İbrahim, Cihat konuşurken kıpkırmızı kesilmiş, sırtı yay gibi gerilmiş, sanki birileri ağzının içine bir kürek ateş atmış da oradan ciğerine işlemişti. Elini düğüm olan boğazına götürüp bir şeyler söylemek istiyor fakat o söyleyeceği sözler asla ağzından dökülmüyordu. “Ben” dedi. Sesi boğuk çıktı. Devamını getiremeden delice bir yürüyüşe geçti. Havanın neminden değil de soğuk soğuk terlediğinden ıslanan saç uçlarına asıldı. Mihran Kızın etkisinin bu kadar büyük olduğunu tahmin edemezdi. Ne ara kafayı yiyecek kadar olmuştu! İşte korktuğu da tam olarak buydu. “Onun da gönlü var mıymış!” diye sordu. Konuştu, köpürdü, gitti geldi. Çeşmenin beş adımlık etrafını kaç kez döndü hesap edemedi. Nasıl tutulmuştu bu hastalığa. Nasıl ağrılı bir dertti bu? “Cihat! Bir şey söyle!” diye bağırdı. Ciha

