Bölüm 7

1874 Words
Karşımdaki Tyler ve onun kucağında oturan kızdan gözlerimi ayıramıyordum. Sürekli birbirlerinin boğazlarına dillerini sokmayı huy edinmişlerdi. Kız eğilip tekrar Tyler’ı öptüğünde yüzümü buruşturdum. Bu durum gittikçe can sıkıcı bir hal almaya başlamıştı. Yanımda oturan Addy kolunu omzuma atıp beni kendine çekti. Kafamı göğsüne yaklaştırırken kulağıma eğilerek “Kusura bakma Li, Ti neden bizimle takılmaya geldi anlamış değilim” dedi. “Önemli değil” desem de sinir bozucuydu. Tyler genizden çıkan bir sesle inledi. Addy’in göğsünden kafamı kaldırıp ona baktım. Kızın eli masanın altında kaybolmuştu. Ne yaptığını anladığımda yüzüm ısındı. Etrafa bakıp başkalarının dikkatini çekip çekmediklerini kontrol ettim. Herkes kendi halinde görünüyordu. Milletin içinde birbirlerini beceren Tyler ve bugünlük kız arkadaşı kimsenin umurunda değildi. Ben hariç. Onların nasıl bu kadar pervasız ve düşünmeden hareket edebildiklerini anlamıyordum. Benim yapabileceğim bir şey değildi. Belki de yapamayacağımı düşünüyordum. Aşık olursam yapabilir miydim? Bilmiyorum. Ama karşımda oturan çiftin birbirine aşık olduğunu da sanmıyordum. Aşık olan çiftler insanların içinde masumca öpüşürlerdi. Birbirlerini becermezlerdi. Of kahretsin belki de bütün bu olayı abartan bendim. Asıl soru ise buna neden bu kadar takılmıştım. Yeni bir inlemesini sesi ve birbirini emen dudakların şapırtısı geldiğinde orada durmaya daha fazla dayanamayarak ayağa kalktım. Sabahtan beri öpüşen çift dikkat çekmemiştir ama benim birden ayağa kalmışım tüm dikkatleri üstüme çekmişti. Addy kafasını kaldırıp bana bakarken Tyler da dudaklarını kızdan ayırıp bana baktı. Addy “Ne oldu Li?” dediğinde masadaki kitaplarımı alarak “Kütüphaneye gidiyorum araştırmam gereken bir konu vardı” dedim. Tyler’a bakmadan arkamı dönüp okula doğru yöneldim. Karşımdan gelen Charlie’yi görünce durdum. Aramızda iki adım kala o da durdu. Gözleri bana bakmak yerine arkamdaki bir noktaya bakıyordu. Çok geçmeden neye baktığını anladım. Tyler gelip ağır elini omzuma bıraktığında onun olduğunu kokusundan anlamıştım. Charlie “Ben kıza her yaklaştığımda çoban köpeği gibi onun etrafını sarmana gerek yok Tyler” dediğinde gözlerim irileşmişti. Böylesi saldırgan bir tutamıyorum beklemiyordum. Tyler’ı öfkeyle köpüreceğini beklerken o gülerek “Benden çoban köpeği olmayacağını en iyi sen bilirsin Charlie. Seni tanıyorum ve kızıma yaklaşmanı istemiyorum. Bunu neden hala anlamadın” dedi. “Kızım” lafına fazlasıyla takılmıştım. Ben bu ibnenin kızı değildim. Ama Addy ve ikisi benim Charlie’den uzak durmam konusunda o kadar kararlıydılar ki bir bildiklerinin olduğunu düşünerek sesimi çıkartamıyordum. Charlie ukala gülümsedi. Gözleri muhtemelen arkamızda şimdi Addy ile birlikte oturan kıza bakıyordu. Tekrar Tyler’a döndüğünde “Kızının önünde başkalarını becerebiliyorsun” dedi. Tyler “Bu seni ilgilendirmez” dediğinde Charlie sonunda bana baktı. Sözleri ise tüm sinirlerimi hoplatmıştı. “Erkek arkadaşının karşında başkasını öpmesi hoşuna mı gidiyor? O kadar rahat bir kız mısın Lena?” Burnumdan soludum. Tyler’ı kolunu omzundan atarken ikisine de öfkeyle bakıp “Siktirip gidin” dedikten sonra okula ilerlemeye başladım. Arkamdan Charlie’den kahkahası yükseldi. Bahçedekilerin bazıları dönüp ona hayretle baktı. Charlie insanların içinde kahkaha atacak biri değildi. Ona küfretmem hoşuna gitmiş olmalıydı. Okula girince üçüncü kattaki Kütüphaneye gitmek için merdivenlere yöneldim. Okul büyüktü. Koridorları ve merdivenleri fazlasıyla genişti. Okulda en sevdiğim şey ise koridorları tarihi eserlerin resimleriyle süslüydü. Resimlerin altında yazan açıklamaları okumayı seviyordum. Her biri beni başka bir hayal alemine götürüyordu. Kütüphaneye geldiğimde merdivenleri hızlı çıktığım için nefes nefese kalmıştım. Ben kapıya uzanırken benim yerime başka bir kol kapıyı açtığında kafamı kaldırdım. Addy “Buyurun hanımefendi” diyerek bana gülümsedi. Gülümseyerek içeri girdiğimde peşimden geldi. Kütüphanede beni takip ederken sesini çıkartmıyordu. Sanat tarihi dersi için Mısırlıların sanat tarihini araştırmam gerekiyordu. Gerekli kitapların bulunduğu bölüme geldiğimde birkaç ansiklopedi aldım. Addy sessizce elimdeki ağır kitapları alıp yanımda ilerlemeye devam etti. Bazen bana bu şekilde eşlik ederdi. Bu durumdan fazlasıyla Memnun dün çünkü onun sayesinde daha fazla kitap alarak masama geçiyor bir daha kalkma gereği duymuyordum. Genelde oturduğum yer bugün de boştu. Oraya doğru gidip oturduğumda Addy kitapları önüme bıraktı. “Ben kahve alıp geliyorum” diye fısıldadıktan sonra uzaklaşmıştı. Ah kesinlikle Addy harika bir ders partneriydi. Addy gelene kadar her kitaptaki Mısırlıların geçtiği yerleri belirledim. Defterimi açıp ilk ansiklopediden başlarken kahvem önüme bırakılmıştı. Addy karşıma oturup sıraladığınız ikinci kitabı aldı. Karşımda benim için okumaya başladığında gülümsedim. Araştırmam kısa sürede bitecekti. Bir saatin sonunda Addy’in işaretlerini yerlerde dahil tüm notlarımı almıştım. Addy kollarını masaya koyun çenesini üstüne yerleştirirken “Bir mezar neden sanat eseri olarak nitelendiriliyor ki” diye fısıldadı. “Çünkü her bir mezarları çeşitli yapılarla ve işlemlerle süslenmişti. Üstelik Piramitlerin sanat eseri olmadığını söyleyebilir misin?” “Hah. Öldükten sonra mezarın sanat eseri ilan ediliyor. Ne anladım ben o işten. Ben ölmüşüm kıçımı yılanlar yiyor neden sanat eseri olayım ki” Addy’in sözleriyle kahkaha attığımda yan taraftaki masadan uyarı aldım. Utanarak özür dinledikten sonra ayağa kalkıp “kovulmadan gitsek iyi olacak” dediğimde Addy de ayaklanmıştı. Ben kendi kitaplarımı alırken Addy ansiklopedileri aldı. Hepsini yerine bıraktıktan sonra kütüphaneden çıktık. Okuldan çıktığımızda “Eee şimdi ne yapıyoruz?” diyen Addy’in gülümseyerek “Ben yurda gidiyorum” dedim. Addy dudağını sarılırken “Ne yani beni tek başıma mi bırakacaksın?” dedi. “Sınavlar başlamadan son notlarımı gözden geçirmeliyim. Uzun süredir roman okumadım. Gidip biraz roman okumak istiyorum. Bu yüzden bugünlük bana müsaade et” “Ah peki Li. Nasıl istersen. Ama eğer olurda sıkılırsan benim de evde sıkıldığımı hatırla ve beni sıkıntıdan kurtar” Gülümseyip “Anlaştık” diyerek pikabıma doğru yöneldiğimde Addy de bana el sallayıp diğer tarafa doğru ilerlemeye başladı. Evine nasıl gideceğini merak ederek onu eve bırakmayı teklif etmek için arkama döndüğümde Addy’in Tyler ile birlikte gördüm.   Tyler piyasanın sürücü koltuğunda otururken Addy arabanın kenarında durmuş konuşuyorlardı. Biraz konuştuktan sonra Tyler eliyle içeri gelmesini işaret edince Addy pikabıma önünden dolanıp yolcu koltuğuna geçti. Tyler ile göz göze geldiğimde bana sırıtıp selam verdiğinde arkama dönüp pikabıma gittim. İçeri girip kitapları yan koltuğa fırlattıktan sonra pikabıma çalıştırmak için uğraştım ama boğuk iğrenç bir ses çıkartıyor motor devreye girmiyordu. Üst üste anahtarı çevirdi. Motordan gelen ses sınırını bozarken “Hadi oğlum, üzme anneyi” diye mırıldanıyordum. “Oğlunun yardıma ihtiyacı var gibi görünüyor annecik” diyen sesle oturduğum yerde zıpladım. Kafamı kaldırdığında Tyler kollarını pencereme yaslamış bana bakıyordu. “Yardımına ihtiyacım yok” diye homurdanarak anahtarı çevirirken gitmesini bekledim ama gitmedi. Ben üst üste inatla motoru çalıştırmak için çabalarken Tyler beni izledi. Gözlerini benden ayırmadan beni izlemesi sinirimi bozarken ona bakmadan “Yapacak daha iyi bir işin yok mu? Pikabımın yanında dikileceğine git birini filan becer” dedim. Addy’in güldüğünü duydum. Tyler’ı yanında olduğunu unutmuştum. Tyler “Eğer inat etmeyi kesersen hem sana yardım edebilir hem de gidip birini becerebilirim” dediğinde ona bakıp “Yardımına ihtiyacım yok, cümlesinin neyini anlamıyorsun” dedim. Addy “Li gerçekten yardım edebilir. O otomobil tamircisi” dediğinde Tyler’ın arkasından görünen Addy’e baktım. Ağız hareketleriyle “yardım etmesine izin ver” diyordu. Tyler arkasına baktığında ona sırıtırken oflayarak “İyi ne yapıyorsan yap” diyerek anahtarı bırakıp kapıyı açtım. Ben aşağı indiğimde Tyler kaputu açıp ön tarafa ilerledi. Addy ile birlikte yanına gittik. İki tarafına geçerken Tyler motora eğilip bir elini içeri soktuğunda bende eğilerek ne yaptığına bakmaya çalışıyordum. Tyler geri çekilip elini çırparken “Tamirhaneye almam lazım. Motorun işi bitmiş gibi görünüyor” dedi. “Ben ne yapacağım peki? Okula nasıl geleceğim” dediğimde Tyler’ı arkasındaki Addy “Seni her gün alp okula bırakabiliriz sonra da yurda bırakırız” dedi. Tyler “Kendi adına konuş Ad” derken parmağına bulaşan yağ lekelerini silmeye çalışıyordu. Addy “Bana bir borcun vardı. Karşılığından senden...” diye başladığında Tyler ona dönerek “Yo dostum asla. Benden başka bir şey isteyeceksin” dedi. Addy sırıtırken “Hayır dostum senden tam olarak bunu istiyorum. Li’nin arabası tamir olana kadar onu yurttan alıp yurda bırakacaksın” dedi. Tyler küfür etmeye başlarken araya girerek “Ondan yardım istemiyorum Ad. Kendi başımın çaresine bakarım” dedim. Sözlerimi ikisi de duymamış olacak ki Tyler kendi pikabına doğru gitti. Addy benim pikabın yolcu kapısını açıp kitaplarımı aldıktan sonra “pikabı kilitleyip gel Li” diyerek Tyler’ın pikabına ilerledi. Ayaklarımı sürüyerek sürücü kapısına gittim. Kapıyı açıp kontaktan anahtarı çıkarttıktan sonra kapıyı kilitleyip Tyler’ın arabasına gittim. Yolcu koltuğunda Addy’in yanına sıkışırken “Tekrar söylüyorum kendi başımın çaresine bakarım. Beni kimsenin almasına ihtiyacım yok” dedim. Sözlerim yine karşılıksız kalırken Tyler arabayı çalıştırıp yola çıktı. Yurduma doğru giderken elini uzatıp “anahtarı ver, pikabı almaları için birini yollayacağım” dediğinde elimdeki anahtarı avucuna bıraktım. Tyler anahtarı cebinde atarken “Bana ders programını yollarsın” dediğinde ona hayretle baktım. Addy’in isteğiyle bunu gerçekten yapacak mıydı? Addy’e olan borcu çok önemli bir şey olmalıydı. Hayret dolu bakışlarımı Addy’e yönlendirdiğimde sırıtarak bana göz kırptı. Bu çocukların arasındaki iletişimi bir türlü anlayamıyordum. Birbirlerini fazlasıyla önemsiyor gibi görünüyorlardı. Yurdun önüne geldiğimizde arabadan inerken “Teşekkür ederim” dediğimde Addy “Önemli değil Li, yarın görüşürüz” diyerek el salladı. Tyler’a baktığımda ise kafasını diğer tarafa çevirmişti. Omuz silkip arkama dönerek yurda yürüdüm. Pikabın uzaklaştığını duyarken yurda girmiştim. Ona ders programımı atmayacaktım. Addy’in isteğiyle beni zorla okula bırakıp almasını istemiyordum. Kendim halledebilirdim. Gerekirse okula kadar yürürdüm. Uzun zamandır ihmal ettiğim sporu bu sayede yapmış olurdum. Odaya çıktığımda Daizy oradaydı. Yatağına uzanmış telefonunda biriyle mesajlaşırken beni içeri girdiğimde yattığı yerde doğruldu. Ona selam vermeden yatağıma gittim. Evet, beni kandırdığı günden beri onunla konuşmuyordum. Kitaplarımı masama bırakıp yatağa oturarak saçlarımı çözdüm. Daizy “Lena beni ne zaman affedeceksin?” dediğinde dolaptan kıyafet alıyordum. Ona cevap vermedim. Çünkü hala ona olan sinirim geçmemişti. Feci şekilde utanmama sebep olmuştu. Eğer o beni daha önce uyarsaydı o sabah Addy ile o duruma gelmez Tyler’ın diline de düşmezdim. Havlum ile bakım malzelerimi de alarak odadan çıktım. Banyoya girdiğimde kimsenin olmadığını görünce sevinmiştim. Tek başıma banyo yapmayı özlemiştim. Ortak duş hiç iyi bir şey değildi. Ama yurttaki tüm dedikoduları da banyo yaparken öğrenebiliyordum. Kızlar banyoda fazlasıyla çenesi düşük oluyorlardı. Tabi bir keresinde iki kızı iş üstünde de yakaladığım olmuştu. Bu da utanç verici tecrübelerimin arasına girmişti. Üniversiteye gelirken neler yaşayabileceğimi hep hayal etmiştim. Ama bu yaşadıklarımın çoğu hayallerimle hiç uymuyordu. Üniversitedekilerin çılgınca şeyler yaptıklarını duymuştum. Bizim okulda ise çılgın olmayan bir şey yoktu. Geçen haftaki fırtınadan sonra çocuğun biri popo kısmı olmayan bir pantolonla okula gelmişti. Pantolonunun içinde ise hiçbir şey yoktu. Addy çocuğun partide bir iddia kaybettiğini söylemişti. Bu iddianın sonu onun için kötü bitti. Günün erken saatlerinde okul yönetimi onu çağırmıştı. Duyduğum kadarıyla çocuk uzaklaştırma almıştı.     Duştan sonra odaya döndüğümde Daizy’in orada olmaması içimi rahatlattı. Saçlarımı tarayıp kuruttuktan sonra notlarımı düzenledim. İşim bittiğinde romanımı okumaya başlarken telefonuma mesaj geldi. Tanımadığım numaradan gelen mesajı açtığımda “Ders programını gönder!” yazısını gördüm. Tyler’ın olduğunu anlayınca sinirle “Numaramı nereden buldun?” yazdım. “Gerçekten bunu soruyor musun?” Ah salak Lena. Tabi ki Addy’den almıştı. “Sana ders programımı göndermeyeceğim.” Yazıp gönerdim. Bir süre cevap bekledim ama gelmedi. Bende kitabımı okumaya geri dönmüştüm. Saat epey geç olduğunda kitabı komodinimin üstüne bıraktım. Gözlerim yorulmuştu. Uyumak isterken dolabımın kenarındaki kirli sepetinden sarkan kıyafetlerimi gördüm. Giyecek temiz kıyafetim kalmamıştı. Yataktan kalkıp sepeti aldım. Biran önce yıkayıp kurtulmakta fayda vardı. Bodrum kattaki çamaşır odasına giderken uykum gelmişti. Keşke daha önce aklıma gelseydi de çamaşırları yıkamış olsaydım. Şimdi sıcak yatağımda uyuyor olabilirdim. Üstelik bodrum tüylerimi ürpertiyordu. Arada bir yanıp sönen floresanlar titreştikçe karanlığa gömülen koridor insanın yüreğini ağzına getiriyordu. Çamaşır odasının kapısını açıp içeri girdiğimde kulağıma gelen seslerle kaşlarım çatıldı. Elim ışığa gidip içeriyi aydınlattığımda karşı duvarda sevişen çifti görünce elimdeki sepet yere düşmüştü. Sepetin çıkarttığı sesle erkek arkasını döndü. Tişörtü göğsüne kadar sıvanmış pantolonunun üst düğmesi açılmıştı. “Ah Cherry sonunda seni buldum” dediğinde Tyler’ın gözlerine baktım. Yine karşımdaydı. Hiç olmaması gereken bir yerde hiç olmaması gereken bir şekilde. 
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD