O utançla kendimi nefes almak için hemen dışarı attım.
Çocuğu ensesinden çekip öperken utanmıyorsun ama
Olanlar aklıma gelince salak gibi kızardım.
Derin derin nefesler alarak salinleşmeye çalıştım
İçeriden hala müzik sesi geliyordu
Love Story (Aşk Hikayesi)
We were both young when I first saw you
Seni ilk kez gördüğümde ikimiz de gençtik
I close my eyes and the flashback starts
Gözlerimi kapattım ve geçmişe dönüş başladı
I’m standing there on a balcony in summer air
Yaz havasında balkonda duruyorum
See the lights, see the party, the ball gowns
Işıkları gördüm, partiyi gördüm, balo kıyafetleri
See you make your way through the crowd
Kalabalığın içinden geçerken seni gördüm
And say hello
Ve merhaba dedim
Little did I know
Biraz biliyordum
That you were Romeo, you were throwing pebbles
Sen Romeo’ydun, çakıl taşlarını atıyordun
And my daddy said, “Stay away from Juliet”
Ve babam ‘’Juliet’ten uzak dur’’ dedi
And I was crying on the staircase
Ve merdivenlerde ağlıyordum
Begging you, please, don’t go
Lütfen gitme diye sana yalvarıyodum
And I said,
Ve dedim
“Romeo, take me somewhere we can be alone
Romeo, beni yalnız kalabileceğimiz bir yere götür
I’ll be waiting, all that’s left to do is run
Bekliyor olacağım, tek yapmamız gereken kaçmak
You’ll be the prince and I’ll be the princess
Sen prens olacaksın ve ben prenses olacağım
It’s a love story, baby just say yes
Bu bir aşk hikayesi, sadece evet de bebeğim
So I sneak out to the garden to see you
Bu yüzden seni görmek için gizlice bahçeye çıktım
We keep quiet ’cause we’re dead if they knew
Sessiz olmalıyız çünkü onlar bilirse ölürüz
So close your eyes, escape this town for a little while
Bu yüzden gözlerini kapat, küçük bir zaman için bu şehirden kaçalım
‘Cause you were Romeo, I was a scarlet letter
Çünkü sen Romeo’ydun, ben utanç belgesiydim
And my daddy said “Stay away from Juliet”
Ve babam ‘’Juliet’ten uzak dur’’ dedi
But you were everything to me, I was begging you, please, don’t go
Ama sen benim için her şeydin, sana gitme diye yalvardım
And I said,
Ve dedim
“Romeo, take me somewhere we can be alone
Romeo, beni yalnız kalabileceğimiz bir yere götür
I’ll be waiting, all that’s left to do is run
Bekliyor olacağım, tek yapmamız gereken kaçmak
You’ll be the prince and I’ll be the princess
Sen prens olacaksın ve ben prenses olacağım
It’s a love story, baby just say yes
Bu bir aşk hikayesi, sadece evet de bebeğim
Romeo save me, they’re trying to tell me how to feel
Romeo beni koru, bana nasıl hissettiğimi söyletmeye çalışıyorlar
This love is difficult, but it’s real
Bu aşk zor ama bu gerçek
Don’t be afraid, we’ll make it out of this mess
Korkma, bu karmaşadan kurtulacağız
It’s a love story, baby just say “Yes”
Bu bir aşk hikayesi, bebeğim sadece ‘’evet’’ de
Oh, oh
I got tired of waiting
Beklemekten yoruldum
Wondering if you were ever coming around
Hiç gelip gelmediğini merak ediyordum
My faith in you was fading
Sana olan inancım kayboluyor
When I met you on the outskirts of town
Şehir dışında seninle buluştuğumuzda
And I said
Ve dedim
“Romeo save me, I’ve been feeling so alone
Romeo beni kurtar, çok yalnız hissediyorum
I keep waiting for you but you never come
Senin için bekliyordum ama asla gelmedin
Is this in my head? I don’t know what to think”
Bu benim kafamda mı? Ne düşünmem gerektiğini bilmiyorum
He knelt to the ground and pulled out a ring and said
Diz çöktü, bir yüzük çıkardı ve şöyle dedi
“Marry me, Juliet, you’ll never have to be alone
Benimle evlen Juliet, asla yalnız olmak zorunda değilsin
I love you and that’s all I really know
Seni seviyorum ve bu gerçekten bildiğim tüm şey
I talked to your dad, go pick out a white dress
Babanla konuştum, git ve beyaz bir elbise al
It’s a love story, baby just say yes”
Bu bir aşk hikayesi, bebeğim sadece evet de
Oh, oh,
Oh, oh
‘Cause we were both young when I first saw you.
Çünkü seni ilk gördüğümde ikimiz de çok gençtik
.
Kalbim götümde atıyordu resmen.
Elimi kalbime koyarak kendi kendime konuştum.
"Sakin ol sakin ol! Yavaşla hızlı atma sadece küçük bir öpücük abartılacak birşey yok. "
Kendime gelmek için son olarak yanaklarıma hafif tokatlar attım.
İyi olduğuma emin olunca gitmek için arkama döndüm ama duyduğum sesle yerimde dondum.
Biri acıyla inliyordu.
Yine aynı ses gelince sesin geldiği yöne bakmak için o tarafa gittim.
Evet evet bende o salak kızlardanım. Hani bir ses çıkınca ordan tüymek yerine ses e bakmak için giden kızlardan.
Salonun biraz ilerisinde karanlık bir sokaktan geliyordu.
Kanka cin olmasın.?
Kes sesini ya ödüm bokuna karışıyor burda
Belki de cin bizi az önce öpüştüğün için çarpmak için çağırıyor
Ellerimi açarak dua etmeye başladım.
"Bismillahirrahmânirrahîm.
Allahû lâ ilâhe illâ hûvel hayyûl kâyyum,
lâ te'huzûhu sinetûv velâ nevm,
lehu mâ fis semâvati ve mâ fil ârd,
men zellezi yeşfeu indehu illâ bi iznih,
ya'lemû mâ beyne eydihim ve mâ halfehûm,
ve lâ yûhiytune bi şey'im min ilmihi illâ bi mâ şa',
vesiâ kûrsiyyûhûs semavati vel ârd,
ve lâ yeudûhu hifzuhûma ve hûvel aliyyûl azim. "
Ayetel kürsimi okuyup ellerimi yüzüme sürerek amin dedim.
Şuan kendimi bir kalkanın içine almış gibi hissettim.
Tekrar inleme sesleri gelince cinden gelmediğine ikna oldum ve duvara yaklaşıp hafiften başımı çıkararak bakmaya başladım.
3 tane izbandut gibi adam vardı. 1 tane adamı 2 si dövüyor diğeri de silah tutuyordu.
Silahı tutan adam ürkütücü sesiyle konuştu.
"Bırakın yeter."
Allahım neden tüm bunlar beni buluyor.
Cenabet de değilim ki.!
Adam silahın tetiğini çekerek adama doğrulttu.
Adamı öldürecek!!
Hemen bişeyler yapmalıyım.
En iyisinin Cüneyti aramak olduğunu düşününce telefonumu çıkardım.
Tam onu arayacaktım ki o beni aradı.
Çıkan sesle adamlar bana döndü.
İçimden Cüneyte küfürler etmeye başladım.
"Kim var orda"
Silahlı adam ürkütücü sesiyle konuşunca Cüneyt'in aramasını açarak telefonu mu görünmeyecek şekilde göğsüme koydum.
Ardından ellerimi havaya kaldırarak adamlara baktım.
"Şey kusura bakmayın. Ben bir arkadaşa bakıp çıkacaktım ama vazgeçtim siz işinize bakın."
"Buraya gel hemen"
Adam yine aynı korkunçlukla konuşunca yavaşca onlara yaklaştım.
Az önceki döven adamlardan biri konuştu bu sefer.
"Bana bak küçük. Burdaki gördüklerini unut ve hemen kaybol."
Cüneyt anlasın diye konuştum.
"Tamam abi düğün salonundan çıkıp sağ tarafa gelince görünen ilk sokakta 3 tane adamın olduğunu ve 2 sinin yerde yatan bir adamı tekmelediğini ardından birinin silahı olup onu öldürmeye çalıştığını unuturum."
İnşallah anlamışsındır Cüneyt.
Silahlı korkunç adam konuştu.
" Saçmalamayı kesin ikinizde. Sen bir yere gitmiyorsun seni de öldüreceğiz. Bir kurşun daha eksilmiş olur önemi yok. "
Konuştuktan sonra ürkütücü bir kahkaha attı.
Hafif titremeye başladım. Sonra yalandan kim ölmüş diyerek ellerimi belime koyarak konuşmaya başladım.
" Siz beni öldüremezsiniz. Çünkü ben milli savunma bakanının kızıyım. Bana birşey olduğunu öğrenirse hiçbirinizi yaşatmaz ayrıca sadece sizi de değil ailelerinizide yaşatmaz."
Üçü kısa bir bakışma yaşadılar ardından ben geldiğimden beri sessiz olan konuştu.
" Bizi nerden bilecekki.? Öldürür atarız bir yere "
" Ben peşimde bordo bereli asker korumalarıyla geziyorum. Hava almak için çıktığımı biliyorlar. 5 dk içinde geri gelmezsem hemen buraya bir sürü ekip yollarlar. Ben geleli 5 dk oldu. Hemen burda olurlar zaten. "
Hepsi hafif yutkundu.
Silahlı adamı korkutmak çok hoşuma gitti.
Yaşasın yalan, yaşasın kötülük!
Nihahahaaha
Tam konuşacaklardı ki adım sesleri gelmeye başladı.
Yazık dövdükleri adam da bayılmıştı.
Adım seslerinden sonra elinde silahla Cüneyt geldi.
Onu görür görmez konuştum.
"Bakın bordo bereli korumam da geldi. Herkes buraya yığılır şimdi bence teslim olun."
Cüneyt beni baştan aşağı süzdü. İyi olduğumu anlayınca adamlara dönerek ciddi ve korkutucu bir sesle konuştu.
Onu ilk defa bu kadar ciddi görüyordum. Resmen benim yanımda çocuk olan adam gitmiş korkutucu bir adam gelmişti yerine.
" Hemen elinizdeki silahları yere atın ve teslim olun."
Adamlar birbirine bakıp bir çıkış yolu olmadığını anlayınca teslim oldular.
Silahlı adam silahı yere atarak ayağıyla uzaklaştırdı.
Diğerleride yere yatıp ellerini ensesinde birleştirdi.
Cüneyt hepsini kelepçeledi.
O kelepçelerken başka polisler de gelmeye başladı.
En son yaralı adamı da alıp gelen ambulansa bindirdiler.
Cüneyt ise hızlıca yanıma gelerek bana sarıldı. Saçlarımı öperek konuştu.
"Bir daha seni asla yanımdan ayırmayacağım. Resmen belayı çekiyorsun kadın. Telefonu açtıktan sonra adamların sesini duyunca ilk defa bu kadar korktuğumu hissettim."
Ah ne yapabilirim ki
Ben buyum.
Kıvırcık bela ' yım.
1 hafta sonra
Yeni güne gözlerimi yatakta zıplayan Ezgi ile açtım. Sinirle konuştum.
"Eğer amacın yatağımı kırmaksa ben kalkıyım sen rahatça kır"
İşaret parmağıyla alnımdan iterek yatağa geri düşmemi sağladı.
"Kalk kızım ya amma uykucu çıktın sende"
Önüme gelen saçlarımı arkaya attıktan sonra sinirle konuştum.
"Lan gerizekalı mısın sen? Hem kalk diyorsun hem de yatağa geri yatırıyorsun"
Omuz silkerek rahat bir ifadeyle konuştu.
"Sen de çok güçsüz çıktın kızım. Hemen düşüyorsun."
Göz devirip yataktan kalktım. Lavaboya giderek işlerimi hallettim. En son kıvırcık saçlarımı topuz yaptım. Geceliklerimi çıkardıktan sonra gri eşofmanımla sarı tişörtümü giydim. Odamdan çıkıp mutfağa geçtim. Ablamla Ezgi mutfakta kahvaltı yapıyorlardı. Yanaklarına birer öpücük kondurdum.
"Günaydın bebeklerim"
"Günaydın ablacım."
"Günaydın kıvırcığım."
Sohbet ede ede kahvaltı yaptıktan sonra kızlar günü yapmak için odama geçtim. Beraber alışverişe gidecektik. Masada duran şarjdaki telefonumu çıkarıp gelen bildirimlere baktım. i********: bildirimlerini es geçip whatsappa girdim. Sevdiceğim mesaj atmıştı.
Gönderen : Başkomiserim
Günaydın güzelim
Gönderen: Siz
Günaydın polis beyim.
Cevap vermesine izin vermeden telefonu bıraktım. Son olay yaşandıktan sonra karakola gidip ifade vermiştim. Geçen bir hafta da sadece mesajlaşmış ve aramıştık birbirimizi. Görüşememiştik. Düşüncelerime ara verip dolabıma yöneldim. Beyaz mini bir etek zümrüt yeşili straplez bir büstiyer giydim. Beyaz topuklularımı da ayırdım. Düzleştiricimi fişe takıp ısınmasını bekledim. Aynı zamanda saçlarımı ayarlıyordum. Saçlarımı düzleştirdikten sonra gözlerime eyeliner çektim. Kirpiklerime rimel de sürdükten son olarak şeftali tonlarında bir ruj sürdüm. Parfümü de sıktıktan sonra ayakkabılarımı alarak çıktım odadan. Ablam daha hazırlanmamıştı. Telefonumu alarak i********: da gezdim biraz.
"Hadi abla çabuk ol"
"Tamam geliyorum."
Ablamda gelince kapıyı kilitleyip çıktık evden. Ezgi de bizimle birlikte çıkmıştı. Ablamın arabasına binerek alışveriş merkezine doğru yol aldık. Alışveriş merkezine gelince kıyafet mağazalarını gezmeye başladık. 2. Mağazadayken telefonum çaldı.
Başkomiserim arıyor...
Cilveyle konuştum.
"Sevgilim"
"Napıyorsun güzelim?"
"Ablam ve Ezgiyle alışveriş merkezinde geziyoruz. Sen ne yapıyorsun canım.?"
"Bende az önce operasyondan geldim. Sesini duyayım diye seni aradım."
"İyisiniz değil mi? Yaralanan felan yok.?"
"Merak etme bitanem hepimiz iyiyiz."
"İyi bakalım canım. Ben kapatsam olur mu ablamgil beni çağırıyorda."
"Tamam bebeğim. Dikkat et seni seviyorum."
"Bende seni seviyorum"
Ablamın yanına giderek ofladım.
"Abla ya niye çağırıyorsun beni. Sevdiceğimle konuşuyordum ne güzel!"
Göz devirip konuştu.
"Aman aman ayırdık sanki. Neyse sen boşver onu. Bu nasıl? "
Elindeki elbiseyi inceleyip kafamı olumsuz anlamda salladım. O elbiseyi bırakıp başkasına bakmaya başladı. Bende başka şeylere bakmaya başladım. Bir şort iki tane de tişört aldım. Bir mağazanın önünden geçerken dikkatimi çekti. İçeri girip bakmaya başladım. Siyah bir kol saati vardı. Yanında da kalem vardı. İsim yazdırılabiliyormuş. Çok hoşuma gittiği için satın aldım. Yazı olarak da
Cüneyt&Ada yazdırdım. Hem kalemde hem de saat de yazıyordu. Onu Cüneyt için satın aldım. Canımın içi sevgilim baktıkça beni hatırlasın. Ordan çıktıktan sonra Ezgi'nin ısrarlarıyla yemek bölümüne çıktık. İkisi hamburger söylemişti. Ben canım istemediği için sadece buzlu kola istemiştim. Bir süre sonra sparişlerimiz gelmişti. Elime hafif kola dökülmesiyle ayağa kalktım. Yapış yapış olmaması için hızla lavaboya girdim. Elimi yıkayınca sonkez aynadan kendime baktım.
Güzel kızım. Güzel
Lavabodan çıktıktan sonra ablamların masasına adımlamaya başladım. Tam köşeyi dönmüştüm ki biriyle çarpıştım. Düşmemem için belimden tutmuştu. Hemen dik konuma gelip çarptığıma baktım. 1.80 boylarında zengin bebesiydi. Özür dileyip geçmeye çalıştım. Yalnızca çalıştım çünkü önüme geçmişti. Sağ tarafa yönelince bu sefer oraya geçti. Oflayıp konuştum.
"Beyefendi çekilir misiniz?"
"Elbette ama ilk önce böyle güzel bir bayanın numarasını ve adını öğrenmek isterim."
"Çok istiyorsan 155'i ara koçum. Sevgilim iyice tanıtır beni."
Omzuna 2 kere vurup yanından geçtim. Bir iki adım atmıştım ki belimden tutup önüme geçti. Bu sefer sinirle konuştum.
" Bırak beni. Uzaklaş hemen. "
" Üzgünüm güzelim. Numaranı almadan gitmem. "
" Sen şimdi bırak mıyor musun beni?"
Başıyla reddedince yüzüme samimi bir gülüş kondurdum. Gülüşümle afallasada o da güldü. Daha fazla durmadan bacağının ortasına erkeklğine dizimi geçirdim. İnleyerek yere çökünce bekletmeden yüzüne yumruğu indirdim. Millet bizi çekiyordu. En son pisliğe dönüp konuştum.
"Eğer bir kadın hayır istemiyorum diyorsa o hayırdır. Sakın yanımda görmeyim seni. Haysiyetsiz şerefsiz piç"
Ablamla ezgi bana şokla bakıyordu. Kimseyi umursamadan alışveriş merkezinden çıkmaya başladım. Allahtan sevgilim polisti de nezarette iyi bakarlardı şikayet ederse.
Bölüm nasıldı?
Oy verin.
Satır arası yorumlar yapın.