Asansörde beni öptüğünde uzun süredir beklediğim şeyin bu olduğunu biliyordum. Arabada beni öptükten sonra kendime itiraf edemesemde sürekli bunun tekrarı olmasını istemiştim. İçimde gün güzüne çıkmamak için direnen hislerimi tek bir dokunuşla ayağa kaldırmış resmen beni kendine bağlamıştı.
Kendine bağlayıp beni ona bağımlı yapmak istiyordu. Başarabilirdi de ona deli gibi aşıktım zaten. Bir de üstüne bu tutku birleşirse komple benim ölümüm olabilirdi.
Asansörde hala çapkın gözleri benden bir cevap bekler gibi bakıyordu ama şu an ona söyleyebilecek hiç bit şeyim yoktu. Ne diyecektim?
Aksine ben de günlerdir bunu bekliyordum mu?
Hakkımda kim bilir ne düşünürdü.
Gözlerime baka baka asansörün kapısını ittirdi. Merdivenin tam karşısında açık bir kapı ve kapıda bekleyen iki kişi vardı. Biri kapalı benim boylarımda beyaz tenli bir kadın ve mustafaya aşırı benzeyen onun biraz daha kısası ve yaşlanmışı olan adam. İkisi de ışıl ışıl gözlerle gülerek kapıdan bana bakıyordu. Sanki koşa koşa gelip sarılacak gibiydi kadın.
Biraz zor olsa da adım atmam gerekiyordu. Mustafa belime elini atıp beni biraz ittirince artık gitmem gerektiğini anladım.
Utana sıkıla en sevimli olduğunu düşündüğüm sesimle
“İyi akşamlar” diyebildim.
“Hoşgeldin kızım buyur geç “ dedi annesi beni baştan aşağıya doğru süzerken. Eline uzanıp öptüm.
“El öpenlerin çok olsun güzel kızım benim” dedi sok eli ile omzunu okşayıp.
Ardından babasının eline uzandım. Onun da elini öptükten sonra beni davet ettikleri odaya girdim.
Odaya geçtikten sonra mustafadan destek almak istiyordum neredeydi. Arkamı döndüm o da geliyordu. Kalbim yerinden çıkacak gibi heyecanlıydım. En yakın bulduğum koltuğa büzüşe büzüşe oturdum. Mustafanın anne babası ise beni görebilecekleri karşı koltuğa oturmuşlardı.
Mustafa da benim yan tarafımdaki koltuğa yayıla yayıla oturmuştu. Yüzünde zafer kazanmış bir gülümseme vardı. Bu utangaç halimden zevk alıyordu. Elimdeki kazağın kollarını çeke çeke bir hal yapmıştım. Kolu benim kolumun iki katı uzunluğa ulaşmıştı neredeyse. Annesi ve babası ile göz göze gelmemek için etrafa bakıyordum. Kahverengi aynalı bir konsolun önünde mustafanın resmine denk geldim. Mezuniyet resmiydi. İki üç sene önce çekilmişe benziyordu. Çok yakışıklıydı.
Sonra yanımdaki canlısına döndüm yine. Evet gerçekten de çok yakışıklıydı.
Ben ise şu an bu yakışıklının anne babası ile tanışıyordum. İnşallah aptalca bir şeyler söyleyip saçma bir hareket yapmam diye içimden dua ediyordum.
“Ee güzel kızım nasılsın” dedi annesi.
“İyiyim efendim teşekkürler siz nasılsınız” dedim.
“Biz de iyiyiz çok şükür sonunda tanışabildik seninle yıllardır seni dinledik ama görmek şimdiye nasipmiş.”
Yıllardır derken ne demek istediğini anlamaya çalışıyordum. Ben 3 yıldır o hastanedeydim ama Mustafa ile birbirimize toplasan 1 yıldır selam veriyorduk. Bunu başka bir zaman ondan dinlemek istiyordum.
Sadece utanarak gülümsemekle yetindim. Annesi beni baştan aşağı incelerken gözümü kaçıracak yer arıyordum. Üzerinde oturduğum beyaz koltukla aynı renk olmuştum neredeyse. Mustafa ise koltukta ayağını diğerinin üzerine atmış zevkle benim bu kıvranışımı izliyordu. Ben sana gününü gösterirdim.
O sırada babasının telefonu çaldı. Babası konuşmak için mutfağa giderken annesi ben ve o odada kalmıştık. Bordo çiçeklerin olduğu krem rengi halıya yapan kişi benim kadar detaylı bakmamıştır.
“Ee kızım annenler babanlar nasıllar “
“İyiler çok şükür. “ dedim selamları var diyemedim buraya geldiğimden haberleri bile yoktu.
“İnşallah onlarla da tanışırız bir gün “ dedi bu hızla giderse zaten tanışacaklardı ama önce bu işkenceyi mustafa için saklıyordum. Onu da benimle aynı duruma getirip zevkle kıvranışını izleyecektim.
Babası mutfaktan elinde telefon ile çıktı. Gözlüklerini katlayıp bir yere koydu ve önce bana sonra hanımına baktı.
Annesi ne oldu der gibi bir göz işareti yaptı.
Babası sonra mustafaya döndü.
“Oğlum siz oturun bizim annenle bir yere gitmemiz gerekiyor 1 saate geliriz “ dedi.
“Hayırdır cemal bey ne oldu”
“Ahmet aradı haticenin tansiyonu düşmüş bayılmış heralde illa gelin hastaneye ne yapacam bilmiyorum diyor”
“Aa ne olmuş hayır olsun” dedi annnesi ayaklanırken.
“Bilmiyorum bir gelin diyor”
“Tamam baba “ dedi mustafa.
“Bende kalkayım o zaman başka zaman tekrar gelirim” dedim ayaklanacakken annesi ordan beni tuttu.
“Hayır hayır sen otur senle kahve içmeden hiç bir yere göndermem seni. Yıllardır ben seni bekliyorum biz bir bakıp geliriz. Oturun siz” dedi annesi içeriye geçerken.
Babası ve annesi içeride dışarı çıkmak için hazırlanıyorken mustafa yine o asansördeki bakışı ile beni süzüyordu. Aklından geçenlerin farkındaydım aynı şeyler benim de aklımdan geçip daha da utanıp kızarmama geliyordu.
Annesi bana son kez hiç bir yere gitmememi tembihleyip kapıdan çıktılar.
Ben halıya bakmaya devam ederken mustafa beni izliyordu. Daha fazla dayanamadım.
“Bakma şöyle” dedim.
“Nasıl bakmıyım?” Dedi.
“Böyle işte?”
“Böyle nasıl belen. Seviyor gibi mi bakmıyım?” Dedi. Aynen öyle bakıyordu.
Ayağa kalkıp bana elini uzattı.
“Gel sana odamı gezdireyim” dedi.
Güldüm. O da ben güldükçe gülüyordu.
“Ben burda kalayım daha iyi” dedim.
“Gel işte bak odamda çok güzel şeyler göstereceğim sana” dedi o boğuk sesi ile. Bu ses tonu bile bana her şeyi yaptırabilirdi.
Eline uzanıp gittim. İnsanoğlu bu havva ile ademden beri aynıydı. Hep aynı şey tatlı gelirdi insana.
“Yasak elma”
Koridor boyu yürürken odasının kapısını açtı. Bir tane yatak yan tarafında bir masa vardı. Yatağın hemen üstünde kocaman bir pencere. Arkada kapı yanında ise dolap kalıyordu. Yan tarafa döndüm. Kocaman bir çerçeve içinde bana ilk seni seviyorum dediği kareokede çekilmiş bir resmimiz.
Kim nasıl ve ne zaman çekmişti. Biz dans ediyorduk. Yine o aşık bakışı. Beni gerçekten çok seviyordu bunu bütün kalbimle hissediyordum kalbimi de aşıyordu bazen bu hissetmek bedenimi ele geçiriyordu.
Yine hormonlarım onun kokusu ile dolu olan odada arşa çıkmış mustafayı istediklerini bağırıyorlardı. Sevgilimdi. Öpsem ne olacaktı ki.
Ben bu resime dalıp bunları düşünürken arkamdan mustafanın sarılması ile düşüncelerime biraz ara verdim.
“Ne zaman çektiler bunu hiç farketmedim”
“O sırada aşkımdan gözün kör olmuştu ondan farketmemişsindir.” Dedi.
Elimle karnımın alt taraflarında birleşen koluna vurdum.
“Hiçte bile” dedim gülerek.
O sırada saçlarımın üstüne burnunu hissettim. Kokumu içine çeke çeke öpüyordu.
“Asıl sen benim aşkımdan kör oldun” dedim fısıldayarak. Kollarına bayılmak üzereydim. Sarıldıkça bedenim kendini ona bırakıyordu. Normal miydi bu olanlar acaba?
“Oldum “ dedi.
“Hem de seni ilk gördüğüm andan beri. Aklımda senden başka kimse yok belen. Ben seni gördüğümden beri başka kimseyi gözüm görmedi. Senle ben bu dünyaya birbirimizin olmaya gelmişiz. Sen bensiz olamazsın artık bende sensiz” dedi.
Haklıydı o olmadan bir hayat düşünemiyordum.
“Seni seviyorum deliler gibi seviyorum” dedi. Gözlerim dudaklarında sözlerini dinliyordum.
“Her gece bu yatakta sana sarılacağım gecelerin hayali ile uyuyorum”
Yutkunmasını adem elmasından görebiliyordum. Bu elbet bir gün olacaktı.
“Her güne seninle uyanma hayali ile uyanıyorum belen ben her gece seni öpmek istiyorum her gece sana sarılmak istiyorum bazı geceler dayanılmaz oluyor seni öptükten sonra her şey daha dayanılmaz oldu benim için aklımı kaybedeceğim sanıyorum hastanede ya da başka bir yerde kendimi kaybetmekten korkuyorum canını yakarım istemeden diye korkuyorum. Şu an aklımdan geçenleri bilsen belki de burdan arkana bakmadan kaçarsın bu düşüncelerim içine bile senden özür dikerim ama bunlara ben engel olamıyorum.”Yanaklarını avuç içime alıp biraz daha kendime yaklaştırdım. Kalçalarımın yanından beni tutmuştu. Tutmazsa kesin düşerdim.
“Sen bunları henüz hissetmiyor ya da istemiyor olabilirsin bu normal ben beklerim” dedi benden uzaklaşmak için yüzünü biraz çekecekti. Bırakmadım avuçlarımı sıktım gitmesin diye.
Alnımdan gelip öperken gözlerimi kapatmıştım. Ellerinin titrediğini hissediyordum.
Beni söyledikleri ile kor alevlere atıp gidiyordu. Farkında değildi ben ondan daha kötü durumdaydım.
Dudaklarımı dudağına yaklaştırdım. Bundan güç bularak beni kendine doğru kalçalarımdan çekmişti. Dudağına dudağımı bastırdım daha fazlasını yapamıyordum şu an. Beni ileriye doğru ittirip duvar ile arasına sıkıştırdı. Öperken başıma ağrılar gidiyordu. O yumuşacık dolgun dudaklarını öpmek benim için bu dünyadaki cenneti yasamaktı belki de. Biraz benden ayrıldı. Nefes nefese bakarken devam etmek isteyip istemediğimi anlamaya çalışıyordu. Boynundan tutup kendime çekmem ile istediğimi anlamış oldu. Onun elleri kalçalarımdan belimin ince yerine doğru çıkıp beni okşarken ben ellerimi boynundan önce omuzlarına ordan da göğüslerine indirdim. Tişörtün altında yanan bedeni vardı. Elime gelen kaslar o kadar büyük duruyordu ki. Tişörtün altından hep belli oluyordu ama çıplak gözümle görmek istiyordum. Göğüslerinden karnında indirdim elimi. Resmen baklavaları vardı. Bu insansa ben neydim. Elimi ardından belinde birleştirdim. Kendime belimden çekince o da boş bulundu. Kendini bana daha sert bastırdı. Ayrıldı ve nefes nefese bana baktı.
“Ateşle oynuyorsun yanacağız yapma” dedi.
“Kül olmaya razıyım ben” dedim. Sözüm biter bitmez dudakları dudaklarımdan çeneme ordan da boynuma kaydı. Kadınlığım nabız gibi atıp beni kavuruyordu. Sürekli hareket etmek istiyordum.
Boynumda hissettiğim dudakları aklımı çıkaracaktı. Boynuma nefesini hissettiğim an dudaklarımdan çıkan inlemeye engel olamadım. O kadar utandım ki.
O ise kıkırdayıp duruyordu. Ellerini pantolonun bel yerini okşayıp ellerimi belinden yukarılara doğru çıkardım. O pürüzsüz sırtını ısırmak istiyordum. Bu zevk gerçekten çok tehlikeli bir şeymiş insana her şeyi yaptırır insanın gözünü döndürür. Kendimi kaybettikçe kaybediyordum. Boynumu öperken içimden dediğim sandığım şeyi dışımdan söylemişim
“ seni çıplak görmek istiyorum “
Dediğimi anlamayarak yüzüme baktı. Böyle bir şey diyeceğimi beklemiyordu.
“Anlamadım “ dedi.
“Anladın bence seni çıplak görmek istiyorum “ dedim.
Utanmayacaktım. Onu çıplak görmek istiyordum.
“Peki” dedi.
Tişörtü üzerinden çıkarınca karşıma çıkan beden aklımı kaybetmeme neden olabilirdi. Alt tarafımda felaket bir ıslaklık vardı . O kasları o bedeni insanın aklını alırdı. Nasıl yaptım bilmiyorum ama onu duvar kenarına çekip sırtını duvara vurdum.
“Belen napıyorsun “
“İçimden geleni” dedim.
Ona doğru yaklaştım. Bedeninin kokusunu çıplakken çok daha net alıyordum. Dudaklarımı sol göğüs ucunun üstüne yaklaştırdım. Orayı öpünce mustafa nefes almayı bırakmıştı. Sadece nefesini tutmuş ne yaptığıma bakıyordu. Öprükten sonra yüzüne baktım. Dağılmıştı o da benim gibi.
“Burası benim” dedim.
“Dur öldüreceksin bizi” dedi.
“Korkma bir şey olmayacak” dedim.
O sırada evin apartman kapı zili çaldı. Annesi ve babasıyla gelmişti. Hemen zile bastı. Odaya gelip tişörtünü aldı. Koşa koşa beni kolumdan tutup az önceki yerime oturttu. Tişörtü giyip evin kapısı çalana kadar beni öpmeye devam etti.
“Bu burada bitmesi belen hanım” dedi.
“Bitmesin” dedim meydan okuyarak.