Tatsız Doğum Günü

2898 Words
Mekâna vardığımızda içerisi her zamanki gibi hareketliydi. Loş ışıklar, fondaki müzik ve gençlerin kahkahaları birleşince ortama hoş bir sıcaklık katmıştı. Önceden büyük istekle geldiğim bu yer eskisi kadar cazip gelmiyordu, Eymen ve ben burayı çok fazla tüketmiştik başka bir yer tercihim olurdu ama Cevahir bizden 5 yıl geri geldiği için özellikle burayı istemişti. Ve heyecanla önden içeri daldı. Zerya Eymen'in peşinden ayrılmazken Bengin'le yan yanaydık. "Zerya neden burada?" diye sordu. "Eymen istemediğini çok belli ediyor yine de yanından ayrılmıyor." "Umut ediyor herhalde." İnanmaz gözlerle baktı, "Umut etmesi için Eymen'den bir adım görmesi lazım. Var mı?" "Yok." "O zaman neden?" "Anladığım kadarıyla ona umut veren Zelal babaanne." Bengin'in aklına yatmamıştı ama çok üstünde de durmayı tercih etmedi. "Aptal!" diye söylendi Zerya'ya. Zerya aptal değil saf kalpli bir kızdı ailemizin içinde annesi Ariya kurnazlığından dolayı sevilmezdi ama Zerya onun tam tersi biriydi ve çok kafa kızdı, uyumluydu. "Niye aptal dedin şimdi?" diye sordum. "Aklı varsa büyüklerin verdiği umutla hareket etmez çünkü. Eymen ona 'siktir git' der gibi bakıyor o aptal ise yanından ayrılmıyor!" Bengin'in ağzından ilk defa küfür duyuyordum. Tatlı, küçük sandığım kız kardeşim sanırım artık eskisi kadar küçük değildi ve de tatlı. Değişmişti, onun tanımadığım yönlerinin olduğunu görmek beni öfkelendirdi ama belli etmedim. Doğum günümde olay çıkaracak değildim ve biraz daha onu izlemeye karar verdim. Hepimiz yerlerimize oturduk. Asla tutarı olmayan sohbetlerimize başladık. Eğlencelik, öylesine ve çoğu boş laflar kümesi. Biraz daha geride kalıp bizimkileri dinlemeye başlarken azıcık huzursuzdum, içime sinmeyen bir şey vardı ama adını koyamıyordum bu gece. Mutsuz olacağım herhangi bir durumun içinde olmadığım halde ilk kez bir doğum günümü yavan yaşıyordum. Küçükken hevesle beklerdim, şimdiyse bir yaş daha almak ağır hissettiriyordu. Sanırım büyümek böyle bir şeydi ya da sorumluluk almak. Artık tam anlamıyla işe başlamıştım, başarılı olacak mıydım? Babamdan devraldığımı hakkıyla sürdürecek miydim yoksa Miran babasının oğlu değil Devran ağayı arar olduk mu dedirtecektim? Bundandı, canımın sıkıntısı kesinlikle bundan olmalıydı. Babamın benim hakkımda gram şüphesi yoktu annem desen her zaman başaracağımı hatta daha iyisi olacağımı söylüyordu ama ben nasıl olacak hala emin olamıyordum. Kahkahalar masada çınlarken stresim belli olmasın diye sırıtarak onlara katıldım, neye güldüklerini anlamamıştım bile. Hemen ardından Eymen dürttü, kaş göz işaretiyle ilerideki loş karanlığın içinde birini gösterdi. Serap... Etrafta birini arar adına bakıyordu, aradığı kişi kesinlikle bendim ama onunla uğraşacak halim yoktu. Eymen'e fısıldadım "Karşılaşmışsınız gibi yap, Miran gitti de." "Neden amcaoğlu, doğum gününü mutlu sonla bitirebilirsin! Bu kadar hevesli kız, hazır ayağına gelmiş." Hala benimle uğraşıyordu, "Hadi Eymen!" "Yok!" deyip geriye yaslandı, bacağını çelip içkisini içerken "Ama ondan komple kurtarabilirim seni?" dedi. Kız söz anlamaz, işine geldiği gibi hareket eden biriydi. Kaç zamandır ona öyle ağır laflar söylemiştim yüzüme bakmayacağı yerde yakamdan düşmüyordu. Eymen'in ne yapacağını merak ettim. "Nasıl olacakmış o?" "İyi izle." dedi sırıtarak. Ardından minik bir ıslık çalıp Cevahir'in dikkatini çekti. Yeni yetme, amcaoğlunun yanına gelip kulağını Eymen'e dayadı ve hain bir parıltı gözlerinde belirdi. Başını kaldırıp Serap'a baktı ve Eymen'e "O iş bende." deyip ayaklandı. Ne yapacaktı bu dingiller? "Şştt Cevahir! Ne oluyor oğlum?" diye olanı öğrenecek olduğumda elini bağrına koyup başını eğerek "No endişe!" diyerek Serap'ın yanına gitti. "Eymen ne dedin ona? Ne yapacak?" "Sakin ol, tanışacak sadece." "Onun ne amaçla tanışacağını biliyorum. Bak ben selam verdim yakamdan düşmüyor, beni kurtaracağız derken Cevahir'i yakmayalım Ceyda yengem ağzımıza sıçar!" "Amcaoğlu yaaa!" diye isyan etti Eymen "Bana güven!" "Hay senin güvenini sikeyim! Hangimiz olursa olsun bu kız yüzünden canımız sıkılırsa burnum estetik aman Miran yapma etme dinlemem burnuna toslarım haberin olsun!" "Aman Miran!" dedi burnunu söz konusu etmemden hoşlanmayarak "Tamam dedim ya." Eymen'in hassas noktası burnuydu. Geçirdiği operasyonlar o kadar ağrılıydı ki yine aynılarını yaşamaktan korkuyordu. Etkili halde tehdit etmiştim ya, sorun çıkmazdı umarım. Bengin'e baktığımda telefonun sadece saati gösteren kilit ekranına bakıyordu. Ona yaklaştım,"Eee anlat bakalım." dedim asık suratını hemen değiştirip gülümsedi. "Ne anlatayım?" diye sorunca bir şeyler gizlediğine emin oldum. Aklınca maske takınıyordu küçük kız kardeşim. "Bir durumlar var sende, belli!" "Ne durumu abi?" derken gözleri fire vermemek için sabit bana bakıyordu ama bu elaları tanıyordum ben. Açıkça soracağımda Toprak'ın sesini duydum. "Selam gençler." deyip dikkati çekerken "Miran beyim, Eymen beyim doğum gününüz kutlu olsun!" diyerek bize takıldı. Eymen yine onunla zevzekliğe tutuşmuştu ki, Bengin'in Toprak'ın hemen arkasında ki kıza sarıldığını gördüm. Dün bir bugün iki derler ya daha ikinci gün olmamıştı ki kardeşimin neden bu kıza yakın davrandığını anlamıyordum. Toprak onların sarılışından sonra "Cemre." diye tanıttı. Kız hepimizle selamlaşıp sırayla tanışırken yüzünde çok fazla bulduğum gülümsemesiyle bana döndü. "Cemre." dedi yeniden, sesi çok sevecendi, eli de bir o kadar sıcak. "Miran." dediğimde yüzü hafiften asılır gibi oldu muhtemelen o beni huzursuz eden stresten dolayı sesim fazla sert çıkmıştı. Bakışlarını benden çekmeden önce yalandan memnun oldum deyip geri planda kalmayı seçerek Toprak'ın bir adım arkasına geçti. Bengin'in tatlı bir telaşla grubu canlandırmak için konuşmaları başlamıştı ki özellikle Cemre rahatsız hissetmesin diye yakın davranıyordu. Bu aşırı samimiyetin sebebi ne çözecektim. Az sonra Eymen omuzumu kavrayıp "Hadi senin sıran geldi." diyerek beni ayaklandırdı. Onun çekiştirmesiyle mekanın en uzak köşesine gittiğimde Serap'ı Cevahir'e sarılırken gördüm. Bizi fark etmemişlerdi, Eymen "Hah! Onları bastık! Hadi amcaoğlu oyunculuğunu görelim!" dediğinde ne yapmak istediğini hemen anlayarak role girdim. Boşuna 'şeytanın avukatı' demiyordum Eymen'e. Şeytan bile kendini savunamaz ama Eymen onu haklı çıkaracak bir sebep bulurdu. "Serap!" derken onlara yaklaştım, ayrıldılar gözleri titrerken "Miran! Sonunda karşılaşabildik!" deyip ayaklandı ve bana yaklaştı. Ben daha da hayretle "Cevahir! Siz napıyorsunuz?" dedim. "Miran abi! Abi valla düşündüğün gibi değil!" "Siz tanışıyor musunuz?" "Senin benim amcamın oğluyla ne işin var Serap?" diye suçlayıcı soruları başlatırken Cevahir ateşledi, "Abi düşündüğün gibi değil!" "Düşünmeme gerek yok, gördüğüm yeter!" "Miran! Tamamen yanlış anladın, ben sadece onunla konuşuyordum." "Abi Allah çarpsın ki öpüşmedik, yani o aşamaya gelmemiştik!" "Ne öpüşmesi! Öpüşmekte nereden çıktı ben sadece kırgın hissediyordum, seni görmek için konağa gittim ama annen beni bildiğin kovdu. Burayada yine seni görmek için geldim-" Cevahir kandırılmış gibi "Hani çok iyi gelmiştim sana? Benimle karşılaştığın için çok şanslı hissetmiştin?" soruları sorunca ne diyeceğini bilemedi Serap, Cevahir abartılı konuşmasıyla duyguları ile oynanmış rolünü fazlaca ortaya sererken gözleri çoktan dolmuştu kızın. "Beni arama sorma demiştim, bu son uyarım bir daha seni görmek istemiyorum! Akrabalarımdan da uzak dur!" Ben arkamı dönüp giderken "Miran yanlış anladın, dinle beni!" diye ağlamaklı sesiyle yalvarsa da hemen oradan uzaklaştım. Eymen zaten ortalıkta değildi, o piçin kuytu köşeden keyifle bizi izlediğine yemin edebilirdim. Oval şekilde tasarlanmış barın oraya gittim, serinletici bir şeyler içerken bizimkilerin olduğu yere baktım. Az önce tatlı tatlı yeni kızla haşır neşir olan kardeşim yine durgun görünüyordu. Bengin'le konuşmaya kesin karar vermiştim ama beni geçiştirebileceğinden doğru cevapları alabileceğim iyi bir konuşma metni ayarlamalıydım. Toprak yanıma geldi, elimde kaygısızca duran kadehe bardağını tokuşturup "Doğum günü çocuğunu çok neşeli gördüm." dedi. "4 yıl sonra senin yaşında olup kartlaşacağım aklıma geldi, ondandır. " Hafifçe güldü, fırsattan istifade kız kardeşimi gösterip "Biraz düşünceli gördüm Bengin'i senin haberin var mı?" diye sordum. Gayet normal "Bende fark ettim, yolda gelirken bir kaç derste takık olduğunu söyledi, okul biraz yoruyormuş." dedi. "Yoğunluktan ikimizde çok sık görüşmüyoruz." Toprak öylesine anlatmaya devam ederken gözüm Cemre'ye takıldı. Sesi bana ulaşmasa da yüksek bir kahkaha atmış içkisinden sahte bir yudum almıştı. Eymen yanımıza geldiğinde Toprak'a direkt Cemre'yi sordu, kimdir, necidir, neden burada Toprak hepsine yanıt verirken Eymen'de hemen kızı araştırmak için adını soyadını girip aratmaya başlamıştı. Şüphelerimin aksine hiçbir şey çıkmamıştı. Yarım asırdan fazladır sırları çözülmeye çalışılan Göbeklitepe ye gelen sıradan bir arkeologtu. Toprak "Araştırma soruşturmaya gerek olmadığını söylemiştim." derken Eymen "Biz işimizi sağlama alalım. Etraf böyle gördüğün gibi sakin değil, tehlike her an kapımızı çalabilir." dedi. Toprak başıyla beni işaret edip "Ağam senin kadar korkmuyor, gayet rahat baksana." diye takıldı. Ah birde içimi yiyip bitiren kurtlardan haberi olsaydı. Eymen benden önce "Boşuna böyle dev gibi uzamadıya rahat tabi a.q çocuğu!" diye söylendi. Eymen'in kendi fiziği ile takıntıları vardı, "Kıskanma amcaoğlu!" derken güldüm "Baktım babamdan şahane bir gen almışım nereye kadar gider dedim bu kadar oldu. Sende benle beraber spor yapsaydın uzardın." "He he, kesin uzardım!" "Kitap kurdu olmaya yemin etmeseydin uzardın." Tüm gençlik enerjisini okumaya vermişti Eymen, bende kendi çapımda bir şeyler yapmıştım ama onun kadar hırslı değildim. Eğlenceli parçanın yerini slow müzik alırken mekanın ışıkları da sabitlenmiş pembeden mora ondan kırmızıya ton sürton geçişlerle döngü başlamıştı. Bizim masaya baktığımda kızlar duruyordu Zerya hareketlenmişti. Bize doğru gelirken yüzünde tatlı bir endişe vardı ve gözleri her zamanki gibi ara ara Eymen'e uğruyordu. Bize yaklaştıkça heyecanı artmıştı gözlerinde parıltılarla tam Eymen'e konuşacaktı ki Eymen Toprak'ı çekiştirip "Seninle önemli bir şey konuşmam gerek." diye biraz uzaklaştı, aklınca Zerya'yı savuşturmuştu, amcamın kızına baktığımda tüm hevesi kursağında kalmış az önceki parıltılı halinden eser yoktu. Bu haline üzülmemek elde değildi. "Zerya!" onun halini çaktırmamaya çalışarak aklıma ilk geleni söyledim "Keşke kız kardeşinde gelseydi." dedim, bir an önce konuşmak istediğimden kızın adını unutmuştum. "Neydi, Canan. Canan da gelseydi." Konunun ardına sığınıp normal bir sesle "Beni Zelal annem çağırdı, özledim gel deyince öyle geldim, Canan'ın zaten başka planları varmış." dedi. Dönüp gidecekti ki, yeniden bana baktı, yüzünde çekingen bir ifade vardı. "Senden bir şey isteyebilir miyim Miran?" Tabi dercesine başımı eğdim. "Benimle dans eder misin?" Beklediğim bir istek değildi, nedenini anlıyordum hafifçe güldüm. "Bazı prensiplerim var Zerya, kuzenlerimle dans etmemek bunlardan biri." "Neden?" "Nedenini boşver, sana özel bir durum değil. " Annemle babamın evlenmesine sebep halayda el ele tutuşmaları demedim. Zaten Zerya olsun diğer kuzenler olsun evlilik mümkün değildi ama Urfa'nın değişmeyen dedikoducuları her nesilde varlığını sürdürüyordu. "Bir kereliğine olsun o prensibi çiğneyemez misin Miran?" Uğraşını görüp üzülmemek elde değildi. "Zerya..." dedim anlaması için gözlerinin içine bakarak. "Prensibi bir kenara bıraktım diyelim, dans etmemiz seni amacına ulaştıracak mı?" "Bir amacım yok ki, sadece eğlenmek istemiştim." Daha inandırıcı olmak için "Zaten müziğin yarısı bitti." Pişman olmuş sesiyle "Senden böyle bir şey hiç istememişim say." deyip gitti. Masaya dönmek yerine kalabalığın arasına karıştı. Sebebini bilmesem de üzülmüştüm Zerya'ya. Kimseye çaktırmamaya çalışıyor usulca Eymen'in gönlüne yerleşmek istiyordu ama dönüp amcaoğluna baktığımda kendi halinde eğlenmesini sürdürüyordu. Cevahir yanımıza gelip "Tamamdır, Serap'tan sonsuza dek kurtuldunuz." dedi. Eymen "Senin bu işi başaracağını biliyordum."derken Toprak" Bir şeyleri kaçırdım sanırım" diyerek durumdan bihaber olduğunu vurguladı. "Sana yolda anlatırım, hadi gidelim artık. Eymen'in bana sözü var." "Bu ara fazlasıyla haberim olmadan bir işler çeviriyorsunuz! Bilmediğim değişen şeyler mi var?" diye sordum. "Sadece çalışmaya başladığın için geriden geliyorsun." Toprak "Ohoo ooo, şimdiden ağanızı çiğner olmuşsunuz." diye bizi kızıştırmaya çalışırken Cevahir "Önceden söylesek hayatta izin vermez ki, olmaz der çıkar. Bu ara bir hallerde bir triplerde" dedi. Babam işleri sıkı tutmak zorunda olduğumu her defasında söylüyordu, başka türlüsü mümkün değildi. Ama varsın Cevahir trip olduğunu söylesin, onları gereğinden fazla tedirgin etmeye gerek yoktu. "Tribine başlatma, ne olduğunu söyle." Söylemedi, aslında Cevahir çok uzun süre sır saklayamazdı ama Eymen onu bu kez fazlaca işlemiş görünüyordu. Tüm sert cümlelerimi duymazlıktan gelerek mekandan çıktık. Arabaların yanına geldiğimizde "Sokturtmayın gizeminize de söyleyin nereye gittiğimizi!" diye tehdit edercesine küfür savurdum. "Az sabır ağam az sabır! Sayemde Serap yok, buna itiraz etme!" Kızları da alıp araçlarımıza binmiştik ki, Cemre'ninde bizimle geldiğini gördüm. Toprak onunla ne yapacaktı bilmiyordum ama Bengin'in aklına uyup onu konağa götürmeyecektim. Eymen'in öncülüğünde ilerlerken çok geçmeden anladım ne yapacağımızı. Anlaşılan birileri asfaltta yanan lastik kokularını özlemişti. Bir zamanlar sürekli drift yaptığımız o dört yol ortasına geldiğimizde arabanın camını açıp Eymen'e seslendim. "Pişşt! Eymen." Dönüp baktı amcaoğlu "Senin boyun 1.78 değil mi?" "Ne alaka şimdi?" "Boyunu çok ölçtüm kurban, daha ne diye yarış etmek istiyorsun?" Veysel amcamın konuşma tarzıyla onu bir çok kez yendiğimi söyleyince suratı düştü. "He kurban, beni geçtiğin için başın göğe ermiş daha uzamış mısın onu öğrenmek için geldim." "Doğum günümüzde rezil olma." "Belki bu kez vezir oluruz Miran ağa!" diye takıldı. Aslında yarış yapmayacaktık biraz drift atıp arabalarla sükse yapacaktık o kadar. Eymen ile bunu yıllardır yaptığımız için sorun yoktu ama konuşmalarından anlıyordum ki Cevahir de bu kez bize katılacaktı. Şehrin ışıkları arabaların kaputunda dans ederken vaziyet almıştık. Eymen ile ben zaten birbirimizi biliyorduk ama umarım Cevahir ile bir kaza yaşamazdık. Kızlara Toprak göz kulak olacaktı. Cevahir yüzünde o her zamanki yaramaz sırıtışıyla kapının camından kolunu sarkıtmıştı, Eymen motoru çalıştırırken, "Dur ya daha başlama!" diye ona engel oldu. "Neden? Yoksa gözün yemedi mi?" "Yedi, yedi de daha millet gelmedi." "Ne milleti?" "Benim tayfadan bir kaç kişi işte." diye geçiştirdi, kızacağımı bildiğinden yuvarlamıştı da bir kaç kişi ile sınırlı kaldığını hiç sanmıyordum. "Cevahir, kolpacılara gerek var mıydı? Şimdi it kopuk başımıza dert almayalım!" "İt kopuk olanları çağırmadım." dedi rahatlatmak isteyerek. "Sadece alkış tutacak bir kaçı." "Ara dönsünler ya da biz iptal edelim." "Abi!" dedi isyan edercesine "Karartma suratını, azıcık eğleneceğiz, motivasyon için çağırdım. Kuru kuru şey yapmayalım diye." "Ben şimdi seni kuru kuru si-" demiştim ki arabalar gelmeye etrafımıza dolmaya başlamıştı. Bir kaç dediği tam 15 arabaydı. Bilmediğim güvenmediğim insanları böyle aksiyonlu işlerde etrafımda tutmazdım ben. Biri çıkıntılık yapabilir kazaya sebep olabilirdi. Her şey mümkündü işte. "Eymen gönder onları." "Abi vallahi düşündüğün gibi kötü olmayacak, hevesimi kursağımda koyma!" deyip masum gözlerle baktı. Arkadaşlarının yanında havalı görünmek istiyordu anlıyordum Cevahir'i. Dedim ya içim hiç rahat değildi diye, bir yandan onun yeni duygularına ortak olmak istiyordum bir yandan da tedirgindim. Aynı bakışlarını sürdürünce "Tamam." dedim. "Ama uyar arkadaşlarını herhangi bir taşkınlık istemiyorum." Cevahir onları uyarırken kızları arabalara almanın daha iyi olacağını düşündüm. Fakat Bengin izlemenin daha keyifli olacağını söyleyerek reddetti, diğerleri de ona katıldı. Olumlu yaklaşan bir kişi bile yoktu. Anasını satayım dedim içimden kimse ilkinde sözümü dinlemiyordu nasıl her şeyi yönetecektim? Bunun yolunu bulmam gerekiyordu. O an bir şey fark ettim, Zerya eminim ki Eymen'in yanına binmek için can atıyordu ve elbette bu isteği gerçekleşmeyecekti. "Zerya!" diyerek onu yanıma çağırdım, meraklı gözleriyle bana bakarken arabamı işaret ettim, "Bin!" "Neden?" diye sordu. Tabi ki sözü dinlenen biri olmaya çalıştığımı söylemedim. Sessizce "Eymen'in dikkatini çekmeye çalışmıyor musun, bin işte!" Kem küm edecekti ki, "Bahane uydurayım deme, herkes her şeyin farkında!" Şaşırsa da kısa sürdü, yüzü azıcık kızgın bir hal aldı ve kendinden emin bir halde arkasına dönüp arabaya doğru ilerledi. Eymen suratında afallamış ifadeyi gizlemeye çalışırken ben Toprak'a "Kızlar sana emanet!" deyip arabama gittim. Zerya'ya bakmadan "Sakın korkuyormuş gibi görünme, eğlen!" dedikten sonra başlamıştık. Isınmak için bir kaç tur attıktan sonra arabayı azıcık geniş alıp kaydırmıştım ki Zerya tutunmak için kapıya yapışmıştı. Gazı köklediğim o an asfaltın üstünde bıraktığım ilk izde içimdeki tüm gerginlik bir anda dağılmıştı. "Sakin." dedim rahat sesimle. "Sakinim!" dedi, olaya alışmaya çalışıyordu. Eymen sonra da Cevahir drifte başlayınca alkışlar, ıslıklar, coşkulu sıçrayışlar etrafımızdaki insanlar tarafından başlamıştı. Cevahir bizim arabalarla olan mesafesini iyi ayarlamıştı, bir sıkıntı yoktu ki, Zerya"Miran, bir şey denemek istiyorum." dedi. Ona bir bakış atıp yine hemen önüne döndüm. "Ne?" Konuşmadan kemerini çözdü, açık olan camdan başını dışarı çıkardı. "Zerya! Yapma, tehlikeli!" Dinlemedi tabi, "Sen kendinden eminsen bende eminim!" dedi ve dönüp sırtını arabaya yasladı, elleri yukarıdaki tutamaçı tutuyordu, önce başı dikti, ben önüne bakıp kontrolü sağlarken başını geriye düşürdü, saçları rüzgarla savruldu. Bir önüme bir ona bakarken sıkı tutunduğunun farkındaydım. İyi görünüyordu, hatta o kadar iyi hissetti ki, elinden birini çıkarıp dışarı çıkardı. Wuuuu diye eğlenceli bir çığlık bırakırken herkes telefonlarla bizi çekiyordu. Eğlen demiştim ya eğleniyordu Zerya... Tıpkı etrafımızı çevreleyen o kalabalıktakiler gibi. Ama dozu kaçırıp diğer kolunu da çıkarınca bir an panikledim. Tüm dengesi belindeydi ama azıcık kaysa felaket diyeceğimiz bir kaza yaşayabilirdik. Sürekli ona bakıp kendi arabamı kontrolde tutmaya çalışırken son bir dönüş daha yaptık. Panikletip yanlış hareket etmesini istemiyordum. Afilli bir fren koyacağım için "Zerya gir artık içeri, duracağım!" diye sakin ama yüksek sesle konuştum. Dediğimi yaptı, ağırca içeri girerken titrediğinin farkındaydım. Arabanın lastikler çığlık atarken oluşturduğumuz 3'lü döngüden çıktım. Arabalar ardımdan dans edercesine savruldu. Ben cayırtılı bir fren koyup dururken diğerleri de peşimden arabaları durdurdu. Zerya'ya "Çok yanlış bir şey yaptın! Kaza yapabilirdik!" dedim. Konuşmadı, heyecandan susamış haliyle baktı. "Eymen için bile olsa kendini tehlikeye atma Zerya." "Onun için değildi." dedi. Üstelemedim ikimizde indik. "İşte doğum günü böyle kutlanır!" diyen Cevahir kendi arkadaş grubu tarafından sarılırken Eymen'de yanımıza geldi. "Ne yaptığını sanıyorsun sen?" diye Zerya'ya kızarak baktı. Hatta kızgınlıktan da öte neredeyse dövecekti. Zerya onun sert tavrına karşın gözleri dolarken "Ne yapmışım?" diye sordu. Ağzına geleni söyleyecekti ama kendini tuttu, "Ölmek istiyorsan başka yerde dene!" dedi. "Bizi bulaştırma!" Zerya onun karşısında iyice küçüldü, yutkundu. Hiç konuşmasını beklemediğim Cemre biraz yüksek tonda "Kendi ödlekliğini kızdan çıkarmasan mı acaba?" dedi. Eymen beklemediği için afalladı, "Ne diyorsun sen ne ödleği?" Cemre ona cevap vermedi, "Zerya! Şahane bir şey yaptın! Senin yerinde olmayı çok isterdim!" dedi. Bengin de aynı cümleleri söylemeye başladı, anında kız ittifakı kurmuşlar neredeyse Eymen'i çiğ çiğ yiyeceklerdi. "Tamam kapatın konuyu!" deyip kızları susturdum ama Eymen mor olmuş suratıyla bana bakıyordu. "Tamam amcaoğlu." dedim onun omuzunu kavrayarak Toprak hemen yanımızdaydı. "Vallah ruhumuzu emer bu cadılar. Daha sakin olduğumuzda konuşuruz." Toprak ta bir iki şaka yapıp onu gülümsetirken kızlar ve erkekler olarak iki grup olmuştuk. Çok geçmeden bir şey oldu, gri bir duman çevremizi kaplamaya başladı. İlk başta Cevahir'in arkadaşlarının yaptığını düşünmüştüm ama hem duman sis gibi etrafımızı bürüdü hemde herkes panikle bağırmaya koşturmaya başladı. Arabama çok yakın olduğumuz için "Bengin, hadi arabaya Toprak, Eymen kızları alın!" diye bağırdım. Kardeşimin kolundan tutup arabaya bindirdim herkesi bir öksürük tutmuştu ki, arabanın kapısı da kapanmıştı. Arabalar farları açınca dumanın koyuluğu içinde kaldık. Ben herkesin arabaya binip binmediğini kontrol ederken Cemre'nin sesini duydum. "Neredeyse boğuluyordum." Yan koltukta oturuyordu. Arkaya dönüp baktığımda kimse yoktu. "Bengin nerede?" "Bilmiyorum!" "Sen nasıl bindin arabaya?" "Sen bindirdin ya!" "Ben Bengin sandım seni." Hala ara ara öksürürken arabayı çalıştırmak zorunda kaldım bir yandan da Bengin'i aradım. Çalıyor açmıyordu. Eymen'i arayıp kız kardeşimin onun yanında olup olmadığını sordum, yoktu, onun arabasında da değildi. Direksiyonu öfkeyle sıkarken olduğumuz yerden uzaklaşmak zorunda kalarak arabayı sürüyordum. Herkese ulaşıp konuşmuş ama Bengin'den haber alamamıştım. Biraz zaman geçmiş drift yaptığımız yere dönüp her yerde onu aramıştık ama yoktu. Bengin kaybolmuştu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD