"Bildiğimiz Giritli mi?" Kaba, hırıltılı sesi koca salonu titretti.
Yaz başını usulca salladı.
Mahsun, Yaz her ne derse ona bulaşan adamı öldürecekti ama duyduğu isimle bu kızı yatağa domaltsa bile olmayacağını anlatsa oturup ağlar mıydı?
Mahsun düşündüğü destursuz manzarayla kasılıp kaldığında nefesini tutarak başını başka bir yere çevirdi. Koca beni koltukta gerildikçe geriliyordu. Hiç olmayacak bir kelimeyi zihninde geçirdiği için kendinden utanmıştı. Yaz’ın yüzüne bakmakta zorluk çektiğini fark ederken elini ağzına kapatarak öksürdü ve başını başka yere çevirdi. Tabi o sırada kendine saymayı da ihmal etmedi.
Aklına sokayım senin! Ne sik beyinli bi adamsın sen!
“Evlenirsem benden uzak duracağını düşünüyorum. Hem senin gibi bir adamdan çekinir.” diye oturduğu kolda omuzlarını dik tutmaya çalıştı Yaz. Devran Giritli’ye dokunmak imkansızdı. Mahsun Dağdeviren için bile. Ama bu adamı da kimse karşısına almak istemezdi.
Mahsun hala silkilenemediği düşünceyle Yaz’ın dediklerine odaklanmaya çalıştı. Devran Giritli’ye selam verdiği bile yoktu ama adını duymuş ve ne yazık ki kötü bir şekilde değil. Açığını bulup tehdit etse zaman alacaktı. Belki yanına adam yerleştirir bütün kirli işlerini öğrenirdi. Zaman lazımdı.
“Evlenmek kesin çözüm değil. Baban bile bir şey yapamadıysa daha etkili bir yöntem bulmamız gerek.” Yere bakıp konuşan Mahsun düşüncelerini toparlamaya çalışıyordu fakat aklına gelenlerle başını hızla yerden kaldırıp Yaz’ın cam gibi parıldayan yeşil gözlerine baktı. “Sana ulaşmaya çalıştı mı? Ya da onunla bir ilişkin var mıydı?”
Mahsun burnunda derin bir nefes alırken siniri çoktan koca bedenine sıcak bir lav gibi yayılmaya başlamıştı. Eğer bu kıza zorla elini sürmüş veya rahatsız etmişse sonucu ne olursa olsun o adamı öldürecekti. Ellerini yumruk yapıp sıktığında kaşları daha derin çatıldı.
Yaz koca yeşil gözlerini devirip oturduğu yerden kalkınca Mahsun bakışlarını başka yere çevirmek zorunda kaldı. Bu kız hareket edince başını çevirmesini öğrenmesi gerekiyordu. Ağır adımlarından yankılanan topuk sesleriyle Mahsun nereye yürüdüğüne göz ucuyla baktı. Tekli koltuğun arkasından geçip diğer kola kalçalarını yasladı. Kız çıplak omuzlarını düşürmemeye çalışıyordu ama Mahsun o eğimi fark ediyordu. Yaz Dermanlı çaresizdi.
“Cemiyette davetlere on altı yaşımdan beri katılıyorum. Kimin nasıl bir yüzü olduğunu ve onun altında kaç tane daha yüzü olduğunu biliyorum ama Devran tam bir profosyoneldi. Arkadaş olarak biraz takıldık ama zamanla benden çok tuhaf isteklerde bulundu. Peşimdeki korumaları atlatmamı istediğinde şüphelenmeye başladım. Reddetmeye başladıkça da çirkin yüzünü gösterdi. Kurtulamadım. Babasının gücüne güvendiği sürece bu çok zor oldu benim için.” dedi Yaz sıkkın sesinin altında gizlediği kokularıyla. Omuzları her cümlesiyle düşmüş kaçındığı görüntüye savunmasız yakalanmıştı.
Mahsun ağı ağır başını salladı. Demek eski bir kırıkla uğraşacaktı. Kızın hayatıydı, öncesi onu ilgilendirmezdi fakat Yaz'la kağıt üzerinde ilişkileri olacaksa bile damarlarında akan kanın bile gittiği yoldan haberdar olacaktı.
“Eğer seni rahatsız ediyorsa kesin çözüm üzerinde konuşabiliriz.” dedi Mahsun gözlerinin ucuyla Yaz’a baktığı sırada. Öldürmek kesin işti ama bir çok kişinin başı ağrıyabilirdi.
Yaz hızla yerinden doğrulup uzun bacaklarıyla Mahsun’un tam karşısına geçti. “Hayır maalesef bütün cemiyet bizi biliyor Devran'a bir şey olursa sonu hiç iyi olmaz. Babamı bu karmaşık işe sokamam. Evlenmek beni koruyacaktır.” dedi temkinli sesiyle.
Yaz'ın bakışları kömür karası gözlerde dolaşıyor ne düşündüğünü anlamaya çalışıyordu. Kabul etmesi gerekiyordu bunu bilerek buraya gelmişti sonuçta. Babası boşuna bu adama güvenmemişti değil mi?
Mahsun, Yaz isterse evlenecekti elbette ama başındaki bela için evliliğe pek sıcak bakmıyordu. Biraz zaman verse başka yollar deneyebilirdi. Bakışlarını yine Yaz’dan kaçırıp manzaraya baktı. Bu kızın bu kadar uzun bacakları olacağını asla tahmin edemezdi. Küçükken oldukça kısaydı. Topukluların hilesiydi büyük ihtimal.
"Mahsuncum ne diyorsun? Evlenip pempe panjurlu evimize geçelim mi?" diye kirpiklerini kırpıştırıp tatlı tatlı konuşan Yaz ellerini arkasına bağladı.
Mahsun süratle gözlerini kocaman olmuş yeşil gözlere çevirdi. "Panjur yok! Pembe yok!" dedi sıkılı dişlerinin arasında. Evlenecek olurlarsa bu kızdan çekeceği o kadar şey olacaktı ki koca adam az kalsın yutkunuyordu.
"Biraz bekleyelim bir açığını bulmak için adamlarımı görevlendireceğim." dedi önünde yedi yaşına dönmüş kıza yüzünü buruşturmamak için verdiği mücadele sırasında. Benim istediğim eş nerede bu kız nerede diye düşünmeden edemedi. Allah'tan gerçekten de evli kalmayacaklardı.
Yaz bir an da cici kızdan sıyrılarak sinirli sesiyle bağırıp sağ ayağını hızla yere vurdu. "Hayır, zaman yok!"
Topuk sesi büyük salonda yankılanınca Mahsun sırtını koltuğa yaslayıp çatık kaşından birini yukarı doğru kaldırdı. Bu kızın sağı solu da belli değildi iyi mi?
"Neden zaman yok?" Sakin olup konuşmaya çalıştı Mahsun.
Yaz kirpiklerini sakin kalmak için kırpıştırıp bir ayağını hafifçe öne attı ve iç güdüsel olarak oynatmaya başladı. Mahsun hareketine anlık olarak bakıp bakışlarını daha sert yüzüne sabitledi. Ah bu adam gerçekten de etkilenmiyordu. İkna etmek için iyi bir yöntemdi dişi yanı ama Mahsun görmemezlikten geldikçe kendinden şüphe edip daha cesur oynuyordu. Daha cesur olabilirdi.
"Çünkü ben de yaptım bir şey bulamadım. Benimle evlenmek istemiyorsan kapı orada.. Zamanımı boşa harcama Mahsun Dağdeviren." dedi ve çenesini yukarı kaldırıp başka tarafa baktı. Arkasında bağladığı ellerini çözüp kollarını göğsünde bağladı. Mahsun gibi adamlar çoktu bulabilirdi yenisini ama bu adamın sadece namı değil görüntüsü bile herkesi sindirmeye yeterdi. Fakat asla ortak noktaları yoktu.
Mahsun oturmaktan nefret ettiği pembe koltuktan kalkıp bir adımlık mesafedeki Yaz'ın yapılmış olan kalkık burnuna bakarak blöfünü seyretti. Kaşları çatık bekledi bekledi ta ki Yaz gerilip duruşunu bozana kadar.
"Annem Abdullah Bey'i arayıp izin isteyecek buraya gelmek için. Baban izin verirse çok geçmeden seni istemeye geleceğiz. Ama ondan önce seninle bazı şartlar üzerinde konuşacağız. Kağıt üstünde de olsa benim karımın takınacağı tavır, hal ve davranışlar olacak. Sana anlatacağım kafana yatar yaparım diyorsan evleniriz yok bu bana olmaz dersen de anlarım." dedi ve neye uğradığını şaşıran kızı ardından bırakıp yürümeye başladı. Kağıttan ibaret bir evlilikleri olacaksa dahi istediği gibi olacaktı. Kimsenin nazını şımarıklığını ve açıklığını çekemezdi. Yolun yarısını devirmiş bir adam olarak sabırlıydı fakat karakter olarak tahammül edeceği çok az şey vardı. Yaz Dermanlı ne kadar evli kalacaklarsa o süre içinde dizinin altında eteği dirseğinin altında gömleğiyle yanında oturacaktı.
"Kükredin gidiyorsun ama dikkat et sonradan miyavlama." dedi Yaz Mahsun’un yürüyüp giden geniş sırtına bakarken. Yüzünde kendinden emin gülüşü aklında hain planları vardı. Mahsun’un tipine bakıp nasıl şartları olduğunu tahmin edebilirdi. Yanında büyükanne dolaştırmak gibi bir niyet içerisindeydi ama Yaz Dermanlı o şartları Prada topuklu ayakkabılarının altında ezmesini çok iyi bilirdi. Babası bile tek bir kelime etmemişken bu dağ ayısı da kim oluyordu?
Mahsun yürümeyi bırakıp bu eve geldiğinden beri ilk defa dudaklarını yukarı doğru kıvırdı. Çatışmaya girip ölüm kokusunu aldığında yüzünde beliren gülüşün aynısıydı. Yaz’ın ne demek istediğini altında yatan niyeti anlamıştı. Demek oyuncak bebek elindeki tarakla çatışmaya girecekti. İçinde kaynamaya başlayan öfkeye inat gülüşünü kaybetmedi. Başka adam olsa çok farklı bir cevap verirdi ama...
"Altımda inlediğin sürece ben de kükrerim anca."
Mahsun kendine kızarak gözlerini yumdu. Küfüre yatak olmuş aklı bir türlü bu kızda duracağı yeri bilmiyordu. Adamlarından biri gözüne batacak bir şey yaptığında düz girer ters çıkardı ama çevresinde fazla kadın olmayınca nasıl düşünmesi gerektiğini bile unutur olmuştu. Hem de saydığı babasının dostu olan adamın kızına asla yapamazdı.
"Miyavlatacak kimse çıkmadı. Merak etme çıkmaz da." dedi Mahsun ve kendine duyduğu öfkeyle salondan çıktı.
Yaz göğsünden kopan kahkahayla kendini koltuğa atarken dış kapının sert sesiyle ince kavisli kaşlarını yukarı doğru havalandırdı. Atarlı mafya lideriyle evlenecek olmam ne hoş diye düşünüp koltukta yan dönerek bacaklarını kol kısmından sarkıttı. Pembe topuklularıyla ayaklarını sallarken haftalar sonra rahat bir nefes aldığını hissetti. Mahsun onu kurtaracaktı. Ama gerçekten bir an gösterdiği kapıdan gideceğini sanarak şansını kaybettiğini düşünmüştü. Birden ayağa kalktığında koca bedeniyle yüz yüze kalmış ve irkilmeden edememişti. Geniş göğsü ve kömür karasını andıran gözleriyle korkutucu ve ben tehlikeliyim diye bağırıyordu. Saniyeler geçtikçe varlığı altında çökmüş ve sonunda geriye çekilmiştim. Çünkü o bedenin gölgesi altında kalmak bile zor ve ürkütücüydü. Gerçekten kalsam diye düşündüğü an tüyleri diken diken oldu. Dağ ayısını iki günlüğüne ağdacıya kapatsalar anca pak bir görüntüye sahip olurdu. Göbekli değildi ama kas envanterine uyacak bir yapı yoktu dede yadigarı takımının altında. Acilen bu adama çeki düzen verilmeli ve topluma uyumlu hale getirilmeliydi. Yaz bunu Mahsun’a dese adam sikine takmazdı. Ama onun öne sürdüğü şartlarla ona ayak diretirse uymak zorunda kalacaktı. Yaz bu sefer keyiften gülerek ayaklarını çırptı.
Mahsun Dağdeviren, Yaz Dermanlı’nın elinden geçerken inim inim inleyecekti.