Defne sabah gözünü açtığında başının ağrısıyla yüzünün şekli değişmişti. Yattığı yerde dönünce gördüğü yabancı yüzle çığlık atarken geri çekilmek isteyince yataktan düşmüştü.
Sese uyanan Ezel, ‘’Bağırma sabah sabah.’’ diyerek yastıktan başını kaldırıp yere düşen çıplak haldeki genç kıza baktı.
‘’Sen kimsin, odamda ne işin var?’’ Defne etrafına bakınırken çıplak olduğunu fark edince yatağın üzerindeki örtüyü üzerine çekip bedenine sardı. Dün geceye dair anıları net değildi ve ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Ezel rahatlıkla yattığı yerden kalkıp yerdeki kıyafetlerini alarak üzerine giymeye başlamıştı. ‘’Bu soruyu sormak için biraz geç kalmadın mı?’’
‘’Ne saçmalıyorsun sen?’’ Genç kız düştüğü yerden kalkarken yatağın beyaz çarşafına bulaşmış kırmızılığı gördü. Kendi çıplaklığını bir kez daha fark etmişti ve adını bilmediği yabancının çıplak hâlde yataktan kalkıp kıyafetlerini giydiğini görüyordu. ‘’Ben ne yaptım?’’ dediğinde puslu anıların arasında olanları hatırlamaya çalışıyordu.
‘’Ne mi yaptın?’’ dedi Ezel. ‘’Hatırlamıyorsan hatırlatayım. Önce geldin masama oturdun sonra başıma bela oldun yetmezmiş gibi gece üzerime atladın.’’
Dağılmış saçlarını geriye ittiğinde bakışları hâlâ yataktaki kırmızılıktaydı. ‘’Yalan söylüyorsun. Sarhoşluğumdan faydalanıp bana tecavüz ettin değil mi? Seni şikâyet edeceğim, hapislerde süründüreceğim. Yaptıklarının cezasını çekeceksin.’’
Bağırmaya başladığında Ezel karşısında belirmişti ve uzun boyuyla üstten bakıyordu. ‘’Sana tecavüz ettim öyle mi?’’ Genç kızın üzerine tuttuğu örtüyü çekip aldı. ‘’Bedeninde seni zorladığıma dair bir iz görmüyorum. Bana bak kızım gece iyilik edeyim dedim buraya getirdim sonra yapıştın yakama bırakmadın. Davranışlarından alışkınsın diye düşündüm karşılık verdim ama sen hangi akla hizmet tanımadığın bir erkeğin yanında bu kadar içip sarhoş olup sonra da yatağına alıyorsun? Namusunu elimde bozmak zorunda mıydın?’’
Defne örtüyü çekip geri aldı ve bedenine sardı. ‘’Sende adam olsaydın da kendi namusun olmayan birine karşılık vermeseydin. Hem güçlüsün hem suçlu! Sarhoş olduğumu bildiğin hâlde fırsatını buldum keyfime bakayım demişsin. Bir de ağa olacakmış hanzonun tekisin işte.’’
İkisi de sessizleşmişti. Genç kız ilk anın etkisinden kurtulunca ve gerçekler yüzüne tokat gibi çarpınca olduğu yere çökerek oturdu ve ağlamaya başladı. ‘’Ben bunu nasıl yaptım!’’ dediğinde başını dizlerine gömmüş hıçkırmaya başlamıştı. ‘’Anlarlarsa beni öldürürler.’’
‘’Tamam ağlama.’’ diyen Ezel omzuna dokunduğunda elini geri itip, ‘’Dokunma bana.’’ diye bağırdı.
Gözlerindeki yaşı sildi ama yerine yenileri akmaya devam ediyordu. ‘’Korundun mu?’’ diye sordu. ‘’Hamile kalırsam sonum olur korunmadıysan önlemimi alacağım.’’
‘’Korundum.’’ dedi Ezel çocuğunun olmayacağını bilmenin verdiği rahatlıkla.
‘’Doğruyu söyle.’’ diye yine bağırarak konuştu Defne.
‘’Korundum, eminim asla ama asla benden hamile kalmayacaksın.’’
‘’İyi.’’ dediğinde oturduğu yerden kalkıp yerdeki kıyafetlerini toplayıp banyoya girdi ve titreyen elleriyle üzerini giydi.
Yüzünü yıkayıp aynada ağlamaktan kızarmış yüzüne baktı. ‘’Babam ya da ağabeyim anlarsa ben ölürüm. Kendini topla Defne sakın duygularına kapılıp ne yaşadığını belli etme yoksa canını alırlar.’’ Gecenin puslu anıları net değildi ve yaptığı hatayla başını duvarlara vurmak istiyordu. ‘’Annem bana güvenip gelmem için izin verdi benim yaptığıma bak. İçki senin neyine çık git işte mekândan sanki eğlenecek başka yer yok.’’
Öfkeyle lavabonun kenarına yumruk attı. ‘’Ya ileride bir gün babam ya da ağabeyim gibi bir adamla evlenirsem o zaman ne olacak? Ah Defne ah durduk yere yaktın başını.’’
‘’İyi misin?’’ diyen sesle kapıya tıklatıldı.
‘’Sana ne!’’ diye geri bağırdı. ‘’Alacağını aldın daha ne diye bekliyorsun burada defolup gitsene.’’
‘’Yaptığımızın seni bu kadar etkileyeceğini bilseydim karşılık vermezdim özür dilerim hareketlerin çok rahattı ben de sandım ki…’’
‘’Ne sandın karşıma çıkan her erkeği yatağıma aldığımı mı?’’ dediğinde gözyaşları artmıştı.
İkisi de yine sessizliğine büründü. Bir süre sonra Ezel konuştu. ‘’Şu anki tepkilerinden dolayı sana nasıl yaklaşmam gerektiğini pek bilmiyorum bu yüzden gidiyorum ama yaptığımdan kaçmıyorum. Eğer bu şehirde karşına çıkan herhangi birine Ezel ağayı arıyorum dersen beni bulursun.’’
Genç kız cevap verene kadar odanın kapısının sesini duydu. Yüzünü bir kez daha yıkayıp çıktığında içerisi boştu. Kendiside burada daha fazla kalmak istemiyordu. Odanın içi suç mahalli gibi geliyordu. Eşyalarını alıp resepsiyona indi ve odanın kartını uzattı. ‘’Borcum ne kadar?’’ diye sorarken söylenecek ücrete param yetmezse diye korkuyla dolmuştu.
‘’Borcunuz yok Efendim ve kalmaya devam etmek isterseniz odanızın bir aylık ücreti ödenmiş durumda.’’
Şaşkınca görevlinin yüzüne baktı. ‘’Ne? Hayır! Kesinlikle kalmak istemiyorum asla kalmayacağım.’’ der demez arkasını dönüp kaçarcasına odadan çıktı.
Arkadaşlarının olduğu otele geldiğinde Selen odadaydı ve yeni uyanıyordu. ‘’Bütün gece neredeydin? Defalarca aradım seni ama açmadın!’’
‘’Saat geç olunca buraya gelemedim başka otelde kaldım.’’ dedi soruyu geçiştirmek için.
‘’Gece o adamla mıydın?’’ diyen Selen’in yüzüne bir gülümseme yerleşmişti.
‘’Ne, saçmalama!’’ dedi panikle.
‘’Doğruyu söyle, öylece gittin oturdun masasına sonra bizi ne aradın ne sordun sabaha kadar ortalıkta da yoktun. Geceyi birlikte mi geçirdiniz? Yakışlıklı adamdı ama öyleyse de iyi yapmışsın.’’
Defne arkadaşına şaşkınlıkla bakıyordu. Yüzüne bakınca ne yaptığı anlaşılıyor muydu? Eve dönünce ailesi de anlar mıydı? İçinden, ‘Saçmalama Defne!’ dedi. ‘’Elin adamıyla neden geceyi geçireyim? Masasına oturdum ama kavga ettik sonra ayrıldım mekandan bulduğum başka yere girdim sonra da başka otelde kaldım.’’
‘’Aman bende eğlendin sanmıştım.’’ diyen arkadaşını görmezden geldi.
Çantasından aldığı kıyafetlerle banyoya girdi ve suyun altında uzun süre kalarak yıkandı. Başından akan suya gözyaşları da karışmıştı. Yaptığı için kendisine kızıyordu ama olanı geri getirecek bir yol yoktu.
Arkadaşlarıyla beraber kahvaltı yaparken normal davranmaya çalışsa da herkes gece gelmemesiyle dalga geçiyordu. Onların şakalaşmasına uyum sağlayıp normal davranmak için uğraşıyordu.
Görmedikleri iki yeri daha gezip sonra dönüş yoluna geçmişlerdi. Durgunluğunu soran arkadaşlarına, ‘’Yorgunum.’’ deyip geçiştiriyordu.
Gece yarısı eve vardığında annesi görünce sıkıca sarıldı. ‘’Çok şükür babanla ağabeyin gelene kadar sağ salim döndün.’’
‘’Dönerim demiştim annem.’’ dedi tebessüm ederek. ‘’Çok yorgunum şimdi yatayım yarın evdeyim uzun uzun konuşuruz.’’
Odasına girip üzerini değişerek yatağına uzandığında yorganını başına çekip sessizce ağlamaya devam etti..
Sabah uyandığında yol yorgunluğundan kurtulmak için banyoya girdi. Soğuk banyoda kıyafetlerini çıkarırken titriyordu. Isınabilmek için suyu sıcak açmıştı. ‘’Tamam Defne artık düşünmek yok. Tatile gittin orada yaşanan orada kaldı ve evine döndün. Normal hayatına devam et, sakın vicdan azabına yenik düşüp ağzından bir söz kaçırma.’’
Annesinin hazırladığı kahvaltı sofrasına oturduğunda gezdiği yerleri anlattı ve aldığı eşarbı verdi.
‘’Sağ ol kızım.’’ dedi annesi eşarba bakarken.
Defne bir gün daha evde kalmıştı sonra işe dönmüştü. Arkadaşları o gece yaptığıyla dalga geçmeye devam edince sonunda sitem ederek, ‘’Hepiniz korkaksınız öylece kaçıp gittiniz.’’ demişti.
‘’Sen kafayı yemiştin de ondan.’’ diyerek karşılık vermişlerdi. ‘’Gittiğimiz şehir ortada, gelene gösterilen saygı ortada kalıp canımızdan mı olacaktık?’’
‘’Oradan bakınca ölüye mi benziyorum?’’ diyen Defne bu konuyu daha fazla konuşmak istemiyordu.
Akşam eve döndüğünde babası ile ağabeyi de gelmişti. Babasının elini öptükten sonra üzerini değişip yemek hazırlığına yardım etmek için mutfağa girdi.
‘’Defne!’’ diye bağıran babasıyla elindekileri bırakıp salona geçti.
‘’Efendim baba.’’
Ardıç ağabeyi de ardından girmiş babasının karşısına oturmuştu.
‘’Hazırlığını yap iki hafta sonra görücü gelecek.’’
Genç kız şaşkın gözlerle babasına bakıyordu. ‘’Anlayamadım baba ne görücüsü?’’
‘’Evleneceksin kendini ona göre hazırla.’’ diyerek ağabeyi araya girmişti.
‘’Ben evlenmek istemiyorum.’’ derken sesi korkuyla doluydu.
‘’Sana istiyor musun diye soran yok. Babam kararını vermiş, uygun bulmuş bitti o kadar.’’ Ağabeyinin bağırmasıyla geri bağırdı.
‘’O kadar istiyorsan git kendin evlen.’’
‘’Defne!’’ diye bağıran babasıyla geriye adımladı. ‘’İtiraz istemiyorum. İki hafta sonra gelecekler ve parmağına yüzük takılacak sonrasında işi de bırakacaksın çünkü evleneceğin kişi yani Seyfi çalışmanı istemiyor.’’
‘’Baba!’’ diyen Defne ağlayarak babasının önünde diz çöktü. ‘’Yalvarırım yapma. Size yük geliyorsam iki işte birden çalışırım daha çok kazanırım ama ne olur beni tanımadığım biriyle evlenmem için zorlama.’’
Babası gözyaşlarını görmezden gelmişti. ‘’Kaç yaşına geldin insanlar artık arkandan konuşmaya başladı. Ben son sözümü söyledim.’’
‘’Baba yalvarırım yapma.’’ dediğinde ağabeyi oturduğu yerden fırlamış saçlarına yapışmıştı.
‘’Söyleneni anlayacak zekân yok mu? Babam son sözümü söyledim diyor hâlâ neye itiraz ediyorsun?’’
‘’Evlenmem.’’ diyerek ağabeyinin verdiği acıyı görmezden geldi. ‘’Ne söylerseniz söyleyin asla evlenmeyeceğim.’’
Sefa Bey oğluna bir bakış attığında Ardıç, kardeşini saçlarından sürükleyerek odasına götürdü. ‘’Karşı çıkmayı bırak yoksa kötü olacak.’’
‘’Ne olacaksa olsun evlenmeyeceğim.’’ dediğinde yüzüne gelen tokadın acısıyla sarsıldı.
Ardıç tekrar vuracakken karısı araya girmişti. ‘’Yapma.’’ Karısını kenara ittiğinde bu defa annesi engel oldu.
‘’Kardeşine bir kez daha elin kalkarsa sana sütümü helal etmem.’’
Konuşurken sesi öfkeli çıkıyordu. ‘’Kıymetli kızını iyi hazırla zorluk çıkarırsa zaten bana kalmadan babam keser cezasını.’’
Ardıç odadan çıktığında Hicran Hanım yerde ağlayan kızını kollarının arasına aldı.
‘’Anne ne olur engel ol, babama vazgeçmesini söyle.’’
‘’Keşke beni dinleseler.’’ Gelinine baktı. ‘’Kızım sen yemeklerini hazırla şimdi bir de ona söylenmeye başlamasınlar.’’
‘’Tamam anne.’’ diyen Emel odadan çıktı.
‘’Defne’m yapma babana karşı çıkma.’’ Kollarında ağlayan kızının omuzlarına dökülen saçlarını okşadı. ‘’Ne istediğini zaten dinlemezler üzerine canını yakarlar.’’
‘’Anne hiç görmediğim adamla mı evleneyim? Kim bilir nasıl biridir? Zaten babam ile ağabeyimin bulduğu adam da olsa olsa onlar gibi olur bütün ömrüm öyle biriyle mi geçsin?’’ dediğinde ağlaması artmıştı ama o ağlamaların altındaki en büyük korkusu evlenmek zorunda kalırsa ilk geceden sonra sağ kalamamaktı.
‘’Alışırsın kızım.’’ diyen Hicran Hanım, kocasının verdiği sözden dönmeyeceğini bildiğinden kızına olmayacak teselli sözleri söyleyip boşa ümit vermek istemiyordu.
Defne annesinden beklediği desteği alamayınca kollarına sığınıp daha çok ağlamaya başlamıştı. Kalbini sıkan korkudan kurtulamıyordu ve çıkış yolu göremiyordu.
~~~~
Ezel önünde duran kapıyı çaldığında yüzündeki ifade sabit ve sertti. Açılan kapıyla içeri girdi. Kahve ikram edildiğinde iştahı olmasa da geri çeviremeyip bir yudum içti. Amcasının oğlu Demir karşısında oturuyordu ve ikisi de sessizdi. Aralarındaki gerginlikle konuşacak kelimeleri bulamıyorlardı.
Ezel içeriye getirilen kendisinden sonra yerine geçecek olan bebeğe baktı. ‘’İsmini verdiniz mi?’’ diye sordu kuzenine.
‘’Babamın adını verdik.’’ dedi Demir gergin halde. Kuzeninin neden geldiğini, oğluna zarar verip vermeyeceğini anlamaya çalışıyordu.
‘’Müsaade var mı?’’ diyen genç adam ellerini bebeğe uzattığında Sena bir bebeğine bir kocasına baktı. Demir başıyla onaylayınca oğlunu yavaşça Ezel ağanın ellerine teslim etti.
Elleri arasında duran küçük bebeğe bakarken yüreğinde boş kalan babalık yeri sızlamaya başlamıştı. Hiçbir zaman sahip olamayacağı, ulaşılması onun için imkansız bir mevkiydi. Buraya gelmesinin tek nedeni de bebeğe zarar vermeyeceğini anlamaları içindi. Hiçbir anne babanın geceleri bu korkuyla rahatça uyuyamayacağını biliyordu.
Eli cebine gittiği anda Demir belindeki silaha uzanmıştı. Kuzenine sadece bir bakış attı ve tepki vermeden cebindeki altın dolu keseyi çıkarıp bebeğin sarılı olduğu battaniyenin içine sıkıştırdı.
‘’Adıyla namı yürüsün.’’ dedikten sonra küçük bebeği annesine geri uzattı. Kahvesinden kalan son yudumu içip tek kelime etmeden geldiği evden ayrıldı.