Yardım

942 Words
Kahvaltı boyunca Berzan fazla konuşmamıştı. Sadece zaman zaman masadakilere kısa bakışlar atmış, sonra önündeki tabağa dönmüştü. Sofrada onun ağırlığı vardı; herkes sözlerini ölçerek seçiyor, nefesini bile dikkatli alıyordu. Bir süre sonra Berzan sandalyesini geriye itti. Ahşap zeminde sandalye hafifçe süründü. O ayağa kalkınca, sofradaki herkes refleksle toparlandı. Kardeşleri hemen peş peşe ayağa kalktı, kız kardeşi de yerinden doğruldu. Sadece Gülseren Hanım ve Güle Nene olduğu yerde oturdu. İkisinin yüzü de yılların verdiği bir bilgelik ve sakinlik taşıyordu. Nazar ise ne yapacağını şaşırdı. İnci’yi korumak ister gibi sandalyenin ucunda sıkıştı kaldı. Elini uzatacak mı, ayağa kalkacak mı, yoksa oturacak mı bilemedi. Eli ayağı birbirine dolandı, küçük bir hareketi bile büyük bir hata gibi hissetti. Berzan kısa bir bakış attı. Sonra hiçbir şey söylemeden ağır adımlarla sofradan uzaklaştı. Ardında kardeşlerini ve derin bir sessizliği bırakarak konağın koridorlarında kayboldu. Hava hafiflemişti. Sofrada bir rahatlama oldu ama kimse yüksek sesle konuşmaya cesaret edemedi. O an Gülseren Hanım başını hafifçe çevirip Nazar’a baktı. Gülümsemeye çalıştı ama sesinde hâlâ belli belirsiz bir ağırlık vardı: “Gel kızım, seninle biraz oturalım. Sana ne yapman gerektiğini anlatayım.” Nazar usulca başını salladı, İnci’yi de yanına alarak kalktı. Birlikte avludan geçip konağın taş avlusunun tam ortasındaki büyük kamelyaya doğru yürüdüler. Kamelyanın etrafı sarmaşıklarla çevrilmişti, taş zeminin üzerine gölge düşürüyordu. İçerisi serin ve sakindi. Gülseren Hanım mindere oturdu, Nazar da biraz uzakta, çekingen bir şekilde karşısına yerleşti. İnci sessizce annesinin yanına sokuldu. Gülseren Hanım, elindeki tespihi parmaklarının arasında çevirerek konuşmaya başladı: “Sadece Berzan’ın işleriyle ilgileneceksin kızım. Odası, yatağı, kıyafetleri, çamaşırları, üstü başı… her şeyi sana emanet.” Nazar başını salladı. Söylenenleri aklının bir köşesine kazımaya çalışıyordu. Gülseren Hanım kısa bir sessizlikten sonra derin bir nefes aldı. Tespihi yavaşlattı. Gözlerini Nazar’ın yüzüne dikti. Sesi bu kez daha yumuşak ama meraklıydı: “Söyle bakalım kızım… Nereden geldin, niye geldin buralara?” Gülseren Hanım’ın beklenmedik sorusu karşısında Nazar bir an ne diyeceğini bilemedi. Başını önüne eğdi, dudakları hafifçe titredi. Sonra toparlandı: “İş arıyordum…” dedi yavaşça. “Oğlunuzla karşılaştım. Sağ olsun, bana yardım etti.” Gözlerini kaldırmadı. Yaşadıklarını anlatmak istemiyordu. Ne geçmişin acısını deşecekti, ne de içinde hâlâ taze olan korkuları dökecekti. Bir an duraksadı, sesini biraz daha alçalttı: “Eğer sizi rahatsız ettiysem… gelişim sıkıntıysa, gidebilirim,” dedi. Gülseren Hanım kaşlarını çattı. Elindeki tespihi bir tur daha çevirdi. “Estağfurullah kızım,” dedi kararlı bir sesle. “Berzan birini bu konağa soktuysa, onu ancak Azrail çıkartır. Bizim sözümüzle değil.” Nazar derin bir nefes aldı. İçindeki düğüm biraz gevşedi. O sırada Gülseren Hanım başını çevirip avluda bekleyen kadın hizmetlilere seslendi: “Geliin! Yeni çalışanla tanışın bakalım!” Kadınlar ağır adımlarla yaklaştı. Kimi yüzünde sahte bir tebessümle, kimi ise açık açık memnuniyetsiz bakışlarla… Hepsi Nazar’ı süzüyordu. İçlerinden biri özellikle dikkat çekiyordu. Genç, güzel, uzun boylu bir kız. Adı Meryem’di. Nazar gelmeden önce Berzan’ın bütün işlerini o yapıyordu. Gülseren Hanım hepsine kısa bir bakış attıktan sonra net bir şekilde konuştu: “Bundan sonra Berzan’ın odası, eşyaları, işleri Nazar’a ait.” Bir anda ortam buz kesti. Meryem’in yüzü düştü. Kaşları çatıldı, dudaklarını sıktı. “Neden?” dedi biraz sertçe. “Bir kusurum mu var Hanımım?” Gülseren Hanım gözlerini ona dikti, sesi bir gölge gibi ağırlaştı: “Öyle gerekiyorsa, öyledir. Sorgulamak ne haddine?” dedi. Meryem başını öne eğdi ama içten içe öfkelendiği her hâlinden belliydi. Gülseren Hanım tekrar Nazar’a döndü: “Hadi bakalım, odanı da göstereyim sana,” dedi. Çalışanlardan biri usulca öne çıktı: “Oda yok Hanımım, yani boş oda yok…” diye mırıldandı. Gülseren Hanım kaşlarını çatıp hafifçe sinirlendi: “Koskoca Xıdırxan Konağı’na kıran girdi öyle mi?” dedi. Sonra da Nazar’a döndü: “Gel kızım, ben gösteririm.” dedi. Nazar küçük adımlarla peşine takıldı. Yukarı çıktılar, koridor boyunca ilerlediler.” Gülseren Hanım bir kapının önünde durdu. Sağındaki kapıyı göstererek kısaca açıkladı: “Burası Reyhan’ın odası,” dedi. “Sen de hemen yanındaki odada kalacaksın.” Sonra elini eski pirinç tokmağa uzatıp kapıyı açtı. Oda küçüktü ama temizdi. Bir yatak, küçük bir komodin ve basit bir dolap vardı. Pencere taş avluya bakıyordu. Gülseren Hanım kısa ve net bir sesle: “Burada kalacaksın kızım,” dedi. “İşin bitince odana çekilirsin. Ne kimseye karışırsın ne de kimse sana karışır.” Nazar başını salladı. İçini hafif bir rahatlama kapladı. Burası kendisine ait bir köşe olacaktı artık. “Sağ olun,” dedi kısık bir sesle. Gülseren Hanım gözlerini hafif kısarak onu bir an süzdü. Sonra arkasını döndü, ağır adımlarla uzaklaştı. Koridorun sessizliğinde yalnız kalan Nazar, odaya adım attı. Kapıyı kapattı. Sırtını yasladı. İlk defa, gerçek anlamda burada var olmaya başladığını hissetti. Ama bir köşede, onu gizliden gizliye izleyen kıskanç bakışlar vardı: Meryem… Avludan yukarı bakıyor, Nazar’ın her adımını aklında bir yere yazıyordu. Öğlene doğru avluyu ağır bir sıcaklık bastı. Taş duvarlar güneşten ısınmış, havada ağır bir sessizlik asılı kalmıştı. Nazar, içindeki sıkıntıyı bastırarak Gülseren Hanım’ın yanına doğru yürüdü. Kadın, kamelyanın gölgesinde oturuyor, elindeki tesbihi sessizce çekiyordu. Nazar usulca yaklaştı, iki elini önünde birleştirip başını hafif eğdi. “Eğer izin verirseniz…” dedi kısık bir sesle, “Ben Berzan Bey’in odasına bakmak istiyorum. Düzenini öğrenmek için yanlış bir şey yapmayayım.” Gülseren Hanım başını kaldırıp dikkatlice baktı ona. Bir an duraksadı. Sonra kısa bir baş hareketiyle onayladı. “Olur kızım,” dedi. Sonra arkasındaki koridordan geçen genç kıza seslendi: “Reyhan! Gel buraya!” Reyhan hafifçe koşarak geldi, annesinin önünde durdu. Gülseren Hanım ona döndü: “Nazar’ı al, Berzan’ın odasına çıkar. Ne neredeymiş göster.” Sonra bakışlarını yeniden Nazar’a çevirdi. Bu kez sesi daha ciddiydi: “Ama dikkat et kızım… Gömleğinin ütüsü bile bozulsa, Berzan bu konağı bize dar eder.” Sözleri taş gibi ağırdı. Ve Nazar, o anda Berzan’ın bu konaktaki gücünü bir kez daha derinden hissetti. Başını usulca salladı. “Dikkat ederim,” dedi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD