1. Bölüm

4268 Words
Çokal : Eskiden giyilen koruyucu zırh LUNA NIN AĞZINDAN ; 9 yaşındaydım abim ise 13 yaşındaydı . Annem ben ve abimi sürüklerken babam arkada savaşıyordu . Askerlerde onlara yardım ediyordu . " Anne bırak babama gidicem . Onu tek bırakmamalıyız " diyerek annemin elinden kurtulmaya çalışıyordum . Ama annem beni bırakmamakta kararlı gibiydi . Elinden kurtulmak için ne yaparsam yapayım her seferinde kollarını daha fazla doluyordu bana . Babam bize döndüğünde benim ona gitmeye çalıştığımı görüp yanındaki askere bir şey dedi . Asker kafasını salladıktan sonra hızla bize doğru koşup beni kucağına aldı . Babam sarayın gizli geçidine giderken ona baktım. Titrek bir sesle ağlayarak " Baba bizi bırakmayacaksın dimi " dediğimde babam bana bir bakış atıp yeniden önüne döndü . Gizli geçitten çıktıktan sonra ortada bekleyen 1 at arabasını gördüm . Etrafa baktığımda bir sürü kan ve ölmüş askerler vardı . Gördüklerimle gözlerim dolduğunda ne yapacağımı şaşırmıştım . Babama daha sıkı sarıldığımda babam ona sarılmamı umursamayarak beni kendinden ayırıp arabaya koydu . Öndeki iki askere " Onları buradan götürün . " dediğinde " Baba lütfen beni bırakma " demiştim hemen . Bana şefkatle bakıp saçımı öptü " Ne olursa olsun asla savaşmak zorunda kalmayacaksın kızım . Ben , annen ve abin hep yanında olucaz . Hiç merak etme " dedi sesi titreyerek . Diğerlerine bir bakış atıp hızla saraya doğru koştuğunda arkasından ne kadar bağırdığımı bilmiyordum . Sanki sesim çıkmıyordu . At arabası da saraydan her geçen saniye uzaklaşıyordu . Etraf karardığında 1-2 dakika hiç ses yoktu . Sesler ve görüntü gelmeye başladığında annemi gördüm . 10 yaşındaydım abim ise 14 yaşındaydı . Abimle benim üstüme hızlıca pelerini giydirip ormana doğru itti . " Ben arkanızdan geleceğim hemen . Hadi çabuk gidin " diyip hızla tam tersi tarafa koşmaya başladı . Ne kadar dirensemde abim beni umursamadan ağlayarak koşuyordu . Etrafımda ne olduğunu kabullenmek istemiyordum. Annemin bizi babam gibi bırakmasını ne kadar istemesemde abim için gitmek zorundaydım . Ayrıca gitsem ne olacaktı ki . Ne dövüş te ne kılıçta iyiydim . Babam bana gerek olmayacağını söyleyerek hitbenliğimin üzerine de gitmemişti . Şu an da bir hiçtim . Abimin bizi soktuğu küçük ağaç kavuğunda oturuyorduk . Kaç saat olmuştu bilmiyorum ama annem yoktu . O da gitmişti . Abime bakıp " Bana bir söz ver abi . Ne olursa olsun beni bırakmayacaksın . Annem ve babam bizi bıraktı . Ama biz ayrılmayacağız . Söz ver ! " dediğimde elimi tutup " Söz . Sende söz ver ! " dedi . Acı bir gülümsemeyle " Söz " dediğimde abim beni kendine çekti ver sarıldı . Abim bana sarıldığında farketmiştim . Titriyordum . Abim hızlıca yandaki çiçeğin yaşam enerjisini alıp üstümüze bir büyü yaptı üşümemem için . Üşümüyordum artık . Hızlıca abime sokulup sarıldım . O da bana kollarını doladığında olanları unutmak için gözlerimi yumdum . Etraf yeniden karardığında ve sesler gittiğinde yine bir süre boş boş etrafa baktım . Bağırmaya çalıştım yine sanki sesim çıkmıyordu . Yeniden her şey netleşirken bu sefer küçük bir evdeydik . 13 yaşındaydım abim ise 17 yaşındaydı . Abim bana bağırıyordu . " Ben bu hayatı daha fazla yaşamak istemiyorum . Daha fazla kaçıp saklanmak istemiyorum . Güçlerimizi baskılayalım . Ya da yok edelim . Krallıkta yeni bir hayata başlayalım . Lütfen Luna , gel gidelim " dediğinde ona inanamazca baktım . Kafamı bu cümleleri onun söylediğini kabullenmemek adına iki yana sallayıp " Abi ne dediğini farkında mısın ? Halkı toplamalıyız . Bize güveniyorlar . Sen kaçalım diyorsun " dediğimde " Evet öyle diyorum , ya peşimden gelirsin ya da ben tek giderim " dediğinde gözlerim doldu . Beni bırakıcak mıydı ? Sesim titreyerek " Halk bize güvendi arkada bırakamayız " dedim . Abim bana bakmadan " Ben gidiyorum , görüşürüz Luna " diyip arkasını dönüp gitti . Çok uzaklaşmadan var gücümle bağırmaya başladım " Babamın bize bıraktığı halkı bıraktın , beni bıraktın hepsi tamam ya bu mantiv , o senin ruhçen siz bağlısınız , Hardy i de mi bırakıcan " dediğimde durdu . Onu en hassas noktalarından vurmuş olmuştum böylece . Ruhçe ler ruhumuzun bağlı olduğu hayvanlardı . Biz ongiler yani doğa üstü varlıklar bir ongilo ile yani doğa üstü hayvanlarla bağlanırdık . Ama herkese nasip olmazdı bu . Ruhçe bağı çok eşsiz ve özel bir bağdı . Ruhçelerin çoğu ruhunun bağlı olduğu kişiye özellik aktarabilirlerdi . Ayrıca ruhları bağlı olan kişiler zihinlerinden konuşabilirlerdi . Mantivler ise çok güzellerdi . 4 ayaklı kaplanımsı hayvanlardı . Vücudunda gücünü belli eden harika bir çizgi olurdu ve o çizgi kuyruğunun sonunda tamamen olurdu . Onları doğa üstü yapan vücut ısılarıydı . Vücuduna dokunan bir kılıç dahi olsa erir ve zarar vermezdi . Tek zayıflıkları çok yüksek seslerde gücünü kullanamayıp vücudunu ısıtamamasıydı . Ruhçelerine özelliklerini aktarıyorlardı . Hardy o kadar tatlı bir bebek mativdi ki anlatamazdım . Beyaz tüyleri ve mavi çizgisiyle çok tatlıydı . Zaten özelliklerini ruhunun bağlı olduğu kişiden alırdı . Abimde benim gibi beyaz saçlı , beyaz tenli ve mavi gözlüydü . Bizi diğer insanlardan ayıran belli eden özellikler yüzünden 3 yıldır düzgün bir yerde barınamamıştık . Abimin sesiyle düşüncelerimden çıktım . " Umrumda değil Luna , istersen gelirsin " diyip yürümeye devam etti . Gözümden bir damla yaş düşerken ona değil de daha çok kendime söylüyordum bunları . " Yemin ederim ki benimle bir daha karşılaşırsan bu Luna yı bulamayacaksın . Ve o zaman benden asla af dileme . Çünkü benim abim bugün öldü . Ve bu ailem için döktüğüm son gözyaşı " dediğimde abim olduğu yerde kalmıştı . Vücudunun gerildiğini hatta kaskatı kesildiğini fark etmiştim . Bir süre sonra daha hızlı ve büyük adımlarla görünürden kayboldu . Arkasında beni bırakarak . Görüşüm bulanıklaştığında sıçrayarak uyandım . terlemiştim . Derin nefesler alırken gözlerim dolmuştu . Her zamanki rüyalarımı görmüştüm . Geçmişim rüyalarımda peşimi bırakmıyordu . Yatağımda bir süre oturduktan sonra kendimi topladım . Gözlerimi silip ayağı kalktım . Üstümü giyinip kendimi balkona attım . Balkona çıktığımda soğuk rüzgar tenime vurmaya başlamıştı . Krallığa göz gezdirdiğimde gülümsedim . Ama buruk bir gülümsemeydi . Başarmıştım . 14 yaşında bizle krallığı yeniden kurmak isteyen herkesi toplamıştım . Çoğu zaman Hardy ile yürümüştük . Bazenleri geçen at arabalarının arkasına atlayıp sallanıyorduk . Belli bir yerde de iniyorduk . Gemiyle seyahat ettiğimiz olmuştu . O halim gözlerimin önünden gitmiyordu . Korkak adımlarla gemiye binişim . Kaptanın benim gibi ongi çıkışı . Bana yer verişi . En eğlenceli zamanlarımdı . Bana özgürlüğü göstermişti . Geminin ucuna oturup ayaklarımı sarkıtıyordum . Rüzgar yüzüme vururdu . Özgürmüş hissi verirdi daima bana rüzgar . Kaptan Jim kaba sakallı esmer bir adamdı . Gözleri yeşil di ve çok güzeldi . Gözlerini hep çok sevmişimdir kaptanın . Benimle tanıştıktan sonra sakallarını hep keser olmuştu . Bana oğlu Jake ile kılıç kullanmayı öğretmişti . Onun sayesinde kılış kullanmada ustaydık . Jake ise babasının tersine sarışındı . Ama babasınınki ile aynı olan yeşil gözleri vardı . Çocukluğum onunla geçmişti . Bana her zaman bir abi olmuştu . 5 yaş büyüktü benden . Babasıyla birlikte penandı . Penanalar insanlar gibi olan ama onlardan 5 duyu da daha iyi olan ongilerdi. Daha hızlıydılar , daha güçlüydüler , daha iyi koku alabiliyorlardı , daha iyi görebiliyorlardı ve daha iyi hissedebiliyorlardı . Onlar beni kendi gruplarının yanına götürmüştü hepsi benimle gelmek isteyince onlara belirlediğim yerde küçük bir köy kurmuştuk . Sonra diğerlerini bulmak için Jake ile birlikte yola çıkmıştık . Bir süre sonra kendilerini ormana atmış oradan çıkmayan bir grup bulmuştuk . Açlardı . Sık sık bir yerlere inemedikleri için yiyecek ve içecekleri çok azdı . Gittiğimizde biz paylaşmıştık Jake ile. Ayrıca orada astrid ile de tanışmıştık . 15 yaşında halkın isteğiyle tahta geçmiştim . Çok küçüktüm. Tahta geçmek istememiştim ama halkın isteğiyle geçmiştim . Benim isteğim bir başkadının geçmesiydi . Bana göre Jim gayet iyi bir liderdi . Ama o da dahil herkes benim geçmemi istemişti . Geçmiştim . Taç giymeden önce kan yemini etmiştim . Bütün halkın önünde askerlerin önünde elimi kesip toprağa damlatmıştım . Sonra da taç takmıştım . Benim için uzun ve yorucu bir gündü . Ondan sonra sorumluluklarım daha da arttı . Hiç bir zaman kin güden biri olmamıştım . Bu yüzden insan krallığından intikam alıp halkı yine seferber etmek istememiştim . Özellikle halk yeni yeni toplanırken yeni bir savaş bana göre değildi . 17 yaşında krallığı kullanıp insanları yok etmek için yani intikamlarını almak isteyen 7 hatben gelmişti . Arkalarında da onlar gibi intikam isteyen bir grup . Ben kabul etmeyince de beni ortadan kaldırıp tahta geçmeye çalışmışlardı . İlk defa birilerini öldürmüştüm . Ne kadar öldürmek istemesemde öldürmezsem halkımı savaşa sürükleyecekleri için yapmıştım . Elim kana bulanmıştı . Bir süre kendime gelememiştim ama sonra halkım için yine ayağa kalkmasını bilmiştim . 2 si ölmüştü . Aralarından biri yaşayınca da onu sungunların yarattığı zaman boşluğuna hapsetmiştim . Birlik bu konuda üstüme gelip öldürmemiz gerektiğini söylesede yapmamıştım . Yaralarını tedavi edip hapsetmiştim . Belki daha kötüydü yaptığım hiç bir fikrim yok . İçimden bir ses yaşamasını istemişti . Yaşamasını sağlamıştım ve hâla da bu yüzden pişmanlığım olmamıştı . Bu yüzden üzüntü duymaya vaktim olmamıştı 2 tanesini öldürüp 1 tanesini hapsetsemde , kaçmışlardı 4 tanesi . Sungunlar kartala benzeyen ama zamanı kısa süreliğine durdurabilen ve zaman boşluğu yaratıp bir nevi hapishane yaratabilen hayvanlardı . Ruhçelerine güçlerini aktarabiliyorlardı . 1 yıl sonra bir daha saldırmışlardı . Yine bir tanesini öldürmüştüm . 3 kişi kalmışlardı ama vazgeçmiyorlardı . Hem kendi halklarını riske atıyorlardı hem de kendilerini . Hâla arada halkı yakıp yıkmaya geldikleri veya yarattıkları tenmaları gönderdikleri oluyordu . Tenmalar geldiğinde de boş durmuyorlardı . Halkı yağmalayıp , evlerini , tarlalarını , hayvanlarını öldürüp gidiyorlardı . Tenmalar kara büyüyle yaratılan saldırgan hayvanlardı . Kertenkelenin aslan boyutunda olanlarıydı . Tenmaları sadece hatbenler yaratabilirlerdi . 3 tane boyutları vardı . İlk yaratıldığında bebeklik diye isimlendirdiğimiz saldırgan olmayan boyuttu . Bir süre sonra 2. Boyuta geçip güçleniyorlardı . Pençelerindeki zehirle rakibini felç edebilirlerdi . 3. Boyut ise en korkuncuydu . Pençelerindeki zehire ek kuyruklarıyla elektrik çarpabilirdi . Ayrıca acı hisleri de yoktu . Yaralasanda ölene kadar saldırabilirlerdi . Hatbenler aslında sonradan doğan bir türdü . Hitbenler etraftan yaşam enerjisi alıp kara büyü yapmaya başlayınca bir süre sonra ışık büyükeri canını acıtmaya başlardı . O zaman hatbene dönüştüklerini anlardık . Zaten saç ve göz renklerinden de anlaşılırdı . Saçları ve gözlerini tamamen simsiyah olurdu beyaz tenine tam tersi olarak . Hitbenler ise etraftan yaşam enerjisi alıp ışık büyüsü yapabilen ongilerdi . Saçları benim ve abiminki gibi bembeyaz olurdu . Gözleri gri ile mavi arası bir ton olurdu . Tenleride aynı saçlar gibi beyaz olurdu . Kara büyükeriyle ışık büyülerinin farkı biri yaralama büyüleriyken biri iyileştirme büyüleriydi . Onun dışında iki büyüyle de kılıç , kalkan , hançer de yapabiliyorduk . Aslında iki tür de çok güçlü olmasına rağmen yaşam enerjisi bittiğinde bir insandan farksız kalırdı . Eskiden insanlardan veya hayvanlardan öldürecek kadar yaşam enerjisi çalmak yasaktı . Benim krallığım için hâla geçerli olsada diğer ongiler için bir şey diyemezdim . Bende bu yüzden benimle en ön safhada yer alacak bir birlik oluşturmuştum . Savaş olduğunda ya da böyle bir yağmalamalarda direk ilk biz gidiyorduk . Geri kalan askerler halkı koruyup güvenliğini alıp sakinleştiriyorlardı . Halktan her türün en iyisini seçmiştim . Ben dışında hepsinin ruhçeleri de vardı . Beni düşüncelerimden çıkaran Astrid olmuştu . Birliktendi kendisi . Üstünü süzdüğümde giydiği yeşil kıyafet yeşil gözleri ile çok uymuştu . Siyah saçları yukardan dağınık bir topuz yapmıştı . Esmer teniyle çok güzel gözüküyordu . Gülümsedim . İlk bulduğum kişilerdendi . Bana ilk katılanlardan . İlk bana güvenenlerden ve bana beni ve krallığı koruyacağına dair yemin eden . Arkasından gördüğüm deçanıyla sırıtmam büyüdü . Deçanlar aslan gibi olan ama aslanlara göre daha güçlü olan , pençeleri ve dişlerindeki güçle en ufak bir hamlede canlıyı parçalara ayırabilen hayvanlardı . Astrid in deçanı da onun gibiydi . Siyah kürkü ve yeşil gözleriyle çok asil duruyordu . Arkasında olan deçanı Della ile çok güzel gözüküyorlardı . Önüme kada gelip hafif eğildi . Onun koluna eğilmemesi için vurduğumda kıkırdayarak doğruldu . Bana bakıp " Kız napıyon ? " dedikten sonra bri süre yüzümü inceledi . Gözlerimin altındaki morluğu fark etmiş olacakki kaşlarını çatarak " Luna uyumamış gibisin . İyi misin ? Ne oldu ? " dediğinde gülümsedim . Güven veren bir sesle " Uyku tutmadı " dediğimde sırtımı sıvazlamıştı . Rüyalarımı bilen kişilerdendi . Halktan hiç kimse bilmesede bütün birlik biliyordu . Benimle birlikte ana kararları alabilen kişilerin bilmesi gerektiğini düşünmüştüm bu yüzden birliği kurduktan bir süre sonra söylemiştim hepsine . Hepsi çok endişelenip engellemeye çalışsada bir türlü başaramamışlardı . Bende zaten alışmıştım . Ses etmiyordum artık . O odadan dışarı çıkarken bende kafama tacımı takıp dışarı çıktım . Bizimkilerin yanına ilerlerken dışardan gelen çığlık sesleriyle camdan dışarı baktım . Gördüğüm tenmalar ile hemen odama geri döndüm . Hızlıca çokalımı giyinip üstüme kılıcımı ve hançerimi aldım . Dışarı çıkarken karşılaştığım birliğimle birlikte daha da hızlandık . Hepsi ruhçesine izin verirken bende Hardy e bakıp " Git Hardy " demiştim . Hâla abimin ruhçesi olsada birlikte büyümüştük ve bana da bağlıydı . Aramızda ruhçe bağı olmasada biz birbirmizin dostuyduk . Zaten abim onu bıraktığı için bana bile daha fazla bağlı olabilirdi. Emin değildim . Halkın yanına geldiğimde halka saldıran tenmaları görmüştüm . Hızla onlara yönelip kılıcımı çıkardım . Birlikte aynı şekilde en iyi olduğu alanın silahını çıkarırken ben çoktan bir tenmanın kafasını diğer tenmanın kuyruğunu kesmiştim . Elina nın ağzından ; Odamın dışından gelen bağırışlarla uyandım. Bugün aslında doğum günümdü, benim için hazırlık yapıyorlar diye düşündüm. Hemen yataktan kalkıp kapıdan dışarı çıktım. Abim üzerine çokalını giymiş bir şekilde tankesini bir şeylere hazırlıyordu . Tankeler at gibi oama ağzında sivri dişleri olan ve rüzgar kadar hızlı gidebilen hayvanlardı . Ruhçelerine özellik aktarabiliyorlardı . Abimin tankesi de abim gibi siyah saçlı ve siyah gözlüydü . İkiside çok uyumlu duruyorlardı . Abimin yanına gidip tankesi Storm un kafasını okşadım . Etrafıma baktığımda abim dışında herkes koşuşturmalar içerisindeydi abim ise arkasını dönünce beni görmüştü . Abim yanıma gelirken ona hitaben "Neler oluyor abi ? Yine neyden haberim yok benim . " dedim sitemli bir sesle . Derin bir nefes alıp ellerini çeneme koydu ve gözlerini gözlerime dikti ". Güven verem bir sesle " Artık bunu yapmak zorundayız. Seni güvencede tutmamız gerekiyor Elina, o yüzden söylemedik. Lütfen bize güven ve sorun çıkartmadan burada bekle." dedi . Söylediklerini anlamaya çalışırken hemen alnımdan öpüp tankesiyle uzaklaştı. Birkaç dakika öylece kala kalmıştım . Bunu böyle bırakamazdım bir şeyler oluyordu ve olmaya da devam edecekti. Neyi yapmak zorundalardı ? Niye beni korumaları gerekiyordu ? Nereye gidiyorlardı ? Bir sürü soru vardı aklımda. Hemen kendime gelip odama girdim ve üzerimdekileri değiştirip kuntuçum Sophie'yi çağırdım ve birlikte dışarı çıktık. Kuntuçlar tilkilere benzeyen ama karşıdakinin aklını girip okuyabilen ve akıl oyunuyla şaşırtabilen hayvanlardı . Sophie benim beyaz saçlarım ve mavi gözlerim sayesinde beyaz bir kürkü vardı . Mavi gözleriyle ışık saçıyordu . Sophie'yi kullanarak bir yerlere giden askerlerden birinin aklına girdim. SAVAŞA GİDİYORLARDI ! Ne savaşıydı bu ? Kime karşıydı ? Kim haklıydı ? Savaşın nedeni neydi ? Yine aklım sorularla dolmuştu ama etrafta sorularımı cevaplayacak ne annem ne babam ne de abim vardı. Zihnimden Sophie ye "Sophie biz de gidiyoruz. Bizi her şeyden geride bırakacaklarını sanıyorlar ama bu sefer olmayacak. Ben de bir şeyler yapabilirim ben de savaşabilirim . " dedim kimin haklı kimin haksız olduğunu bilmeden . Sophie zihnimden " Tabiki savaşabiliriz Elina . Hadi gidelim " demişti heyecanlı bir sesle . Sophie zaten benim gibi her zaman meraklı ve cesur olmuştu . Ama fazla duygusaldık ikimizde . Askerlere arasına onlardan biriymiş gibi davranarak yanlarında savaş alanına girdim. Her şey çok karmaşıktı. Ruhçeleri ilk defa bu kadar vahşi görmüştüm. Hızlıca ailemi bulmaya çalıştım. Uzun bir süre bulamadım. Sophie ye zihnimden " Abimin yerini öğrenebilir misin Sophie ? " diye sordum. Sophie birilerinin aklına girip denese de bir işe yaramadı. İleride bir şeyin rüzgâr gibi geçtiğini gördüm. Geçene baktığımda abimin tankesi Storm'du . Onun gittiği yere gidecekken önüme düşen şey ile olduğum yerde kaldım . Yere baktığımda gördüğüm cesetle titredin . Etrafıma daha detaylı incelediğimde ürktüm . Her yer kan içindeydi. Askerler birer birer yere yıkılıyordu. Ben hâlâ neden savaştığımızı anlayamamıştım ama diğerleri gibi saraya doğru ilerlemeye başladım . Aynı zamanda titreyen sesimle " Abi . Neredesin!?" diye bağırıyordum . Ne kadar bağırsam da faydasızdı. Herkes saraya akın ediyordu. Ben de girmek zorunda kaldım. Askerlerden birinin aklına girip hafızasına indim ancak ailemden kimse buradan geçmemişti. Hızlıca saraydın çıkıp aramaya başladım . Sarayın yakınındaydım ve herkes bağırıp çağırıyordu. Babamı gördüm ona doğru ilerleyip "Baba neler oluyor, annem ve abim nerede? " dedim . İlk başta şaşkınlıkla kalkan kaşları hemen ardından sinirle çatıldı "Burada ne işin var Elina! Senin güvende olman gerekiyordu . " dedi . Bana kızıyordu ama ben daha da sinirliydim. Kendileri dahil herkesin canını tehlikeye atmışlardı ama hâlâ benim güvenliğimi konuşuyordu. Babamın yanından hızla uzaklaştım , biraz daha onunla olsaydım gözetimi altına almak isteyecekti. Sophie ile birlikte savaşmaya çalışıyorduk. Bana güvenmiyorlardı ama savaşmayı öğretmişlerdi . Duyduğum bilgilerse halktan birinin "7 hatben ve askerleri burada" diye bağırmasıydı . Neredeyse ölülerden geçilecek alan yoktu. Bunları biz mi yapmıştık? Küçük bir çocuğu korumaya çalışan bir kadın gördüm. Yardım etmem lazımdı ama edemedim. Ben kötü denilenlerin tarafındaydım. Bizim askerlerimizden birisi çocuk ve kadının tarafına yöneldi. Hemen aklına girip başka düşman askerleri öldürmesi gerektiğini emrettim. Artık dayanamıyordum. Sophie de ben de yorgun düşmüştük. İlk defa gerçek bir savaş alanındaydık ve ilkimiz bir soykırımdı. Yıllarca beni etkileyecek bir etki yaratacaktı . Hem de doğum günümde olması daha da kötüydü . Bir daha asla doğum günümü kutlamayacaktım . Yorgunluktan bitkin düşmüşken Sophie bana yaklaştı ve " Anneni gördüm Elina . Beni takip et " dedi . Hızlıca oturduğum yerden kalktım ve annemi bulmaya koyulduk. Bulduğumuzda olduğum yerde kaldım . Annemin sol bacağı çok kanıyordu. Nasıl yardım edeceğimi bilemedim. Etrafta medif veya tazi var mı diye göz attım. Kimse yoktu . Taziler iyileştirme gücü olan ve vücudundaki yaralar hızla iyileşen ongilerdi . Şifa büyükerinde bayağı iyilerdi . Medifler ise koça benzeyen , boynuzlarının tozları ve gözyaşları birleşince çok güçlü şifa iksiri oluşturan bir hayvandı . Ruhçelerine özellik aktaramazlardı maalesef . Etrafta hiç kimseyi bulamayınca hızla annemin yanına gidip " Anne dayanman lazım. Abimi veya babamı bulup sana yardım etmesini söyleyeceğim." dedim endişeyle . Bir anda gözleri doldu. "Baban çok ağır yaralandı onu götürdüler. Abinden de haber alamıyoruz. Kaç kurtar kendini." dedikten sonra bir anda ağlamaya başladı. Annemi askerlerimizden birine teslim ettim ve eve götürmesini istedim . Abimi aramaya koyuldum. Babam ve annem biraz da olsa güvendeydi. Annem iyileşirdi ama babamdan durumundan haberim yoktu. Hâlâ abimi bulamamıştım. O kadar çok ölü vardı ki artık kimsenin ne öldürecek ne de ölecek gücü kalmıştı. İleri de Storm'u gördüm. Bu sefer tekrar kaybetmeyi göze alamazdım. Sophie ye hitaben zihnimden " Koş Sophie " dedim . Birlikte koşmaya başladık. Storm u takip ederken abimi gördüm. "Abii!" diye bağırdım . Ama karmaşada sesimi bile duymamıştı . Önündeki kadına o kadar odaklanmıştı ki . Kadın benim yaşlarımda benim gibi beyaz saçlı , gri gözlü biriydi . Abim kadına kılıcını savurduğunda kadın da elindeki kılıçla engelleyip karşılık olarak elinde bir tane hançer oluşturdu . Hızla abime saplayacağı zaman zihnine girmeye çalıştım . Zihnini karıştırırsam abimi kurtarabilirdim . Ama zihninde tosladığım kalkan gibi bir şeyle kaldım . Neden giremediğimi düşünürken kadın elimdeki hançeri abimin kalbine saplamıştı . Abimin önce elindeki kılıç yere düştü sonra bedeni yere yığıldı . Beynim olanları idrak etmek istemezken gözüm doldu . Tek yaptığım kafamı iki yana sallamaktı . Hareket etmeye çalışsamda edemiyordum . Ayağımı oynatıp abimin yanına gidemiyordum . Kadının arkasında abimin arkadaşlarından Tyler saldırdığında kadın hızlıca ona da karşılık verdi . Abimin arkadaşı hızlıca elinde oluşturduğu büyüyü kadına atıp kadını fırlattı . Ve hemen sonrada kadının arkasından koştu . Vücudumu hissetmeye başlayınca abime doğru bir adım attım . Sonrada koşmaya başladım . Abimin kafasını dizlerime koydum . Siyah saçlarını okşarken siyah kömür karası gözlerini yüzüme çıkarttı . Beni görünce küçük bir tebessüm etti. Bende tebessüm etmeye çalıştım . Göğsüne baskı uygularken görüşüm habire bulanıklaşıyordu . Göğsünden kan akıyordu, hem de çok fazla. Abim ölüyordu . Bunu ne kadar kabullenmek istemesemde bir tazi veya medif bulamazsam ölecekti . Gözümden düşen yaş abimin yüzüne gelmişti . Ağlıyordum, deliler gibi ağlıyordum. O kadar çok ağlıyordum ki kendi hıçkırıklarımdan konuşamıyordum . Abim zar zor eliye bana dokundu . Titreyen ve zor konuştuğunu belli eden kısık sesiyle "Benim güzel Elina'm" dedi . Benim dayanacak gücüm kalmamıştı . Veda edecekti . Bunu istemeyerek kafamı iki yana salladım . Ağlamaktan kısılmış sesimle " Abi yapma . " dedim . Beni sakinleştirmek için sesini güçlü tutmaya çalışarak " Ailemize ve kendine çok dikkat et. Seni çok seviyorum . " dedi . Kabullenmemek için kafamı sallıyordum . Hıçkırarak başını göğsüme yasladım. Kabullenmişlikle , kin kokan sesimle "Yemin ederim ki bunu yapana senden fazla aldığı her nefes için hesap soracağım . " dediğimde arkamdan birisi beni yerden kaldırıp çekiştirmeye başladı . Abimin başı yere düşmüştü . Çırpınsamda elinde kurtlamadım . Kim olduğuna bakmak aklıma gelince arkamı döndüm . Gördüğüm ve bizim tarafımızda olan abimin arkadaşı Tyler beni çekiştiriyordu . Geri çekiliyorlardı . Tyler beni çekiştirirken ben kitlenmiş gibi sadece intikam yeminleri ediyordum . İçimdeki acı asla dinmeyecekti. İçimdeki kin ve intikam ateşi asla sönmeyecekti . Abimi öldüren kadının yüzünü aklıma kazımıştım. Evet bugün doğum günümdü. Abimi öldürenleri yaşatmayacağıma yemin ettiğim yeni hayatımın ilk günü . Arkadan omzuma dokunan kolla yerimde sıçradım . Arkamı döndüğümde omzuna dokunanın Tyler olduğunu görmüştüm . Bana çok yardım etmişti . Beni bir hatben yapmıştı . Bana dövüşmeyi , kılıç kullanmayı öğretmişti . Sık sık intikam duygumu tazelemek için o günlere dönüyordum . İster istemez o günlere dönüyordum aslında . Her gün rüyalarımda görüyordum . Gün içinde de geliyordu aklıma bu anlar . İlk başlarda aklımı başka şeylerle ilgilendirmeye çalışsamda sonradan intikam duygumu taze tutmak için avantaja çevirmiştim . Tyler a bakıp başımı salladığımda yarattığımız 3. boyut tenmaları bıraktık . Halkı yakıp yıkması için . Tenmalar hızla ilerlerken yüzümde bir tebessüm oldu . Yıllar önce hitbenken şimdi bir hatben olmuştum ve bundan pişman değildim . Artık ışık büyükerini yaparken acı çekiyordum bu yüzden bir tek kara büyü yapıyordum . Abimi öldüren kadından nihayet intikamımı alabilecektim . Yıllardır güçlenmek için uğraşıyordum ve sonunda yeterince güç elde etmiştim . Tyler a dönüp " Ben odama gidiyorum Tyler " dediğimde kafasını tamam anlamında sallamıştı bende o sırada odadan ayrıldım . Tabi ki odama gitmiyordum . O kadınla yüzleşme zamanım gelmişti . Tyler ne kadar şuan savaşsan kazanamazsın dese de umursamamıştım . Ben yeterince güçlüydüm ve o kadını bugün öldürecektim . Benim kadar iyi olamazdı o kadın . Luna nın ağzından ; Tenmaların çoğu 3. boyuttu . Arkamdan yaklaşan tenmaya hızlıca kılıcımı sallayıp kafasını kestim . Yok olurken Alice in arkasından saldırmak üzere olan tenmayı gördüm . Belimden hançerimi çıkarıp tenmaya doğru fırlattım . Tam kafasını saplanırken Alice arkasını dönmüştü . Yerdeki tenmaya baktıktan sonra hançerin geldiği yere baktı yani direk bana . Beni gördüğü gibi kafasıyla teşekkür etti . Bende aynı şekilde hızla karşılık verip önüne döndüm . Alice kızıl saçları ve yeşil gözleriyle çok güzel bir kızdı . Alice te Astrid gibi bir penandı ve birliktendi . Ruhçesi ise bir açindi . Açinler baykuşa benzeyen ve çok uzaktaki bir olayı bile en ince detayı görebilen hayvanlardı . Ruhçelerine gördüklerini gördüğü zamanlarda direk olarak aktarabilirlerdi . Ayrıca özelliklerini ruhçelerine aktarırlardı . Alice in açini onun gibi kızıl tüylere sahipti . Delici yeşil gözleriyle resmen insanı korkutabilirdi ama bana göre çok tatlıydı . Alice ve benim etrafımdakiler bitmişti . Hızla diğerlerine yardıma giderken halkın içinden çığlıklar duydum . Halkın içine girememeliydiler . Girmeyi bırak oraya yönelselerdi bile görürdük . Bir tane daha çığlık geldiğinde bu olayı düşünmeyi sonraya erteleyerek hızlıca halka doğru koşmaya başladım . Kenarda gördüğüm Robert a tankesini vermesi için " Robert , Arby e ihtiyacım var " dediğimde Robert hızla bana döndükten sonra Arby e döndü . Arby de anlamış olacakki hızla bana koşup yanıma geldiğinde durmasına müsade etmeden üstüne atladım . Hızla halka doğru gitmeye başladık . Robert kıvırcık kahverengi saçları , mavi gözleri ve çilleriyle oldukça çekici biriydi ama bence çekicilik bir yana çok tatlıydı . Kendisi danondu ve birlikteydi . Özelliği su altında bir köpek balığına dönüşebilmesiydi . Danonlar su altında nefes alabilirlerdi . Arby ile ilerlerken gördüklerimle durmak zorunda kaldım . Yerlerde kan izleri vardı ama halktan hiç bir iz yoktu . Kalkanın dışından yeniden çığlık geldiğinde durdum etrafta kara büyü varlığı hissetmeye çalışırken hissettiğim büyüyle sırıttım . Büyünün kaynağını bile bulmuştum . Arby e dönüp başımla git işareti yaptığımda hızla Robert ın yanına doğru gitmeye başladı . Gözden kaybolduğunda hızla büyünün kaynağına bakıp " Ortaya çıkmayıp aklımla oynamaya çalışacak kadar korkak mısın ? " dediğimde direk kendini belli etmişti . İkimizin de yüzünde şeytani bir sırıtma olurken gözlerim arkasındaki ruhçesine kaydı . Bu dövüşün benim için biraz zor geçiceğini düşünmeye başlamıştım . Çünkü arkasındaki kuntuç ile bilincimi her daim korumak zorundaydım . Ayrıca aklımı ruhçesinden korurken aynanda onunla savaşmak zor olacaktı . Kızın ortalama olarak benimle yaşıt olduğu ortadaydı . Adını öğrenmesem de umrumda olmayacağı halde o bana saldırmadan önce " Ben Elina " demişti . Seni öldürdükten sonra adını ne yapıcam acaba . Kılıçla yaptığı saldırıyı engelleyip hızla kuntuçun zihnime girmesini engelledim . Bana kılıcını savurduğunda kılıcımla engelledim ama o beni şaşırtarak diğer elindeki hançeri saplamaya çalıştı . Sadece çalıştı çünkü bu benim yaptığım bir hamleydi . Bende hızlıca elimde bir hançer yaratıp onu engelledim . Yandan kuntuçunun sesi geldiğinde ona döndük ikimizde bana saldırdığında tam büyü yapıp engelleyecektim ki Hardy üstüne atlayıp pençelerini karnına sapladı . Kuntuç acı içinde kıvranırken Hardy hâla devam ediyordu . Hızlıca kızı savurup Hardy e ilerledim . " Hardy yeter bırak onu " dediğimde kuntuçun üstünden kalktı ve bana ilerledi . Kıza baktığımda gözleri dolu dolu kuntuça bakıp hızlıca onu kucağına aldı . Hızla ilerdeki atına binip yol aldığında arkasından baka kaldım . Kızın gözlerinde kin , nefret ve intikam ateşini görmüştüm . Sormak istediğiniz bir şey var mı ? Şimdiden gıcık kaptığınız bir karakter ?
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD