Midyat, taş avluların gölgesinde bir ihanetin gövdesini saklıyordu; rüzgâr, kuru hışırtısıyla tozları savuruyor, yaslı sedirlerin dallarına bir yeni bir ihanet ağı örüyordu. Gökyüzü, kurşuni bir örtüyle kapanmış, bu kadim toprağın yaralarını gizlemek istercesine. Eylül, konağın zincirlerinden sıyrılmış bir hayalet gibiydi; Berdan’ın kanlı gömleği, ruhunu cehenneme çevirmişti. Öyleki o gömlek Eylül ile şaytan arasında imzalanan antlaşmanın bir parşömeni, kan ise tek maddelik bu antlaşmanın tek kelimesine vücut veren mürekkebiydi: İntikam. Gözlerini intikam aleviyle parlıyordu. Töre, aşkını kızıla boyamıştı; artık onun için ne sevgi, ne merhamet, ne kutsal bir yemin vardı. Kerem’le geçirdiği gece, zincirlerini kırmış, ama Berdan’a karşı işlememesi gereken bir günahı bilerek ve neredeyse iste

