Buğlem Yaren Kara'dan
“Buğra Deniz Soysal ,” diyerek elini uzattı .
Anlamaz gözlerle ona bakarken ellerim , benden habersiz ve bir o kadar titrek şekilde onun elini buldu . Öyle ki bir anda vücudumda bir dalgalanma ve başımdan sıcak ve soğuk suyun aynı anda dökülmesiyle oluşan bir his vücudumu sarmıştı . Ellerim, ellerinin içindeydi . Hâlâ kendime gelmemle onun ellerinin arasından çekmem bir oldu . Bir anda vücudumda oluşan bu boşluk hissiyle gözlerimi gözlerine tekrar çevirdim .
Ben neden az önce kendimi tanıtacaktım ? Beni tanımıyor muydu ?
Bu da neydi böyle ? Hem şaşkın hem de bir o kadar sinirlenmiştim . Kaşlarım çatık bir şekilde bakarken , o da aynı şekilde bana şaşkın bir ifadeyle bakıyordu. Bu neydi aramızda ? Garip bir elektrik vardı . Gözlerini kısmış bir şekilde bana bakıyordu . Ve yine o ifade !
Kendimi tanıtmamam onun hoşuna gitmemişti anlaşılan ki tekrar konuştu :
“Kendinizi tanıtmayacaksınız herhalde ?” diyerek ,
beni kendimi tanıtmaya zorluyordu . Fakat ben onun bu isteğini yerine getirmeyecektim .
Ona cevap olarak ,
“Kusura bakmayın , tamamen benim hatam . Önüme bakmalıydım ,” diyerek hızlıca yanından uzaklaştım.
Bu da neydi böyle ? Dünyada insan mı kalmamıştı da bu havada onunla karşılaşmıştım ?
Hızlı adımlarla o caddeden uzaklaştım .
Gözlerim, benden izinsiz gözyaşlarını hazırlamış bir şekilde akıyordu .
“Neden ?” dedim. “Neden şimdi ?”
Hızlıca buradan uzaklaşmalıydım .
Geldiğim sahil kenarına oturdum ve derin bir nefes aldım. Sakinleşmem gerekiyordu . Kalbim sakinleşmeliydi her şeyden önce .
Öyle bir dalmışım ki denizin mavisine, bir anda biri yanıma oturmuş ve o kişinin sesiyle irkildim :
“Yalnız olmak nasıl bir histir biliyor musun ?” dedi .
Anlamaz gözlerle baktım . Ben sadece denizin mavisine, derinliğine dalmış birisiydim sadece .
Yanımdaki kişi devam etti :
“Denizin mavisine dalmış bir yalnızlık . . . Öyle derindir ki dikkat et .”
Kısa bir an sustu ve devam etti :
“Yalnız olmak insanın hem çok istediği hem de istemediği bir şeydir .
Bazen öyle bir an gelir ki onca kalabalığın içinde yalnız hissedersin .
Ama bu daha nicedir . İnsanları tanıdıkça daha çok nefret edersin .”
Sustu kısa bir süre , derin bir nefes aldı .
Hiçbir şey demeden benimle denizi izledi .
Deniz benim için sakinlikti , huzurdu .
Sanki bütün dertlerimi yutuyordu . Gerçi beni sakinleştiren , ruhuma huzur veren yegâne şeylerden birkaçıydı .
Dudaklarım açılır gibi oldu fakat tek bir kelime dahi çıkmadı .
İkimiz de sustuk .
Bir yabancıyla oturmak garip gelse de sustum . Belki de en büyük cevap suskunluktu .
Yanımdaki adam hiçbir şey demeden yanımdan kalkıp gitti .
Ben sahil kenarında öylece kalakalmıştım .
Kalbimin bana itiraf edemediklerini hiç tanımadığım bir adam tercüme etmişti .
Benim kalbim ve ruhum da hastaydı .
Bu bir gerçekti . Kimi kandırıyordum ki ben ?
Gerçi sadece yaşıyordum .
Ölüden de farksız değildim .
Bir o kadar kendime yabancıydım .
Kendimi daha keşfedememiş , yaralı bir insandım .
Bir anda irkildim . Telefonum çalıyordu ve arayan
Alin ’di .
Kendimi silkeleyip ayağa kalktım . Fazla düşünmüştüm .
Kendim hakkında fazla düşünmek zararlıydı .
Derin bir nefes alarak çalan telefonumu açtım :
“Efendim ?”
Sesim yorgun, bir o kadar ruhsuzdu .
Ruhsuzdu çünkü sürekli kanayan yaraya tampon yapan bir bedene sahiptim .
Sessizce Alin ’ in cevap vermesini bekliyordum .
“Sonunda açabildin Buğlem Hanım .”
Sesi sitemli , bir o kadar da endişeliydi .
Telefonu kulağımdan çekip saate baktım .
Saat 15 .00 ’ ti ve ben saatlerdir burada oturduğumu anca fark ediyordum .
Telefonu kulağıma tekrar götürerek cevap verdim :
“Geliyorum ,” diyerek kapattım telefonu .
Eğer kapatmasaydım , gelene kadar bin bir laf sayacaktı bana . Eminim .
Geldiğim yöne doğru tekrar hızla yürüdüm .
O sırada bir ağacın arkasında bir silüet gördüm .
Kafamı şu an orada beni izleyene takamayacaktım .
Hızlı adımlarla bizim mekâna doğru yürümeye başladım .
Mekâna geldiğimde hızla içeri girerek bizimkileri aramaya başladım .
Kızları görünce direkt yanlarına doğru yürümeye başladım .
Bir yandan adımlarımı yavaşlattım .
Boğazımı gıcırdatarak ses tonumu düzenledim ve derin bir nefes aldım .
“Geldim ,” diyerek sandalyeye oturdum.
Kızlar , gözleri kısık bir şekilde bana bakıyorlardı.
“Neden geç kaldın ?” diyen Didem ve ardından :
Alin :
“Ve telefonu neden suratıma kapadın ?”
Cevap beklerken ellerimi “bilmem” dercesine kaldırdım .
“Bu seferki konu nedir ?” diye sordum.
“Yaman Aras ,” diyen Selen’e gözlerimi devirdim.
Yine mi bu konuydu . . .
Selen , üzgün gözlerle bana bakıyordu.
Gözlerimi onda gezdirirken ilk kez görüyormuşçasına süzdüm .
Kumral bukle saçları vardı. Ona tezat ela gözleri, hafif kalkık burnu ve yuvarlak yüzü çok tatlı dursa da, ela gözleri hüzünlüydü .
Üstüne siyah balıkçı kazak, altına siyah bir etek giymişti .
Ayakkabıları ise siyah topuklu bottu .
Takı olarak siyah bir saat takmıştı .
Hafif makyajını, kırmızı rujla tamamlamıştı .
Selen ’ in sesiyle kendime gelmem bir oldu:
“İlk kez görüyormuş gibi inceliyorsun beni, hayırdır ?” dedi gülerek .
“Kombinini inceliyorum . Aferin sana , seni Buğlem Yaren Kara onayıyla uğurluyoruz. Bu etabı geçtin .”
diyerek güldüm .
Kızlar da benimle gülerken Selen tekrar konuştu :
“Yaman Aras . . .” diyerek elleriyle yüzünü kapadı.
“Olay ne ?” diyerek dikkatimi tekrar Selen’e yönlendirdim.
“Orman bakışlım . . . Aşığım bu çocuğa .”
Yeni bir şey değildi . Ne zaman kavga etseler bana gelirdi .
Tabii yanında ek paket olan Alin ve Didem’le birlikte .
Bundan şikayetçi miydim ?
Bazen .
Ama iyi ki hayatımda bu üç kız var .
Gözlerimi devirerek :
“Evet, devam et . Yine ne oldu? ”
Derin bir nefes aldım.
Yahu psikoloğum diye bu yapılmazdı bana.
Elimi açarak Selen’e uzattım .
“Ne ?” dedi , anlamamıştı beni .
“Para peşin ,” dedim , tebessüm ederek .
Selen:
“Yuh ! Arkadaşından da para almazsın be !”
diye bana çemkirirken kendimi tutamayarak güldüm .
Keyfim yerine gelmişti . Ruhuma bir nebze mutluluk akıyordu .
Kızlar ise beni izliyordu .
Yüzlerinde bir tedirginlik vardı ve kendi aralarında
kaş göz işareti yapıyorlardı .
Anladım.
O an anladım bir şeyler ters gidiyordu .
O sırada Yaman ve Alper’in sesini duydum .
Kafamı çevirmedim . Sakince bekledim .
Beni neyin beklediğini az çok . . .
Ah , yok . Neyin beklediğini biliyordum .
Kalbim tekrar sıkışmaya başlamıştı .
Midem bulanıyor ve başım dönüyordu.
Sessizce bekledim .
Çocuklar yanımıza oturmuştu fakat kimseden ses çıkmıyordu .
Alper bir şey söylemek istedi ama sustu .
Kızlar kendi aralarında bakışıyordu .
Böyle olmayacaktı .
Boğazımı temizleyerek, işaret parmağımı Selen ve Yaman arasında götürüp :
“Konu siz değilsiniz, değil mi ?”dedim .
İkisi birbirine baktı .
Derin bir nefes aldım .
“Söyleyin hadi . . .” dedim.