Kül oldum

1553 Words
“O zaman herkes için hayırlısı olsun” “Hayırlısı olsun” Her ağızdan aynı şey çıkıyordu. Herkesin yüzünde anlamsız bir gülümseme. Herkes çok mutluydu o an kendimi saçma bir şekilde sen anlat karadenizdeki tahir gibi hissettim. Sevdiği kişi başkaydı ama o başkası ile evlenmek zorunda kalmıştı. O an dedim içimden aman ne olacak bu kız da çok güzel. O sonunda sevdiğine kavuşmuştu ya ben. O zamanlar o da kavuşacağını bilmiyordu ondan bu kadar mutsuzdu. Kulağımda çalıyordu bu şarkı. “Açmayan tomurcuk kurur mu? Bu yürek seni unutur mu? Hayata son vermek olur mu? Anlamadım yandım kül oldum.” Bende anlamadım. Bende kül oldum. Bir anda bir insan nasıl yok olabilirdi birinin hayatından. Nasıl hiç yaşamamış gibi giderdi izleri hala bendeyken o nasıl bu dünyada yoktu. Yerle göğü birbirine katsam da asla bir daha onu göremeyecektim. Asla olmayacaktı bu. Annemin seslenmesi ile daldığım derin sulardan çıktım. Fatih kalkıp evdekilerin ellerini öpüyordu.Galiba benim de öpmem gerekiyordu. Kalktığımda önce babasının sonra annesinin elini öptüm. İkisi de başımı okşayıp gülümsedi. Sonra dedemin yanına gidecekken aynı anda kalkınca Fatih ile göz göze geldik. Bakışlarındaki anlamı çözmek istedim ama yapamadım. İki saniyelik boş bakışmamızın ardında kenara çekilip geçmem için izin verdi. Dedemin de elini öptüm. Dedem yine bana en sevdiği duasını etmişti. “Görmiyim acını” bu sen benden önce ölme demekti. Ah be dedem keşke bende böyle dua etseydim. Gencecik yaşta bende onun acısını görmeseydim. Nefes almam giderek zorlaşıyordu. Burası çok kalabalık ve her şey üstüme üstüme geliyordu. Babamın da elini öptükten sonra annemle mutfağa girdik onlar kahveleri yaparken ben anneme döndüm kendimi yelleyerek “Anne ben biraz hava alacam. Çok kalabalık bunaldım” dedim. Annem durumu bildiği için anlayışla karşıladı. Midem de bulanmaya başladı. Kapıyı açarak balkona çıktım. Burada kimse yoktu. Biraz daha ilerleyip kenara geldim. Akşamda şehrin ışıkları, yağmurdan sonraki toprak kokusu ve benim derdimden başka hiç bir şey yoktu. Derin derin nefesi burnumdan çekerken akciğerlerime dolan soğuk hava biraz olsun bana iyi gelmiş mide bulantım azalmıştı. Elimi karnıma koyup gözlerimi kapatıp yutkundum. “Miden mi bulandı” dedi bir erkek sesi. Fatihti. Gözlerimi açıp baktığımda balkona yanıma gelmişti. “Evet” dedim. “Doktora gitmek istersen götüreyim” dedi. “Fatih bey babam var amcam var bütün ailem içerde emin olun size gerek kalmadan beni götürecek bir çok insan var siz kim olarak benim yanımda gideceksiniz” dedim sakin ama laf soktuğumu ona haddini bildirdiğimi sanan sesimle. “Sözlün” dedi. Sözlün dediği an yüksek sesle çakan şimşekle irkildim. Resmen gökyüzünden bana mesaj veriyordu. Yüksek sesle bir anda irkildim. “Tamam korkma bir şey yok “ dedi elindeki yaktığı sigarayı aşağıya atıp kolumdan tuttu. “İyi misin?” Dedi elim kalbimin üstünde kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. “Belen bana bak. Korkacak bir şey yok sadece gök gürledi” dedi. Korku dolu gözlerle gök yüzüne bakarken ben. “Hadi gel içeriye geçelim” dedi. “Hayır biraz daha kalmak istiyorum” dedim. “Peki nasıl istersen” dedi. Yan tarafa bakınca bir sigara daha yakacaktı. Sonra bana baktı. Sigarayı geri pakete koydu. “Özür dilerim ben “ dedi dudaklarını birbirine bastırırken sessiz bizden başka kimsenin duymayacağı şekilde tamamladı sözünü “Unuttum” dedi. “Önemli değil “ dedim. Düşünceli biriydi en azından. Yan tarafa baktığımda aslında şehrin ışıkları yüzüne vururken farkettim yakışıklıydı. Hatta fazla yakışıklıydı. Hiç o gözle bakmamışım. Bebeksi bir yüzü vardı. Ne işi vardı bu adamın benle anlamıyorum. “Neden bana yardım ediyorsunuz” dedim biraz daha yanına yaklaşıp. Bir elim hala balkon demirinde ona doğru yan dönmüş bir şekilde. Attığım adımlar ona doğru yaklaştıkça şaşkın bir şekilde önce elime sonra yüzüme baktı. Arkadan gelen ya da bizi duyan biri var mı diye kontrol ettikten sonra tekrar yola döndü. “Çünkü öyle istedim. Bir açıklaması yok. “ dedi. “Hayatınızı mahvedeceksiniz” dedim. “Neden” dedi. “Sizce” dedim kendimi göstererek. Bana baktı dalga geçer bir şekilde güldü. “Ne güzel işte dünyalar güzeli bir karım olacak” dedi çapkın bir bakışla bakarken. “Ben size kuralları söylemiştim” dedim. Ellerimi birbirine bağlayıp dışarıyı izlerken. “Biliyorum söyledin kabul de ettim. Bir de şey olacak “ dedi. “Ne olacak” dedim ondan tarafa dönmeden. Bana yaklaştığını bile farketmeden. Kulağıma fısıltı ile son sözünü söyledi. “Güzeller güzeli karım ve bir de kızım olacak bu işin sonunda” dedi. Bir anda ondan tarafa dönünce yüzümün dibinde olduğunu hissetmedim. Bir erkeğe özellikle mustafadan başka bir erkek ile bu kadar yakın durmak beni rahatsız etmişti. Bir adım geriye doğru atıp geri çekildim. Geri çekildiğimde dudakları aralı bir şekilde ayaklarıma bakıp yukarı kaldırdı başını. “Bana bir daha bu kadar yaklaşmayın” dedim. “Peki” dedi. Ellerini teslim olanlar gibi iki yana kaldırıp. “Bu evlilik asla gerçek bir evlilik olmayacak. “ dedim. “Herkes öyle sanacak Belen . Hem belli mi olur belki zamanla sende beni seversin” dedi. “Ben -de- “ derken de yi bastırarak söylemiştim. Sanki bana o beni seviyorda ben onu sevmiyormuşum zamanla severmişim gibi söyledi. İmalı bir bakış attı bana. “Ne yani siz beni mi seviyorsunuz da benim de sizi sevmemi bekliyorsunuz bu işten çıkarınız ne bilmiyorum ama eninde sonunda öğrenirim” dedim. “Belen bana artık siz demeyi bırakacak mısın” “Ne dememi istersiniz size” “Canım nişanlım, kocam, ömrüm , sevgilim ya da dur şey de güzel kurt bakışlım” dedi gülerek dalga geçerken. Bir anda kurt bakışlım dediğinde ben de gülmüştüm. Tam saçma sapan gülerken annem geldi. İkimizi de gülerken görünce annemin yüzünde bir ifade vardı. Şaşkın ve aşırı mutlu. Kızını günler sonra ilk defa gülerken görmüştü. Ben mustafanın cenazesi sonrasında sinirden gülmek haricinde belki de ilk defa gülmüştüm. “Kızım” dedi yüzünde saklamaya çalıştığı mutluluğu ile bir bana bir fatihe bakıyordu. “Hadi kahveleri götür daha fatihin kahvesi yapılacak. “ dedi. “Tamam anne” dedim. Gülümsemem dururken fatihe döndüm. “Fatih de o bana yeter” dedi yüzüme hayran hayran bakıp. “Peki” dedim içeriye geçerken son anda kolumdan tuttu. “Bir de kahveye istediğini koyabilirsin hepsini içeceğim” dedi. “Emin misiniz yani emin misin” “Eminim” dedi. Ben şimdi sana göstereceğim gününü diye içimdem geçiriyordum. Ben mutfağa geçerken o da oturma odasına geçti tekrar diğer kahveler yapılmıştı bir tek fatihin kahvesi kaldı. Cezvenin içine karabiber tuz kimyon kuru nane ne varsa koydum kahve de birazcık koydum. O kadar korkunç duruyordu ki acıyacaktım neredeyse. Bunu hayatta içemezdi. Dayanamayıp içemeyecekti. Tamam buraya kadar iyi geldi ama bunu yapamayacaktı belki de bir yudum alınca sinirlenir kalkar giderdi. Kahveyi yaparken yengem geldi. “Kız bu ne” dedi. “Kahve” dedim . “Sen öldürecen mi kuzenimi “ dedi gülerken. “Bir şey olmaz içemez zaten” dedim. “İçer” dedi. “Bunu içemez” dedim. “Görürsün çocukluğumdan beri bu günü bekliyor o elinden zehir olsa içer” dedi. “Nasıl yani” dedim. “Sen fâtihi hiç hatırlamadın mı “ dedi. “Hayır hatırlamadım” dedim kahveyi karıştırırken. “Hani şu bizim düğünde sen gelinlik giydin diye koşa koşa babasına damatlık aldıran sana iki de birde gelip benim gelinim ol diyen bir çocuk vardı ya” dedi. “Yenge ben sizin düğünde 5 yaşındaydım” dedim . “Hani sen merdivenlerden düşüp dizin yaralanınca yarım saat ağlayan bir çocuk vardı” dedi. Söyle bir geçmiş beynimi yokladım. Öyle bir çocuğu hayal meyal hatırlıyorum. Yengemlerin düğünde bir çocuk sürekli peşimde dolanıyordu. Bana sürekli çikolata falan alıp geliyordu. Düğünden sonra hiç görmedim nerden hatırlayayım. “Hatırladım şimdi” dedim böyle esmer kısa boylu bir şeydi. “O günden beri kafamı ne zaman görse seni soruyor belen nerde ne yapıyor diye hatta o gün senin geldiğini duyunca anahtar falan unutmamış bahane edip onu öyle gelmiş” dedi. Biz konuşurken kahve de olmuştu. “Anladım “ dedim şu an ne tepki verebilirim bilmiyorum. “Hadi gidelim “ dedim kahveyi cezveye boşalttıktan sonra gerçekten iğrenç duruyordu. Kahveyi ilerleyip ona doğru uzatınca gözlerime baktı. Gülümsedi. Bende en iddialı gülüşümü yaptıktan sonra bana yüzü ile görürüz işareti yaptı. Hodri meydan Fatih bey. Sandalyeye oturup arkama doğru yaslandım. Merak içinde onu nasıl içeceğini merak ediyordum. Başta fincandan bir yudum aldı. Sonra bana baktı gülümsedi. “Çok güzel olmuş” dedi fincanı havaya kaldırıp. Herkes kahkaha atarken ben hala onu nasıl içti onun şokunu yaşıyordum. Ağzını bile açmadan kahveyi bitirdi. Ben boş fincana bakarken o ise bana zafer kazanmış bakışını atıyordu. Gece boyu kahvelerden sonra sohbet muhabbet herkes oturup gülüşmeye devam etti. Bende boş boş ortamı izliyordum. Yanımdaki boş sandalyeye Fatih gelip oturdu. “Yarın senin içinde uygunsa yüzük seçmeye gidelim mi?” Dedi. Daha o işler vardı. “Daha o vardı değil mi” dedim. “Maalesef en erken zamanda bu işi bitirmemiz gerekiyor “ dedi. “Tamam yarın olur “ dedim izinliydim. “O zaman biz kalkalım” deyip herkes ayaklanmıştı. Selamlaşıp kapıdan teker teker çıkarken Fatih bana elini uzattı. “Yarın görüşürüz “ dedi. Eline bir süre baktım. Etrafımızda bizden başka kimse de yoktu. Kimseye rol yapmama gerek de yoktu ama bu eli geri çevirmek istemedim. Benim için yaptığı şeyler basit şeyler değildi. Aslında ona teşekkür borçluydum. Ben ise çocuğa hayatı zindan ediyordum. Bu günden sonra biraz daha ılımlı olmaya karar verdim. “Görüşürüz” deyip elini sıktım. Gülümseyip kapıdan çıktı. Ben artık sözlüydüm. Hem de ondan başkası ile. Bunu hazmetmem gerekiyordu. Kolay olmayacaktı. Zaten bu hayatta ne kolaydı ki. Ben artık yaşamak için bir yol bulmalıydım. O da buydu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD