bc

GÖKYÜZÜ ÜZERİMİZE DÜŞERKEN +18

book_age18+
280
FOLLOW
2.3K
READ
dark
reincarnation/transmigration
princess
another world
enimies to lovers
like
intro-logo
Blurb

"Yaklaş." diye fısıldadı usulca. "Yaklaş güzelim."

Nefesi boynuma çarptı. Sıcak nefesleri boynumu okşuyordu. "Kim olduğumu biliyorsun." Gömleğini kumaşını ellerim arasına topladım. Başımı duvara yaslarken gözlerinin içine bakıyordum. Artık direnemiyordum. Benim de gücümün bir sınırı vardı. "Ben bir askerim."

Sessizce başını dediklerimi onaylarcasına sallıyordu. Ama elleri elbisemin eteklerini kalçama sıyırmakla meşguldü. Bunu hissedince ve hafif çakır keyif olmamın verdiği rahatlıkla kıkırdadım. Araladığı gözleriyle beni süzerken, gözlerimi kaçırmak istedim. Bunu yapamadım. Zamana mühürlenmiştim. Dokunuşlarına odaklanmıştım. İrade savaşına yenik düşmüştüm.

"Bana bilmediğim bir şey söyle." Dudaklarıma karşın konuşurken sıcak tatlı nefesini hissediyordum. Beklemediğim bir anda beni kalçalarımdan tutarak kaldırdı. Göğüslerimiz yapışıp bir bütün olacak şekilde beni kucakladı. "Ancak sana direnmekten yoruldum. Senin de yorulduğun gibi. Artık şehvetime karşın savaşmayacağım."

Gömleğinin yakalarından çekerek, dudaklarına tutkuyla yapıştım. Ve o da zaten bunu bekliyordu.

chap-preview
Free preview
GÖKYÜZÜ ÜZERİMİZE DÜŞERKEN
Tanrı öldü. Tanrının öldüğü gün, gökyüzü üzerimize düştü, cehennem alevlerini yitirdi ve cennetin ışığı söndü. GÖKYÜZÜ ÜZERİMİZE DÜŞERKEN Kıyamete; Güneşin Batışı demişlerdi. Büyük batış ve düşüşün habercisi İmparatoriçenin ölüm haberiydi. Yok oluş ölümünün başlangıcıyla değil, devam süreciyle gerçekleşmişti. İmparatorluk düştüğü vakit yarıktan gelenler olmuştu. İblisler, Cehennemin Baş Şeytanları ve daha alt statü de olan zebaniler ve yer altından gelen sayısız cehennem yaratığı. Yer altından biten yaratıklar ile gökten düşen varlıklar dünyanın yeni kalıcı misafirleriydi. Melekler, araf ruhları ve cennetin hizmetkarları. İyinin ve kötünün buluşması yeryüzündeydi. Bir de canavar vardı. Canavarın adı İblis Kırandı; cehennem iblislerine benzediği ve özellikle onlarla beslenmeyi seçtiği için adı ve kötü şanıyla böylece yayılmıştı. Ne zaman, nerde ve nasıl ortaya çıkacağı belli olmazdı. Kötü olana hizmet eden cadılar, kahinler ve büyücüler canavarın gizemini ne bir sihir, ne öngörü ne de büyüyle bulamamışlardı. Bilinmez olan her daim en korkulan olandı. Cehennem yaratıkları onunla karşı karşıya gelene dek canavarın bir halk hikayesi olduğundan ibaret sanırlardı. Ta ki büyük keskin dişler etlerine girene dek. Kırılan kemiklerin ve kanatların sesi. Çığlıklar, iniltiler, yakarışlar ve yalvarışlar kör geceyi aydınlatan alevler arasında yankılanıyordu. Canavarın ortaya çıktığı bir yerde yenilen cadılar ve zebanilerin sesleri ele geçirdikleri kasabaların her yerindeydi. Kaçışların gümbürtü sesleri kasabadan kaçanlara aitti. Bazıları kaçardı ve iliklere kadar hissedilen korku dolu söylentileri yayarlardı. Alevler bir yer dışında her yerdeydi. Odunlar yanmıyordu. Canavar o tarafa baktı ve uzun direğe bağlanmış kurban edilecek çocuğu gördü. Elinde tuttuğu bağırsakları yere saçılmış ve yarısı yenilmiş kadın bedenini yere attı. Bir cadıydı ve siyahlaşmış kanı günah tadındaydı. Kurban ritüelini gerçekleştiren ve nefretle mırıldandığı mukaddesi söyleyen kadındı. “Yok oluşun halefi kıyameti getirdi. Güneşin oğlu düştü, kızı yükseldi. Baş kaldırdı kızların en asisi. İkiz alevlerin mühürlü sahipleri; Biri öldü, diğeri dirildi. Kurtuluş İmparatorluğun son varisi. Kalplerinden akan kanın kudreti. Çağırdı gücü, lütufları, laneti... İmparatorluğun kandan bağlılık yeminlileri; Asi ruhların ihaneti ve hainlikleri. Işık düşerken; karanlık hükmetti. Gücün elçileri, güneşin halefleri; Kurtarıcının mı, celladın mı habercisi?” Canavar alevlerin arasında yürüdü. Derisi bir yılan gibi kalın ve pulluydu. O deriyi ne bir ok delebilir, ne bir kılıç kesebilir, ne bir balta parçalayabilir ne de büyü ile sihir işleyebilirdi. Kanatları çalı gibi hışırdayarak yerde sürükleniyor, balık kılçığı gibi ince saydam olan tüyleri yanıyordu. Canavar yanmayı umursamıyordu. Acı hissetmiyordu. Çocuğun bacakları bitişik, elleri iki yana gergin olacak şekilde bağlanmış artı şeklinde direğe sabitlenmişti. Bedeni öne doğru düşmüştü. Zor nefes alıyordu. Bilinci yerinde, gözleri korkuyla apaçık şekilde yere bakarken canavarın varlığından ürkmemişti. Canavar ellerini çocuğa yaklaştırdı. Beyaz saçlara sarınmış, sivri uçları kafa derisini kanatan dikenli taca uzandı. Alıp çıkardı, yere fırlattı. Sonra çocuğun yüzünü tuttu. Kaldırdı. Çocuğun mavi gözleri, kutsal kanın simgesi olmuş gözlerdendi. Mavi gözlere ilişmiş gri ağaç köklerine benzeyen çizgiler irisler de yaygındı. Gri kökler simsiyah gözbebeklerine bağlılardı. Cılız mavimsi bir ışık saçıyorlardı. Çocuk da genç, güzel ve asilzade gibi görünen genç bir kadın gördü. Annesine benziyordu. Ama aynı kişi değillerdi. Sonra bilincini kaybetti. Canavar siyah tırnaklarıyla ince el ve ayak bileklerine bağlı olan halatları kesti. Çocuğun cansız gibi görünen bedeni canavarın elleri arasında kaldı. Canavar masum yüzü dikkatle izledi. Arayışının sonuna geldiğini anladı. Çocuğu kolları arasına aldı. Eski formuna dönerken, çocuğun bayılmadan önce gördüğü kadına benzer bir hale büründü. Omzunun üzerinden yarattığı kıyamete ait sahneye baktı. Binalar yıkılmış, alevler dört bir yanı sarmış, et ve kemik parçaları kurak toprağa saçılmıştı. Bir ruh için katlettiği yüz binlerce ruha sonunda değmişti. Aradığı ruhu bulmuştu. Kollarını çocuğun küçük bedenine sardı. Kanatları sırtından çıktı. Gür beyaz tüyler sırtından fışkırarak etraflarını bir küre olarak çevreledi. Birkaç tüy alevlere değerek yandı ve anında kül oldu. Alevlerin ışıklı gölgeleri kanatlara, kanatların karanlık gölgeleri kanla sulanmış kurak topraklara ilişmişti. Kurak Topraklar cehennemden gelenlerindi. Canavardan eski haline dönen kız dilinde kalan demir tatlı kanı yutkunarak kursağına indiriverdi. Sonra yere çömeldi ve göğe doğru öyle bir hızla zıpladı ki yanan tüm alevleri söndürecek bir rüzgar akımı yarattı. Kanatlarının kudreti her ikisini millerce uzağa götürdü ancak böyle devam edemezlerdi. Dikkat çekerlerdi. Yürümek zaman kaybettirse de daha güvenliydi. Kurak Toprakların sınırlarını terk ettikten sonra kız, çocuğu sırtını alarak yürümeye başladı. Çocuğu besledi, ihtiyacını giderirken bile onu bekledi, halk hikayeleri anlattı ve çocuk dinledi ama hiç konuşmadı. Canavar ve Kurtarıcı böylece yoldaş oldu.

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Ölüm Yıllıkları

read
1.1K
bc

ALFABETA (+18)

read
28.8K
bc

evli kadın evli adama aşık oldu

read
10.0K
bc

Kan Kırmızı (Türkçe)

read
4.1K
bc

Tutku'nun Esiri

read
23.1K
bc

ÇAPKIN +18 (365 Gün Serisi)

read
24.2K
bc

SENİ HİSSEDİYORUM ( 2 )

read
7.9K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook