Mihran kızın bağrının ortasına bir his çöreklendi. Bunun adına ne dese bilemedi. Sanki bir telaşa benziyordu. Hani böyle çok acil yetiştirecek bir işin olur da o iş hem aklını hem bedenini akşama kadar oyalar ya öyle bir his. Ve o telaşın yanında korku ve merak da yoldaşlık edince hiç kendinde değildi. Sanki dibi belli olmayan kara bir kuyunun başındaydı. Merak edip içine bakmak istiyor sonra içine düşerim diye korkuyordu. Ah o koca adam! Gözleri dipsiz karanlık bir kuyuyu andırınca ondan böyle bir benzetmede bulunuyordu. O gece de ondan önce rast geldikleri günlerde de kendisine öyle bir derin bakıyordu ki sanırsın baktığı kişiyi içine çekiverecek. Halbuki Mihran, şu yaşına kadar hiçbir erkeğin gözüne bakmamıştı. Ama bu adamın bakışlarının tesiriyle, gözlerini geri çekemediği gibi kenarı

