1. Bölüm ( Köle )
Köle pazarında her zamanki gibi öne çıkarılmıştım . Bizi satmaya çalışan adam Daniel pisliği bizi satıp para kazanmak için elinden gelen her şeyi yapıyordu . Burada benimle birlikte satılan çocuklarla daha önce hiç muhattap olmamıştım . Ben genelde müşterilerle muhattap olan kişiydim . Tabi almaları için ikna etmek yerine tam tersine ikna ediyordum . İstediğim zaman o kadar sinir bozucu olabiliyordum ki . Hatta Daniel sırf bu yüzden bir ara ağzımı yapıştırmıştı ve satmıştı beni . Tabi yapıştırıcı çıkınca beni alan asilleri bıktırıp kendimi geri postalatmıştım Daniel a . Ben bir mal değildim . Kimse beni ben istemediğim sürece alıp satamazdı .
Ailemi hatırlıyordum . Halktan kişilerdi . 3 abim 1 erkek kardeşim 1 de ablam vardı . Babam bize yetişemeyince çareyi aramızdan birini satmakta bulmuştu . O şanslı çocukta bendim maalesef . Ben o gün son kez ağlamıştım . Ben o gün evden yaka paça çıkarılırken duygularımı o eve gömmüştüm . O şanslı kişi olmamın nedeni evde işe yaramaz yatkınlığa sahip olan tek kişiydim . Ruh . kullanışlı olmayan bir yatkınlıktı . Ablam suydu . Çok olmasada tarlada yardımı oluyordu . En küçük abim topraktı . Aynı şekilde tarlada işe yarıyordu . Ortanca abim yıldırımken , en büyük abim ateşti . İkiside savunmak için kendilerini hazırlıyorlardı . Küçük kardeşim ise şifaya yatkındı . Babam toprağa yatkınken annem şifaya yatkındı . Tabi daha çok para ettiğim de bir gerçekti . Ailede olan en nadir şeylere sahiptim . Beyaz ten , beyaz saç ve gri gözler . Resmen kar gibi beyazdım . Nadir görünüşüm beni hem değerli hemde asil gösteriyordu . Sevilmek için değerli olmam gerektiğini öğretmişlerdi bana . Ve ben hiç değerli değildim . Beni sattıklarında 7 yaşındaydım . Şu an ise 9 yaşındaydım . 2 gün sonra 10 olucaktım .
Geçmişten beni öne doğru iterek düşüren Daniel ile çıktım . Dizlerimin üzerine düştüğüm yerden kalkarak Daniel a baktım . Bir kadınla konuşarak para konusunda anlaşmaya çalışıyordu . Kadını incelediğimde Sarı saçları , buğday teni ve kahverengi gözleri ile hoş bir kadındı .
İfadesiz bir sesle " Sizin köleniz değilim kendini bir bok sanan zengin kadın . Yani alacaksanız arkadaki kişileri almanızı öneririm . " dediğimde kadın bana aşağılayıcı bir bakış atıp beni umursamadan Daniel ile konuşmaya devam etmişti .
Bir süre sonra kadın dışarıya çıkınca Daniel yanıma gelip kolumu sıktı . Dişlerinin arasından tıslar bir sesle " O kadın senin için 15 gümüş ödeme yaptı . Akıllı ol ve kullan . Geri dönersen seni dövmekten beter ederim . " dediğinde hala yüzüne boş boş bakıyordum . 15 gümüş de baya iyi paraydı . 15000 bakır ediyordu .
Cevap vermemem onu sinirlendirmiş olacak ki kolumu iyice sıkıp " Anladın mı beni küçük sıçan ? " diye sordu . 15 gümüş sen nelere kadirsin . Adam 2 dakikada insanlıktan çıktı .
Anlamış gibi bir tavır takınıp dudağımı büzerek " Anladım büyük sıçan . Dediği hiç bir şeyi yapmayacağım . " dedim . Sonra kahkaha atıp " Bence kadın seni kazıklamış . Ben 15 gümüş etmem . 15 altın ederim . " dediğimde Daniel ın sinirden yüzü kızarmıştı .
Tam tokat atmak için elini kaldırdığında yerimde dikleştim . Tokat atıcak diye yerimde korkuyla kaçıp küçülecek biri değildim . Ama tokat atmadan kadın içeri girip " Çirkin birini yanımda gezdiremem . O yüzden vurma da çirkinleşmesin . " dediğinde kadına iğrenircesine baktım .
Alaylı bir sesle " Asıl çirkini görmek istiyorsan aynaya bakman yeterli . " dediğimde Daniel kolumdan tutup sürüyerek beni dışarı attı .
Dışarda düştüğüm yerden kalktığımda kadın benim üstüme iğrenircesine bakıp yürümeye başladı . Göz devirerek onun arkasından gitmeye başladığımda bir yandan da söyleniyordum . " Sanki bizde isteyerek giyindik . Param olsaydı kesinlikle bunlardan giyinmezdim . Ama senin giyindiğin iğrenç pembeli elbisenden de giyinmezdim . Ben savaşçıların giydiği mükemmel üniformalardan giyinirdim . Bu arada sana daha önce elbisenin iğrenç olduğunu söyleyen oldu mu ? " dedikten sonra onun yüz ifadesini inceledim bir süre .
Cevap vermemesiyle " Olmadı mı ? " diye sordum . O sırada bir yerlere girip bir şeyler alıp bana veriyordu . " Ayıp etmişler . Bu iğrenç elbiseyi giymene devam etmeni sağlamışlar . Bu elbiseyi sana tavsiye eden kimse onunla görüşmeyi bırakmalısın . Bu elbiseyi alan sensen lütfen bu elbiseyi nerenle tercih ettiysen oranı kullanmayı bırak . Çok istiyorsan senin moda tasarımcın olabilirim . Söylemen yeterli . Bu arada bizim büyük sıçan Daniel ı iyi kazıklamışsın . 15 gümüş etmem ben . 15 altın ederim . Ucuza alınmam üzdü doğrusu . " dedikten sonra elimdeki bir poşeti daha rastgele bir yere bıraktım . Ne de olsa ben onun hizmetçisi değildim . Çok istiyorsa son bıraktığım poşetle birlikte farklı yerlere bırakılan 17 poşeti bulup kendisi taşısın .
Umusamaz bir tavırla devam ederken geldiğimiz konağa bakıp inceliyorum bir yandan da " Aman neyse boşver . Ama ben seni sevmedim . Sana hizmette etmem . Bilgin olsun . Yani seni ilerde zarara sokarsam ya da birazdan poşetlerim nerede diye sorarsan diye önden bilgi veriyorum . " dediğimde hızla arkasını döndü . Ellerime bakıp poşetlerini göremeyince gözleri büyüdü . Bu haline kıkırdadığımda gözleri hırsla bana döndü .
Kolumdan tuttuğu gibi eve doğru sürüklemeye başladı . Ben de yorulduğum için yere oturdum ve onun beni sürüklemesine izin verdim . Ne de olsa bu kadın en geç yarın sabah beni geri götürecekti . Şu anda rekor 1,5 gündü . Ve maalesef bu kadında o rekoru geçecek sabır yoktu .
Beni doğruca sürükleyerek kömürlük gibi bir yere attığında ona umursamazca bakıyordum . Sinirle " Burada kal bakalım . Gece boyunca soğuk ve karanlık bu yerde kal . Aklın başına gelir . Sana yemek de yok bu gece . " diyip kapıya adımladı .
Arkasından alaylı bir şekilde bakıp " Kapıyı kapatır mısın canım arkandan ? Nasıl bulduysan öyle bırakmalısın ne de olsa " dedim
Sinirlendirmiş olmalıyım ki ayaklarını sinirle yere vurdu . Ve " Sus artık . SUS " diye bağırdı sonlara doğru . Bu kendinden geçmiş halini görünce kahkaha atmaya başladım . Sinirle çıkarken arkasından kapıyı çarpmıştı .
O gittikten bir süre sonra kahkaham azalıp zayıflamıştı . Şu anda burada olmak istemiyordum . Şu anda geleceğin savaşçılarının eğitildiği savaşçı akademisinde olmak istiyordum . Savaşçılar , krallıktaki kişileri korurlardı . Yeterince iyilerse kraliyetten ailesinden birini korurlardı . Her 18 yaşına basan kraliyet ailesinden erkek üyesine bir danışman savaşçı tahsil edilirdi . Aynı şekilde her 21 yaşına basan kraliyet ailesinden kadın üyesine de bir danışman savaşçı tahsil edilirdi . Ve bence savaşçılar o kadar asil görünürlerdi ki . Bir gün dükkanın önünden bir grup savaşçı geçmişti . Onları görünce büyülenmiştim . O kadar asil , korkusuz ve yıkılmaz duruyorlardı ki . Onlar gibi olmak istemişti . O gün ailem tarafından satıldıktan sonra ilk defa ölmek yerine yaşamak istemiştim .
Açlığımı yavaş yavaş hissederken olduğum yerde gözlerimi kapattım . Soğukla bedenim yavaş yavaş uyuşurken açlığımı hissetmemeye başladım . Karanlık benim için sıkıntı değildi . Karanlığı severdim . Soğuğu da seviyordum . Bana yaşadığımı hissettiren etkenlerden biriydi . Açlığa da büyük sıçan Daniel sayesinde alışmıştım . Ve artık yaşadığım süre boyunca büyük sıçan Daniel ı andığım her zaman büyük sıçanda dicektim . Bana küçük sıçan diyerek hayatını hatasını yapmıştı . Biraz fazla inat biriydim . Şansına küssün . Gözlerim ağır ağır kapanırken mutlu hayaller kurmaya başladım .
Gözüme gelen ışıkla kendime gelmeye başladığımda gözlerimi yavaşça açtım . Olduğum yerde doğrulup ayağa kalktım . Üstümü hafifçe silkeleyip yere oturdum . Bu uyuz kadın en zaman gelecekti acaba . Sıkılmıştım . Kadın keşke gelse de bende onun sinirini bozsam . Çok eğlenceli oluyordu . Birilerini sinir etmek en büyük zevkimdi . Kafamı duvara yaslayıp beklemeye başladım .
Buraya gelen adım sesleriyle kafamı kaldırıp ayağa kalktım . Yüzüme büyük bir tebessüm koyup kapının açılmasını bekledim . İçeri giren ve bugün beni aldığı yere bırakacak kadının yüzünde zafer sırıtması vardı . Sanki benim korkmuş ve çökmüş halimi göreceğinden emin bir şekilde girmişti içeri .
Göz göze gelince hevesini kursağında bırakacak şekilde büyük bir gülümsemeyle onu karşılayıp " GÜNAYDIN CANIM " diye bağırdım .
O bana şok olmuş bir şekilde bakmayı sürdürürken ben hala büyük bir gülümsemeyle ona yaklaştım . " Hoşgeldin kız . Bende seni bekliyordum burada . Çok sıkıldım valla . Gel kız biraz seninle uğraşayım . Bu arada dün pembe bugün mor . Gerçekten kim seçiyor bunları . İğrenç kötü . Gel ben sana daha güzellerini seçeyim . " diyerek onun yanından geçtim .
Bana karanlık bir yaratıkmışım gibi bakıyordu . Onu umursamadan koluna girip eve yönlendirdim . Bahçeden geçip kol kola eve girdiğimizde yanımda gördüğüm hizmetçiyle onu nazikçe durdurup " Pardon . Bu " dedikten sonra kaldım . Kafamı kadına çevirdim ve biraz inceledikten sonra kadının adını hatırlamaya çalıştım . Neydi lan bu kadının adı . Aman boşver . " Bu yanımdaki kadının odası nerede acaba ? " diye sordum . Bu salak kadın hala bana yaratıkmışım gibi pörtlek gözleriyle bakıyordu .
Onu umursamadan hizmetçiye dönüp söylediklerini dinlemeye başladım . " Yukarı kata çıkın tam karşınızda ki oda . " dediğinde gülümseyerek kafa salladım .
Yukarı kata çıkıp tam karşıdaki odaya girdiğimde bu pörtlek gözlü kadını yatağa ittirip oturttum . Ben de kıyafet dolabı olduğunu düşündüğüm dolaba ilerledim . Kapağını açıp baktığımda gördüğüm elbiseler ile gülümsedim . Elbiseleri karıştırırken arkamda pörtlek göz anca şoktan çıkmış olacak ki sonun bir tepki verdi .
Cırtlak bir sesle " Ay git . Kahvaltıyı hazırla . Manyak çocuk . Çık lan odamdan . " dediğinde tek kaşımı kaldırdım .
Asil bir kadın az önce lan mı demişti ? Kadını cidden çıldırtıyordum . Pörtlek gözde ne dediğini fark etmiş olacak ki kendi ağzına vurup " Ay tavrım bozuldu . Ne diyorum ben . Ayıp o kelime Miya . Ne diyorsun sen . " dediğinde kendini ayıplayarak etrafa bakmaya başladı . Demek ki bu pörtlek gözlü kadının adı Miya ymış .
Gözleri bende durduğunda sırıtarak " Bende onu diyorum be pörtlek göz . Ne diyorsun sen ? Ağzın filan bozuldu . Hep bu giydiğin mor elbise yüzünden . Ağzını bozdu . Gel değiştirelim üstünü . " dediğimde yüzü kızarmaya başladı . Bu ifadesi benim sırıtmama sebep olmuştu .
Sinirle ayağa kalkıp ayaklarını yere vurarak " Çık odamdan . Çık git kahvaltıya yardım et . " dediğinde ellerimi kaldırdım .
Hafif sırıtarak " Tamam çıkıyorum pörtlek göz . Kızma . Hem sinir iyi değil . Bak gerçekten erken kırışırsın . Erken kırışırsan ne olur ? Kocan seni beğenmez . Kocan seni beğenmezse ne olur ? Bu para elinden gider . Bu para elinden giderse ne olur ? Sokakta kalırsın . Sokakta kalırsan ne olur ? Aç kalırsın ya da satılırsın . Aç kalırsan ne olur ? Ölürsün . Satılırsan ne olur ? Senide böyle pörtlek gözlü kendini önemli birisi sanan bir kadın alır . O kadın seni alırsa ne olur ? Hizmetçi olursun . Hizmetçi olursan ne olur ? Evin reisi sana aşık olur . Evin reisi sana aşık olursa ne olur ? Evin hanımı bu duruma düşmemek için seni ya zehirler ya da aldığın yere bırakır . Evin hanımı seni zehirlerse ne olur ? Ölürsün . Seni aldığı yere bırakırsa ne olur ? Tabi ki de başa döneriz . Bütün bu anlattıklarımı bir daha yaşadığını düşünsene . Ve en kötü yanıda cenazene gelen herkes ' Tüh ! Ölmesi kötü oldu . Kötü bir kadındı falan ama pörtlek gözlü bir kadındı . ' der . " diyip kafamı yağğ dercesine salladım .
Miya yine gözlerini pörtletmiş bir şekilde bana baktığını görünce kapıya doğru ilerleyerek " Neyse . Ben kahvaltıya gidiyorum . Dediklerimi dikkate al . Ama olurda böyle bir şey olursa bende cenazene gelirim . Üzülme . " diyerek odadan çıktım .
Sırıtarak mutfağa girdiğimde elinde tabaklar olan demin ki hizmetçi ablayı gördüm . Gördüğüm temiz olan rastgele bir tabağı alıp onun arkasından gidip onu takip ettiğimde kurulmuş olan masayı gördüm . İlk gördüğüm yere oturup beklemeye başladım . Şaka niye beklim ki . Tabağıma kahvaltılıklardan koyup yemeye başladım . Bir süre sonra evin reisi olduğunu belli olan bir adam gelip baş köşeye oturunca sıkıntıdan onu incelemeye başladım . Kahverengi saçları , kahverengi gözleri ve esmer teni ile oldukça çirkindi . Cidden . Adamın saç kesim tarzı yüzünden olan ya da olmayan güzelliği ortaya çıkamıyordu . Ben daha adamı incelerken gelen pörtlek göz Miya ile sırıttım . Suratı beyazlamıştı . Yüzünde zoraki bir tebessüm vardı . Sarı saçlarını toplayarak yüzünü germişti . Bu hali komik olduğu için kahkaha atmaya başladığımda ikisininde bakışları bana döndü . İkiside daha yeni fark ediyorlardı .
Evin reisi bana kızgınlıkla bakıp " Ne arıyorsun bu masada . Defol seni pasaklı çocuk . " dediğinde kaşlarımı kaldırdım .
Yüzümü alınmış gibi yapıp " Aaaaa çok ayıp . Ben diyor muyum sana . Saçının kesim tarzı yüzünden olmayan çirkinliğine organ yiyen karalık yaratıkımsı bir çirkinlik kattığını . Hiçç . Söylemiyorum tabiki . Söylüyor muyum ? " dediğimde sinirle yüzü kasıldı . Masadan kalkarken ağzımı silip " Çok güzel olmuş bu arada şu yemek " diyerek bayılarak yediğim yemeğin olduğu tavayı gösterdim ve mutfağa ilerledim .
Gülümseyerek boş koltuğa oturup yandaki kitabı elime aldım . Güzellik dergi olduğunu görünce yüzümü buruşturdum ve yerine bıraktım . Kafamı koltuğa yaslayıp gözlerimi kapattım . Bir süre sonra yanımda oluşan hareketlilikle oraya baktım . Elinde 1 bardak kahve ve 1 bardak beyve suyuyla birlikte gördüğüm hizmetçi kadınla sıkıldığım için yanına gidip " Bırakın ben götüreyim . " dediğimde kafasını sallayarak onayladı .
Odaya geçerken koridorda cilveleşen evin reisi ve hizmetçi kadınlardan biriyle yüzümü buruşturdum . Salano gidip elimdeki tepsiyi masaya koydum . Bana anlamazca bakan pörtlek göz Miya ile gülümsedim . Koltuğa oturup elime meyve suyunu aldım . Meyve suyu muhtemelen Miya nındı . Kahve ise evin reisinindi . Meyve suyunu içerken Miya nın hırsla ayağa kalkmasıyla kafamı kaldırıp yüzüne baktım .
Hırsla yere ayağını vurup " Ne yaptığını sanıyorsun ? " diye bağırdı . Yere sert bir şekilde ayakla vurma galiba bu kadının tikiydi . Her sinirlendiğinde aynı şeyi yapıyordu pörtlek göz .
Meyve suyumdan bir yudum daha alıp " Ben bir şey yapmıyorum da . Senin evinin reisi koridorda hizmetçiyle yalaşıyordu en son . " dediğim gibi odaya giren dudağında ruj izi olan reis ve ruju dağılan hizmetçiyle gülme isteğim yükselmişti . Ama şu anda bir aile dramı yaşandığı için sonraya saklamıştım bunu .
Pörtlek göz Miya sinirle ikisine bakıp " Defolun evimden . Seninle de boşanıyorum . Bana ait hiç bir şeyi de kullanamayacaksın bu saatten sonra . " diye çıkıştığında şaşkınlıkla ağzım açıldı . Dışarıdan gelen bir kaç adam ikiliyi dışarıya yaka paça götürürlerken ağzım açık kaldı .
Adamlara hitaben " Bir dakika ! " diyip götürmediklere adama masadaki kahve dolu fincanla yaklaşıp yüzüne döktüm . Adam yandığından dolayı bağırırken biz hiç umursamadan onun çıkarılmasını izlemiştik .
Deminki şokumdan çıkamamış olmalıyımki şok olmuş bir sesle " Evin direği sandığım adam evin iç güveyisi çıktı lan . Ne kadar ilginç insanlar var . Adam kadın götürücem diye elindeki herşeyinden de oldu . Ciddi anlamda elindeki her şeyden oldu ya lan . " dediğimde Miya sinirle bana döndü .
Bu hareketiyle ellerimi kaldırıp " Bana kızma ona kız . Ben seni aldatmadım pörtlek göz " dediğimde sinirle yerinde tepindi .
Bağırarak " Alın şu psikopat çocuğu ve nereden aldıysam oraya bırakın . Bir de üstüne para verin gelmesin bir daha . " dediğinde üzülmüş bir ifade takıntım .
Üzülmüş gibi titreterek sesimi " Özleyeceğim seni pörtlek göz . Beni unutma . Kabuslarında gör beni . " diyerek evden çıktım .
Kapıdaki bir adam beni atlı arabaya bindirerek aldıkları dükkana getirince arabadan indim . Adama bakarak " Teşekkürler getirdiğiniz için . " dediğimde adamda güldü bu halime .
Gülümseyerek " Önemli değil küçük hanım . Ama sizden korkulur küçük hanım . Miya hanımı çıldırttığınız gibi dakikasında evi kaos ortamına çevirdiniz . " dediğinde güldüm .
Hafif bir yapabildiğim kadar referans yapıp " Görevim . " dedim ve dükkana doğru ilerledim .
Adamın sesini duyduğumda arkamı döndüm . Elime bir gümüş kesesi tutuşturup " Boşverin o salak satıcıyı . Sizde kalsın . Belki istediğin bir şey olur onu alırsınız küçük hanım . " diyip göz kırptığında gülümseyerek ilerleyip at arabasına bindi . Onun komutuyla hareket eden at arabasının arkasından el salladım bende .
Dükkanın kapısını açıp içeri girdiğimde benim gibi diğer köleler dışında kimse yoktu içerde . Yanıma keseyi sıkıştırıp koltuğa oturarak büyük sıçan Daniel i beklemeye başladım . Günün yorgunluğuyla gözlerimi kapatıp kafamı koltuğa yasladım . Dükkanın içinden zaten ses gelmiyordu . Bir süre sonra bilincim yavaş yavaş kapanmaya başladı .
Dükkanın kapısının açılma sesiyle gözlerimi açtım . Kapıda biriyle konuşan büyük sıçan Daniel ile gülümsedim . Ayağa kalkarak büyük sıçan Daniel ı beklemeye başladım .
Kapıyı kapatıp içeri girmesiyle kollarımı iki yana açıp gülümsedim ve bağırarak " Ben geldim büyük sıçan Daniel . Dedim ki bizim büyük sıçan beni özlemiştir . Bir gidip bakayım . Ziyaret edeyim . İyi yapmış mıyım büyük sıçan ? " dediğimde Daniel ı gözlerinde gördüğüm geri gelmemin yarattığı hayal kırıklığıyla gülümsemem kahkahaya dönüştü . İnsanlarla uğraşmamın hayattaki en zevk aldığım şey olduğunu söylemiş miydim .
• İlk bölüm nasıldı ?
• Beğenmediğiniz bir yer var mıydı ?
• Anlamadığınız bir yer var mıydı ?
• Ana karakterimizi nasıl buldunuz ?
• Kızımızı satan ailesine ne demek istersiniz ?