Kurdun Elindeki Kuzu

1644 Words
Bu geceye özel giyinmemi isteyen kocamın karşısına çıktığımda beni tepeden tırnağa süzdü. Beğeni dolu bakışlarının ardından onayını almak hoşuma gitmişti. Çocuksu bir mutlulukla dolup taştım. Altıma kalçalarımı sarıp sarmalayan kısacık siyah deri bir etek giyerken üzerine göğüslerimin diriliğini belli eden yakası geniş kısa kollu beyaz bir bluz giymiştim. Uzun sarı saçlarımı hafif dalgalı bir şekle sokunca, iddialı bir makyajla görünümümü tamamlamış oldum. Giydiğim uzun topuklular Arthur'un boyuna yakın görünmemi sağladı için "Ayakkabılarını değiştir" dedi ve bende ikiletmeden istediğini yaparak kısa topuklu siyah bilekten bağlamalı ayakkabılarımı giydim. Bu şekilde onun yüz hatlarının yumuşamasını sağlamıştım. Kocamı mutlu etmek benim görevimdi! Son derece elit insanların uğrak yeri olan gece kulübüne gittiğimizde bütün masalar dopdoluydu. Buraya daha doğrusu böyle bir gece kulübüne ilk defa geliyordum. Arthur ile genelde bağış davetlerine ve iş yemeklerine katıldığımızı düşünürsek böylesi müzikli bir yeri oldukça çok sevmiştim. Sıkıcılıktan uzak eğlenceli bir yerdi. Tabi bunlar benim düşüncelerimdi Arthur'un hareketli müziği sevmediğini mimiklerinden anlamak zor değildi. Onunla ne kadar farklı karakterlerde olduğumuzu böylelikle bir kez daha anlamış oldum. Neredeyse hiçbir ortak yanımız yoktu. Bu olumsuz düşüncelerden sıyrılarak anın tadını çıkarmaya karar verdim ve merakla etrafı incelemeye koyuldum. Sıra sıra dizilmiş özel paravanlı masalardan oluşuyordu gece kulübü. Yuvarlak masalar ve etrafını çevreleyen oval kanepelerle dizayn edilmişti. Masaların rengi siyah, kadifemsi koltuklar ise canlı parlak bir kırmızılıktaydı, tıpkı dudağıma sürdüğüm ruj gibi. Gözlerim merakla etrafta Kevın Brown'u ararken nihayet birkaç masa ileride ayakta durmuş konuklarıyla sohbet ederken görüş alanıma girdi. Elimde olmadan yandan profilini incelemeye başladım, Arthur'un ofisinde yaydığı pozitif elektrik akımını burada da hissedebiliyordum. Hafif düşük bel kot pantolonu ve kollarını kıvırdığı beyaz gömleğin içinde fazla yakışıklıydı. Siyah saçları ise yaramaz çocuk imajıyla dağınıktı. Üzerinde takım elbise yokken daha genç ve havalı görünüyordu. Bize doğru yaklaşan garson kız üzerindeki kırmızı üniformasıyla adeta ben buraya aitim diye sırıtırken, yüzüne yerleştirdiği sıcak tebessüm eşliğinde söze girdi. "Buyurun efendim nasıl yardımcı olabilirim?" dedi. Arthur ona Kevın'ın davetlisi olduğumuzu söyledi. "Ben Arthur Harris, Bay Kevın'ın davetlisiyim." "Hoş geldiniz efendim Bay Brown sizi bekliyordu. Lütfen beni takip edin." Garson kız Kevın'ın yanına kadar eşlik etti bize. Ona doğru attığım her adım da kalbim de ritmini artırıyordu. "Böldüğüm için özür dilerim Bay Kevın, beklediğiniz misafirleriniz geldi efendim." Kevın bunu duyar duymaz tüm bedeniyle bize doğru döndüğünde memnun bakışları önce beni buldu ardından Arthur'u. "Ah Bay Harris küçük mabedime hoş geldiniz." diyerek sıcak samimi bir gülümsemeyle karşıladı ve Arthur ile tokalaştı. Bana döndüğünde ise kalbim şiddetli bir şekilde göğüs kafesimi zorluyordu. Böyle hissetmem hiç normal değildi. Alt tarafı bir adam dedim kendi kendime. "Göz kamaştırıyorsunuz Bayan Harris." dedi ve tıpkı ofiste yaptığı gibi elimi tutup dudaklarına bastırdı. Bu adam bir kadını nasıl etkileyeceğini kesinlikle iyi biliyordu hatta bunun kitabını bile yazmış olabilirdi. Dudaklarının tenimde bıraktığı sıcaklık insanın aklını başından alan cinstendi. Kısaca "Teşekkür ederim" dedim mesafemi koruyarak ve elimi çektiğim an kocamın koluna girdim. Sanırım ondan korunma ihtiyacı hissettiğim için bunu yapmıştım. Beni bu derece etkilemesinden korkmuştum doğrusu. "Şu tarafa geçelim lütfen ." Sakin adımlarla yürümeye başladı. Bizde arkasından onu izledik. Çalan müzik insanı rahatsız edecek derecede yüksek olmadığı için memnundum çünkü oldum olası yüksek ses beni rahatsız ediyordu. Birden annemin çığlıklarıyla bezenmiş nem kokan odada bir köşeye sinmiş ağlarken buldum kendimi. Bedenim kaskatı kesilirken, ayaklarım beni olduğum yerde çiviledi. *********** Annem yine aldığı aşırı alkolün ardından bedeni sarsılırcasına ağlamaya başlamıştı. Oldukça dengesiz davrandığı zamanlardan birini yaşıyorduk yine. Derdi neydi bilmiyordum ve deli gibi de merak ediyordum neler olup bittiğini. Bana vurmasından korkarak yanına oturdum ve yüzüne yapışmış olan saçlarını kenara çekerek ona baktım. "Lütfen anne ağlama artık." Sindiği köşede öylesine küçük ve zavallı görünüyordu ki onu koruma içgüdüsüyle sarılmaya çalıştım. Onun yaptığı gibi ağlamak istiyordum fakat üzülmemesi için içime atıyordum duygularımı. Beni güçlü görünce belki ağlamaktan vazgeçerdi. "Uzak dur benden." Öfkeyle bağırdığında ondan bir adım uzaklaşma ihtiyacı hissettim ve boğazıma oturan yumruyu görmezden gelmeye çalıştım. "Geçecek anneciğim. Merak etme olur mu? Sabah kalktığında yeni günle birlikte kendini çok daha iyi hissedeceksin." Yüzünü kaldırınca, kızarmış ve şişmiş gözleriyle bana nefretle baktı. Gördüğüm o nefret konuşurken sesine de yansıyınca yanağıma bir damla yaş süzülmesine engel olamadım. "Senden nefret ediyorum. Eğer sen olmasaydın hayatım çok daha kolay olacaktı. Şimdi sana bakmak için daha çok çalışmak zorunda kalıyorum." Duyduklarımın etkisiyle kalbim sıkıştı. Histerik bir hıçkırık yükseldi boğazımdan. Damarlarımda asit dolaşıyor yakıyordu içimi. Ona tek kelime etmeyerek sessizce kalkıp yeşil koltuğuma oturdum. O ise arkamdan bağırmaya bana ve hayata nefretini kusmaya devam ediyordu. "Lanet olsun bu hayata" diyordu. "Her şeyden herkesten nefret ediyorum." Annem sözlerine devam ederken ben içimden aynı şeyleri tekrar edip durdum. Bu sözlerin altında ezilmek istemiyordum. İçimdeki o küçük kız çocuğu bana elini uzattı ve ihtiyacım olan sevgiyi ve şefkati vererek saçlarımı okşadı. "Üzülme Julietta bunlar onun gerçek duyguları değil. Şu an sarhoş ve ne dediğini bilmiyor. Yoksa seni çok seviyor bunu biliyorsun." Yaşlı gözlerimi kaldırıp gökyüzünde parıldayan yıldızlara baktım. Her zaman yaptığım gibi ellerimi açtım ve dua etmeye başladım. "Tanrım ne olur bir gün her şey düzelsin. Bu hayattan kurtulalım. Annem hiç üzülmesin ve ağlamasın. Beni sevdiğini söylesin benimle şefkatle ilgilensin. Mutlu bir aile olalım." ************** "Hayatım" Arthur'un uyarıcı sesi ve kolumu sıkan eliyle gerçeğe dönüş yaparak nerede olduğumu unutmuşçasına panikle etrafıma bakındım. Hızlanan nefesimi kontrol etmeye çalışırken demir merdivenleri sıkıca tutuyordum. "İyi misin?" diye sordu kızmış bir şekilde. Hayır burada olmaz şimdi olmaz diye çığlıklar yükseldi içimden. O lanet olası ataklardan birini burada herkesin gözü önünde yaşamak istemiyordum. İnsanların bana acıyarak bakması isteyeceğim en son şeydi. Derin bir nefes alıp verdim ve Arthur'a döndüm. "Şey... Birden başım döndü, iyiyim" diyerek zoraki bir şekilde gülümsemeye çalıştım ama iyi değildim hem de hiç iyi değildim. Bu arada Kevın'ın meraklı bakışları üzerimde geziniyordu. "Bir sorun mu var? İyi misiniz?" Ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Başımı iki yana salladım. "Sorun yok Bay Kevın gayet iyiyim." Tekrar masamıza doğru ilerlediğimiz sırada Arthur dirseğimi sert bir şekilde kavrayıp kimsenin duyamayacağı şekilde kulağıma fısıldadı. "Sakın panik atak geçirerek bu gecemi berbat edeyim deme." Bir fısıltı yüreğimde nasıl oluyor da bir kükremeye dönüşebildi. Sözleri adeta deprem etkisi yaratmıştı. Ağlama isteğimi geri postalayarak, ona teminat verircesine başımı salladım. Kahretsin bu ataklar benim elimde değildi ki... Bunu anlamak çok mu zordu? Hiçbir şey olmamış gibi rahat davranarak bana gösterilen siyah deri koltuğa bıraktım kendimi. Koltuk yumuşak ve de çok rahattı. Burası özel konuklar için ayrılmış yüksekte kalan farklı bir bölümdü ve her yer rahatlıkla görünebiliyordu. Müziğin ritmine göre yanıp sönen ışıklar insanın gözünü kamaştırsa da buna alışması zaman almıyordu. Elinde tuttuğu pırıltılı tepsi şampanya kadehleri ile dolu olan bir başka garson kız yanımıza geldi ve servis yaparak rahatsız etmeden gözden kayboldu. Ne kadar çok çalışan var diye düşünmeden edemedim çünkü geldiğimden beri gözüme çarpan birçok kırmızı formalı kadın olmuştu. Karşıma gelecek şekilde oturan Kevın kadehini alarak ayaklandığında etkili sesiyle konuşmaya başladı. Ona hayranlıkla baktığımı fark edince anında düzelttim duruşumu. "Dostum Arthur seninle yeni tanıştık fakat bundan böyle birlikte karlı yatırımlar yapacağımıza yürekten inanıyorum." Arthur gururla kasılırken o da kadehini aldı ve boşta kalan eliyle benim elimi tuttu. Onun isteğiyle ayağa kalktım. Bardakları tokuşturmadan önce Kevın; "Tanışmamızın şerefine" dedi ve sonrasında kadehlerden o tanıdık ses yükselerek müziğin sesine karıştı. "Şerefine Kevın Brown." diye karşılık verdi Arthur keyifle. Arsa satışı kesinleştiği için mutlu görünüyordu. Bir dikişte bardağımı bitirince yüzümü buruşturdum. Alkolden ne kadar nefret etsem de şu an içimden sarhoş olmak geliyordu. Evet sarhoş olmalı ve lanetli hayatımı bir an olsun unutmalıydım. "Çok hızlısınız." Kevın boşalan bardağımı doldurduğunda karşımda durmuş o bilmiş bakışıyla beni süzüyordu. Dikkatle bardağı elinden aldım. Buna pek de memnun olmamış gibi görünüyordu. Bana dokunmaktan yoksun bırakmıştım onu çünkü. İkinci kadehimi de bitirdikten sonra üçüncüyü yudumladım. Yanımda iş konuştukları için canım sıkılmıştı, huysuzca yerimde kıpırdanmaya başladım. Kulağımı dolduran müzik gevşeyen bedenimi hareket ettirmeye başlayınca bana bakan meraklı bakışlara aldırmadan ayağa kalktım ve ağır hareketlerle dans etmeye başladım. Elimdeki kadehi boşalttıktan sonra parlak gri mermerin üzerinde dans eden kalabalığa doğru ilerledim. Şarkının ritmiyle salınmaya başlamıştım. Önce başım sağa sola kıpırdandı sonra omuzlarım ona eşlik etti. Ardından ellerimi saçlarımın arasına daldırarak parmaklarımın arasından geçirip omuzlarıma dökülmesini sağladım. Şu an kendimi inanılmaz özgür, arınmış ve de biraz yaramaz hissediyordum. Ellerimi vücudumda gezdirmeye ve kalçalarımı uyumlu bir şekilde sallamaya başladım. İçtiğim şey her neyse beni fena derecede çarpmıştı aksi halde Arthur'dan izin almadan dans etmeyi göze alamazdım. Birden kötü bir kabustan uyanır gibi gözlerimi açıp kocama baktım. Yanlış bir şey yaparak onu kızdırmak ya da utandırmak istemiyordum. Onun değişen ruh halini hesap edersek nerede nasıl tepki vereceğini kestirmek oldukça güç oluyordu. Neyse ki beni izlerken kıvrılan dudaklarıyla gördüklerinden dolayı hoşnut görünüyordu. Bedenime yayılan ani bir rahatlamayla kendi etrafımda bir tur dönerek dansıma geri döndüm. Bu gece benim gecem olmalıydı. Kevın ile bakışlarımız kesiştiğinde beni izleyen gözleri beğeni ama en çok da öfke yüklüydü. Bu kanımı dondurmuştu. Bir daha ona bakmamaya çalıştım. Eğer bakarsam heyecanımı belli ederdim ve bu ukala adam da bundan amansızca zevk alırdı. En iyisi onu yok saymaktı. Bir ara panikleyerek Arthur'a tekrar baktığımda yüzünde hiçbir ifade olmadan Kevın ile konuşuyordu. Kızgın gibi görünmüyordu ya da aksi bir durum yoktu. Kevın ise çatılan kaşları ve bana kayan bakışları eşliğinde adeta burnundan soluyordu. Tanrı aşkına acaba onu kızdıracak ne olmuş olabilirdi? Yoksa anlaşmayla ilgili bir sıkıntı mı yaşamışlardı? Gülümseyerek bana yaklaşan genç adamı görünce kaşlarımı çatarak baktım. Tanımadığım genç karşıma geçti ve dans etmeye başladı. Sarışın, uzun boylu, benimle yaşıt gibi duran ve tipim olmayan biri olsa da iyi dans ettiğini söylemeliyim. Çok geçmeden çakır keyif olduğumu anlamıştı bundan cesaret alarak benimle konuşmaya başladı. "Selam adım Martin ne dersin birlikte dans edelim mi?" Ona hayır diyecektim ki Kevın'ın ayağa kalktığını hızlı ve kararlı adımlarla bize doğru geldiğini gördüm. O an içimi ani bir heyecan ve panik dalgası kapladı. "Buraya gel." dedi ve beni tuttuğu gibi kendi göğsüne doğru çekti. Birden onun sıcaklığında kayboldum. Tuhaf derecede huzurlu ve güven verici adeta bir liman gibiydi. "Hey neler oluyor ahbap?" "Hemen toz ol buradan. Yoksa bu mekana bir daha asla giremezsin." "Tamam dostum sorun yok." Adam çok hızlı ikna olmuştu ve söylenerek uzaklaştı. Kevın burnundan solurken şaşkınlığımı belli edercesine gözlerimi kırpıştırarak; "Bay Kevın!" diye nazlı bir edayla söylendim.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD