BUĞLEM YAREN KARA'DAN
1 Hafta Sonra
Bugün arabayla işe gitmeye karar vermiştim . Camı açıp temiz havayı içime çektim . Yüzüme hafif bir gülümseme yerleşti .
Can ’ ı arayıp benden çalışma planını göndermesini rica ettim . Ne zaman döndüklerini sordum ; dün döndüklerini ve şu an evlerine yerleştiklerini söyledi . Bugün için de randevulaşmıştık .
Selen ’ i arayıp üç kişilik bir masa ayırtmasını istedim .
Bugün diğer günlerden farklıydı . Kalbime bahar gelmiş gibiydi . . .
Danışmanlık merkezine vardığımda Pınar günün randevu listesini sundu . Birkaç çiftimizle görüşecektim , ayrıca ilk kez gelen danışanlarla öğlen saatlerinde tanışacaktım .
Saatler su gibi akıp geçmişti . Öğle yemeği vakti geldiğinde aşağı indiğimde , Pınar ’ ın elinde bir çiçek buketi olduğunu gördüm .
Pınar , elindeki buketi bana doğru uzatıp tam karşımda durdu .
“Can Bey göndermiş ,” dedi ve kartı sesli okudu :
“Sevgili iş arkadaşlarıma . . .”
Buğlem Hanım kısmında sesli bir kahkaha attım. Cebimden telefonumu çıkartıp Can ’ ı aradım .
“Efendim Buğlem,” dedi.
Yüzümde oluşan gülümsemeyle konuştum :
“İnce düşüncen için teşekkür ederiz , Can .”
Ardından devam ettim :
“Çiçekler çok güzel . Ofise de renk geldi .”
Karşı taraftan bir kahkaha yükseldi . Ardından bir kadın sesi –tahminen eşi– duyuldu :
“Hayatım , neye gülüyorsun ?”
Can , hâlâ gülerek cevap verdi :
“Çiçekler için teşekkür ediyor .”
Yine kahkahalar . . . Komik olan neydi anlayamamıştım ama çenemi tutamayıp sordum :
“Neden gülüyorsunuz ?”
İstemsizce dudaklarım da kıvrıldı .
“Uzun zamandır bize teşekkür eden olmadı. Daha doğrusu, düzgün Türkçe ile teşekkür eden . . .O garip geldi . Sen bize aldırma ,” dedi Can .
Bir şey diyemedim . Ama hemen konuyu değiştirdim :
“Bu akşam yemeğe çıkalım hep beraber. Konumu atarım sana , hem tanışmış oluruz .”
Telefonun diğer ucundan eşinin sesi cıvıl cıvıl yükseldi :
“Tabiiiii olurrr ! ”
Can gülerek ,
“Benim deli kadın okeyledi zaten ,” dedi.
Kahkahaya boğuldum .
“Tamam o zaman , saat yedide yemekte görüşürüz. Birazdan konumu atarım ,” dedim .
“Görüşürüz .”
“Görüşürüz.”
Telefonu kapattıktan sonra hemen Selen ’ in mekânının konumunu yolladım .
O sırada Pınar bana döndü :
“Buğlem Hanım , bu çiçekleri danışan bekleme alanına koyuyorum ,” dedi ve buketi yerine yerleştirdi.
---
Can, Selin ben Selen ' nin mekânına geçtiğimizde güzel bir akşam yemeği yedik .
Bir süre sonra Yaman ve diğerleri de aramıza katıldı .
Yaman herkesle tek tek tanıştırmaya başladı .
“Sevgilim Selen ,” dedi.
Selen’i tanıtırken gözleri öyle parlıyordu ki . . . Orman gözleriyle yıldızların kaymasına bile şahitlik edebilirlerdi .
Selen , önce Can ' a sonra da eşine elini uzatarak “Memnun oldum ,” dedi .
Her iki taraf da aynı şekilde yanıtladı .
Tam o sırada Can gülerek :
“Demek bu oğlanı anasından emdiği sütü burnundan getiren sensin ha ? ” dedi .
Ben de kahkaha attım. Ama ortamda gülmeyen tek kişi Selen ’ di.
Homurdanarak bir şeyler mırıldand ı.
Haklıydı da . . . Orman gözlü çocuğumu perişan eden yine kendisiydi .
Sonra en çok üzülen de o oluyordu. Neyse . . .
“Ben Didem ,” diyerek söze giren, mekânın diğer ev sahibi ve yüce gönüllü arkadaşım da sohbete katıldı .
. . .
Gecenin sonunda hepimiz evlerimize dağıldık.
Ben de kendi evime dönüp çalışma odama geçtim .
Sunum için bir şeyler yazmam gerekiyordu ama nereden başlayacağımı bilemiyordum .
Taslak bir konuşma metni hazırladım , sesli okumaya başladım :
“Aşk ve sevgi kavramı , tek bir varlığa –yani insana– indirgenemez .
Bizim davranışlarımızı belirleyen şey , içgüdüsel olsa bile , temelinde karşımızdaki kişiye olan tavrımızdır.
Şöyle ki , birine öfke duymamız ; o kişinin bizde yarattığı duygunun, eylemlerle tepkiye dönüşmesinden doğan bir etkidir .”
“Ah, olmadı ya . . .”
Ellerimi saçlarıma götürüp kafamı karıştırdım.
Masadan kalktım .
Mutfakta kendime bir bitki çayı hazırladım .
O sırada yağmurun sesini duydum .
Salona yöneldim .
Yavaş adımlarla cama yürüdüm .
Tülü araladım.
Elimde bir çay , diğer yanda camın soğukluğu . . .
Yağmurun sesi ruhuma iyi gelmişti .
Vücudumda oluşan dinginlik, zihnime de yansımıştı .
Camı açıp pencereye biraz daha yaklaştım .
Bardağı cam kenarına bıraktım , gözlerimi kapattım .
Rüzgarın tatlı esintisi , yağmurun telaşsız , sakin inişi ,
Ve içime çektiğim ferah bir nefes . . .
Gözlerimi açtığımda etrafa baktım .
Sokak lambasının altında siyah bir silüet gördüm.
Ben fark ettiğim anda , bir adım geri çekildi .
Tam o sırada yanından geçen siyah bir araba durdu .
Ve ben istemsizce bağırdım :
“Hey ! Sen oradaki !”
Adam hızla arabaya bindi .
Araç , birkaç saniye içinde gözden kayboldu .
O geldiğinden beri . . .
Bazı şeyler üst üste geliyordu .
Bunun sadece bir tesadüf olduğuna inanmak istiyordum .
Ama olmuyordu .
İçimde bir şey . . . hiç susmuyordu .
Camı kapatıp tülü çektim .
İçeri geçtim .
Haftaya bir sunumum vardı .
Ama şu an . . .
Aklım ona odaklanamayacak kadar doluydu .