UMAY'IN AĞZINDAN...
"BENİM HAYATIMA KARIŞAMAZSIN ABİ!"
Kapıyı üstüne öyle sert vurdum ki menteşeleri yerinden oynadı. Hayatımın üzerinde büyük rol oynamaya çalışan abimeydi tüm öfkem.
"BANA BAK! HAREKETLERİNE DİKKAT ET UMAY!"
Kapının ardından hâlâ daha benimle tartışıyordu. Üstümde kurmaya çalıştığı hakimiyet miydi yoksa sadece beni koruma içgüdüsüyle mi hareket ediyordu, bilmiyorum.
Bunalmıştım, sıkılmıştım. İzin versem üstüme çip taktırıp nereye gidersem haberdar olacaktı.
"ABİ GİT! EVİNE DÖN ARTIK YETER!"
Ne zaman bize gelse gözlerimin içi güler, hiç gitmesinler isterdim. Şimdi durumlar tamamıyla boyut değiştirmişti. Yaman abimden beter hale gelen kıskançlığı beni boğuyordu. Neymiş, ben onlarla yaşamayı kabul edene kadar, o ailesiyle burada kalacakmış.
Tamam, hepsinin başımın üstünde yeri var fakat abim bu düşüncemi kendi lehine çevirerek gerçekten tepeme çıkıyordu.
"SEN BİZLE GEL, BAK BEN NASIL GİDİYORUM EVİME!" dedi.
Madem sizinle geleceğim, neden seni yollamanın derdine düşeyim ki? Köylünün ağzından çıkanların benim canımı sıkmasından korkuyormuş. Ya ben hiç onların dediklerine kafa yorar mıyım? Ağzı olan konuşur.
"BEN BURADA ÇOK MUTLUYUM!" dedim kapının ardından.
Odama girip kapımı kilitledim ki beni rahat bıraksın ama adam bu sefer kapının arkasından benimle tartışmaya giriyor.
Keşke İstanbul'a gitmekten vazgeçmeseydim.
"Yeter abi! Rahat bırak şu kızı artık!"
Duyduğum sesle bedenime yüksek miktarda rahatlama geldi. Sonunda imdadıma yetişmişti Toprak abim.
"Kaç gündür laflarınla eziyorsun kızı. Gelmek istemiyorsa neden zorluyorsun ki? Kalsın burada, biz varız."
"Siz hiçbir şey bilmiyorsunuz tamam mı?"
Neyi bilmiyorduk ki? Acaba biz yine neyi bilmiyorduk, abim neyi biliyordu? Zaten bütün bilinenler abimin kulağını fısıldanıyordu sanki.
Biz bu dünyaya lay layloma gelmişiz. Öylesine yaşıyoruz, hiçbir şeyden haberimiz yok! Bütün haberler abimde ne hikmetse!
"Her şeyi biliyorum tamam mı abi? Hatta her şeyi senden önce biliyordum. Ama ben engel olmak yerine kenara çekilmeyi seçtim. Çünkü bazı şeylerin önüne sedir koyamıyorsun."
Aa! Bu sefer bir tek abim bilmiyormuş, diğer abim de konuya vakıfmış. Neden peki şifreli konuşuyorlardı?
"Ha bir de biliyordun! Biliyordun ve engel olmadın öyle mi Toprak?"
"Evet olmadım, olamadım! Laf anlar mı, ferman dinler mi? Sen daha iyi biliyorsun abi! Sen dinledin mi laf? Burnunun dikine dikine gidip getirmedin mi onu?"
Kimi getirmişti ki abim? Ay neden şifreli konuşuyorlar? Kapıya iyice yaklaşıp tırnak etlerimi yemenin eşliğinde merakla ikisinin ağzından çıkan cümlelere odaklanmıştım.
"Beni karıştırma konuya! İkisi de çok ayrı boyutlarda Toprak! Biz ikimiz de istiyorduk!"
"Sen nereden biliyorsun peki ikisinin de istemediğini? He abi? Ya da belki de biliyorsun değil mi? Bildiğin için böyle ısrarla fikrinin üstünde diretiyorsun."
Normal hayatımda o kadar muazzam bir zekaya sahiptim ki insanlar leb demeden ben leblebiyi anlardım. Fakat konu tamamıyla ben olduğumda zekam en alt seviyelerde seyrediyordu. Şifreli konuşmalarını beynimde sıraya koyarak anlamlandırmaya çalışıyordum ama-...
Dur! Şu an sanki bir aydınlanma yaşadım. Yoksa... Yoksa Altay bana mı aşıktı? Olamaz öyle bir şey, saçmalama Umay! Düşman hiç düşmanının kızına aşık olur mu? E be geri zekalı! Sen düşmanın oğluna aşık oldun, o neden olmasın?
Olabilir miydi ki? Önüme koyulan engeller, abimin de zamanında aynı konuda ısrar etmesi... Abimle yengemin evliliği biraz sancılı geçmişti. Annem asla istemiyor, kesin bir dille karşı çıkıyordu. Çünkü Beril yengemin ailesi ile olan kavgalı dönemlerimize denk gelmişti.
Abim sırf evlenebilmek için çok büyük mücadeleler vermişti. Babam, annemin etkisinde kalarak o ne derse onu yapıyordu. Annem de haklıydı, bir şey diyemiyordum. Gerçi bundan 10 sene önce 13 yaşındaydım ama her şeyi idrak edebiliyordum.
Tamam, düşman değildik Beril yengemin ailesiyle fakat aramız iyi de sayılmazdı. Gerçi sonradan baktılar ki aşklarının önünde duramayacağız, bu sefer aileler barıştılar. Abim iyi bir şeye vesile oldu. Yani aradaki kırgınlık böylelikle kalkmıştı.
Pekiyi neden abim aynı yollardan geçmiş birisi olarak bana engel olmaya çalışıyordu ki?
Ha pardon! Çünkü biz Yıldırım sülalesiylen topyekün düşmanız! Ne demek bir Koçyiğit kızının Yıldırım uşağına sevdalanması! Aha da böyük iş!
"Tamam kes Toprak! Aşağıda konuşalım lütfen!"
"Bence aşağıda konuşacak hiçbir şey yok abi. Sen kendine gel, lütfen huzurumuzu kaçırma! Yeter artık kavgalarınızdan sıkıldık! Abimsin diye saygısızlık yapmak istemiyorum ama lütfen şu kızın yakasından düş! Ya neler yaşadı o haberin var mı! Ya da sen hiç gördün mü onun vücudunda oluşan morlukları?"
Abimin günlerdir içimde hiç kabuk bağlamayan yarayı dile vurmasıyla yavaşça duvardan aşağı kayarak yere oturdum.
"Sevdiğini biliyorum abi. Sevmesen zaten böyle afallamazsın. Ama kurban olayım artık kendi haline bırak. Umay küçük değil! Kendi kararlarını kendi verebilecek yaşta."
"Verdi de ne oldu ha Toprak! İso şerefsiziyle evlenmeyi kabul etti de ne oldu!"
"İnsanız, hata yapabiliyoruz! Sen yapmadın mı hiç he?"
"Karıştırma, kapa çeneni!"
Dur bir dakika! Abim ne hatası yapmıştı ki? Umuyorum ki bu hata Beril yengeme değildir abi!
"Hiç kusura bakma abi! Senin tek hatan bizim ailemizi mahvediyordu, bütün mal varlığımız elimizden gidiyordu."
"Bana bak doğru konuş benimle! Senin karşında abin var Toprak, arkadaşın değil!"
"Saygım sana sonsuz, çok da seviyorum seni. Bugün başıma bir şey gelse ilk arayacağım kişisindir abi. Sevdiklerini korursun, değer verirsin. Ama sanki bu dünyada bir tek doğruyu sen biliyormuşsun gibi davranma. Bak sen de hata yaptın, sen de düştün o çukura dimi? Peki babam sana bir şey dedi mi? Gelip kalbini kırdı mı abi? Evlatlarımın canı, onların mutluluğu bütün mal varlığımdan daha önemlidir deyip sustu o adam. Bazen düşmek ayakta dimdik durmaktan daha iyidir. İnsan düşmeden kalkmayı bilemez abi. Umay da düşecek ki kalkmasını bilsin. Biz bugün varız belki yarın yokuz. Bugün koruruz, belki yarın koruyamayız. Umay benim değerlim, canımın en kıymetlisi. Onun tırnağı kırılsa benim ciğerim yanar. Şu can bedenden çıkmadığı sürece onun her zorluğunda ardında duracağım, duracağız biliyorum. Ama biraz kendi haline bırakalım he! Eğer düşerse kendi başına kalkmasını bekleriz. Kalkamazsa da biz kaldırmasını biliriz. Hata yapa yapa doğruyu bulmayı öğreniyoruz abi. Ama sen Umay'a hiç hata yapacak fırsatı tanımıyorsun. Yanında durmak yerine karşısında durmayı tercih ediyorsun."
"Onun iyiliğini düşünüyorum Toprak. Ben istemez miyim hiç kardeşimin yüzü gülsün, mutlu olsun he?"
"Mutluluk zincire bağlamak değil ki! Hele ki bu zincire bağlanan kişi Umay'sa, o zincirleri elleri paramparça olana kadar teker teker çözer yine de kimsenin prangaları altında yaşamaz."
"Köylünün ağzından laf çıkmaya başlamış Toprak! Umay'ın, Altay'ın aklını karıştırarak Zeliha'dan ayrıldığını söylüyorlar. Bugün bunu söyleyen, yarın neler söylemez kurban olayım!"
Nasıl? Yüzüklerin atılması benim yüzümden miymiş? İnsanlar ne kadar da kolay başkalarının hayatları hakkında yorum yapabiliyorlar. Ağzımı sımsıkı kapattım çünkü gözyaşlarım çoktan akmaya başlamıştı. Ben kimsenin hakkına girmedim, kimseye kötülük yapmadım. Uğradığım şiddetten dolayı boşandım. Altay neden yüzüğünü attı onu bile bilmiyorum. Zaten sahildeki konuşmamızdan sonra daha hiç karşı karşıya gelme cesaretinde bulunamamıştık.
"Ağızları torba olsaydı büzerdik, fermuar çekilseydi çekerdik! Onlar ne konuşurlarsa konuşsunlar! Neden insanların laflarına kulak veriyorsun ki?"
"Vermiyorum, hiçbir zaman vermem de! Benim tek düşündüğüm bacımdır. O etkilenecek, insanların laflarından dolayı psikolojisi bozulacak. Bu dedikodu ağzı o kadar pistir ki Toprak, insana yapmam dediğini acaba yaptım mı diye düşündürttürür. Umay hakkında normal konularda fikir yürütseler takmam zaten. Çünkü Umay takmaz biliyorum. Ama dedikleri hiç normal değil abiciğim. Ne demek Umay, Altay'a yüzük attırdı ha! Ne kadar ağır bir itham bu biliyor musun?"
"Umay takmaz ki abi!"
"B.k takmaz! Bugün takmaz diye gözüküyor, ama elbet bir gün kafasına takar. Ve Umay kafasına takarsa ben kimsede takacak kafa bırakmam! Bacım onların ağzında sakız olacak değil! Kimse benim bacımın ismini ağzına dolayamaz! Yemin olsun ki dilini söker koparırım yerinden!"
"O zaman gel o dilleri sökelim, Umay'ın kalbini değil abi! Lafı ağzından çıkaranın o lafı ağzına sokmasını bilelim, bacımızın kalbini kırmayı değil!"
"Bazen kalp kırılmasını bilmeli! Bugün kalbini kırmazsam, yarın o kalbi paramparça ederler! Umay şimdi şu kapıdan dışarı çıksın, herkes ama herkes onun yüzüne aşağılarcasına bakacak! Takmaz mı sanıyorsun kafaya he? Hadi birisini görmezden geldi, ötekini de geldi... Peki tüm köylü aynı tepkiyi verdiğinde Umay ne hisseder hiç düşünmedin mi Toprak? Zaten kız yara alacağı kadar almış. Ben nasıl bir yaranın daha açılmasına izin vereyim? Gelsin benimle, kafasını toplasın! Sonra zaten ben o ne isterse yapacağım. Kitap mı çıkartmak istiyor, çıkartacağım! Tamam çocuk konusunda haklısınız, biraz saçmaladım! Onu da sırtımdan aşağı atıyorum. Üstüne gitmeyeceğim, tanış da demeyeceğim. Ama beni de anlayın be abim! Hani sen az önce dedin ya Toprak, insan hata yapa yapa doğruyu öğrenir diye. Peki neden hiç benim hata yapmamı normal karşılamıyorsunuz? Belki ben de o çocukla konuşması için hata yaptım. O kadar çok seviyorum ki bazen bocaladığımı kabul ediyorum zaten. Lan oğlum ben sizin en büyüğünüzüm. Ayağınıza taş değse ben mahvolurum. Babam zaten gittikçe kendini geri çekiyor. Bütün sorumluluğunuzu bana yüklüyor. Kolay mı sanıyorsunuz hepinizden haberimin olması? Bilmiyor muydum sanıyorsun Altay'la olan eski dostluğunu!"
İkisi dost muydu? İnanmıyorum. Tamam bazı şüphelerim vardı ama asla ihtimal vermemiştim.
"Abi..." dedi Toprak abim. Sesinin tonu incelmişti. Sanırım herkesten gizleyebildiğini düşünüyordu. Gerçi herkesten gizlemişti de demek ki Orhan abimin gözünden kaçamamış.
"Ne abi, abi ne! Hiç kızdım mı sana Toprak? Gelip yakana yapıştım mı niye düşmanın oğluyla arkadaşlık yapıyorsun diye? Olsun dedim, demek ki ikisinin de kanı birbirine ısınmış. Peki dostluğunuzu bitirdiğinizde bir şey dedim mi? Hayır dimi Toprak? Benim kardeşim düştü, düştüğü gibi de ayağa kalktı dedim. Siz zannediyorsunuz ki abim evlendi, yuva kurdu, biz umurunda bile değiliz öyle mi? Gölgenizden bile haberim var! Canımı veririm lan ben size! Şimdi geçmişsin karşıma bana ahkam kesiyorsun! Senin k.çından ben b*klu bezlerini almışım lan! Hata yapmayın demiyorum! Eğer böyle düşünseydim ilk baş seni döverdim Toprak! Düşmanın tohumuyla arkadaş oldun diye. Ama yapacağınız hata sizin hayatınıza mâl olursa işte o zaman benim önümde kimse duramaz!"