Ömer’in durumu iyiye gidiyordu. Her geçen gün, bir öncekinden daha güçlü uyanıyordu hayata. Doktorlar artık yoğun bakımdan çıkarılmasına karar vermişti. O sabah, odaya girerken içimde hem huzur hem de tarifsiz bir heyecan vardı. Bir zamanlar nefesini bile zor alan adam, şimdi pencere kenarında oturuyordu. Yüzünde hâlâ yorgunluk izleri vardı ama gözleri… gözleri parlıyordu. Yaşıyordu. Gerçekti. Ve benimdi. Göz göze geldik. Hafifçe başını eğdi bana doğru. İçim ürperdi. Sanki yıllardır onun gülümsemesini görmemişim gibi, o küçücük tebessümle yeniden âşık oldum. Yanına gittim, sandalyeyi çekip oturdum. Elini tuttum. Artık daha sıcaktı. Daha canlı. “Bugün odan değişiyor,” dedim. “Artık yoğun bakım değil. Normal odadasın.” Gülümsedi. “Demek hayata dönüyorum ha?” Başımı salladım. “Sen zaten d

