “Aslında çocuk yakışıklı gibi tipi de düzgün. Ama benim evlenmem imkansız “ dedim. “Nasıldı tipi falan” “Böyle benden uzun esmer gibi ama değil sakallı bebek yüzlü biriydi adı da şeydi fatihti galiba” Su garip bir şekilde konuşurken bana değil arkada bir şeye kitlenmiş bakıyordu. “Neye bakıyorsun” sen dedim. Bana gözü ile arkayı işaret etti. “Bu mu” dedi. O sırada arkamı dönmem ile dibimde o adamı gördüm. Elinde kırmızı güller. Yüzünde bir gülümseme bana bakıyordu. “Benden bahsediyor “ dedi suya doğru. Elini uzatıp “Merhaba fatih ben az önceki bahsettiği kişiyim” dedi. “Merhaba “ dedi su da. “Sizin burada ne işiniz var” dedim. “Seni görmeye geldim” dedi. “Ne sıfatla acaba? Hem siz benim konuştuklarımı ne zamandır dinliyorsunuz?” Dedim sinirlenmiştim hamile olduğumu anladı mı bilmiyorum. “Benimle evlenmenin imkansız olduğunu duyacak kadar” dedi. Yüzündeki gülümseme biraz olsun kırıldı. “Duyduğunuza göre gidebilirsiniz” dedim elimle kapı tarafını göstererek. “Peki “ dedi çiçekleri bana uzatıp ben almayınca suya uzattı. Su şaşkın gözlerle bizi izlerken eline tutuşan çiçeği tuttu. “Görüşürüz” diyerek tekrar takım elbisesinin ceketini ilikleyip kollarını düzelterek hastanenin merdivenlerinin olduğu tarafa doğru gitti. “Bu ne” dedi su ağzı açık bir şekilde. Asansör kaç kere geldi gitti sayamadım en son su ile aşağıya inmiştim. Kafeteryaya oturduk elimizde kırmızı güllerle herkes bize bakıyordu. Gülleri ben tutmadım suya verdim. Bana kalsa çöpe atardım. “Kızım çocuk olay” dedi su. “İstediği olsun su durumu biliyorsun asla olmaz böyle bir şey mustafadan sonra asla kimse ile evlenmem ben. “ “Ömrünün sonuna kadar bekar mı kalacaksın” dedi. “Evet kızım ile ömrümüzün sonuna kadar babasının hatırası ile yaşayacağız” dedim. “Kız mı” dedi. “Evet kız hissediyorum adını bile buldum. “ “Sen doğurmaya kararlısın yani” dedi sessiz sessiz kimsenin bizi duymadığına emin olarak. “Bu cana kıyamam. Mustafa beni asla affetmez “ dedim. “Mustafa yok artık Belen. Ve sen karnında babasız bir bebekle ortada kaldın beni delirtme” dedi. “Annemlere bir şekilde söyleyecem ama nasıl yapacam bilmiyorum “ dedim. “Buluruz bir yolunu sıkma sen canını” dedi. “Peki.” Dedim. Bir yol bulmamız lazımdı. İçinden çıkılmaz bir durumdaydım. *** (Ertesi gün) “Yine yoğun bakımda çalışıyordum. Bebeklerin bezini değiştirirken bir gülümseme oluştu dudaklarımda. Acaba benim bebeğim kime benzeyecekti. Mustafaya mı bana mı? Keşke ona benzese ya da onun istediği gibi bir kız çocuğu olsa. “Ya siz ne kadar tatlısınız böyle” dedim. Çok güzellerdi o kadar masumlardı ki bu dünya için fazla masum. O sırada bir çift bebeklerini görmek için içeriye girdi. Anne ve baba yan yana. Bende yanlarındaydım. Anne bebeğini severken babası da ona sarılıp anneye destek oluyordu. İkisi de bebekleri ile konşuyorlardı. “Annecim biz geldik güzel kızım “ “Prensesim benim baban hep yanında seni hep koruyup kollayacak güzel kızım” dedi babası. Yutkunamadım. Nefes alamadım. Benim kızımı kim koruyacaktı bu kız bana babam nerde demeyecek miydi ? Ben bu çocuğa anne olacaktım ya babası? Nasıl tek başıma bakacaktım. Ailem de beni reddederse ben bu çocuğa hem bakıp hem nasıl çalışacaktım. Daha fazla dayanamadım. Göz yaşlarım akmaya devam ederken lavaboya geçip elimi yüzümü yıkayıp sakinleşmem lazımdı. Haykıra haykıra ağlıyordum resmen. “Belen “ dedi su ama hızla yanından geçtim ağlayarak. Lavabo yoğun bakımın dışındaydı. Dışarı çıkış kapısının şifresini girip çıkarken karşımda yine o adam vardı. Krem rengi takım elbisesinin içine beyaz gömleği giymişti bu sefer elinde papatyalar vardı. “Gülleri sevmedin diye papatya aldım” dedi çiçeklere bakarken kafasını bana kaldırınca gülümsemesi gitti. “Belen ne oldu neden ağlıyorsun” dedi. “Yine mi sen?” “İyi misin bir şey mi oldu “ “Sanane kardeşim sanane” dedim ağlayarak. “Ne istiyorsun benden olmaz dedim evlenmek istemiyorum dedim neden anlamıyorsun “ dedim. “Bir oturalım mı iyi durmuyorsun” “İyi değilim anladın mı değilim iyi de olamıyorum seninlede evlenemem gerçeği bilsen sende benimle evlenmezsin lütfe beni rahat bırak artık” dedim ağlamaya devam ederken. Tam yanından geçip lavaboya gidiyordum. Kolumdan tuttu. “Napıyorsun sen ya” dedim kolumu çekerken. Saatine baktı “saat 16:30 çıkmana yarım saat var konuşmak için aşağıda seni bekliyor olacağım. “ “Size geleceğimi düşündüren şey ne?” “Bunu aşağıda konuşacağız” dedi ve çiçekleri elime tutuşturdu arkasını dönüp giderken ben elimdeki papatyalar ile ortada duruyordum. “Delirecem ya akıllısı beni bulmuyor vallahi delirecem” dedim sinirden ayaklarımı yere vuruyordum. Lavaboya geçip elimi yüzümü yıkadıktan sonra kendime geldim. Aynadaki yüzüm bana bakıp gözleri doluyordu. “Şimdi ne yapacaksın babasız bu çocuğa nasıl bakacaksın” dedim sesim titrerken bunu kendime soruyordum. “Cevap ver bana biliyor musun” dedim. O da bilmiyordu cevabı. Kimse bilmiyordu bu cevabı. Derin bir nefes alıp içeriye geçtim. Su bana ne olduğunu sordu. Olanları anlattım. “Gidecek misin yanına” dedi. “Su adama ne diyeceğim saçmalama” “Kızım zaten sen ailene söylemeyecek misin bu bebeği” “Söyleyeceğim” “Ee anlat o zaman ona da gitsin peşini bıraksın” “Ya ben neden elalemin adamına bunları anlatıyorum “ “Ya belli ki gelip duracak. Anlat zaten sen bunu anlattıktan sonra yanına bile yaklaşmaz” dedi. “Öyle mi diyorsun haklısın galiba. Gidip konuşayım insan gibi bıraksın peşiöi bu işin olmayacağını anlasın” dedi. “Haklısın “ “Hadi sen çık ben hastaları teslim ederim” dedi. “Tamam canım o zaman ben gidiyorum görüşürüz “ Giyinme odasına gidip üzerimi değiştirdim. Sonra beni kafeteryada beklediğini söylemişti. Kesin gitmiştir neden beklesin diye düşündüm. Kafeteryadan içeri baktığımda burda olmamasını ve gitmiş olmasını ümit ettim. İçeriye kafamı uzattığımda insanlardan uzakta pencere kenarında bir masada oturmuş saate bakıyordu. Yavaş yavaş yanına doğru yaklaştım. Ben gelene kadar beni farketmedi. Masanın başında durunca kafasını kaldırıp bana baktı. Ayağa kalktı. “Gelmezsin sanıyordum” dedi. “Geldim” dedim yutkunup dik duruşumla. “Oturmaz mısın” dedi kendinden emin gülüşü ile. Oturdum. Uzun bir sessizlik oldu aramızda o bana bakıyordu bense etrafa bakıyordum. Birinin konuşmaya başlaması gerekiyordu. Ben ise daha fazla vakit kaybetmek istemiyordum. Bu adamla bir an önce konuşup burdan gitmek istiyordum. Anlayacaklarımı nasıl anlatacağımı düşündüm. “Fatih bey” dedim. Derin bir nefes alıp. “İyi misin az önce ağlıyordun” dedi. “İyiyim teşekkür ederim. Sizinle açık konuşacağım. Niyetinizin benimle evlenmek olduğunu biliyorum. Ben sizinle evlenemem. “ dedim açık bir şekilde. Gözlerimin en içine kadar bakıyordu. Gülümsüyordu evlenemem dediğimde bile gülümsüyordu. Neden güldüğüne anlam veremedim. “Neden “ dedi. “Nedeni bende kalsın ama sizinle evlenemem” “Başka istediğin biri varsa bir sevdiğin varsa saygı duyar karşına çıkmam ama eğer ki hayatında biri yoksa beni tanımanı çok isterim “ “Ben şu an biriyle tanışıp bie ilişki düşünebilecek halde değilim. “ “Beklerim ben” dedi asla vazgeçmiyordu. “Benden başka kız mı yok etrafınızda beni neden bekleyeceksiniz” dedim “Bilmiyorum “ dedi. “Bakın benimle evlenemezsiniz” “Neden evlenemem” dedi. “Nedenini size söyleyemem lütfen daha fazla ısrar etmeyin ve lütfen artık her gün elinizde çiçekle hastaneye gelmeyin” “Bana geçerli bir neden söylemediğiniz takdirde size ısrar etmeye devam edeceğim belen hanım. “ Ciddi anlamda sinirlenmeye başladım. “Ya kardeşim olmaz diyorum anlamıyor musun “ dedim etrafıma bakıp. Normalde bu kadar ısrar taciz boyutu ya da sapıklık olarak değerlendirirdim ama bu adam aksine kendinden emin bir şekilde bakıp bir açıklama istiyordu. “Nedenini söylediğimde emin olun burda durmazsınız” “Ya durursam” dedi. “Komik olmayın lütfen “ “Nedenini söylediğinde ben burda aynı şekilde durup seninle evlenmek istiyor olacağım.” Derin bir nefes aldım. Sabrım artık kalmamıştı. Kendime bile zorla söylediğim bir şeyi ben bu adama nasıl anlayacaktım. “Bu konuşmalardan yengem ve amcamın haberi olmazsa sevinirim” dedim. “Ordan bakınca çocuk gibi mi duruyorum acaba” dedi sandalyede geriye doğru çıkıp. “Hayır ama hala haberleri yok ve benden öğrenmeleri gerekiyor “ “Evet dinliyorum” dedi eline masadaki peçeteyi alıp bir şeyler yaparken. “Ben hamileyim”
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD