Başımı çevirip Fidan'a baktım. Bunu bana canım arkadaşım acaba ne zaman söylemeyi düşünüyordu. Hiç de mi! Söylese hayatta gelmezdim. Bunu onun için bile yapmazdım. Ya bana bunu söylemeyi bu kız düşünüyor muydu?
Karşılaştığım manzaraya bak!
"Ben sorun olmaz diye düşündüm Efnan." sorun?
Kızlar önden giderken ben olduğum yerde durmuştum. Tabi Fidan'da durmuştu. Kızlar da az ilerledikten sonra olayı bilmedikleri için onlarda kapı ağzında durdular. "Bir sorun mu var?" Hadi Fidan yok canım bir şey desindi.
Onunda aklına burasının öylece gelmediğini biliyordum. Mahir ile ayrılalı çok uzun bir zaman olmuştu. Gelmemiş olabilirdi. Ben bile bu yeri görünce hatırlıyordum. Hatırlıyordum da yine de onun mekanında randevuya gelmemiz bu çok yanlıştı.
Fidan acaba eski erkek arkadaşımın gözünde beni ne konuma sokacaktı ki beni buraya getirdi? Fidan bunu nasıl göz ardı ederdi. Ben Mahir'den ayrıldıktan sonra bırakın bu yere gelipte uğramayı kenarından köşesinden bile geçmemiştim. Öyle bitirmiştim ki bu mekanı da Mahir'i de.
Kızlar olayı bilmediklerinden "Girin siz içeri." diye seslendim. Kapı ağzında daha ilgi çekiyorlardı. Onların içeri girmeleri ile Fidan'ı gitmesin diye kolundan çektim. Aklınca sen dedin der gibi o da gidecekti. "Fidan bari bana Mahir'in şuan da mekanda olmadığını söyle." eğer Mahir mekanda filansa ben içeri girmeden kızları da, Fidan'ı da ekecektim. İşin içinde eski arkadaşımın mekanı vardı. Kaldı ki kör randevuya çıkmamı izlemesi eski erkek arkadaşımın yoktu. Bunu yapamazdım. Mahir'e olan eski hislerim tabi ki de yoktu. Eskiden kalan duygularım inanılması güçtü ama depleşmemişti bile. Ben yalnıza Mahir'in bunu ve bu anı görmesini istemiyordum. Gerçekten buraya gelmem benim hataydı. Daha eski erkek arkadaşıma bile kör randevu da yakalanmaktan korkarken acaba ben bu durumu ve bu kadarını Yavuz'a nasıl açıklayacaktım. Kör randevuya gelmiştim. Kör randevuya eski erkek arkadaşımın mekanında gelmiştim. En başından vicdanımın sesini dinlemeliydim. Yavuz ile evli ve adımız olsa hayatta yapmazdım. Mevzu böyle olunca Fidan'ı da ekememiştim. Görünürde masum bir iş yapıyorduk. Kör randevuya çıkıyorduk.
Arkamda duyduğum tanıdık olan ses ile olduğum yerde durdum. Fidan da en az benim kadar şaşırmıştı. "Özür dilerim." demesini işittim. Oysa bunun geçti. "Fidan içeri geç," diye dişlerimin arasında konuştum. Fidan sözümü dinlemek yerine olduğu yerinde kalınca itiraz istemiyorum diye baktım. İnat etmemişti. O da kızların ardından içeriye yol aldı. Tek kaldığımda ise iki yanımda duran ellerimi yumruk yaparak şansıma küfrettim. Bende bu şans varken şuradan bir de Yavuz çıksa varsa şaşırmazdım. Bende bu kör talih olduktan sonra o da olurdu.
"Efnan." Mahir adımı söylemesindi. Adımı söylerken huzur veren Yavuz için söylüyordum.
Sabır dileyerek ona yüzümü döndüm. Bu Mahir miydi? Mahir de en az beni böylesine karşısında gördüğü için şaşırmışa benziyordu.
"Çok zayıflamışsın." başımı salladım. "Ve daha da güzelleşmişsin." bana bir tanrıçaymışım gibi bakıyordu ki dile de getirdi. "Tanrıça gibisin."
Hovardalığı bırakıp daha insancıl görünüyordu. Şu hayatta erkekler konusunda en büyük şansım Yavuz olmalıydı. İlk aşkıma bakıyorum da bence böyle olmalıydı.
Her erkek onun gibi kadınını delikanlıca sevmiyordu. Ne yazık ki! Bugünü ve kızları ekmeden şu meseleyi halledebileyim ilk işim Yavuz'a bugünü anlatacaktım. Gizli saklım olmazdı. Bugün de olsun istemiyordum. Benim ondan saklayacak hiçbir şeyim yoktu. Bugün de olmayacaktı. Hata yaptıysam bile bilecekti. Bunu ona söylemeyi sonucu ne olursa olsundu düşünüyordum. Açıktım ben. Bir ilişkide dürüstlüğe değer verirdim ki geçmiş sizi bu konuda uslandırıyordu. Affeder ya da affetmezdi. Onu da artık Yavuz bilirdi.
"Çok değişmişsin." bunu ona söyleyen ben oldum. Tanrıça deyince bende ona vurgun yapmak istemiştim. İma vardı sözlerimde. Benim tanrıça olup onun Zeus olduğu gibi.
Beni gösterdi. "Sende öyle." eskiden her şeye onun için tamam diyen ben bugün onu kendiyle vuruyordum. Ne diyebilirim, değişmiştim. Aksini söyleyemezdim.
Mahir'in baş sallaması ile bana mekanı gösterdi. "Sen gelmezdin buralara. İyisin değil mi?" iyi olmamdan ona neydi? Kötüyüm desem benim için ne yapabilirdi. Allah onun belasını versindi. Benim de. Ne bok yemeye bu mekana ve randevuya geldiysem. Yavuz seni hiç olmadığı kadar yanımda çok istiyorum. Başımı göğe kaldırdım. Sesimi duymalı ve yanımda olmalıydı.
"Sana ne benim iyi olup olmamamdan." Ona neydi ya iyi olup olmamamdan. Sakince söylemiştim. O da tepkisini bozmadı. Bu Mahir neyin peşindeydi? Sırf onunla yatmadım diye Mahir beni terk etmişti. İhtiyaçları varmış. Ya ben karşılayacakmışım ya o bırakacakmış. Böyle olmuyormuş. Düşünün o vakitler ben üniversiteye bile gitmiyordum. O ise baba parası yiyen ve gününü gün eden biriydi. Alıştırmıştı birlikte oldukları kızlar. Sevgi yetmiyordu.
Mahir benim bakir olduğumu o sıraları biliyordu. Hala bakirdim. Oysa benim bakir olmak ya da olmamak gibi bir derdim yoktu. Ben babam ve hayatta olan anneme yakışır evlat olma yolunda yürüyordum. Her ne kadar onu sevsem de onunla birlikte olmamamın alt temelinde bu yatıyordu. Güven. ..
Şuan karşımdaki adama baktıkça iyi ki diyorum. Onu çok sevmeme ve onun tarafından çokça sevilmeme de aldanıp da erken davranmamıştım. Yoksa inanın çok başka yerlerde olurdum. Bunu Mahir'e baktıkça çok daha iyi görebiliyordum.
"Mahir hiç uzatmayacağım." dürüstlük konusunda nettim. Ben hep bu kafadaydım. Beni bırakacak adam bırakırdı. Sevecek ve sevmeye devam edecek kişi de severdi. "İçeride kör randevu olacak. Eminim sen tabi bunu çok öncesinden biliyorsundur." tabi ki biliyordu. Seneler öncesi Mahir bu mekanı kendi açmıştı. Açılışı benimle yapmıştı. Yalnız feneri benimle söndürememişti. Demek mekan hala işliyordu. Onda hep işletme kafası vardı. Mekanı da büyüttüğüne göre Mahir çok değişmemişti. "Sonuçta senin mekanın burası. Senden habersiz hiçbir kuş uçmaz. Benim geleceğimden habersiz gibi bana davranma." güldüm. "Bunu en son bana yedirirsin." onu bu kadar iyi tanırken o hata bir kez olurdu.
Mahir'de güldü. İki dobra insan karşı karşıyaydık. Mahir benden kendini hiç gizlememişti. Sorun şu o beni bırakınca ben ona bir daha dönmemiştim. Mahir aramızdaki mesafeyi tüketerek hemen karşımda durdu. "Çok akıllı sanıyorsun kendini değil mi?" şu oyuna son mu verseydik. Mahir böyle yakınımda yakınımda konuştukça kendimi Yavuz'sa karşı kötü hissediyordum. "Peki sen o kör randevu da buluşacağın kişinin kim olduğunu da tahmin ettin mi?." lanet olsundu!
Onu göğsünden ittim. Bu kadar alçak olamazdı. Yo yo...
Fidan sen beni nasıl bir oyunun içine çektin. İşte bunu hayatta tahmin edemezdim. "Yalan söylüyorsun." doğru söylediğini bilsem de yalan demesini o kadar çok istiyordum. Onun gibi büyük egoları olan bir adam beni tuzağa düşürmek adına böyle bir oyuna kalkışmazdı. Onu tanıyordum. Bunu yapmazdı.
"Ciddiyim ben Efnan. Kızların iyi olmasını istiyorsan içeri girmelisin. Özellikle Fidan'ın. Hadi burada beklemeyelim." beni bir de kızlarla tehdit ediyordu.
Fidan'ın bu kadar aptal olduğuna inanamıyordum. Mahir bizi burda çekip vursa var ya kimsenin gıkı bile çıkmazdı. Üstelik benim yanımda Yavuz'u arayacağım telefonum bile yoktu. Bizi böyle bir çıkmazdan ne doktor, ne Zeynep'in abisi kurtarabilirdi. Yavuz'u arayıp gel demem gerekiyordu. Desem gelir miydi? Onunla onca süre de mesajlarımı bile üç gün sonra okuyan bir isimden bahsediyordum. Umutsuz vakaydım.
Allah'ım ben neden erkek arkadaşları konusunda bu kadar berbat seçimler yapıyordum. Çok değildi. En azından Mahir'i bu gece yakamdan silkmem adına Yavuz kendi işini bırakıp yanıma gelebilirdi. Mahir'in geleceğimden emin tavrı varken kızları onun mekanında tek başlarına hayatta bırakamazdım. Mahir hiçbirine acımazdı. Acımasızlığı o günden bugüne hala aynıydı. Bunu konuşurken gözlerinden okudum.
Fidan hariç diğer kızları daha yeni tanısam da benim karakterime çekip gitmek tersti. Mahir de bunu çok güzel tahmin etmiş olmalıydı. Ne o istekleri konu olunca acımasızlığından vazgeçmişti ne ben mevzu sevdiklerim olunca gözümü karartmayı. Aynıydık be! Ne deyim Mahir de beni iyi tanıyordu. Bari Zeynep'in abisi akıllılık edipte önden gelseydi. İşte o vakit benimde Mahir'in elinden kurtulmak için bir şansım olurdu. Umut.
Mahir yürümem için eliyle mekanı gösterince sabır çektim. İçeride Allah bilir bizi ne bekliyordu. Her denilene inanmayacaktım. Güvenilirmiş. Mahir güvenilir biriydi. Mekanda öyle. O güvenliği de Mahir ve adamları sağlıyordu. Güç kimdeyse burada söz sahibi olurdu.
"Hoş geldin abi!" Mahir selam veren adamına başını salladı. "Eyvallah koçum." lanet olsun onun borusu burada geçerken ben ve kızları nasıl çıkaracaktım. Kaldı ki bir de buraya kendi ayaklarımla giriyordum. Kızları içeri girin diyen aklımı şey etsinlerdi. "Efnan aklından kızlarla kaçmak gibi fikrin varsa önden söyleyim burda güvendesin ve benim mekandasın. Keyfini çıkar." başımı çevirip ona baktım. Sinirden dudaklarımı ısırıyordum. Mahir'in gözleri dudağıma kaydı. Gözleri kararırken aklından geçenleri anlamak çok güç değildi. Tamam onunla yatmamıştık da dudaklarımın tadına bakan ilk kişi o olmuştu. Dinen keşke bu kadar eksik olmasaydım çok isterdim. Özgürlük abidesi bizler ilk olmanın anlamını bilmiyorduk. Çocuktur olur. Gençtir yapar. Bir şeycikten bir şey olmaz. Oluyordu. Hem de çok şey oluyordu.
Hepimiz müslümandık. Amaları olan müslüman...
"Sevgilim var Mahir." içeri girmekten vazgeçmiş ve onun sinirleriyle oynamaya başladım. Yavuz kusura bakmasındı. Sevgili bile değilsek bu saatten sonra sevgiliydi. Mahir benden duyduklarıyla üzerime yürüdü. "Yalan söylüyorsun!" belki öyleydi belki değildi.
"Ya doğruyu söylüyorsam. Bunu bilemezsin." Mahir onun ona ait olanına dokunulmasına affı olmayan biriydi. Sorun şuydu ben ona ait değildim. Aitsem bile bu kişi Mahir değil Yavuz'du. Keşke o burada olsa ve kendi söyleseydi. Mahir ancak anlardı.
İçeriye geçmemizle erkekler kendi aralarında usullerince selamlaştılar. Kızlarla zaten tanışıyorduk. Mahcup mahcup bir köşede oturan arkadaşım Fidan'a baktım. Dudaklarımı oynattım. "Bittik." Mahir'in ne bela olduğunu Fidan kendi bilirdi. Ayrılmış olmamıza rağmen Mahir benim kimseyle birlikte olmama izin vermemişti. Dönmemi beklemiş dönmemiştim de.
Arkadaşım çok pişman görünüyordu anlamı yoktu. Şuan pişmanlığın bize hiçbir faydası yoktu. Ayrıca ne demeye beni son sıraya koymuşlardı bu kızlar! Zeynep'in yanına kızlardan Melisa'yı koymuşlardı. Hiç olmadı Zeynep'i yengesinin yanına koysalardı bir tezgah düşünürdüm. En köşede kalmıştım. Bununda Mahir'in işi olduğuna emindim. Resmen randevu da kim kiminle olacaktı her birisine karar vermiş ve önceden ayarlamıştı. Fidan son dakika da haber vermek yerine önceden söyleseydi ben kızları da bu işten çekerdim. Beni Fidan bu oynun içine düşürmüştü. Kendi de oynanılan oyunu bilmeden içine çekilmişti. Biliyorum bilse Fidan ne teklif ederdi ne de kendi gelirdi.
Gözleri benim üzerimde gezen Mahir ile pes ettim. Belki de onunla hesaplaşmamızın vakti gelmişti. Sonuçta bu randevuya geldim mi gelmiştim. Onun söylediği gibi kaçacak değildim. Sonuna kadar burdaydım.
Al sana kör randevu Efnan. Millet gider kör randevu da talih kuşunu bulurdu ben takık erkek arkadaşımı bulmuştum. Üstelik onun kumpasına düşmüştüm.
Ah Fidan ahh yaktın beni arkadaşım. Senin hatırının içine edeyimdi. Mahir'in tutkuyla bakan bakışları bile bana bunu doğruluyordu.
Bitmiştim....
No problem Efnan:)))
Yavuz olmasa da ben senin için buradayım:))))"
Gelecek bölümde ne olacak dersiniz? Malumunuz Yavuz aransa bile üç gün sonraya ulaşılıyor. Ne çıkacak dersiniz?