13 kararsızlık

1227 Words
Afra yalın Umarım yiğit beni anlar. Onca zamandır süren esaretten sonra artık dışarı çıkmaya, biraz olsun özgür hissetmeye ihtiyacım vardı. Fazla kapalı kalınca ruhum daralıyor, nefesim kesiliyordu. Ayrıca daha fazla yük olmak istemiyordum; sonuçta tanışalı sadece birkaç ay olmuştu ama resmen çökmüştük evlerine. Kaç kez hayatımızı kurtardılar… En azından çalışsam, bir katkım olsa. Gerçi sırf benim için getirdiği korumalar bile fazlaydı. Yine de içimdeki bu yük duygusunu silemiyordum. Bir de… ona karşı hissettiklerim vardı. Kahramanım olduğu için mi, yoksa gerçekten Yiğit olduğu için mi bilmiyorum. Ama ne olursa olsun onunla olamazdım. Toprak’tan sonra kimseyle yapamazdım. Bu bize yalnızca acı getirirdi. Yaralarımı sarmaya çalışsa da ben korkar, kaçardım. Onu yalnızca yorar, yıpratırdım. İnsan analizi konusunda iyi olmadığım zaten Toprak’tan belliydi. Ama yanılmıyorsam, Yiğit’in de bana karşı bir şeyler hissettiğini seziyordum. Eğer öyleyse, bütün bunları onun içinmi yapıyordu? Bu düşünceler beynimi kemiriyor, nefes aldırmıyordu. Biraz geç olmuştu. Aslında odama gitmek istiyordum ama… onu bir kere görüp öyle gitsem ne olurdu ki? Sonuçta bir şey olmazdı. Düşüncelerimin ortasında Yiğit yanıma geldi, sessizce oturdu. Kısa bir sohbetten sonra dün için özür diledim. Yanlış anlamasını istemem. Hele o benim için onca şey yapmışken… onu kırmak hiç istemem. O da özür diledi ama sözlerinin sonunda yine aynı şeyi söyledi: “Güvende olduğunu bilmeye ihtiyacım var.” Bunu daha önce de söylemişti. Neden böyle bir şeye bu kadar ihtiyaç duyuyordu? Kalbim deli gibi çarparken kendimi tutamadım, sordum: “Neden?” “Efendim?” “Neden Yiğit? Neden bu kadar önemsiyorsun beni?” Bir an gözlerini kaçırdı. Kahretsin! Söylememeliydim bunu. Ya haklıysam? Ya “seni seviyorum” derse? Bunu duyamazdım. Onunla olamazdım. Arkadaşlığımız da biterdi, yüzüne bir daha bakamazdım. “Afra, aslında ben…” Sözünü kesmek zorunda kaldım. Korktuğum şeyi söylemesine izin veremezdim. “Resmen seni seviyorum ama o şekilde değil dedim” Bir şey söylemesine fırsat vermeden cümleyi bitirdim. Onun kalbinin ne durumda olduğunu bilmiyorum ama kendi kalbimi paramparça ettim. Korkuyordum, ne yapabilirdim ki? O da bir süre sustuktan sonra aynı tonda karşılık verdi: Afra, ben sana değer veriyorum. Merak etme, başka bir niyetim yok," Belli ki daha fazlasını söyleyecekti ama buna engel olmuştum. Odama gidince. İçimde bir suçluluk, dilimde yutkunamayan cümleler. Yanaklarımdan süzülen iki damla yaşla uyuyakaldım. Karanlıkta beliren gölgeler üstüme eğildi. Nefesim kesiliyor, çığlık atmak istiyor ama sesim çıkmıyordu. Soğuk eller kollarımı kavradı, çırpındıkça daha çok sıkıldım. Çevremde uğultular çoğaldı, fısıltılar beynimi deliyordu. Son darbeyle yere kapaklandım—tam o anda korkuyla gözlerimi açtım. Vücudum kaskatı kesilmiş, ter içindeydim. Ama asıl şaşkınlık, gözümü açar açmaz gördüğüm manzaraydı: Yiğit, yatağımın yanında tekli koltukta oturuyordu… üstelik elimi tutuyordu. Şaşkınlıkla fısıldadım: “Yiğit… ne yapıyorsun sen benim odamda?” “Sesini duydum da… merak ettim. Rüya görüyordun sanırım. İyi misin?” Gözlerim ellerimize kaydı. Çetin ama huzur veren parmaklarının arasında titreyen ellerim vardı. “İyiyim… sadece kabus gördüm.” Yiğit, komodinin üzerindeki sürahiden bir bardak su doldurup bana uzattı. Ellerim hâlâ titriyordu, usulca içtim. “Sen ne zamandır buradasın?” “Şi… şimdi geldim.” “Anladım. Sağ ol.” “Tamam, iyisen gideyim ben.” “İyiyim… teşekkür ederim.” Tam kalkacakken bir anda elini tuttum. Göz göze geldik. O anda fark ettim: ellerinin ve kollarının üzerinde küçük küçük kan izleri vardı. Çoğu tırnak izine benziyordu. Üstelik bazıları eskiydi. Beni şaşkınlıkla sarstı bu manzara. “Bunları ben mi yaptım?” “Hayır, seninle ilgisi yok.” dedi hızlıca. Yalan söylüyordu. “Yiğit… sen ne zamandır gelip başımda bekliyorsun?” Sesim biraz öfkeli, ama içinde minnet gizliydi. “Gelmiyorum Afra. İlk kez bugün geldim. Hadi sen uyu artık.” deyip çıktı. Ama yalan olduğu belliydi. Ne zamandır gelip burada bekliyordu, bir de itiraf edemiyordu. İçimi ısıtsa da bu hareketi, vicdanım sızladı. Günlerdir başımda beklemiş, bir de gündüzleri işine gitmiş miydi? Bu düşüncelerle kendimi tekrar uykunun kollarına bıraktım. --- Sabah uyandığımda hâlâ uykusuzdum. Oysa uzun zamandır huzurla uyuyordum. Yoksa bu huzurun sebebi, Yiğit’in her gece başımda oturması mıydı? İtiraf etmedi ama kollarındaki izler yeterince söylüyordu. Dudaklarıma, anlamını bilmediğim bir tebessüm kondu. Giyinip aşağıya indim. Salonda Seda oturmuş, kitap okuyordu. Yanına usulca yaklaşıp oturdum. “Günaydın.” “Günaydın Afra.” “Yiğitler gitti mi?” “Evet, bugün işleri yoğunmuş. Erken çıktılar.” “Anladım.” Seda başını kitaptan kaldırıp gözlerimin içine baktı. “Ee, anlat bakalım. Can’la aranız nasıl?” Gözlerindeki parıltı saklanamıyordu. “Çok iyi.” dedi. “Bazen bazı şeylerle beni zorlasa da… üstesinden geliyorum.” Ben de gülerek karşılık verdim. “Can iyi biri. Eminim çok mutlu olacaksınız.” “Umarım…” dedi Seda, yüzünde beliren narin bir gülümsemeyle. “Seda, sana bir şey soracağım ama bana dürüst ol. Söz mü?” “Tabii Afra, söz.” “Benim kâbuslarım olduğunu biliyorum… Senin de geceleri ara ara başımda beklediğini de. Peki Yiğit bu işin neresinde?” Seda bir an duraksadı. Gözleri dalıp gitti, sanki içinde bir tereddüt vardı. Söylese mi söylemese mi karar veremiyordu. Sonra, bana doğrudan cevap vermek yerine bir soruyla karşılık verdi: “Ne oldu ki? Bir şey mi oldu?” Nefesimi sıkıntıyla verdim. Gözlerimi kaçırarak, geceyi hatırladım. “Gece kâbus görüp uyandım. Yiğit’in eli elimdeydi… Başımda bekliyordu. Bana yeni geldim dedi, geçiştirdi. Ama elinde, kolunda küçük tırnak izleri gördüm. Senin de bir şeyler bildiğin belli Seda, söyle bana.” Seda derin bir nefes aldı. Dudaklarının kenarında belli belirsiz bir gülümseme belirdi, gözleri ışıltıyla bana baktı. “Evet Afra… uzun zamandır Yiğit neredeyse her gece geliyor. İlk başta ben kalırım dedim ama itiraz etti. Elini tutup seni sakinleştiriyor. Huzurla uyuyunca da odasına gidiyor.” Sözlerini duyunca kalbim sıkıştı. Aslında böyle olduğunu tahmin etmiştim ama bir başkasının ağzından işitmek beni darmadağın etti. İçimde garip bir duygu kabardı—sevinç mi, hüzün mü, suçluluk mu… hangisini hissedeceğimi bilemedim. Ama en çok vicdanım sızladı; çünkü Yiğit, her gece koltuk tepelerinde uykusuz kalıyordu. “Seda, nasıl izin verirsin? Nasıl bana söylemezsin?” “Ne oldu Afra, Yiğit’e güvenmiyor musun? O sana asla yanlış yapmaz.” Kaşlarım çatıldı, sesim biraz sert çıktı: “Tabii ki güveniyorum Seda! O yüzden demedim. Ama her gece böyle olur mu? Hem neden?” Seda başını eğip sonra gözlerimin içine baktı. “Afra, nedeni açık değil mi sence de?” Onun da benim gibi düşündüğünü anladım. Kalbim hızlandı, nefesim daraldı. “Seda, olmaz. Biliyorsun… bizden olmaz.” “Neden olmasın kuzum?” dedi Seda, ellerimi tutarak. “Ben ona acıdan başka bir şey getirmem. Çünkü bu kadar sıkıntıyla ilişki yürümez. Hem belki de bana acıyordur… sırf bu yüzden yapıyordur.” Seda ellerimi sıkıca kavradı, sesi yumuşaktı ama kararlıydı: “Afra, Yiğit seni seviyor. Hem de sevginin en saf haliyle. Dokunmadan, konuşmadan… sadece hissederek. Bunu biliyorsun.” Sözleri içimde bir çiçek bahçesi açtı sanki. Kalbim, ilkbaharda güneşi görmüş toprak gibi kıpır kıpır oldu. Ama hemen kendimi toparladım, içimdeki ışığı bastırdım. “Hayır Seda, neyse ne! Ben onu mutsuzluğa sürükleyemem, yaralayamam.” “Afra—” “Sözünü kesiyorum, yeter Seda. Bu konuyu kapat. Bir şekilde artık buradan da gitmemiz lazım. Onların himayesinde daha fazla kalamayız.” Seda şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı. “Ama nasıl?” “Henuz bilmiyorum…” dedim kısık bir sesle. Ardından ayağa kalktım. “Neyse, ben biraz hava alacağım.” Bahçeye çıktığımda serin hava yüzüme çarptı, ciğerlerimi doldurdu. İçime çektim. Ama Yiğit’i düşündüğüm anda dudaklarımda istemsiz bir tebessüm belirdi. Onu hayal etmek bile kalbimi hafifletiyordu. Ama aynı anda içimde bir sızı oluştu: O benim yanımda olsa, yalnızca kırgınlıklarımı, yaralarımı görür, üzülürdü. Ben ona hiçbir şey veremezdim. Mutsuzluktan başka… yalnızca acı. Kendi kendime fısıldadım: “Bu işi çözmem lazım.”
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD