2 YIL ÖNCE BEN
2 YIL ÖNCESİ
Son zamanlar da annem Linda yeni erkek arkadaşı Derald'ın sayesinde her zamankinden daha iyi ve mutlu görünüyordu. En azından beni dövmeleri azalmış, zombi görüntüsünden sıyrılmış ve normal bir kadın kimliğine bürünmüştü. Neredeyse ifadesizleşmeye başlayan yüzü, artık bir nebze gülüyordu. Benimle aynı renk olan yeşil gözlerindeki donuk bakışlarıysa az da olsa bir anlam kazanmıştı.
Onun adına mutluydum fakat Derald güven veren bir tip olmadığı için annemin bu mutluluğunun kısa ömürlü olmasından korkuyordum. Tek endişem annem içindi. Onun tekrar eskisi gibi olmasını istemiyordum. Hayata küsmüş, lanetler ve beddualar yağdıran, sarhoş Linda...
Aslında benim annem çok güzel bir kadındı, hatta bu zamana kadar gördüğüm en güzel saçlara ve de gözlere sahipti. Benim gibi uzun boylu ve sarışındı. Oysa Derald kocaman göbeğiyle, sigara içmekten dolayı sararmış dişleriyle ve seyrekleşen saçlarıyla oldukça itici bir adamdı. Beni görüntüsünden çok içimde uyandırdığı hisler korkutuyordu. Çünkü kurnazlıkla bakıyordu küçük ela gözleri. Çıkarcı ve düzenbaz bir adam olduğu her halinden belliydi. Annemin bunu nasıl fark edemediğini anlayamıyordum. Aşk insanın gözünü bu kadar mı kör ederdi? Henüz aşkla tanışmamış ben için bu akıl almaz bir durumdu.
Artık on yedi yaşındaydım. Evet büyümüştüm ama ne yazık ki hiçbir hayat tecrübem yoktu. Görüntüm bir kadın gibiydi ama içimde hala küçük bir kız çocuğu taşıyordum. Ürkek, yalnız ve mutsuz... Annesinin korkuları yüzünden eve hapsedilmiş zavallı bir kızdan başka biri değildim. Liseyi bitireli birkaç ay olmuştu ve o günden beri annem dışarı çıkmamı yasakladığı için komşumuz Agata teyze dışında kimseyle görüşemiyordum. Annem fazla evhamlı bir kadındı. Onun yersiz korkularının esiri olmuştum.
"Bana o şekilde bakma Julietta. Beni suçladığını anlayabiliyorum. Şu an sana iyilik yaptığımın farkında değilsin ama biliyorum ki bir gün bana hak vereceksin ve bu şekilde seni dışarıdaki kötülüklerden koruduğumu göreceksin." diyerek kendini savunuyor ve kararından dönmüyordu. Sayesinde kendine güveni olmayan, çekingen ve ezik biri olmuştum. Bilmediğim o yabancı dünyadan ve insanlardan korkuyordum, sanki biri kabuğumu kıracak ve bana zarar verecekmiş gibi geliyordu. Bir bakıma tam da annemin istediği gibi bir evlat olma yolunda emin adımlarla ilerliyordum. Hayatta ondan başka kimsem yoktu. Bana kötü davranmasına rağmen yine de seviyordum onu, kızamıyordum bir türlü çünkü ölesiye muhtaç hissediyordum kendimi.
O gün Derald bizim eve geldiğinde annem henüz işten dönmemişti.
"Naber Julietta?"
Rahat tavırlarıyla içeriye girdi. Onun içeri girmesini istemiyordum onunla konuşmak yüzünü bile görmek istemiyordum ama bunu ona söyleyemedim tek yaptığım otomatikman asılan yüzümle ona bakmak oldu. Bunu fark etse de yüz ifadesi değişmedi. Oysaki onu sevmediğimi biliyordu, işte böylesine işgüzar bir adamdı o. Yüzüne yerleştirdiği sırıtış ile elinde tuttuğu süslü hediye paketini uzattı bana. Kırmızı parlak bir kağıtla sarmalanmış ve beyaz bir kurdele ile bağlanarak hoş bir görüntüye sokulmuştu.
"Bu senin için." Şaşırmıştım. Bu duygudan çabuk kurtulup soğuk bir tavırla karşılık verdim.
"Nedir bu?"
"Senin için küçük bir hediye aldım, lütfen açar mısın?"
Bu güne kadar hiç hediye almadığım geldi aklıma. Hızlıca doğum günümü hesapladım. Bir eylülde doğmuştum ve on sekizimi doldurmama tam tamına bir buçuk ay vardı. Ne acıdır ki bu yaşıma kadar annem dahil hiç kimse kutlamamıştı benim doğum günümü. Gerçi annem istenmeyen bir çocuk olduğumu yüzüme karşı defalarca söylemiş olduğu için, doğum günüm pek de büyük bir önem arz etmiyordu. Bu acı gerçekle boğazıma oturan yumruyu yok sayarak, onun karşısında her zaman ki hırçın savaşçı kişiliğimi takındım. Benim maskelerimden sadece biriydi bu. İtiraz edeceğimi anlamış olacak ki ben daha ağzımı açamadan devam etti.
"Hadi ama bu kadar somurtkan olma. Alt tarafı bir hediye... Eminim çok beğeneceksin."
"Hediye falan istemiyorum. Senden hiçbir şey istemiyorum." Kısa bir an duraksadı ardından sesli bir şekilde nefes vererek kurdeleyi çözmeye başladı. Bir yandan da konuşuyordu benimle.
"Ah Julietta bunda çekinecek bir şey yok ki, küçücük bir hediyeden sana zarar gelmez güzelim... Neyse ben senin için açarım."
Paketi açtığında şık ve oldukça pahalı bir elbise tutuyordu ellerinde, benim görebilmem için yukarıya doğru kaldırmıştı. Krem rengiydi, yaka kısmı kareydi ve kalın askılardan oluşuyordu, etek kısmı ise bel hizasından genişliyordu. Evimizin o solgun sarı ışığının altında bile kumaşı renkli parıltılar saçıyordu etrafa. Tek kelimeyle olağanüstüydü. İçimde gizli bir yerlerde saklanan o küçük kız çocuğu anında saklandığı yerden başını uzatarak baktı. Derald elbiseyi elime tutuşturduğunda elimin altındaki yumuşaklığı hissedince bir an için kendimi onun içinde hayal ettim. Bu yaşıma kadar böyle güzel bir elbisem hiç olmamıştı. Annemin kazancıyla ancak geçinebildiğimiz için üstümüze başımıza kıyafet alacak paramız kalmıyordu. Ancak karnımızı doyuruyorduk, giysilerimde onun bunun verdikleri oluyordu.
"Benim böyle bir elbiseye ihtiyacım yok." dedim düşüncelerime tezat bir şekilde ve adeta elimi yakmışçasına aceleyle elbiseyi geri verdim. Sinirlenmiştim bu düşüncesiz davranışına çünkü annemin evden dışarı çıkmama izin vermediğini biliyordu. Bu elbiseyi nerede giyecektim ki?
"Ama olmalı Julietta. Sen çok genç, güzel ve akıllı bir kızsın. Annenin seni eve kapatmasına izin vermemeli ve çıkıp hayatını yaşamalısın. İnan bana dışarıda bir sürü güzellik seni bekliyor tatlım." Onun bu laubali hareketleri midemi bulandırıyordu. İğrenerek baktım suratına.
"Bir sürü kötülük de bekliyor ama."
"Saf kız... Dışarıdaki dünyayı görseydin aklın başından giderdi."
Onu umursamadan dış kapının yanına giderek dikildim, artık gitmesi gerektiğini ve burada istenmediğini belli etmekti amacım ama o bunu görmezden gelerek benim en sevdiğim yeşil kanepeme oturdu. Öyle iri bir adamdı ki görüntüsüyle bile korkutuyordu beni. Annemin o adamda ne bulduğunu gerçekten anlamıyordum.
"Bu kadar korkak olma güzelim. İnan bana hayat annenin anlattığı kadar berbat değil." Hayatı deneyimlemeyi istiyordum istemesine fakat annemin söylediklerini yapmaya alışık olduğum için yolunu kaybetmiş biri gibi kaybolmak istemiyordum.
O sırada açık duran kapıdan annem girmişti içeriye. Bakışları ikimiz üzerinde gidip gelirken, sevgilisinin elindeki elbise de takılı kaldı ve neler olduğunu sordu. Derald ise gayet rahat bir tavırla ayağa kalkıp annemi karşıladı ve onu yanağından öptü. O adam hakkındaki tek düşüncem düzenbazın teki olduğuydu.
"Ah kraliçem bende seni bekliyordum sevgilim." Elindeki elbiseyi anneme uzattı.
"Tam da sana aldığım elbiseyi Julietta'ya gösterip onun fikrini almak üzereydim. Ama sürprizim bozuldu ne yazık ki." Annemin gözleri ışıl ışıl parlıyordu elbiseye ve adama bakarken. O anda yüreğim burkuldu. Anneme acıdım, keşke nasıl bir işin içinde olduğunu fark edebilseydi. Derald öyle usta bir oyuncuydu ki adeta gözlerini kör etmişti onun. Annem heyecanla elbiseyi alıp üzerine tutarken;
"Bu elbise çok güzel, beni şımartıyorsun canım." diye nazlandı. Onların bu hali midemi bulandırıyordu. Kahretsin ki annemle aynı kilodaydık daha doğrusu ikimiz de oldukça zayıftık. Yemek alacak paramız olmadığı için aç karnına yattığımız nice gecelerimiz olmuştu. Annemin boyu benden bir kaç santim kısaydı ama anlattığına göre şimdi kamburlaşmaya başlayan sırtı gençliğinde oldukça düzgün ve de dikmiş.
Bir an için ortaya atılıp bu adamın bir sahtekar olduğunu haykırmak geçse de içimden, bu isteğimi şahit olduğum annemin mutluluğu yüzünden ertelemek zorunda kaldım. Bu güne kadar çok fazla acı çekmiş olması beni durdurmuştu. Üstelik bana inanıp inanmayacağını bile kestiremiyordum. Beni yalancılıkla suçlarsa o zaman ne yapardım ben. Kendimi savunamayacak kadar güvensizdim.
"Çünkü bunu yapmak hoşuma gidiyor bebeğim." Kolundaki saate baktı.
"Hadi hemen üzerini değiştir tatlım, geç kalmak istemiyorum." Annem soru dolu bakışlarını yöneltti önce.
"Aklında ne var bakalım?" diye sordu sonra da.
"Seni yemeğe çıkaracağım. Baş başa özel bir gece geçireceğiz."
Annem genç kızlar gibi kıkırdayınca gözlerimi devirmemek için zor tuttum kendimi. Elindeki elbise ile üzerini değiştirmek için banyoya girdiğinde o adamla baş başa kalmanın gerginliği sarıp sarmaladı yine beni. Ondan korktuğumu biliyor ve bu durumdan zevk alıyor gibi keyifle sırıtarak bakıyordu. Yanıma gelerek karşımda dikildi. Beni süzen bakışları keskindi.
"Sen nasıl bir adamsın, amacın ne?" dedim ondan uzaklaşmak için geri geri adım atarken.
"Benden korkmana gerek yok. İnan bana sadece senin ve annenin iyiliğini istiyorum. Bu harabe yerde yaşamak zorunda değilsiniz. Çok daha iyi bir hayatı hak ediyorsunuz ama ne yazık ki annen bunu göremiyor ve tabi sen de..." Ondan uzaklaşsam da konuşmaya devam etti.
"Dinle beni... İstersen sana zengin bir koca bulabilirim bu güzelliğinle kendine aşık edemeyeceğin, parmağında oynatamayacağın bir erkek tanımıyorum. Hele de senin bakire olduğunu bilseler inan bana sana sahip olmak için sıraya bile girerler." Söyledikleri tüylerimin diken diken olmasına neden olmuştu. Ona sırtımı döndüm.
"Lütfen sus artık, bunlarla ilgilenmiyorum." Omuzlarımdan tutarak beni kendine çevirdi. Az öncekinin aksine kaşları çatılmış ve öfkeli görünüyordu.
"Annenin kafasından gidersen bu çöplükte heba olup gideceksiniz. Neden çok daha iyi bir hayat yaşama şansın varken bunu geri tepiyorsun ki." Öfkeyle karşılık verdim.
"Çünkü istemiyorum." Bir an için annemin duyacak olmasının tedirginliği adamın yüzüne yansımış ama anında eski haline geri bürünmüştü.
"İstemiyor musun? Tanrı aşkına rahat bir yaşamı kim istemez ki. İyi düşün Julietta. Güzel bir ev, kaliteli mobilyalar, son moda kıyafetler, lüks bir hayat... Altında araban olsun istemez misin?" Ben istemiyordum. Annemin benim için kurduğu bu dört duvar arasında belki mutlu değildim ama hiç değilse güvendeydim.
"Bu harabede yaşamayı hak etmiyorsun, aynaya bir baksana, çok daha iyi bir hayatın olabilir."
"Boşuna konuşuyorsun."
"Aptalın tekisin sen."
"Beni rahat bırak."
"Seni ikna edemiyorsam o halde bende anneni ikna ederim ama inan bana onu ikna etmem hiç de zor olmaz tatlım. Kendini evli ve paralı bir kadın olarak hayal etmeye başlasan iyi olur."
Neyse ki daha fazla üstelemedi. Annem hazırlanınca birlikte çıkıp gittiler ve bende bu sayede derin bir nefes verdim. Şimdilik rahatlamıştım ama o adamın annemi ikna etme düşüncesi kabuslarıma girmeye başlamıştı. Ne evlenmek istiyordum ne de zengin bir kadın olmak. Tek istediğim sessiz ve silik bir kişilik olarak yaşamımı sürdürmek ve sonlandırmaktı. Ama bir yandan da çok uzak olmayan bir zaman da hayatımın tümüyle değişeceğini hissediyordum ve bu beni ölesiye korkutuyordu.