bc

SENİNLE BİR GECE

book_age16+
20.8K
FOLLOW
135.8K
READ
sex
pregnant
mate
powerful
mafia
drama
bxg
city
betrayal
passionate
like
intro-logo
Blurb

İhanet sarmalı içine düşen genç bir kız. İlk ailesinden darbe aldı. Yıllar sonra güvendiği sevgilisi ise düğün günü ikinci darbeyi en yakın arkadaşı ile acımadan indirdi.

O gece gittiği bir barda sarhoş olup kendinden geçerken geceyi geçirdiği gizemli adam kaderi olacaktı.

Tek bir gece ile çakışan hayatlar.

Kadın yaralı.

Adam güvensiz.

Hepsine karşılık dünyaya gelmek için gün sayan mucize üçüzler.

Bu döngü içinde aşkı güveni sadakati sevgiyi tadan iki yaralı yürek.

Onlar iki yaralı yürek güvene aç aşka muhtaçken olacaklar büyük bir sınavdı.

chap-preview
Free preview
1. BÖLÜM
Güzel bir yaz gününe gözlerini açan Violet, çalan alarm ile okula gitmesi gerektiğini biliyordu. Ama kalkmak istemiyordu. Annesinin sesini duyana kadar da kalkmayacaktı. Çalan saati eliyle komodinin üzerinden devirip sözde uykusuna devam etmeye çalışırken, annesinin sesi çalındı kulağına alt kattan. "Violet, tanrı aşkına artık o yataktan kalkar mısın? Biyoloji sınavının olduğunu unutuyorsun tatlım" Keyfi de uykuya aşkı da bu kadardı işte. Hele sınav kelimesini duymak tüm yaşam enerjisini emmişti. Tamam, çalışkan bir öğrenci olabilirdi ama bilgisinin birkaç soru ile kısıtlanıp ölçülmeye çalışmasına sinir oluyordu. Hele konu üreme ve üreme organları olunca yüzünde muzip bir gülümseme oluşmuştu. Yataktan kalıp odasından çıkmadan önce inceleme adına seks marketten aldıkları portatif penisi okul çantasına sokuşturdu. Sınav sonrası kızlarla birleşip eğlenebilirlerdi. Lise öğrencisi olmak da bunu gerektirmez miydi? Deli dolu, her türlü çılgınlığa meyilli. Banyoya girip kalan yarım saatini hızlıca duş alıp kurulanmakla geçirdi. Kızıl saçları zaten dalgalı olduğu için kurutarak sprey krem ile elektriğini aldı. Siyah bir jean pantolon üzerine askılı beyaz badi onun da üzerine kırmızı çizgili oduncu gömleğini geçirdi. Ayağına düztaban küçük çivili botlarını da giydiğinde hazırdı. Çantasına gerekli eşyaları doldurarak odasından çıkıp merdiven korkuluğunda kayarak aşağıya indiğinde annesi ince uzun koridorda onu bekliyordu. Elinde küçük bir paket vardı ve kahvaltı yapamayan kızına bir tost hazırlamıştı. "Günaydın anne" Ona bakan kadının yanağına bir öpücük kondurup "Hoşçakal anne" dedi. Elindekileri alıp kapıdan çıkıyordu ki arkasından babasının "Menekşe" diye seslenmesi ile gülümseyip geri döndü. Ama tabi annesi babasına çemkirmekle meşgul olmaya başlamıştı. "Tanrı aşkına Deniz, onun adı Violet Menekşe değil. Lütfen şu isim takıntından vazgeç." "Sen Violet diyebilirsin Mary ama o benim için Menekşe. Hem de mor Menekşe. Lütfen karışma bana." "Tamam, bir şey demiyorum" İkilinin tartışması biterken Violet ikisine hitaben "Okul çıkışı kızlarla takılacağım. Birazcık gecikebilirim ama telefonum hep açık." dese de ikisi de önce birbirlerine sonra da kızlarına bakıp onayladılar. Annesi giyinmek için yatak odasına giderken Violet babasına sarılıp "Günaydın babacım. Bugün yine çok yakışıklısın ve bu inan kıskançlık damarlarımı coşturuyor bayım" diyerek babasına koyu mavi gözleri ile alttan alttan baktı. Kızının sözlerinden sonra kahkaha atarak kızıl saçlarına bir öpücük kondurup "Ah tatlım sen ve senin babana iltifatların. Mor Menekşem benim. Hadi geç kaldın sanırım birazcık. Bugün okula seni ben bırakayım." diyerek bilgisayar çantasını alıp kızı ile evden çıktı. Kendi gibi mavi gözlere bakıp derince iç çekerek şoför koltuğuna geçtiğinde, yanına oturduğu kızının hemen kulaklığı takıp hareketli bir müzik açmasını izledi. Kemerini takarak yerinde dans etmeye çalışan kızına biraz hüzün biraz suçluluk duygusu ile bakıp sonrasında yola çıktılar. Yol boyunca kulaklığından yayılan müziğe eşlik eden genç kız güzel sesi ile babasını da mest etmişti. Gülen gözlerle hala delikanlı gibi yakışıklı olan babasını izlemişti o da. Sonunda okula geldiklerinde inen Violet kocaman bir öpücük yolladı avuç içiyle ve sınava yetişmek için giriş kapısından girip sınıfa koştu. Son sınavıydı ve bundan sonrası mezuniyetti. O gün Violet gayet iyi bir şekilde atlattı sınavı ve güzel bir not alarak okuldan erken çıktı. Çantasındaki portatif erkek penisini de arkadaşlarına verdi. Amacı babasına sürpriz yapmak ve artık mezun olmasını kutlamaktı. Bildiği otobüs ile babasının iş yerinin bir blok gerisinde inip kulaklığını takarak yürüdü. Keyfi yerindeydi. Sabah ki çekilen hayat enerjisi bedenine dönmüştü. Mırıldandığı şarkı ile küçük şirkete girip genel müdür katına çıkarak babasının odasına doğru ilerledi. Sekreter masası boştu ve bu bir nevi sevindirmişti genç kızı çünkü sevmiyordu o kadını. Fazla yapmacık, iddialı ve boş konuşan bir tipti. Gözlerini emin olmak ister gibi etrafı yine taradığında olmadığına emin oldu ve babasının çalışma odasının kapısına vurmadan "Sürpriz baba ben geld-" diyerek içeri girdi ama sözleri kursağına dizildi. Babası ile sevimsiz sekreter odadaki deri iki kişilik koltukta çıplaktı ve sevişiyorlardı. Gözleri sonuna kadar açılan kız, ona şaşkınca ve korku dolu gözle bakan babasına hayal kırıklığı ile bakıyor bedeninin taş kesilmesine engel olamıyordu. Bir adım geri sendelediğinde yutkunamadı. Sanki tüm hayatı boyunca arkasındaki destek olan dağ yerle bir oluyor da dağılan parçaların altında kalıyordu. Nefes alamıyor, boğazına koca bir düğüm oturmuş ölüme sürüklüyordu sanki. Hemen üzerine baksırını ve kumaş pantolonunu giyen adam temkinli adımlarla kıza yanaşmaya çalışıp "Kızım, Menekşem beni dinle bir saniye ne olur. Yalvarıyorum sakin ol bebeğim" dediğinde kızından ilk defa "Kes sesini baba" diye karşılık aldı. Hala ona inatla bakan ve sinsi bir sırıtış ifadesi takınan kadına bakıp "Hemen bu odadan siktir olup git yoksa seni ben atacağım, üstelikte çıplak." Dedi ve sırtındaki çantayı hışımla çıkartıp yere masanın üzerine fırlattı. Yüzü saçları gibi kızarmış sinirden elleri titriyor, her an üzerine saldırıp parçalayacakmış gibi duruyordu. Babası kadına bir bakış atıp çık dediğinde inanamayan gözlerle bakan kadın "Ama hayatım" dediğinde genç kız babasının arkasında kalan kıza doğru bir adım atıp "Hala konuşuyor musun sen, siktir git" diye bağırdı son ses. "Tamam, sakin ol bebeğim çıkıyor şimdi" deyip bu defa o da bağırdı "Çık diyorum sana." Kadın söylene söylene giyinip en son ayakkabılarını giymek için nazik nazik uğraşıyordu ki sabrı kalmayan Violet bir hamle de babasını aşıp kadını kolundan tuttu, yerdeki ayakkabıları da eline alıp odanın kapısından dışarı savurdu. Üzerine tiksinen bakışlarla ayakkabıları da atıp kırmak istercesine kapıyı kapadı. Kızının sinirini bilen ve ona karşı mahcup olan baba sesini çıkarmazken odada ileri geri dönüp elleri saçlarına geçiren kız "Sana inanamıyorum baba. Bu-bunu nasıl yaparsın. Bu çok iğrenç ya berbat bir şey, tanrım sen bu fahişenin yatağından çıkıp bizim yanımıza nasıl gelirsin. Hele annem, ona nasıl yaparsın bunu" dediğinde buğulanan gözlerinden birkaç damla süzüldü. "Sen benim kahramanımdın. İnan uğradığım hayal kırıklığını sana anlatacak hiçbir kelime anlamlı cümle yok. Sadece diyebileceğim tek bir şey var ki o da senden utanıyorum." Deniz bey en sonunda konuşmak için fırsat bulabildi çünkü kızı son sözünü söylemiş ve masadan çantasını alıp gitmek için hareketlenmişti. "Menekşem, güzel kızım beni dinle ne olur. Bak hatalıyım ama hala senin babanım. Özür dilerim bebeğim çok özür dilerim" "Özür dileme baba, hatta artık bana babalık bile yapma." "Kızım bak bir sakinleş" "Hayır, sakinleşmek falan istemiyorum. Tanrım, ben bugün gelmesem ne zaman ortaya çıkacaktı bu rezalet. Sen bize, ailemize ne yaptın baba" "Mutlu değildim kızım. Annenle biz artık koptuk. Nasıl denir bilmiyorum ama bir süredir boşanma fikri bile aramızda konuşuluyordu ama sırf senin üniversite için hazır olmanı bekliyorduk" İşte film burada kopmuştu. Genç kız bu defa sesindeki hayal kırıklığı parçaları ile "Sırf benim için birbirinize katlanıyordunuz öyle mi? Ayrılmaya karar verip bana söylemek açıklamak yerine sekreterinle yatmayı mı tercih ettin. Lanet olsun şimdi seni böyle görünce daha mı iyi oldu?" deyip çantasını sırtına taktı. Babası kızının gözlerine pişmanlıkla bakıp "Bebeğim" dese de genç kız "Nefret ediyorum senden" diye bağırarak odadan çıktı. Uzaklaşmadan masasında oturan kadına yaklaşıp, sırıtan yüzüne elinin acıyacağını düşünmeden yumruğu geçirdi. Çığlık atarak yere serilen kadına bakıp "Fahişe" diye bağırarak oradan hemen uzaklaşırken tek dileği eve gidip yalnız başına odasında yorganı altında ağlamaktı. Şirketten çıkar çıkmaz hemen bir taksi durdurdu. Parası hep olurdu ama o sırf biraz daha sosyal olabilmek için taksi yerine toplu taşımayı seçerdi ama bu defa çekemezdi onca insanın içinde oturup sinirlerine hâkim olmaya çalışmayı. Taksi sayesinde kısa sürede evin önüne geldiğinde on dolar da fazlalık vererek inip bahçeye girdi. Eve giremedi ilk başlarda. Dışarıdan izledi yıllardır ona yuva olan doğup büyüdüğü ve babasını kralı ilan ettiği evi. Mavi dış cephesinin rengini kendi seçmişti geçen sene. Verandanın çatısı illa yeşil olacaktı. Üst kattaki iki odadan biri ona aitti. Diğeri misafirler için kullanılıyor, ebeveyn odası birinci katta en büyük odaydı. Seviyordu evini. Tatil zamanları dışarı çıkmıyorsa balkonunda oturur aşk romanları okur sonra da beni babam gibi bir adam sevsin isterdi. Her iki kültürden olmak bazen iyi olsa da çoğu zaman babası ve annesi bu yüzden tartışırdı. Babası Türk annesi Amerikalıydı. Bu yüzden adı hem Menekşe hem de Violet 'ti. Kendini bildi bileli olan yaşadığı anılar gözlerinde canlandıkça hıçkırıkları arttı. Elini ağzına kapatıp sessiz olmaya çalışarak kapıya doğru adımladı. Annesi işteydi ve komşulardan kimsenin dikkatini çekmeyi istemiyordu. Kendi haline kalmalı sadece ağlamalıydı. Kapıyı buğulanan gözleri ile zar zor açıp içeri girdiğinde anlık bir duraksama yaşadı çünkü evin içinde müzik çalardan çok hoş slow bir parça çalıyordu. Ağlamaktan kızaran gözleri şüphe ile kısılırken kaşları çatılmış adım adım salona doğru ilerlemeye başlamıştı. Annesi yoktu, babası; Ah lanet olası babasını fahişe ile basmıştı. Öyleyse bu evdeki kimdi. İçindeki korku yüreğini daraltan sıkıntı ile döndü köşeyi ve o an omuzunda duran çanta yere düşüverdi. Sadece bir saat içinde ikinci defa yıkılıyordu. İkinci defa güven denen duygunun ruhundan mütemadiyen söküldüğünü hissediyor kan kaybeden ruhu acı içinde can veriyordu. Gözleri böyle bir manzarayı görmeye dayanabilir miydi? Peki ya zihni? O tüm bu olayları kaldırabilir ya da ailem dediği insanlara sevgi dolu bakabilir miydi? Yüreği annesinin amca dediği adam ile salondaki halının üzerinde sevişiyor olduğu gerçeğini kabullenebilir ve annesine sevgi ile bakabilir miydi? Uyandığı gün cehennem azabı olarak devam ederken ona bakan ikiliye nefretle baktı. Hayal kırıklığı artık irislerine oturmuş, damarlarında saf öfke kan yerine dolanıyor kalbine ve beynine nüfuz ediyordu. Tükürdü ikisinin de yüzüne. Tiksinir gibi bir ifade gelip oturduğunda annesinin bakışları kaçtı gözlerinden. Nasıl bakabilirdi üzerinde olduğu adamın aleti hala içindeyken ve anın verdiği şokla kımıldayamazken. Evin içine dolan ses sadece genç kıza aitti. "Sizden iğreniyorum. İkinizden de tiksiniyorum. Keşke, keşke hiç olmasaydınız. Keşke ben sizin kızınız olup şu utancı iğrençliği görmeseydim. Lanet olsun defolun hayatımdan" Geri dönüp evden çıkarken yerdeki çantasını da almıştı. Bir daha dönmeyeceği eve bakmadı. O an anne ve babası ile birlikte sildi tüm hayatını. Doğduğu gün kayboldu önce, sonra da çocukluğu. Her bir güzel anısı ardına bakmadan uzaklaştı zihninden ve yüreğinden. Artık evi olmayan binadan adım adım uzaklaşırken yeni bir hayata koşuyordu farkında olmadan. Güven duygusunun, sevginin, samimiyetin var olmadığı hep tetikte hep acabalarla yaşayacağı hayatın yoluna girdi adımları. Banka da ki hesabında yaz tatillerinde çalışıp üniversite için biriktirdiği paradan çekerek şehir değiştirdi. Sürekli onu arayan anne ve babasına onu rahat bırakmaları gerektiğini ikisinden de nefret ettiğini artık hayatında yerlerinin olmadığını belirten bir mesaj atıp hattını çıkartarak kırdı. Los Angeles'tan Atlanta'ya geldi ve hiç bilmediği bir şehirde yaşamanın zorluklarını daha on sekiz yaşında öğrenmeye başladı. Belki çok tepki verdiğini düşünebilirdi ailesi ama o her daim sadakatin sevginin ve güven duygusunun sıkı sıkıya korunması taraftarıydı. Arkadaşlarının aksine bakire olan Violet, sıradan bir sevişme yerine özel bir anın olmasını isterdi. Düğün gecesi gibi ya da sevdiği adamla belki güvenirse anca ama onun harici istemiyordu. İlk ay babası hesabına para yatırsa da kabul etmedi ve üniversiteye gitme kararını askıya alıp küçük bir restoranda işe başladı. İş yerine yakın küçük tek oda salon şeklinde bir ev bulup yaşlı sahibiyle iyi de anlaşınca düzeni oturmaya başladı. Bulaşık yıkamadan tabak hazırlamaya sonra da servis elemanlığına kadar yükseldi. Gelen müşterilere saygılı davranıyor, soğuk tavırları ve mesafeli duruşu ile ulaşılmaz oluyordu. O artık kendi ayakları üzerinde duran ve asla kimseyi kalın duvarlarla çepeçevre sardığı hayatına almıyordu.   

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

SINIR (TÜRKÇE)

read
13.0K
bc

KALP HIRSIZI (Hırsız Serisi-2)

read
5.9K
bc

Kalbimin Derininde

read
7.6K
bc

Leyl Tutkusu

read
306.3K
bc

HÜKÜM

read
135.1K
bc

Ufaklık | Texting

read
1.7K
bc

Yasak İlişki (+18)

read
8.0K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook