6.BÖLÜM

2649 Words
İş yemeğinin üzerinden bir hafta geçmişti, bu geçen bir hafta boyunca da Mert'le yaşadığım tartışma ise artık şiddetini kaybetmişti. Her şey normal seyrinde devam etmeye başlamıştı. Tabi aynı şekilde bende normale dönmüştüm. Tamam lensleri çıkarmayıp gözlükleri bir daha geri takmamıştım ama eski Ebru halime geri dönmüştüm, zaten o seksi hatun halleri hiç bana göre değildi. Ha tabi bu bir hafta boyunca bir de laf sokmalar olmazsa olmazımız haline de gelmişti. Bu arada Yiğit efendiyi de unutmamak lazım, sanki bunlar işe değil benle uğraşmaya gelmişler. Şirketin diğer ortağı olan Yiğit'in babası Mehmet bey erken emekliye ayrılmıştı. Fakat Nazım bey malını iyi tanımış olacak ki hala daha devam ediyordu, Allah'tan da devam ediyordu, yoksa bunlarla iş filan yürümezdi yani. Adamlar sadece karizma yapmak için işe geliyor sanki. Masamda oturuyorken telefonum çaldı, arayan tabi ki çakma patron Mert'tir. " Buyurun Mert bey" "Bize iki çay" Tabi şöylemezse olmaz gevurun evladı 'kuzu kafa' artık gözlerimi bunlara devirmekten yılık olacak. "Peki Mert bey ama siz Yiğit beyin odasında değil misiniz?" " Evet ! Mesele ne kuzu kafa?" 'Mesele şu taş kafa adamın sekreteri var, sen beni niye arıyorsun, tabi yaşlı teyze ile uğraşmasın dimi, ulan 26 yaşına gelmişsin hala on yedilik ergenler gibi artislik peşinde koşuyorsun' tabi bunları yüzüne saydıramadım. " Tamam Mert bey bir mesele yok." Telefonu kapatıp çayları söyledim. Ama gıcıklık değil mi çayları Handan hanımın masasına koyup. " Handan hanım sizin telde sorun varmış herhalde bana iki çay söylediler, siz verirsiniz değil mi?" "Tabi ki Ebru bu benim görevim zaten" Suratsız filan ama takdir ediyorum bu kadını bastonla da gelmeye başlasa söz konusu işi olunca son nefesine kadar azimle yapar bu kadın. Handan hanım çayları alıp içeri girdi. Fakat çok sürmeden de aynı hızla dışarı çıktı. Üstelik çaylar da hala elindeydi. Ben anlamaya çalışan gözlerle çaylara bakarken Handan hanım yanıma gelip. " Çayları sen verecekmişsin Ebru." dedi. Yok ebesinin çınar ağacı, bunlar artık iyice azıttı, bu kadından önce beni emekli edecekler anlaşıldı. Maalesef çayları alıp odaya girdim. Kafalarına atsam bu kadar etkili olmazdı herhalde nasıl bir şiddetli önlerine koyduysam çayları, tabi suratım beş karış, Mert öküzü. " Öh be kuzu kafa hayırdır muayen gününde misin ne bu sinir?" diyerek sordu. Ulan buda yırttı kendini daha önce adam bu laflara kızarırdı şimdi ise aştı kendini, tabi bunlar benim daha ne kadar edepsiz olduğumu bilmiyorlar. "Niye bu kadar merak ettiniz, yoksa kestirmeye mi karar verdiniz Mert bey?" Mert'in sözlerimle gözleri irice açılırken, Yiğit ise tam çayından yudum alıyorken laflarımla beraber çay boğazına durdu. Hiç durmadan öksürmeye başladı. Bense yüzümü daha çok ekşiltip . " Beter ol inşallah! " dedim. Bunlardaki kulak maşallah baykuşlar da yoktur, Mert hemen duydu. Bana ters ter bakarken "Tövbe de! " dedi. Ben ise sinsi bir gülümseme ile "Hımm siz yine beni yanlış duydunuz herhalde patroncum." dedim. Sonra Mert beni es geçip Yiğit'e döndü nasıl olduğunu sordu. Domuz gibi ne olur ki o aptala. Yiğit kendine gelince hemen laf sokma mesaisine başladı, bana alayla bakıp. "İyiyim merak etme, hem bazılarının duası kabul olsaydı azıcık da olsa tepelerine kadına benzeme huyları yağardı. Ama nerde!" dedi. Tabi laf sokamadığım için ikisine de bakıp geri zekalı şapşalın tekisiniz diyen gıcık gülümsememi yerleştirdim yüzüme, Mert eksik kalırsa olur mu? " Boş ver sen onu bu gece gerçek kadınlar görmeye var mısın? İçimiz karardı bura da biraz açılırız." "Ayıpsın dostum, bu fırsat kaçar mı? Kafaları çeker iki güzel hatun bulur kadının ne olduğunu hatırlarız yeniden." Sahte içki içer geberirsiniz inşallah, o demo sürümü beyinleri ile bana laf çakmaya çalışıyorlar işte öküzler. "Size iyi eğlenceler o zaman sevgili patronlarım . Ben çıkabilir miyim Mert bey." Çık demesi yeterdi ne o öyle burnun da ki sümüğü fırlatır gibi kafa sallamalar, neyse odadan çıkıp masama oturdum. Tam da o sıra da Nazım bey odasından çıkıp yanıma geldi, önce oğlunu sordu sonra da yerini öğrenince Handan hanıma dönüp "Ebru ile biz üretim servisinde olacağız, akşama kadarda oradayız, sen onlara iletirsin Handan hanım " dedi. Handan hanımdan da onay alınca bana dönüp, "Kızım yine sıkıntı var üretim bölümün de benimle gel de halledelim." "Peki Nazım bey." deyip aşağıda ki üretim bölümüne indik, dediği gibi buradaki sıkıntıyı çözmemiz akşamı buldu. Mesai bitince de yorgun bir halde Zeynep'in bölümüne gidip onu da alıp anca çıkabildim. " Kızım bu gün çok yoruldum ya adım bile atacak halim kalmadı. Taksi mi tutsak?" Canım kankim bana kıyar mı, bana değil ama parasına kıyıp taksiyi çevirdi. Taksi sayesinde rahat bir şekilde eve geldik, eve girer girmez kendimi en sevdiğim canım koltuğuma saldım, Zeynep ise "Babaannem bu gün sarma yaptı, oğlum dur ben tencereyi alıp geleyim." " Yuh be kızım ziyankar fare gibisin, tencere ne lan!" tabi dememle kıkır kıkır gülüp ellerini birbirine ovuşturup "Sarmaaaaa kıyymmetlimizzzzz " diyerek kapıdan çıktı. "Gollom'a bağladı yelloz" O gidince bende kumandayı alıp TV yi açtım, Zeynep'te 10 dakika sonra dediği gibi elinde koca tencere ile aşağıya indi. Necibe teyzenin üzerine sarma yapanı tanımam , Zeynep'le sarmaya yumulup dibini bulduk hemen. Sonra da beraber geç saatlere kadar takıldık, fakat uykusu gelince Zeynep üst kata çıktı. Allah'tan yarın tatildi yoksa bünyemin bir iş gününü daha kaldıracak hali yoktu. Yorgunluktan bende yatmaya kara verdim fakat ayağımı sürüye sürüye yatağıma giderken telefonum çaldı. "Hayırdır inşallah gecenin bu saatinde" diye söylenirken telefonumu elime aldım, fakat ekranda arayan numarayı tanıyamadım. Gecenin bu vakti açmak istemesem de meraktan açtım. Ama "alo" sesini duyunca kısa bir şaşkınlık geçirdim. "Mert bey?" "Bu aradığına göre kesin hayırlı bir şey değildir, uğursuz öküz" desem de içimden telefonu açmış bulundum. " Buyurun Mert bey" "Adamdaki ses pek bir sıkıntılı geliyordu.' "Şimdi kulaklarını aç iyi dinle Ebru" Ebru dediğine göre o tokmak kafası kesin dertteydi. "Biz bebekte Ares gece kulübündeyiz, üzerimizde ne para ne de kimliklerimiz var. Hemen bir taksiye atlıyorsun ve buraya geliyorsun, ha bu arada para getirmeyi de unutma, en önemlisi de bundan kimseye bahsetmiyorsun." Tabi bunları söylerken sarhoş olduğu belliydi. Ulan kafa güzelken bile uyuz öküz, başta kabul etmedim. " Beni niye arıyorsunuz ki ben sadece asistanım ve mesaim bitti, sizin 7 /24 arkanızı toplamak zorunda değilim. Babanızı arayın , gidin müdürü yada her kimi tanıyorsanız." dedim. Fakat bu sefer öfkeli ses tonuyla " Bizde biliyoruz arayacağımız kişiyi, duymadın mı sana kimse duymasın dedik, hemen gelmezsen kovuldun kuzu kafa" dedi. Hay ben seni, ulan dediğini yaptırmayınca hemen kovarım seni kuzu kafa, nerden vuracağını biliyor pis herif, istemesem de yılgın halde " tamam" deyip eşofmanlarımla evden çıktım. Taksiye atlayıp dediği mekana gittim. İçeri girdiğimde bu iki salağın girişte kapı dibinde olduğunu ve başında dört tane gorilin beklediğini gördüm. Gorilin biri mevzuyu kısaca anlattı, meğer bu iki dangalak iki hatunla beraber yemiş, içmiş , cüzdanları kaybedince de kuyruğu sıkışmış kedi gibi adamların arasında kalmış. Nedense hatunlar da ortadan yok olmuş. Anlattıktan sonra goril faturayı uzattı uzatmasıyla da gözlerim yuvalarından pörtleyi verdi. " Yuhhh ulan! Mekanı mı yediniz böyle?" deyip yüzlerine sinirle baktım, ama adamlar da hiç gocunma yok. Mert. " Uzatmada öde hadi" dedi. Mecburen çantamdan cüzdanımı çıkardım. Parayı gorile uzattım adam parayı tutsa da elimden bir türlü alamadı, veremiyordum, Yiğit. "Vedalaş artık şu para ile kuzu kafa sıkıldım artık." Deyince sinirle yüzüne baktım, tabi iri goril bu arada elimden parayı çekip aldı. "Bebeklerim benim gitti." Mert öküzü kahkaha attı. " Merak etme vereceğiz paranı. "Tabi ki vereceksiniz "diye çemkirdim. Mekandan çıkarken İkisi birden yalpalayarak yürüyordu. Yiğit dışarı çıkınca aniden Mert'e dönüp. "Ulan nasıl yedik biz bunu o karılar hangi ara çaldı cüzdanları." Dedi. Tabi bunları duyunca bende bir kahkaha atmak varmış, ben gülünce ikisi birden kuyruk acısı ile öfke içinde bana baktılar. " Neee siz hak ettiniz, ne oldu gözünüz değil ama kadınlar götünüzü iyi açmış" Öküzler sabah hava basıp beni gömüyorlardı. Görmüşler gerçek kadınları, Mert alayla gülüşüme daha fazla dayanamayıp. "Seni var ya! Bittin kızım sen!" diyerek tehdit etmeye başladı. Tam da o sırada biz konuşurken mekanın önünde siyah lüks bir minibüs durdu, anın da önden iki ayı çıkıp arabanın orta kapısını açtı. İçinden ise önce at hırsızı kılıklı yüzünde derin bir yara izi olan bir adam indi, daha sonrada "Oha bu ne lan, bu kadınsa ben neyim" dedirten bir hatun. Kadının giydiği kırmızı elbise dekolte mağazası gibiydi, askılı olan kırmızı elbise karının sadece iri göğüslerinin uçlarını anca kapamıştı, altından hiç bahsetmeyeyim yok çünkü, bu mini bile sayılmazdı, kadının nerdeyse totosu dışarıda, kadın bildiğin seksi bir gecelikle çıkmış dışarı. Kadını o halde görünce önden çıkan adama bakıp "Ulan sıfatına yapayım senin, insan yanındaki kadını böyle salar mı dışarı?" Diyerek söylenmeye başladım dişlerimin arasından. Yiğit ise kolumdan dürtüp, "İyi bak kadın dediğin böyle olur, azıcık feyiz al." Deyip kadının dekoltelerine kitledi gözlerini, dayanamayıp kafasına tokadı çaktım. Canı acıyınca kafasını tutup ovuşturdu. "Hey ne yaptığını zannediyorsun sen?" "Önünüzden yiyin Yiğit bey! Adamları görmüyor musunuz ? Gece gece başımı belaya sokmayın." Yalnız bu tokat bir de bana laf soktuğu için gelmişti. İyi geçirdim yavşağa ama benim elimde zıbardı resmen, taş kafa ne olacak, Mert'te, Yiğit'ten farksız değildi pis sapıklar, neyse haklarını fazlada yemeyeyim kadının memelerine benim bile gözler kayıp duruyor. Adam mekana doğru gelirken bu iki salağa kıl olmaya başladığı belliydi. Tamda o sıra da bir de yanındaki kırıtarak gelen yelloz bu salaklara göz kırpmasın mı? "Sakın!" demeye kalmadan Mert öküzü. "Cennette miyim ne? Gökyüzünden melekler mi iniyor?" Demez mi?, Tabi adam öfke ile Mert'e bakıp "Ne dedin lan sen?" diyerek kükredi. Ben ise dayanamayıp ne yapacağım bu salaklarla diyerek alnıma elimi vurdum. Sonra adamla Mert'in arasına girip, "Abi görmüyor musun sarhoş ne konuştuğunu bilmiyor, onun adına senden ben özür dilerim." Dedim adam ise beni inceledikten sonra "Sen kimsin?" diyerek sordu. Bu soru hazırlıksız oldu, gerçi bu aralar yalan konusunda mastır yapıyorum. Korkarım bir gün şeytan çıkıp affet ben bu insan oğluna uydum diyecek. " Ben..... ben bunların kardeşiyim, evet kardeş, abilerim benim." Bu oldu. Adam böyle deyince biraz sakinleşmişti. Fakat Mert öküzü yavşak bir şekilde elini omzuma koyup "Bu bizim sevimli çatlak kız kardeşimiz" Deyip yanağımdan makas alınca bu sefer benim sinir kat sayılarımı arttırdı. Elinden tutup geriye doğru attım, tabi pis ayyaş dengesini kuramayınca toto üstüne yapıştı. Ama sakin olmam lazımdı bu yüzden adama dönüp, "Bakın işte zil zurna sarhoş" Dedim öküzün halini elimle gösterip. Allah'ta adam halime acımış olacak ki "Dua edin bu kıza" deyip tekrar mekana doğru yöneldi. Ama tam gidecekken yanında ki yelloz gene uşaklara gülücük attı, sürtüğe sinirle bakıp hırlayarak önüne dönmesini işaret ettim, kadın ise sinirlenip yarı açıkta olan totosunu döndü. Fakat gülücüğü alan Yiğit beyimiz kadına işaret çakınca adam hemen fark etti. Geriye hızla dönüp Yiğit'e sıkı bir yumruk indirdi. Yumruğun etkisiyle de Yiğit anın da yere yığıldı, kendine gelmeye çalışırken de kaşının patladığını gördüm. Tabi durumu gören adamın iki ayısı koşup geldi. Mert ayağa kalkınca, Mert'i biri kollarından tuttu, diğeri ise çenesine yumruk çaktı. Hak etmedi değiller aslında ama içine ettiğimin vicdanı razı olmadı işte, ayakta zor duruyor öküzler, müdahale etmem şart yoksa soluğu acilde alacağız. Bu yüzden önce Mert'i ayıların elinden aldım, siyah kuşağım olduğunu söylemiş miydim? Hatta babam beni gönderebildiği bütün dövüş sanatlarına göndermişti. Şimdi öğrendiklerimi uygulama zamanı. Ben adamlarla kapışırken yerde yatan iki Paşazade zorlukla doğrulup oturdular, fakat hallerine yakınmak yerine yüksek sesle üzerimden bahis oynamaya başladılar. " Vay şerefsizler ben burada onlar için kendimi tehlikeye atayım onların yaptığına bak" sonunda adamları yere indirdim. Yanlarına gidip ikisine birden öfke ile bakarken sitemli ses tonum ile , " Ee hanginiz kazandı!" diyerek sordum. Mert ise ağzını yayarak. "İkimizde sana oynadık kuzu kafa," " Göt delikleri! " " Hey terbiyesiz kız kardeş!" " Başlatmayın kardeşinize, sizin yüzünüzden ben hiç rahat yüzü göremeyecek miyim be?" Ben onlara söylenirken Yiğit'e yumruk atan adam yanıma kadar geldi ve elini aniden iç cebine attı, kesin silah, ulan yiyor mu kapışalım? Silah çıktı mertlik bozuldu derken içimden, adam farlı bir şey yapıp cebinden bir kart vizit çıkarıp bana verdi, sonra da bana samimiyetle bakarak. " Seni sevdim sıkı kızsın, daha önce senin gibi birine hiç rastlamamıştım. Bizde mertçe dövüşen adamdır. Ki sen çoğu adamdan daha mertsin, ne olursa olsun bir şeye ihtiyacın olursa ara, hiç düşünmeden yaparım" dedi ve tam giderken tekrar geriye dönüp. " Birde abilerine ağzı ile içmelerini öğret" diyerek laf çakıp yoluna öyle devam etti. Ben ise hemen arkamı dönüp yerde yatan iki salağı ayağı kaldırdım. Çünkü iyice sızmadan onları evine götürmem lazımdı, fakat adreslerini sorduğumda salakların kendi isimlerini bile zor hatırladığını anladım, şeytan diyor yavru köpek gibi bırak bunları, ah bu salak vicdanım, bu yüzden taksi çevirip mecburen kendi eve getirdim. Taksiciyle beraber eve çıkardım, tabi taksici söylenmeye başladı. " Kızım sen bunları nerden buldun" Zaten sinir tepemde. " Yolda düşürdüm amca ırzlarına geçip bırakıcam tövbe estağfurullah. Hadi amca al paranı, bak işine teşekkürler." dedim. Taksici ise bana cıklaya cıklaya anca gitti. O gidince de çok fazla yorulduğumdan iki paşazadeyi de attığım kanepenin üzerinde olduğu gibi bırakıp odama yatmaya gittim. Kafamı yastığa koyar koymaz da uyumuşum. Sabah olduğunda ise gözlerimi kapı zili ile aralamaya çalıştım, iyice açtığımda ise havanın aydınlandığını gördüm. Mecburen söylene söylene kapıyı açtım, gelen tabi ki her zaman olduğu gibi Zeynep hanımdı onu görünce. " Ulan sabahın köründe yine evimde ne işin var senin " " Sabah mı ? Öğle oldu kızım" " Öğle mi?" Şaşkınlıkla arkamı döndüğümde iki salağın içeride olduğunu anca hatırladım "Eyvah!" Tabi bizim kızın gözünden kaçar mı? " Yiğit mi o?" " Aynen Yiğit. Yanındaki de Mert beyimiz." Şimdi gel buna laf anlat, zaten başım zonkluyor bu öküzler yüzünden. " Ne işi var lan bunların burada? Hem bana niye haber vermedin? Ne yaptınız siz beraber?" Otomatiğe bağladı meraklı turşu. "Alem yaptık canım!" Uşakların yüzündeki patlamış kaş ve dudağı görünce. "Bunların suratları niye bu halde?" Pis bir gülüş atıp "Ne yapayım fantezi de sınır tanımıyorum." Dedim. Biz konuşurken önce Yiğit efendi ayıldı. Bir kaç dakika sonrada Mert, muhtemelen başları ağrıyordu. İkisi de ekşiyen yüz ifadeleri ile kafalarını tutuyorlardı, " Beter olun inşallah" Nerede olduklarını anlamaya çalışıyorlardı. O sırada benim de telefonum çaldı, telefonu elime alıp arayanı görünce " Eyvah babam arıyor!!" diyerek resmen çığlık attım, kafaları ağrıyan iki salak ise attığım çığlıkla başlarını tutup oflamaya başladı. "Herkes sussun hatta nefes dahi almayın babam arıyor" kimseden çıt çıkmayınca telefonu açtım, babamın sesi sinirli geliyordu. "Alo!" " Efendim babacım." "Sen ne yaptığını zannediyorsun?" " Anlamadım ben ne yapıyormuşum babacım?" " TV de magazin programlarını aç görürsün " babamın sözleriyle hemen kumandayı bulup açtım, aniden gördüğüm görüntüler yüzünden gözlerim neredeyse yuvalarından fırlamak üzereydi. Tüm magazin kanallarında ben vardım. Alt yazılar ise ' ünlü gece kulübündeki kadın ninja' çevirip çevirip beni gösteriyorlardı. Eyvah mırçtım babam canıma okuyacak. Ben görüntüleri izlerken babam " Birazdan oradayım "deyip telefonu yüzüme kapattı. Tabi bende telaşla babam gelmeden postalamak için anında iki Paşazade ye döndüm, fakat pisler TV ye bakıp benle dalga geçmeye başladılar. Mert bana dönüp. " Vay benim sekreterim neymiş?" diyerek dalga geçti. Ya sabır. "Sizin yüzünüzden bu hallere düştüm, birde benle dalga mı geçiyorsunuz Mert bey, hem hemen kalkıp gidin babam geliyor, eğer sizi burada görürse bittim ben, tabi sizde!" Fakat beyfendilerden tık yok, kıllarını bile kıpırdatmıyorlar bu yüzden mecburen zorla İkisini de çekiştirip itekleyerek kapının önüne kadar getirdim ve kapıyı açıp gitmelerini söyledim. Fakat Mert yüzüme bakıp gayet yüzsüzce konuşmaya başladı. " Kızım para mı var nasıl gidelim?" " Arayın birini gelsin alsın sizi o zaman" Yiğit kafasını kaşıyıp muzurca bana baktı "Şey barda onları da kızlar çaldı." "Ne beni nasıl aradınız peki?" Mert gayet normalmiş gibi yüzüme bakıp "Numaran aklımdaydı." Şaşırmıştım. " Niye?" diyerek sordum hemen. "Eğer canım sıkılırsa kafa bulabilmek için." Niye şaşırdıysam başka ne sebepten olacak ki, iki yavşak Mert'in sözleriyle gülüşüp çak yapınca bu sefer sinirlenmiştim. " İyi ki kızlar iki gram beyinlerinizi almamış sizin." Diyerek laf çakmazsam çatlardım. Mert bey bozuldu. "Bana bak seni var ya!" Tabi anında elimdeki telefonu kızdırma vermem der gibi salladım. Geri basan Mert ise "Tamam kızım ver hadi!" dedi ve telefonla hikmet amcayı aradı. Fakat tam dışarı çıkarken Mert efendi beni şaşırtarak kafasına taş düşmüş gibi teşekkür etti. Tabi çıkmadan " Kimseye ağzını açayım deme kuzu kafa" diyerek tehditte bulunmayı da ihmal etmedi. Yiğit de teşekkür etti fakat kapının eşiğinde durup kulağıma eğilerek. " Demek fantezide sınır tanımıyorsun, sınırsız olan fantezilerini merak etmedim değil kuzu kafa" demez mi? " HAA!! " ilk kez kızarıp yanaklarının yandığını hissettim, o ise giderken pis pis gülüyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD