Gecenin zifiri karanlığında dalgın adımlarla, ayağındaki çizmeler boyunca kar yığınlarını aralayarak, yüzüne vuran keskin ayazın eşliğinde, yokuş aşağı iniyordu İbrahim. Elleri cebindeydi. Sanki büyük bir günaha batmış gibi başını öne eğmişti. Sırtı kamburlaşmıştı. Hava feci derecede soğuk olmasına rağmen içinde dev bir yangın vardı. İçindeki bütün organları cayır cayır yanıyor, sanki ağzını açıp püskürse içinden kocaman bir ateş topu çıkacak ve bütün köyün içini o ateşle yakacak kadar efkarlıydı. Başını kaldırıp zifiri karanlığa baktığında saat gece yarısını çoktan geçmişti. Zaten bu saatte bir kendi bir de köyün içinde başı boş gezen köpekler vardı. Ay bile kendisine küsmüş yahut sinirlenmiş olmalı ki gri bulutların arasına saklanmış, önünü görmesine yardımcı olmuyordu. Herkes de kendis

