bc

TUTKUN'UN MİRASI

book_age18+
162
FOLLOW
1.4K
READ
escape while being pregnant
stepfather
kicking
cheating
substitute
like
intro-logo
Blurb

Revan Konağının duvarlarında yankılanan sessizlik, yıllar önceki o gürültülü günlerin gölgesinde asılı kalmıştı

Aşka tutkun bu defter kapanmamış Devran ve Nare'nin çocukları için saklı kalmıştı. 25 yıl sonra ise yeni bir sayfa açılıyordu.

Fırtına, miras kalan tutkunla yeniden başlıyordu.

chap-preview
Free preview
Yeni Başlangıçlar
25 yıl sonra Urfa – Rêvan Konağı Ticarethane Mîran Ticarethanenin son depo kontrolünü yaptıktan sonra babamın odasına gidecekken telefon çaldı, Eymen arıyordu. "Doğum gününde de akşama kadar çalışmak ancak sen gibi bir çalışkan arının işidir." Daha yeni yeni düzenli çalışmaya başladığım için benimle alay ediyordu. Kaytaracağım ilk anı hevesle bekleyen Eymen'e bunu vermeyecektim çünkü asıl çalışkan arı kendisiydi. "Devran ağa çağırdı, sıkıyorsa sende çalışmasaydın, tüm günü boş geçseydin." "İzin istesem neden diye sormadan verirdi ağamda, senin gibi şımarık bir velet olmama en büyük engel kahrolası prensiplerim." Gülüşü tüm cümleye yayılmıştı, her zaman ki gibi eğleniyordu benle şerefsiz. "Annenin dırdırından kaçmak için değil yani." Rolenda yengemi anınca sıkkın bir nefes verdi Eymen, fısıldayarak "Vallahi zamanında gelmezseniz masayı ateşe verecek gibi duruyor. İşin korkunç yanı bu kez yanına senin ananı da almış ikisiyle baş etmek zor. Çabuk gelin bana destek atın. " "Niye aradığın belli oldu, götün tutuştu yanına yardakçı arıyorsun." "Fena sıkıldılar, o sıkıntıdan da az kaldı bizi boğazlayacaklar. Sanma ki tüm ihale bana kalacak, bugün konağa yine seninki gelmiş." Gözlerimi derin bir nefesle kapattım, "Serap mı?" "Evet, Nare yengem söylenip duruyordu. Zor göndermiş konaktan." "Nereden tanıştım bu kızla, ha dur, hatırladım. Senin bok yemen yüzünden." "Ne alakası var amcaoğlu ben mi dedim koynuna al, unutulmaz bir gece yaşat diye." Sesli sesli güldü, hala eğleniyordu benle piç. "Bin kere dedim hiçbir şey yaşanmadı diye!" "Kız gide gele konağın kapılarını aşındırdı, yaşanmasa neyine gelip duracak senin?" Tabi ki birçok iyi yönüm vardı ama Eymen dalgaya başlamıştı ya konuşup duruyordu. "Kapatıyorum Eymen babam bekliyor." deyip yeni bir konu bulmasına izin vermeden kapattım. Babamı daha fazla bekletmemek için seri adımlarla odasına gittim ve şu son zamanlarda hep olduğu gibi onu düşünceli bir vaziyette koltuğuna yaslanmış karşısındaki Urfa arazilerinin olduğu tabloyu seyrediyorken buldum. Bana anlatmadığı bir şeyler oluyordu ama sorsam da asla söylemeyeceğini biliyordum, onun için birkaç dakikada olsa kafasını rahatlatmak istedim. “Annem ben doğduğumda çok mutlu olduğunu anlatırdı ama yüzünün haline bakılırsa bilmediğim şeyler var sanırım. Hadi itiraf gelsin, doğdum diye pişman mısın baba?” Biraz da olsa gözlerindeki kara bulutlar dağılmıştı. “Pişmanlık değil de, boş beleşe yaşayan bir evlat olacağın aklıma gelmezdi. Bilseydim, doğduğunun günün kurbanlarını kendi başımın gözümün sadakası olarak kestirirdim.” Elimi kalbime koyup yalandan, “Şimdi kırıldım işte, 3 gündür çalışıyorum ve hiç boş beleş vakit geçirmedim, 2 kurbanlık koçun lafını etmende hiç yakışmadı Devran ağa.” Dedim. Daha derin güldü, “Otur hadi,” deyip karşısını gösterdi. Sanırım ciddi bir konuşma beni bekliyordu. “Bir niyetim vardı, biliyorsun. İşleri sana devretmeden önce her şeyi tüm geçmişi temizleyip öyle bırakacaktım.” Bu durumdan biraz haberim vardı Eymen bahsetmişti ama bu yaşımda büyük bir sorumluluk almak düşündürücüydü. “Doğum günü hediyen bu olacaktı ama pek umduğum gibi gitmiyor, süreç uzadı. Zamana ihtiyacımız var.” “Baba,” dedim tüm samimiyetimle, “Oturduğun o koltukta kendim de dahil senden başka kimseyi düşünemiyorum. İşlerin içinde olmaya tamamım ama aşırı hırsımda yok.” “Bugün olmasa da ileri de bir gün sen başa geçeceksin. Ne kadar erken o kadar iyi.” Doğduğumdan beri hep bu cümleleri duyardım işin tuhafı öyle olacak olsa bile babama da dediğim bunun için ölmüyordum ama üzerine düşeni de yapmak zorundaydım. “Layık gördüysen hakkını vereceğim.” Söylediğimle ufak bir gurur gözlerinden geçti, ben istemesem de babam beni hem işlerin hem de aşiretin başında görünce mutlu olacaktı. “Zamanı gelince konuşuruz, annen mesaj atıp duruyor, yemeğe geç kalmayalım.” Diyerek ayaklandı, bende onun peşinden gittim. Konağa vardığımızda Eymen ve benim doğum günüm için uzun uzadıya bir masa kurulmuştu ve en sevdiğimiz yiyeceklerle donatılmıştı. Eymen birkaç tane çiğköfteyi yuvarlayacakken Afran amcamın kızı Zerya hemen arkasında belirdi ve yemesin diye ona engel oldu. Eymen çiğköfteleri yiyemediğim için ne kadar üzgünse Zerya'yı görmekten de hiç mutlu değildi ve onun yanından benim gelişimi bahane ederek "Şükür Miran gelmiş." deyip masanın başını terk etti. “Hişşt doğum günü çocuğu!” Duyduğum sesle kaşlarım havalandı, bu ses kız kardeşime aitti ve ben doğru mu duydum diye görmek için arkamı döndüm. "Bengin! Sen ne ara geldin?" İstanbul'da üniversite okuyordu kardeşim ve geleceğinden haberim yoktu. Bana yaklaşırken "Miran beyimizi doğum gününde yalnız bırakacak değildim." dedi. Onunla kucaklaştıktan sonra "Babam bu ara işleri sıkı tutuyor nasıl izin verdi gelmene?" diye sordum. "Biricik kızının ısrarlarına dayanamadı Toprak ile gelme şartıyla izin verdi. Annemle Rolenda yengem uzaktan ışıl ışıl gülümsemeleriyle yaklaşıyordu. İkisinin de üstünde her daim özenle seçilmiş elbiseler vardı ve hiç kızgın değillerdi. Başımı hafifçe Eymen’e çevirdim, “Hani çok kızgındılar?” Omuz silkti, rahat bir tavırla sırıttı “Bugün doğduğumuz gün, nasıl kızgın olsunlar amcaoğlu? Sadece Bengin’le bir an önce görüş diye acele ettim, o kadar.” Bengin ne zaman geldiğini anlatırken Zerya’nın bakışları gözüme ilişti. Her zamanki gibi kaçak köçek Eymen’i izliyor bazen de tatlı bir hayalle gülüyordu. Arkama dönüp, fark ettirmeden Eymen’i dirseğimle dürttüm. Gözleri Zeyra’ya kayınca hep yaptığı gibi görmezden gelmeyi seçti. O an içimden geçen soruyu saklamadım. "Oğlum madem hoşlanmıyorsun neden çağırıyorsun kızı?" Eymen’in yüzü bir anlığına asıldı, gözlerini kaçırdı. "Yok... öyle bir şey değil," dedi ama sesi kararsızdı. Yüzüme baktı, gözlerini devirdi. "Aman amcaoğlu, ne kadar kalabalık, o kadar iyi." "Sen soruma cevap ver, istemiyorsun, ne diye doğum gününe çağırdın?” "Ben çağırmadım. Zelal babaannem çağırmış. 'Aileden biri eksik olmazmış, yalnızlar ve bizden başka kimseleri yokmuş'” diyerek onu taklit etti. Ne diyebilirdim ki Zelal babaanne hala inatla isteklerinin peşinden gidiyordu. Halamlar geldikten sonra hep birlikte yemeğe oturduk. Annem, her zaman olduğu gibi, herkesi bir araya toplamanın, güzel bir sofra kurmanın ve çocuklarını mutlu görmenin gururunu yaşıyordu. Ancak bir ara, bakışları babama takıldığında o mutluluğun kısa bir an yok olduğunu fark ettim. Çünkü babamın sıkıntılarını, dertlerini en iyi anlayan kişi her zaman annem olmuştu. Babamı sürekli göz takibinde tutarken etrafa neşe ve gülücükler saçmaya da devam ediyordu. Herkes yiyip içip, gülüp şakalaşırken babam “Bengin, Toprak nerede?” diye sordu. "Biraz işi çıktı, bize sonra katılacak. ” dedi sakin bir tonla. Ceyda yengem de Bengin'i destekledi, kendi oğlu olmamasına rağmen Toprak'a oğluymuş gibi davranmaya devam ediyordu, adam neredeyse 30 yaşına girecekti. Yemeğin sonuna doğru Mahir amcamın oğlu Cevahir, heyecanla ortaya atıldı. “Bize müsade verin de artık, eğlenmeye gidelim!” Daha yeni yeni yetişkinliğe adım atıyordu ve büyük hevesleri bitmeyen bir enerjisi vardı. Babam sandalyesine yaslanıp, ciddi bir ifadeyle “Hepimiz bir aradayız. Yemeğimizi yedik, pastamızı da kestik. Daha neyin dışarısı bu saatte?” diye karşı çıktı, esasen dışarının bu aralar tehlikeli olabileceğindendi. Annem hafifçe babama eğilerek kulağına “Devran, onlar genç… Bırak biraz eğlensinler.” diye fısıldadı. Masadaki herkes kendi yorumunu yapmaya başlayınca sesler yükselmeye başladı. Sonunda babam fazla uzatmadan, gözlerini üzerimizde gezdirerek "Peki, tamam. Ama dikkatli olun. Kalabalıkta birbirinizi kaybetmeyin.” diye üstü kapalı bir uyarı yaptı. "Merak etmeyin o iş hem bende hemde Miran'da." diyen Eymen ile hepimiz ayaklandık. Arabalara binerken herkesin gözünde neşe vardı uzun zamandır birlikte bir şeyler yapmıyorduk. Neredeyse 10 kişilik kalabalık her zaman bir araya gelmiyordu. Bengin yanımdaki koltukta otururken telefonuyla uğraşıyordu. "Kime yazıyorsun?" "Toprak. Neden hala gelmedi merak ettim." "Önemli işi var demiştin, neydi ki?" “Uçakta bir kızla tanıştık,” dedi Bengin, hafif bir tebessümle. “Yanımda oturuyordu… Doğrusu, çok sevdim. İlk defa Urfa’ya geliyormuş. Kalacak bir yer ayarlamış ama nasıl gidilir, pek emin değildi. Toprak da ona yardımcı olmak için, kalacağı yere kadar eşlik edecekti.” "Götürmüş mü?" Tam o anda telefonu çaldı. Ciddileşen yüzüyle “Toprak arıyor,” dedi telefonu açtı. Toprak ne söylüyorsa, Bengin’in yüzü bir anda değişti. Birkaç saniye telefona sessizce kulak verdikten sonra bana dönerek konuştu. “Şu an doğum günü için eğlenmeye gidiyoruz,” dedi, sonra mekanın adını söyledi. “Siz de gelin. Kalacak yer işini hallederiz, gerekirse bizim konakta kalır.” Telefonu kapatıp çantasına koyduğunda hâlâ biraz dalgındı. Uçakta tanıştığı birini bu kadar çabuk dahil etmesi hiç hoşuma gitmedi. "Durumları biliyorsun, neden davet ettin?" diye sordum çünkü Bengin'lik bir hareket değildi, garip gelmişti. Kimin kim olduğunu doğru düzgün bilmeden konağa davet etmek… Bu kadarına gerek var mıydı, emin değildim. Ama Bengin çoktan kararını vermiş gibiydi. “Çünkü kalacağı yer hiç güvenilir bir yer değilmiş,” dedi Bengin, gözlerimin içine bakarak. “Kız Urfa’yı bilmiyor abi… Yardımcı olmak gerekmez mi?” “Haklısın… Ama dikkatli olmak zorundayız. İlla ki kalacak bir yer bulunur, konak şart değil. ” “Dert etme abi,düşündüğün tarzda sorun çıkmayacak. İnan, öyle bir kız değil.” “Tanımıyorsun ki. Neden bu kadar savunuyorsun?” Omuzlarını silkerek cevap verdi. “Çünkü öyle hissediyorum.” Sonra hafifçe gülümsedi, konuyu kapatmak istercesine "Şimdi tatlı bir doğum günü çocuğu ol ve sorun çıkarma.” deyip önüne döndü. Alayla başımı sallarken “Çocuk tabii... Yirmi beş yaşında kazık kadar çocuk.” “Yaşlanıyorsun diye mutsuz musun yoksa?" diye eğlenen sesiyle bana takılırken "Yaşlanmıyorum Bengin sadece senden büyüğüm." diye yanıt verdim "Bazen küçükler yetişkinlerden daha iyi karar verir,” diye mırıldandı. Küçük kız kardeşim belki haklıydı ama içimden bir ses hala “dikkatli ol” diyordu.

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

evli kadın evli adama aşık oldu

read
9.9K
bc

Ölüm Yıllıkları

read
1.1K
bc

ALFABETA (+18)

read
28.8K
bc

Tutku'nun Esiri

read
23.1K
bc

Kan Kırmızı (Türkçe)

read
4.1K
bc

ÇAPKIN +18 (365 Gün Serisi)

read
24.2K
bc

SENİ HİSSEDİYORUM ( 2 )

read
7.9K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook