《2.BÖLÜM▪︎SAAT

1692 Words
Mahsun ne görmüştü öyle? Bembeyaz diri uylukların arasında göz kırpan pembe küçük kumaş parçasına asla bilerek bakmamıştı! O ara bütün dikkati dolguyla şişirilmiş olduğuna emin olduğu dudaklardan dökülen sözlerdeydi ama ne olduysa birden gözleri aşağı kaymış ve o açıklıktan görmemesi gereken mahrem bölgeyi görmüştü. Bacak kadar kız bir de yaptığı iyi şeymiş gibi gülümsemiyor muydu? Mahsun bir şey hissettiğinden değil tuzağa neden düşürüldüğünü merak ettiği için sinirlenmiş ve gerilmişti. Koca bedeni tekli koltuğa sığmayacak kadar genişlediğinde hiç istemediği halde kaşlarını kaçtı. Siyah kalın kaşlarının altında kömür karası gözleri tehlike ve ölüm vaatleriyle dolup taşmıştı. Düşmanlarının dizini titretecek bakışlarını esirgemeden saçma sapan oyunlar oynayan kıza sertçe baktı. Burnundan sesli bir nefes alınca Yaz’ın yerinde irkildiğini görmek kan bürüyen gözlerini parlattı. “Benimle oynama!” diyen Mahsun her iki türlü oyunu için kızı buz gibi bir sesle uyardı. “Ne demeye çalışıyorsan açık ol!” Sırtını koltuktan ayırıp Yaz’ın korkusuz bakmak için direnen gözlerine daha sert bir bakış atarak konuşmasını bekledi. Şimdi Mahsun Dağdeviren’e nolasın da görsün! Yaz hala hafif bir açıklıkta tuttuğu bacaklarını yenilgiyi kabul etmemek adına kapatmazken korkudan atan kalbinin sesini duymamazlıktan gelmek için zarif boynunu gerip çenesini hafifçe yukarı doğru kaldırdı. Ama Mahsun'un bakışları öyle karanlık ve çağ dışıydı ki etkilenmesini beklerken ölüm gibi soğuk bakışlarıyla nefesi kesilmiş yerine sinmemek için kendine direnmişti. Soğuk kanlı bir katilin bakışlarına alışıktı küçüklüğünden beri ama bu adamın göz bebeklerinde kanın parlaklığı ve susuzluğu tüyleri ürpertecek kadar keskindi. Hepsi o kalın kaşlarını çattığı zaman ortaya çıkmıştı. Kendisinden etkilenmesi gerekirken kaş çatmıştı! Mahsun Dağdeviren gerçekten evlenecek bir adam değildi ama bu haliyle başındaki bütün dertleri def edebilrlecek bir gücü olduğunu göstermişti. Kendine olan güvenini geri getirmek için Paris moda haftasına kendi tasarımıyla çıktığı günü hatırlayarak konuştu. “Açık oynuyorum ama ben.” dedi Yaz dudaklarını büzüp. Başını dik tutarak alıngan bir edayla boynunu kırdı. Hatta yine içindeki arsız kıza kanıp bacaklarını hafice açıp kapatmıştı. Süper minisinde her şey ortaydı ve dağ ayısı etkilenmiyor muydu? “Evlenmeyi neden istediğini açıkça söyle!” diyen Mahsun Yaz’ın hala akıllanmayan tavrına daha da ayar olup burnunu çekti. Neden gözü karanlık bile olmayan mahremine kayıyordu onu da anlamış değildi ya! İki çırpı bacağın çekici bir yanı da yoktu. Balık etli, elini dolduran ve kasıklarını kaplayan kalçalar severdi. Bu kızın kalça… Ne düşündüğüne şaşırıp kalan Mahsun kendine okkalı bir küfür savurdu. Düşüncelerinde dahi bu kıza yanlışı olmayacağını ilk günden kendine hatırlatmış mıydı?! “Başıma küçük bir iş açtım.” Yaz bakışlarını kaçırıp kirpiklerinin altından Mahsun’un tavrına baktı. Pek şaşırmış durmuyordu. Herkes gibi kendisini problemli şımarık bir kız olarak gördüğüne yemin edebilirdi. Eh yalan da değildi kesinlikle babasının şımarık kızıydı ama problemli olanından değil. “Babam bu konuda bana yardım etmekte zorluk çektiği için seninle evlenmemi istiyor. Babamın gücüne güç katman lazım. O kadar güçlü müsün Mahsun Dağdeviren?” Yaz düştüğü durumdan ötürü kendinden utanmıştı ama artık ne yapacağını şaşırmış dışarı atım atamaz olmuştu. Güçlü bir adamın eşi olursa belki peşindeki psikopat korkar yaklaşmazdı. Hatta belki Mahsun o ara kesin bir çözüm bile bulabilirdi. “İki ton laf ettin ama sadede bir türlü gelemedin sarı kız. Mevzu ne? Söyle.” Mahsun’un burnuna hiç de iyi kokular gelmiyordu. Abdullah bey hangi sorunu kızı için çözememişti?! Yerinde biraz daha dikleşip sinirle parıldayan yeşil gözlere baktı. Şimdi ne sorunu vardı? “Sarı kız ne yaa? İnek miyim ben?!” Yaz saçlarını sinirle savurup kraliyet ailesi asilliğini bozarak ayağı kalktı. “Benimle düzgün konuş Mahsun AĞABEY!” Yaz pencereye yaklaşıp yıllar önce genç adamın telaffuz etmesi için kaşlarını çatarak söyletmeye çalıştığı abi ismine baskı yaparken oldukça sinirliydi. Mahsun, parlayıp ayağa kalkan kızla kaşlarını derinden çatarken iki uzun bacağın üstündeki ince vücut gözlerinin önünde uzayınca başını kaldırmak zorunda kaldı. Bir karış boyundaki çiviye benzeyen topukların üstünde döndüğünde ise genç adam belasını buldu. Gözlerinin hemen önünde geniş kıçını görmek başka bir buhranın çıkmaz yoluydu. Mahsun toplanan pembe eteğin kalça çizgisini belli eden dolgun kıvrımları süratle geçip başını aşağı doğru eğdi. Göğsünde kasırgaya neden olan nefesi sabırsız bir halde burnundan firar ederken elinde olmadan karnının hemen altına çarpan dürtüyle homurdandı. Düşünceleri sapmamıştı ama hain gözleri olmadık yere bakıyor hain bedenini uyarmaya teşvik ediyordu. Ama Mahsun Dağdeviren iradesiz bir adam değildi. Hiçbir zamanda olmayacaktı. Bütün bunlardan habersiz Yaz kollarını göğsünde bağlayıp arkasını Mahsun’a döndü. Sarı kız ne demekti ya! Dağ ayısı adamdan başka nasıl bir hitap bekliyordu ki aslında. Bu hallerini şimdilik normal karşılayabilirdi ama evleneceklerse bu tavrına ve yüzüne gereken ayarı verecekti. Sakin olup nefes verdi. Neler olduğunu açıklayıp ikna ettikten sonra düşünmesi gereken konulardı bunlar. Boğaz manzarasına bakarak dudaklarını ısırdı. Mahsun’a açık olurken boyun bükmek istemiyordu. “Bana kafayı takan bir psikopat var. Öldürmek yasak vurmak yasak sadece benden uzak tutacak bir çözüme ihtiyacım var.” dedi ihtiyaç kelimesini yutarken. Abdullah Dermanlı’nın kızının bir şeye ihtiyacı yoktu ama başına kendi elleriyle açtığı belaya babasını sürükleyemezdi. Mahsun kendisini boğan nefesi vererek arkasına yaslandı. Bütün mesele bu kıza kafayı takan bir adam yüzündendi demek. Evet adam temizlemek Mahsun'un ilgi alanına giren bir konuydu. Adamı öldürmeden ruhunu almasını da iyi bilirdi. “Adını ver birkaç saat sonra dünyanın öbür ucuna yolculuk ettiğini sana haber vereyim.” dedi kalın ve derinden gelen sesiyle. Bir adım uzaklığında arkası dönük kiza bakmamak için gözlerini evin içinde dolaştırdı. Gözleri karşı duvara asılmış saatin üstüne kaydığında bu evdeki anıları gözlerinin önüne serildi. Yıllarca önce misafir olarak geldiğinde duran saati fark etmiş ve çekmecelerden bulduğu pili takmak istemişti fakat saati tam almıştı ki bacaklarına atılan tekmelerle neye uğradığını şaşırarak aşağı doğru bakmıştı. Bacağı kadar olmayan kız yaşından beklenmeyecek bir güçle bacaklarına tekme, yumruk tokat ne varsa yardırıyordu. Mahsun saati bıraktığı gibi kızı kollarından tutup havaya kaldırarak kendi boyuna getirmişti. Ama o küçük kız yerinde durmayıp bacaklarını savurmaya devam edince gözünün üstüne beklemediği bir tekme gelmişti. Canının acısıyla küçük kızı koltuğun üstüne uçururcasına fırlatmıştı. Gözünü tutarken sinirden patlamak üzereydi ama gözü yaşlı küçük kıza tek kelime etmemişti. “Annem o saatte gitti. Değiştiremezsin!” Mahsun o günü netleşmiş haliyle hatırladığını fark edince bir yıla yayılan onlarca anı bodoslama zihnine hücum etti. Bacak kadar kızdan ilk dayak yişiydi ama asla son olmamıştı. “Adı mı?” dedi Yaz gözlerini devirirken. Kollarını çözüp Mahsun’a döndü ama saçı sakalı birbirine karışan adamın gözleri duvarda annesinin ölümünde duran saatteydi. Acı bir hatırası vardı ama şimdi bakınca elinde olmadan gülümsedi. Mahsun saati alırken karşı çıkmış yüzüne tekme atıp gözünü morartmıştı. Vee burada kaldığı sürece boyunca kendisinden bol bol dayak yemişti. Zavallıcık ,Yaz'ın babasına olan saygısından sesini bile çıkartamıyordu. “Eski günleri özlüyor musun?” dedi Yaz konuştukları konuyu bir kenarı koyarak. Yüzünde kocaman bir gülümseme varken yeni bakım yaptırdığı saçlarının ucunu parmağına doladı. Ona kimin patron olduğunu hatırlamak iyi gelmişti. Mahsun gözlerini saatten alıp kalın kaşlarının altında Yaz’a ters bir bakış attı. “Senin kum torban olman dışında iyidi.” Yaz göğsünden kopan kahkahayla elini karnına götürüp az önce kalktığı tekli koltuğun koluna oturdu. Bu adamla geçirdiği çocukluk yıllarında hocalarından dövüşmeyi öğreniyordu ve en sevdiği deneme tahtası da her zaman yanında olunca hain tuzaklar kurup dövmeye elinde değildi. Devamlı bir şeyleri ayağının önüne atıp suçluyor ve gerisi marifetlerine kalıyordu. Yaz en iyi oyuncaklarını bu adamı dövmek uğruna harcadığını düşününce başını sağına kırıp sakallı Hulk'ı süzdü. "Babama bir gün bile tek kelime etmedin." diye gülümsemesini saklamaya gerek duymadan Yaz formaliteden evleneceği adamın Mahsun’dan başka kimse olamayacağını net bir şekilde anladı. Yıllar içerisinde babasından daha güçlü bir kabadayı olmuş servetine servet kalmıştı ama bir kez olsun babasının yanında büyüklük göstermemiş her zaman mütevazi davranmıştı. Babası bu yüzden seviyordu ya bu adamı. Koca bir ayı İstanbul boğazını andıran bir göğsü olabilirdi ama yedi yaşındaki Yaz'ın bir gün bile canını açıtmamış üstüne bağırmamıştı. "Babamı çok seviyorum. Benim dünyam o. Sana güveniyorsa...sana güvenmekten çekinmem. Ne konuşacaksak aramızda kalacak. Babamın asla hiçbir şeyden haberi olmaması lazım." Yaz daha yumuşak bir sesle Mahsun’un yüzüne bakıyordu fakat koca ayı yüzüne bakmaya cesaret edemiyordu. Kıstığı gözleriyle dinlediğini anlamıştı. Yaz buna sebep olanın cesur ve belki de arsız hareketleri olduğunu fark etmişti etmesine ama bir şeyi daha daha fark ederek memnuniyetle başını salladı. İsteklerini kabul ettirmek için dişiliğini kullanmak istemişti ama Mahsun kendini kontrol ederek kendisini şaşırtmıştı. Yaz güzel ve çekici bir kadın olduğunu ve kolayca erkeklerleri etkilediğini fazlasıyla farkındaydı ama bu Dağdeviren’in sağlam bir iradesi vardı anlaşılan. İradesine bir baksak... Yaz gözlerini kısarak içindeki dişi şeytanın sözlerini dinledi. Bunu öğrenmenin tek yolu o kumaş pantolonunun içindeki minik Hulk'ın uyanıp uyanmadığına bakmaktı. Yaz dudaklarının ucunu ısırarak Mahsun’un kendisinden uzak bakışlarını istifade bilip kasıklarına bir bakış attı. Oturunca daha da meydana çıkan çıkıntı büyüktü. Burnundan derin bir nefes verdi kalbi yaptığı çılgınlıktan dolayı gümbürdüyordu. Aslında bu iri adamdan beklenecek bir görsel şölendi. Fakat etkilenip etkilenmediğini anlayamadı. Çünkü oturunca bakmamıştı. Keşke ilk oturduğunda baksaydım diye söylenip oflayacaktı. Mahsun, Yaz'a bakmadan sinirli bir halde söylediklerini düşündü. Bu kızı kim rahatsız ediyorsa normal bir adam değildi mevkisi vardı. Kaşlarını daha derin çatıp Abdullah beyin çevresinde onun dengine ulaşabilecek adamaları düşünmeye çalıştı. Abdullah beyin çevresinde daha çok siyasetin içindeki adamlar vardı. Bunlardan biri miydi? İşte bu canını fena hâlde sıkmıştı. Çünkü bu adamları ortadan kaldırmak zordu uzaklaştıkmak ise imkansızdı. Koltuklara yapışıp kalanlardansa son nefesini orada verecekti. Kim bu adam diye sormak için başını çevirip Yaz'a bakınca yeşillerin istikametiyle nefesini tuttu. Önünündeki malına bakan kızın kesik kesik nefeslerini yarısı meydanda olan memelerinin inip kalkmasıyla fark eden Mahsun hemen bakışlarını kaçırdı. Karnının altında baskı çoğalıp neredeyse... "Sarı kız bana o adamın adını ver!" diye kalın sesiyle neredeyse bağıran Mahsun sinirlenmişti. Yaz’ın derdi neydi bir türlü anlamıyordu. Yüzünü ve boyunu beğenmemişti ama gözü hep hiç olmayacak yere kayıyordu. Kadınlığını kullanarak isteklerini yerine getirmeye çalışıyor diye düşünse de haliyle dalga geçmek için yaptığını da düşünmeden edemiyordu. Aklı kadınlara zaten ermiyordu bir de bu sarı kızın yaptıkları işini çok zorluyordu. Abdullah beyin kızı olmasaydı yüzüne bile bakmazdı ya ama işte kan bağları....Küfürünü dilinin ucunda tutarken kulağına çarpan isimle başını Yaz'dan aldığı gibi yine endişeyle kırılan kaşların altındaki cam gibi parlak yeşillere dikti "Devran Giritli." Mahsun koltuğun yumuşak kollarını sıkmaya başladı. Parmak boğumları beyazlarken koltuktan çıkan çıtırtı sesiyle sağ gözünün altındaki damarı nabız gibi attı. Kendilerini çıkmaz bir yola sürükleyen kadının söylediği isim ülkenin iki numaralı adamın oğlunun adı mıydı? "Bildiğimiz Giritli mi?" Kaba, hırıltılı sesi koca salonu titretti. Yaz başını usulca salladı. Mahsun, Yaz her ne derse ona bulaşan adamı öldürecekti ama duyduğu isimle bu kızı yatağa domaltsa bile olmayacağını anlatsa oturup ağlar mıydı?
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD