Afranın ağlaması beni perişan bir hale getirmişti. Göğsümde, iç çeke çeke ağladı. Sabaha kadar saçlarını okşadım, gözlerime azıcık bile uyku girmedi. Onun o masum yüzünü izledim. “Seni her şeyden koruyacağım.” dedim, ama kendinden koruyamıyordum işte. Ne olduğunu söylemiyordu. İçimde bir fırtına vardı; onu korumak istiyordum ama çaresizdim. Sabah olmuş, odaya güneşin ışıkları dolmaya başlamıştı. Afra hâlâ hafif titriyordu. Usulca göğsümden alıp yastığına yatırdım, üzerini örttüm ve alnına bir öpücük bıraktım. Sonra aşağıya indim. Can ve Ali oturma odasında oturuyorlardı. Ali başını tutuyordu, sanırım Can yine deli etmişti onu. Yanlarına gidip oturdum. “Yiğit günaydın, ne bu halin uyumadın mı sen?” dedi Can. “Yok, uyku tutmadı.” dedim. “Afra nasıl?” dedi Ali. Başımı ovarak cevap verdi

