GİRİŞ

1004 Words
Selvi... Elimdeki kalem bir türlü soruyu çözmeye yaramıyordu! Muhtemelen o da soruyu benim çözmemi bekliyor. Kafam bir hafta sonraki istememde olduğu için böyle doluydu belki de. Evlenmek istemiyorum. Okulumu bitirmek ve bir an önce meslek sahibi olmak istiyorum. Bir öğretmen, ya da ne bileyim, haklarını savunan iyi bir avukat. Ne tür bir mesleğim olacağını bilmiyorum, sadece okuyup kendi ayaklarımın üzerinde durmak istiyorum. Babam muhtemelen lise bittikten sonra böyle bir şeye izin vermeyecek, ama ben bunu bastıracağım. Gerçi çok yakında babamdan izin almama gerek kalmayacak. Beni kuzenimle nişanlayacaklar, belki onu ikna edebilirim ve okumayı sağlayabilirim. Bunu düşününce ne kadar imkansız olduğunu bir kez daha anladım. Süleyman o kadar pislik bir insandı ki buna asla izin vermez. O alkolik evlenirsek beni perişan eder. Her ne kadar ondan midem bulansa da bırakmama izin vermiyorlar. Bizim kaderimiz onlara göre bir yazılmış, benim ondan kurtuluşum yok. Sıkıntıyla kitabı kapattım, üzerindeki 12. sınıf yazısıyla bakıştım bir süre. "Ne olurdu sanki şu an üniversite okuyor olsam? Gerçi bu saatten sonra üniversite okuyacağım da belli değil ama." Sıkıntıyla oflayarak arkama yaslandığım sırada gördüm hocanın bana odaklandığını. Matematik öğretmenimiz Sinan masaya yaslanmış bir halde beni izliyordu.Yine o tuhaf bakışları üzerimdeydi. "İki saattir sana seslendiğimi duymuyor olmalısın Selvi! Her neyse, zil çalınca yanıma geliyorsun! Bu dalgınlığının sebebini konuşalım seninle." Off! Gerçekten bir bu eksikti. Bu kasıntı ağanın oğluyla konuşmak iğrenç bir şey! Cevap verecek gibi olsam da sustum, sonuçta ona verecek bir cevap yoktu. Sinan hoca geri derse dönerken ardından hesaplamalar yaptım. Evlenmeden Süleyman'ı birkaç ay ikna edersem belki o sırada üniversiteye kayıt yapabilirdim. Babamı ya da Süleyman'ı ikna edemem. Ama abim evlenme şartı olarak bunu diretirse... Abim onları bu konuda ikna edebilir, en azından ben böyle umuyorum. Abim babamdan daha merhametli, bu konuda onu ancak o ikna edebilir. İlk başta denedi benim evlilik işimi iptal etmeyi, ama buna babam izin vermedi. Benim beşik kertmemdi Süleyman, buna kimse mani olamazdı. Her şey kabul, ama ben okumak istiyorum! Ders boyunca hiçbir şeye odaklanamayıp bunu düşündüm. Yıllardır olan bir şeyin baskısı bu aralar artmıştı üzerimde, çünkü iş ciddiye biniyor. Çıkış zili çaldığında yerimden kalktım ve çantamı toparlayıp kapıya doğru ilerledim. Çok şükür ki son dersti. Şimdi konağa gidip kafa dinleyeceğim, demek istesem de olmuyor! Abimle beraber alışverişe çıkacağız, isteme yakın olduğu için bir an önce hazırlanmamı bekliyorlardı benden. Neden isteme yapıyorlar ki? Zaten beni daha doğduğum gün onunla nişanlanmamışlar mıydı? Tam herkesle beraber sınıftan çıkacaktım ki Sinan hoca durmamı işaret etti eliyle. Onun çıkışta konuşacağını unutmuştum. "Herkes çıktıktan sonra kapıyı kapat ve yanıma otur Selvi, seninle konuşalım bir!" O kadar öfkeliyim ki düşünmeden içimden küfürler ettim ona. Benim tüm dertlerim bitmiş gibi bir de bu adamla uğraşıyorum! Herkes çıktıktan sonra kapıyı kapattım ve kendisinin önünde durdum. O rahatsız edici bakışları yine üzerimde geziyordu. Bu adamı ne zaman görsem sinir oluyorum, nefret ediyorum çünkü. "Dersi dinlemediğim için özür dilerim, ama kafam o ara çok dalgındı. Beni bağışlayın! Eğer duymak istediklerinizi duyduysanız gidebilir miyim?" Ben bunu söylerken telefonu çalmıştı, hiç düşünmeden telefonu kapattı. Kapanan telefonun duvar kağıdına gözüm çarptı. Yarı çıplak bir kadınla fotoğrafı vardı. Bunu gördüğüm an yutkunarak geri önüme döndüm. "Bak güzelim, eğer bir derdin varsa benimle konuş. Ben o dertleri çözmek için buradayım," derken bakışlarıyla rahatsız ediyordu beni. Midem bulandı sanki o an, yine de yanlış düşünmüş olacağımı var saydım. "Sinan hoca, kendine gel! Bu bakışlar beni rahatsız ediyor, bilgin olsun! Bana bak, senin yamuk yapacağın son insan olayım ben!" Her ne kadar kendimi tutayım desem de bunu başaramadım ve zehirli sözlerimi ona doğru kustum. Çünkü bu bakışlar kesinlikle normal değil, sanki... Sanki arzuyla bakıyordu yüzüme. Ben kendisini tersleyince arkasına yaslanıp alay eder gibi yüzüme güldü. Benim kim olduğumu gayet iyi biliyor ama umursamıyor bu adam. "Ne var biliyor musun Selvi? Bu ağa kızlarının bir gün babalarının istediği kişiyle evlenecek olmasına rağmen böyle havalar yapması bana gerçekten değişik geliyor. Hiçbir özgürlüğünüz yok, kim ne derse ona göre davranmak zorundasınız. Ama sanki çok önemli bir haltmışsın gibi utanmadan gelip bana hava atıyorsun. Ahh, şu an senin adına ne kadar utandığımı tahmin bile edemezsin." Benim yakında evleneceğimi duymuş olmalı. O da benim gibi ağa çocuğu, elbet duyar böyle bir haberi. Ama böyle söylemesi... Gerçekten çok zoruma gitmişti bu adamın benimle böyle konuşması. Yine de ona istediği fırsatı vermemek için ben de tebessüm ettim. "Sanırım yeni dul kalmış kız kardeşin için söylüyorsun bu sözleri! Baban onu bir mal gibi verdi, kocası ölünce de geri size döndü. Eeee, özgürlüğü olmayan kız kardeşine bu sefer kimi layık gördüler? Bana böyle bir örnek verdiğine göre yeni kocasını bulmuş demektir!" Benim söylediklerimle rengi atarken ayağa kalktı. Artık iş işten çıkmıştı, meydan okur gibi kendisine doğru bir adım attım ve parmağımı havaya kaldırdım tehdit eder gibi. "Sakın daha fazla ileri gideyim deme Sinan hoca! Yoksa seni de yakarım, aşiretini de! Benimle muhatap olmamak senin için en doğru karar olur, bunu unutma sakın!" Sözlerim biter bitmez nefretle yüzüne baktım ve hızlıca sınıftan çıktım. Bu pis çapkının bana ne yapacağı belli bile olmazdı. Sınıftan çıkar çıkmaz koşar adımlarla merdivenlerden indim. Bu adamdan kurtulmama çok az kalmıştı, sadece bir ay sonra okulum bitiyordu zaten, çok şükür bu okuldaki hiçbir öğretmenle muhatap olmayacaktı artık Okuldan çıktığımda beni karşılayan abim olmuştu. Normalde konaktan birini yollarlardı beni alması için, ama bu kez abim gelmişti. "Hadi gülüm, hızlı ol, bir an önce şu çarşıya gidip işlerimizi halledelim ki kurtulalım." Bu sözleri duyar duymaz yüzüm düştü. Onlar kurtulacak olabilir, ama onlar kurtulurken ben mahvolacaktım. Bu evlilik işinin bu kadar hızlı ilerleyeceğini düşünmemiştim. "Abi..." "Ne diyeceğini biliyorum gülüm, ama vallahi benim elimden bir şey gelmiyor. Bu Süleyman iti karşımıza sonradan çıkmış olsaydı ben onu atardım başımızdan, ama ta küçüklükten verilmiş bir söz." "Peki ya okul?" diye fısıldadım çaresizce. Tamam, bu evlilik kaderim olabilir. Ama en azından okumama izin versinler, başka hiçbir şey istemem. "Onu daha sonra konuşacağım babamla, en azından bugünü atlatalım bir. Bak sana söz veriyorum, en azından bu söylediğin olsun diye elimden geleni yapacağım. Gerekirse o Süleyman'ın topuğuna bir kurşun sıkarım, O zaman mecburen kabul etmek zorunda kalır." Abimi Süleyman'a sıkarken hayal edince istemsizce güldüm. Aslında bu benim için pek fena olmaz, en azından kurtulurdum. Süleyman vurulsa iyi olmaz mıydı?
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD