ALTEMUR Ağrı yolunda, Haşmet’le aynı arabadaydık. Geceyi yırtan farların ışığında öndeki aracı takip ediyorduk. Saatlerdir yoldaydık ve her geçen dakika, içimdeki korku, huzursuzluk biraz daha büyüyordu. Yanımda oturan Haşmet kadar sessiz görünsem de içim alev alevdi. Rozerin’in başına bir şey gelmiş olma ihtimali, benim için ölümden beterdi. Ya geç kalmışsak, ya ona bir şey olduysa… Sabırsızlığım sonunda kelimelere döküldü. “Daha ne kadar kaldı?” dedim. Sesim kontrolsüzce yükseldi. “Daha ne kadar gideceğiz” Haşmet elini koluma koydu. Gerginliğini gizlemeye çalışarak “Sakin ol Altemur Ağa,” dedi. “Az kaldı.” Ama o da benim kadar gergindi, gözlerinden okuyabiliyordum. Dudağının kenarında belli belirsiz titreyen bir çizgi, sesindeki zorlama rahatlık... Kendini tutuyordu sadece. Sabrımı bi

