"Geldiler."
Lorin'den duyduğum şey ve ardı ardına kapının önünde duran araba sesleri ile kalbim teklemişti.
Bizimkiler avluya çıkmaya başladığında ben kendimi olabildiğince geride tuttum.Dünden beri ne hissedeceğimi şaşırmış saatlerin bu kadar hızlı geçmesinden muzdarip olmuştum.
Ne olacaktı, nasıl olacaktı her şey bilmiyordum.
Az sonra ailem avluda dizildiğinde büyük kapı açılmış, Bozkurt aşiretinin büyükleri içeri girmeye başlamıştı.En önde ki yaşlı adamın Ferman Bozkurt olduğunu gördüm.Amcasıydı onun.
Aşiretin kadınları gülümseyerek içeri girmiş birbirleri ile selamlaşmaya başlamıştı.Arkadan gelen gençlerin ise ellerinde bir sürü hediye ve tatlı tepsileri vardı.Neden bu kadar hazırlıklı gelmişlerdi ki?Sanki verilecek kararı kesin olarak biliyorlarmış gibi.
"Hoşgelmişsiniz...Buyurun, buyurun."
Babamın tok ve ciddiyet kokan sesi ile Ferman Bozkurt'la el sıkışmasını izledim.
Gözlerim orada iken önümde ne zaman durduğunu bilmediğim biri beni kollarının arasına çektiğinde afalladım.
"Nasılsın güzel kızım?"
Kollarımı Mukadder hanımın sesi ile hafifçe sırtına koydum ve nazik bir ses tonu ile cevap verdim.
"Teşekkür ederim.Hoşgeldiniz."
Geriye çekilerek yüzümü inceleyen memnun bakışlar karşısında kızardım.Bu tür bakışlara alışık değildim.
"Maşallah.Maşallah."
Önümden geçip içeri giren Mukadder hanımla yüzümde hala varlığını koruyan tebessümle gözlerim konak kapısına kaydı ve gördüğüm adamla tebessümüm yerini ifadesizliğe bıraktı.Kısa bir an göz göze geldik.
Kalbim teklerken gözlerimi hızla onun sert ve ciddi ifadesinden çektim.Taş gibi olan ifadesinin yanında kaşları çatıktı.Üzerinde ki siyah takımın içerisine sadece beyaz gömlek giymiş ve üstten bir iki düğmesini açık bırakmıştı. Babamla el sıkıştıklarını göz ucuyla gördüğümde çatık kaşları biraz olsun düzelmişti sanki.Sanki genel hali öyle idi de kaşlarını düzeltmeye zorlamıştı kendini.
Herkes nihayet içeri girdiğinde biz de onları takip etmiştik.Erkekler büyük misafir salonuna geçerken kadınlar daha küçük olana geçmişlerdi.
Mutfağa geçip girilen hızlı servis hazırlığına yardım etmeye başladım.Elimde ki fincanları büyük varaklı tepsiye dizerken Lorin'in sesi geldi arkamdan.
"Oha!Bütün aşiret bize toplanmış sanki."
Gerçekten de öyle gibiydi.Yaklaşık elli kişi gelmişti sanırım.
"Koskoca Bozkurt aşiretidir Lorin.Ne bekliyorsun.Dua edelim de bu az halleridir."
Ayşe yengemin elleri işte iken cevaplamıştı Lorin'i.Yani iki yüz kişi gelmemelerine şükür etmeliydik bence de.
Abimin mutfağa girdiğini gördüm.
"Önden bir çay-tatlı servisi yapalım Ayşe. Sonrasında içilir kahveler,acelemiz yok."
Huysuzca karısına yaklaşarak elini arkası dönük olan yengemin beline koydu ve söylediklerinden sonra bana yaklaştı.
"Gülüm.Bak bakayım bana."
Kafamı kaldırıp abimin sıcak gözlerine baktım.
"Her şey yolunda değil mi?"
Bilmiyordum ki bende.Abimin cevap bekleyen gözlerine bakıp başımı onaylar anlamda salladım ve beni kendine çeken abimle kafamı geniş göğsüne yasladım.Güven hissi beni sarıp sarmalarken yüzümde oluşan küçük tebessümle geriye çekilmişti abim.Alnımı öperek mutfaktan çıktığında bu sefer çay demlemeye giriştik.
Dakikalar sonra elimde ki çay tepsisiyle kadınların olduğu salona girdim.Herkes içeri girmemle kısa bir an susmuşken ilerleyerek çayları misafirlerin önüne bırakmaya başladım.
Kadınlar da oldukça kalabalıktı.
"Leyla'm yardım et güzel kızıma."
Mukadder hanımın yumuşak sesi ile oturduğu koltuğun köşesinden kalkan genç kız bana yaklaştı ve tepside ki çayları benimle birlikte dağıtmaya başlamıştı.
"Pek güzelmiş kızımız Mukadder."
"Öyle tabi,maşallah."dedi Mukadder hanım.
Duyduğum yabancı kadın sesiyle yanaklarım kızardı.Bir an önce çayları verip kaçmak istiyordum buradan.Yoksa üzerimde ki bakışlar yüzünden elim ayağıma dolaşacak ve bir sakarlık yapacaktım.Çaylar bitince annemin gözlerine baktım.Bana odadan çıkmam için küçük bir hareket yaptığında beklemeden çıktım odadan.
Erkeklere abim ve kuzenlerim servis yapmışlardı.Kendimi mutfağa attığımda bulduğum boş bir sandalyeye oturdum.
Ayşe yengem mutfaktan içeri girdiğinde bana baktı.
"Arin gelsene bir."
Ona anlamazca baktım ama bir şey demeyince kalkıp peşine takıldım.Yukarı kata çıkan merdivenlerin önünde durduğumuzda merakla yüzüne baktım.
"Ne oldu?"
"Babamlar sizin konuşmanızı istemişler Boran ağa ile.En azından bir tanışıp anlaşmanızdan yanalar.Sen terasa çık, gelecek o da birazdan abinle."
Duyduklarımla hızlanan kalp atışlarım, onunla oturup ne konuşacağımızı bilmediğimden göğsümü dövmeye başlamıştı.
"Yenge ben ne di-"
Sözümü kesen şey yengemin koluma hafifçe uyarıcı bir çimdik atması ve gözleri ile yan tarafımı göstermesiydi.
Kafamı gösterdiği yöne çevirdiğimde, önde abim ve arkasından gelen Boran ağayı gördüm.
Gözlerimi onlardan kaçırırken yengeme sessizce fısıldadım.
"Sen de gel."
Dudağında ki gülümsemeyi durdurmaya çalışarak bana cevap bile vermeden mutfağa kaçmıştı hemen.Hain yenge.Tek başıma durduğum yerde onların yanımda durduğunu hissettim.Gelmeleri ile geniş alan sanki küçücük kalmıştı.
"Gel bakalım gülüm."
Kolunu omuzuma atan abimle yavaşça merdivenleri çıkmaya başladık.Yan tarafımızda ki adamın varlığı kendini oldukça belli ediyordu.Konağın büyük terasına çıktığımızda Boran ağa önden gidip oturmuştu bile.Abim bir şey demeden sakağımı öptü ve gözlerime güven verir gibi bakıp geldiği gibi geri gitti.
Avuçlarımın içi gerginlikten terlediğinde kendime bir kaç dakika vermek istedim.Ama duyduğum ses akşamın sessizliğinde beni irkiltti.
"Daha ne kadar duracaksın orada?"
İlk defa duyduğum sesi sert ve kurşun geçirmez gibiydi.Gözlerimi kaldırıp ona baktığımda oturduğu yerden bana neşter kadar keskin gözlerle baktığını gördüm.Bakışları karşısında yanağımın iç tarafını ısırıp ilerledim ve karşısında ki ahşap teras koltuğa oturdum.Gözlerim yeniden onu bulduğunda rahatça oturduğu koltuktan hala bana baktığını gördüm.Onu ilk defa bu kadar yakından gördüğüm için elim ayağım birbirine dolaşmış gibi hissediyordum.Ciddi bakışları yüzündendi de bu tavrım elbette.
"Arin...."
İsmim ağzından çıktığında kalbim tekledi.Sanki bilmediği bir şeyi çözüyormuş gibi söylemişti adımı.Gerginlikten kuruyan dudaklarımı ıslattığımda gözlerimde ki bakışları dudaklarıma kaymıştı bir an.Gözlerimi hızla ondan kaçırıp karanlık gökyüzünde dolaştırdım.Artık bir şeyler söylemeliydi,yoksa az sonra düşüp bayılacaktım.
"Neden kabul ettin evlenmeyi,çok küçüksün bana göre."
İfadesiz sesini duyduğumda gözlerim yeniden koyu renk gözlerini bulmuştu.
"Be-ben..yani dün öğrendim aslında geleceğinizi."
Gözlerini kısarak söylediklerimi dinledi.
Elinin tekini dizine yaslamış diğeri ile yaktığı sigarasını tutmuştu.Dudaklarına götürdüğü sigarasının ucunda ki turuncu ateşine istemsizce odaklanan gözüm sigarayı dudaklarının arasına alınca oraya kaydı.Dolgun alt dudağından biraz daha ince olan üst dudağı ile bir erkeğe göre oldukça güzeldi dudakları.Keskin çehresine yakışan düz bir burun ve koyu gözlerinin üzerinde ki çatık kaşlar ile ulaşılmaz görünüyordu.Neden bu kadar yakışıklı iken bu yaşına kadar evlenmediğini deli gibi merak etmiştim.
Gözlerim dudaklarından gözlerine kayınca göz göze geldik ve o an ne yaptığımın farkına vardım.Resmen adamın dudaklarını dikizlemiştim.
Yanaklarım cayır cayır yanarken oturduğum yerden kıpırdanıp boğazımı temizledim.
"Benden sana gerçek bir kocalık yapmamı bekleme.Eğer benden duygusal anlamda bir beklentin varsa şimdiden söylemeliyim ki hayal kırıklığına uğrayacaksın.Buraya sadece aşiretimin baskısından kurtulmak için geldim çünkü."
Sözlerini beklemediğimden bir an afalladım ve söylediklerini kavramaya çalıştım.Yani bana aşık olma diyordu öyle mi bu adam şimdi?
İçimde yükselen sinir ile dişlerimi sıktım.Ne sanıyordu kendini?
Hislerimi gözlerimin ardında ki perdenin arkasına saklayarak burnumdan histerik ve keskin bir nefes verdim.
"Sana aşık olmamdan mı korkuyorsun Boran ağa?"
Ciddi yüzünde ki ifadeler buz gibi iken sadece tek kaşı havaya kalkmıştı.Bu şaşkınlık belirtisiydi sanırım.Sesim benim bile beklemediğim bir soğukluktaydı.
"Ama merak etme, kalbi başka birine ait olan biri tekrar aşık olamaz."
Neden böyle bir şey söylemiştim bilmiyorum ama o an ona o kadar sinirlenmiştim ki ukala tavrı karşısında onu sinir edecek bir şey söylemek istemiştim.
Bakışları tıpkı bir şahin gibi keskinleşip karardığında ayağa kalktı ve bana doğru geldi.Nefesimi tutarak ne yaptığını anlamaya çalıştım.Ama hala onda ki cesur bakışlarımı çekmemiştim.
Gözlerimiz arasında başlayan soğuk savaşı hissetmeye başlarken Boran ağa elini oturduğum yerin kol kısmına yasladı ve üzerime eğildi.Yakınlığı karşısında dilim tutulurken yüzü yüzümün dibinde ki adam fısıldadı.
"Öyle mi?Kalbindekini yok etmek için fazla uğraşmama gerek kalmayacak."