1.bölüm
Hoş geldiniz
Ve
Umarım hoşkalırsınız:)
******************
0532...............56 yazıyor
 (Kendi resmi)
-Kuzum sen benim neyimi beğenmedin, söyler misin?
-Öyle mütevazi olamayacağım da fıstık gibiyim:)
-Neyse, vesselam. Bunları bırakıp boş verelim.
-Mağazadayım. Dün, dünde kaldı.
-Biz bugünümüze bakalım
-Nasıl olmuş üzerimdekiler bak da bana bir fikir ver
-Kararsız kaldım.
-Atıyorum
-.............
Resim gönderiliyor.
- Ya bunu görünce, içim gitti :B
- Nasıl olmuş? benim çok içime sindi:)
 (hoşbirtasarım)
-İlk baktığında salaş görünse de, üzerime giyince çok çok sevdim.
-Yakışmış ama değil mi:>;)
-Hadi ama Fidan, acelem var dedim ya aralarından seç birini de mağazadan öyle çıkacağım.
-Karar veremedim onun için bende sana yazdım
-Bu arada yeni iç çamaşırı aldım. Burası cidden muhteşem:D
- Bak tamam, bu son:))
-Buna da bak öyle seni azad edeceğim:D^^
-Keşke uzakta olmasaydın da seninle birlikte alışveriş yapıp, seçseydik ❤❤❤:(((
 (uygunsuz resim)
-Nasıllar ama?
-Hayatta mısın, Fidan:"!
053................82 yazıyor
-Hepsi de birbirinden güzel
-Söylediğin gibi içinde ki güzel olunca :SS
-Bence de kendin konusunda mütevazi olmamalısın
-Bu arada ben de, Fidan
-ama;
-YAVUZ!
-Yavuz Fidan....
0532..................56 görüntüden çıktı
İlk girişiydi%^^
----------ikinci bölüm hemen altta⬇️⏩
2.bölüm
Efnan Aksungur.
Bu ismi veren, babammış. Soyadım her insan evladı gibi bende babamın soy adını hemen kapmışım.
Aksungurlular öyle böyle değil, dehşettir.
Onun için söylüyorum. Aksungurlular pervasız olmadıkları gibi hiçbir zaman boşa konuşmazlar. Boşa konuşmaz ve soy adının hakkını sonuna kadar verirler. Esip gürlemek şöyle dursun ki oldukları yeri varlıkları ile inletirler.
Ben bebekken görev yapan, babam için söylüyorum. Annem babamı anlatırken onu anlatmaya dayanamaz ve ağlamaktan çokta konuşamaz. Yalan yok annem üzülmesin diye, bende babamın hakkında onunla pek konuşamam. Hiç kimseyle de bu konuda çok istesem bile konuşamam. Babam benim hassasiyetimdir. Hassas olduğum diğer yarım ve incitilmesi çok kolay yanımdır. İki kadın, annem ve ben babamın bizi ardında bırakmasının ardından kendimize bir hayat kursakta bu kolay olmamıştı. Yıllarca bir annem bir ben vardık ve bu hep böyle devam etti. Size kendim hakkımda anlatacağım çok bir şeyim olmadığı gibi bu kadarım. Buyum...
Annem ve ben...
Peki şuan, daha doğrusu o günün ardından ne mi yapıyorum? Önce o günün öncesini anlatayım.
Fidan çirkin kız seni deyince içimde büyümüştü ve söylemezsem içimde kalırdı. Ona ancak dönüş yapmıştım. Tabi nerden bileyim ben Fidan diye yazdığım kişi Fidan değildi. Mağazada ürünlere bakarken fikir verir diye mesajları art ardına çekmiştim. Nerden bileyim dün konuştuğum kız numarasını değiştirdi. İnsanın aklına gelmeyen yemin ederim başına geliyordu. Kaldı ki dünden bugüne sinirlerim fazlasıyla da bozuktu.
Pek saygı değerli odamda tamda şu vakitlerde tek başıma pineklerken evde misafir vardı. Gerçi içeride ki kişinin bizde pek misafir olduğu da söylenemezdi.
Bunu ben şimdi size niye anlatıyordum? O gün ile ilgili.
Bir annem de benim Firuze teyzedir. Uzun seneler olmuştu ve annemle aynı yerde uzun süre çalıştıklarından ikisi candan dosttular ve fazla sıkı fıkıydılar. Yedikleri içtikleri bir abartmıyorum ayrı gitmezdi. Bakmayın bende çok severim Firuze teyzeyi. Yalnız geçen günlerde annemle beni yanlarına çağırmış ve ben sanki onların yanında değilmişim gibi ikisi konuşmuştu.
Geçen günlerde iki kadın her kimi gördülerse "O adam Efnan'a da bakmaz." diye bombayı patlatmıştı. Tabi ben ilk umursamamıştım. Firuze teyze bu susmamış beni şoka uğratmıştı. Hatta kotayı annem yükseltmişti. cık cık yapmış onay vermişti. "İlknur, ahancık söylüyorum o çocuk senin kıza baksın bende neyim var neyim yoksa veririm. Bakmazzz..." artık bu kadar ısrar edip ve bana bakmayacak olan kimse zzz lerde uzamıştı. İlknur diye Firuze teyzenin bahsettiği kişi annemdi ki, onun kızı Efnan da bendim. Hani bilmiyorsanız diye bunları söylüyorum. Malumunuz annem ve Firuze teyze benim varlığımı unutmuşlardı. Bildiğin beni yanlarına çağırmışlar birde yok sayıyorlardı.
Ben daha ne oluyor demeye kalmadan Firuze teyze ve annem ikisi birlik olmuşlar, gözümün içine baka baka yanlarında üstelik ben varken beni çekiştirmişlerdi. Annem deyip bağrıma basmıştım da beni bir Asteğmene layık görmüyordu. Asteğmeni küçümsemiyordum. Haşa ama annemgil beni fazlasıyla küçümsüyorlardı.
Geçenlerde annemgilin çalıştığı hastaneye yaralı bir asker gelmiş. Yakını olmayınca ona refakatçilik eden Teğmenmiş. Teğmen diyorum ama bu teğmen o kadar değilmiş. Anlattıkları kadar var mı bilmiyorum da fazla karizma ve asil de bir Asteğmenmiş.
Anlattıklarına göre Asteğmen hastaneye geldiği günden bu yana sadece annemgil değil herkesin ilgisini çekmiş. İstemeden çok can yakmış ama dönüp kimselere bakmamış. Kızlar kendi kendilerine bildiğiniz gelin güvey olmuşlar. Asteğmen bana da bakmazmış. Konuşulanları dinlediğim sırada birde annemden azar yemiştim. Neymiş onlara tipi tip gibi bakmayacakmışım. Laflara bak. İki kadın beni bildiğiniz gömüyorlardı bir de ben onlara kızgın bakıyorum diye bana kızan onlar oluyordu. Ben bunları size anlatıyorum ama sıkılmıyorsunuz değil mi?
Çatışma esnasında asker bacağından yaralandığı için yakını da kimse olmamalı ki askerinden sorumlu Asteğmen bu süreç içinde yalnız bırakmamış ve askerin refakatçisi olmuş. Olanlarda anladığım kadarıyla bu arada olmuş ve adam canından bezmiş. İnanın ben kimsenin değil annemgilin yalancısıyım. Anlattıklarına göre o birkaç gün Asteğmen için zehir zembelek olmuş.
Koskoca hastane de güzelinden çirkinine aşkını ilan etmeyen kimse kalmamış. Sonuç olarak Teğmen de kimseye dönüp bakmamış. Vatan demiş ve yanına geleni kırıp dökmeden bir de salmış. Baktı bu böyle olmayacak en son annemi yanına çağırtmış. Ayrılması gerektiği ve yaralı askeri onlara emanet edip, bırakıp bırakmayacağını sormuş. Annem asker deyin de, onun için akan sular durur. Onun için gerisine hacet yoktur. Annem babamdan dolayı içi yaralıdır. Bu yüzden askere oğlu gibi bakar ve ilgilendiğine eminim. Neyse vesselam askerde taburcu olmuş. Benim gibi inat kızın yanında iddiaya tutuşmuşlardı. Konuşacak şeyleri sanırım kalmamıştı. Tabi arada beni gömmüşlerdi de gömmüşlerdi. İki kadına bakarken dilim tutulmuş ve ben neymişim demiştim.
Onca doktor kız hemşireler siz adama sırnaşın adam her birine kapı duvar olmuş. Yine de epey iyi biri de olmalı ki giderken anneme, "Bir ihtiyaç olursa bu numaradan çağrı düşmeniz yeterli." diyerek annemi can evinden vurmuş. Tabi biliyor hastanedeki kızlar numarasını ele geçirse ne olacaktı. Vermeden utana sıkıla, "Numaram yalnız rica ediyorum sizde kalsın." diye giderken de Asteğmenliğini orda yapıpta gitmiş.
"Firuze çocuk da nasıl mütevaziydi. Öyleydi, değil mi? Canada pek yakındı. Çok genç olmasına rağmen askerini evladı gibi sahiplenmesi yok mu! Tüm bunlar yetmez gibi, Askerin 'Sağolun, komutanım." demesi var. Teğmen'in teşekkürüne bile başını eğdiğini ve onun mütevaziliğini de sen gördün. Askeri hiçbir şey demeden ne de güzel teselli etti. 'Sen kimseye değil bana emanetsin. Senin sorumluluğun bizim üzerimizde." anneme bıraksanız sabaha kadar Teğmen kimse anlatırdı da anlatırdı. Öve öve bitirememişlerdi. Yalan yoktu bende epey merak uyandırmışlardı. Keşke önce söyleselerdi bende hastaneye gelir kimmiş diye bakardım ve anlatılanlar doğru mu diye kendi gözlerimle görürdüm. İsmi var adamın cismi yoktu.
Allah'ım kafayı oynatacaktım.
İki kadın iki dakikada beni kendilerine benzetmişti.
Hem beni yanlarına çağırıyorlardı iki kadın hem de varlığımı yok sayıyorlar beni zerre umursamıyorlardı. "Haklısın Firuze. O çocuk benim kıza hayatta bakmaz." ne bekliyorlardı benim söylediklerini onaylama mı filan mı? "O çocuk kim benim kız kim?" sinirle güldüm. Öyle miydim?
Benim gülmem ile birde ikisinin cık cık etmeleri yok muydu? Omuzlarımı dikleştirdim. Ya bir defasında bende mis gibi öğretmen kızdım. Güzeldim. Akıllıydım. Baktım böyle olmuyor diyerek en son kendimi dün işte alışverişe vurmuştum. Sabahın erken vaktinde çıkmıştım ve beğendiklerimi almadan önce deneyip Fidan'a atmıştım. Sözde ona danışacaktım. Fidan biliyordum ama Yavuz Fidan.
Babamdan dolayı her ay düzenli olarak aylık hesabıma babamdan kalan şehit maaşı yatıyordu. Bankadan o parayı her çekmeye gittiğimde babam sanki hayattaymış gibi hissederdim ve bana babam kendisi harçlık veriyor gibi her ay başını bekler ve o günü de iple çekerdim. Mevzu para da değildi. Çünkü benim babam bir atm'deydi ve kızı olarak ben onun kayıt altındaydım. Şehit kızları bilir. O atm babanızın temsili varlığıdır. O olmasa da o var gibi gelirdi. Çünkü onun gerisinde size bir bu kalırdı. Adı ile birlikte bu size bırakılırdı.
Anneme hiç söylemesem de canım yanıyor mu yanıyordu. Allah var annem beni babamsız hissettirmiyordu. Annem bankada dursun kızım dese de ben söz dinlemiyor alıyordum ve babam harçlığımı veriyor diye bildiğiniz aldıklarımla kendimi yeri geliyor teselli ediyordum. Hiç unutmam çocukken annemden para istemiştim ve babası olan çocuklara o paramı göstermiştim. Babam olmasa ben o parayı nerden alacaktım? Öyle akıllı bir kızdım ta küçükken de ben olup biteni anlardım. Akıllı bıdıktım. Annem o paranın bana babamdan dolayı kaldığını ve de benim gibi şehit kızlarına verildiğini söylemişti. Yani hayatta olmasa da babam veriyordu. Babamın sayesinde ben o maaşı alıyordum. O ölmedi, şehit oldu ve kızını devletin eline emanet edip bırakmıştı.
Aylık bize verilen para olmasaydı da keşke babam yanımızda olsaydı. Bir şehit kızı olarak söylüyorum para her şeyi telafi etmiyordu. Onun şanı ile anılmak güzel olsa da bir yanınız onsuz buruk ve kırık kalıyordu. Bayram seyran olunca en çokta bu oluyordu. Düşünün bir gün olur da evlenirsem kırmızı kuşağımı bağlayacak kimsem yoktu ve babanız yanınızda yoksa ve onun iki kelamı da olmayacaktı. "Kızım, benim kapım sana her daim açık. Sakın kendini el evinde yalnız hissetme. Bil ki senin dağ gibi baban var." bunu her genç kız babasının ona söylemesini isterdi. Benim dağım küçükken beni bırakıp gitmişti ve vatan uğruna şehit olmuştu. Ben ondan bana kalanı en çokta yokluğunu bilirdim. Babam hiç yanımda olmadı ki babam yanımda olması nasıl bir histi bunu bileyim. Babası yanında olan kızlar kıymetini bilsindi. Çünkü onun yokluğuna tutunmak ve yokluğuyla sınanmak, yaşadığım için biliyordum, çok zordu.
Kaldı ki ben babamın bana bir kez olsun kızım deyişini bile duymadım. Çok isterdim biliyor musunuz babamın bir kez olsun adımı söylemesi ve kızım demesini. Bebekken ya! Bebekken ona toprağı layık gördüler ve beni babasız bıraktılar. En çokta koyan, babamı da, bizsiz bıraktılar.
Doğduğumda kulağıma okuduğu ezanı sonrası yoktu. Onunda hemen ardından babamın selası camide verilmiş. Annem hiç dayanamaz anlatmaya ve yaşı ilerledikçe mi bilmiyorum babamın adı ortamda anılsa bayılacak gibi olur. Daha kırklı kadın kocasının naaşını bir öğlen vakti karşılamış. "Allahu ekber"lerle sırtlarında taşınırken annem de sevdası için tüm dünyaya karşı durmuş.
Annemde benim gibi yetim bir kadın. Ailesi istememiş ve babamla evlendi de onların sözünü dinlemedi diye annemi vaktinde çok örselemişler. Annemi sevmeyen beni mi sevecek? Kalbi taştan olan ondan olan herkese de taş oluyordu. Babam öksüz annem yetim ve bende yetim kaldım. Yetim bıraktılar.
Daha sonrası işte aslında klasik bilindik hikayeydi. Annem uzun zamandır babam yanında olmadığı için kanadı kırık kuştu. İyi ki annem hayatta ve sağdı. İyi ki o benim yanımdaydı. Babamın yaşayamadığı ne varsa Allah annemin ömrüne versindi ve Allah onun ömrünü uzatsındı da o babamın yaşamadıklarını yaşasındı. Ve tek dileğim Allah onu da benden almasındı. Biliyorum annem babamı özlüyordu da benimde bu hayatta annemden başka hiç kimsem yoktu. Bende kanadı kırık kuştum.
Kafam yine aynı konulara dalmış ve iç çekerken telefonuma uzanıp elime aldım. Mevzu aileye kayınca ne söylesem boştu. İnsanın bir ailesi varsa onun kolayına sırtı da yere gelmezdi. Aile deyince onların sana kanat açacağını da bilirdin. Aile terimi eksikse bir kolun kırıktı diğer bir bacağın da eksik ve bu hayatta kalan gaziydin. Sen tek başına ne kadar çabalarsan çabala bir yerden sonra bu hayat kırıyordu kuş gibi kolunuzu, kanadınızı.
Annem kırık, ben buruktum...
Yine de bu halimize vaktimize binlerce şükürler olsundu. Sağlığımız sıhhatimiz çok şükür yerindeydi.
Düşünüp bu konularla kafayı yemektense 1 hafta olmuş ve ses soluk çıkmayan numaraya mesaj çektim. Yavuz Fidan demişti. Fidanların çakışması da ayrı bir tevafuktu. Hayatta hiçbir şey tesadüftür demeyecek kadar çok şey yaşamıştım.
0532.................56 yazıyor......
-Rica etsem sizde olan,
-Benim size -Yanlışlıkla Attığım- resimlerimi galerinizde tutmadan siler misiniz?
-Fidanlar karıştı.
-Arkadaşımın numarasını değiştirmesinin ardından sizin numaraya hemen de çökmeniz yüzünden bunlar oldu.
-Size çekip attığım resimler,
-Bu benim suçum olamaz.
Omuzlarımı silktim. Dil çıkarma emojisini ararken bir taraftan mesajları çekip attım. Siz bana şimdi zeytinyağ bu kız derdiniz de bu konuda benim de hakkım vardı. Kim 1 gün içinde kapatılan numaraya hemen çöreklenirdi. Cevabın gelmesi ile emojileri boş verip gelen mesajı açıp okudum.
053..........................82 Yavuz Fidan yazıyor
-Resim mi?
-Saklamam için bana tek bir neden söylesene.
-Üstelik çökmek filan!
-Sürekli telefon üzerinden beni rahatsız eden psiko, Sapığım vardı
-Yalan yok ilk mesaj attığında onu, sen, zannettim de yazdım.
-Sonrası,
-İÇ ÇAMAŞIRLARI ile olan görüntün,
-Onu gördükten sonra...
Pislik adam yeminle ben bu adamı öldürürdüm. Beni fişliyor bir de sonuna üç nokta bırakıyordu. Canımı sıkmasındı yoksa ben birine bir takarsam fena takılırdım. O psikoyu bile ona aratırdım. Bunu söylüyorum yapardım.
Bir şey yazmadım. Onun bana yazması için bekledim. Eminim sözünün devamını getirecekti. 2 saate yakındır uygulama içinde çevrimiçi görünmesine rağmen inadıma yapar gibi hiçbir şeyde yazmıyordu. İki saat sonra anca beyimiz teşrif edebilmişti ve yazabilmişti. Acaba bu saate kadar neyle meşguldü de ki iki kelamı bana yazamamıştı.
Yavuz Fidan yazıyor..........
-Nerde kalmıştık,
-Ufaklıklarla işim olmaz.
-Resmine o an için gözüm değmiş olsa da telefonumda tanımadığım bir kızın resmini bulundurmam.
-Kapiş
0532...........................56 yazıyor
-Ha
-Yani tanıdığın kızların resmini tanıyorum nasılsa deyip bulunduruyorsun.
Annemingilin, "Sen bu gidişle evde kalırsın Efnan." diyen sözlerini kafaya takmıştım ve elin adamına da ya sen resmimi saklasana diyecektim. Ayrıca kapiş nedir ya! Bir saniye, o bana çocuk mu demişti?
Mesajı tekrardan okudum. Aynen de benim için öyle yazmıştı. Ama var ya ben bu kapiş canlısını fena bozardım. Bana hem 2 saat sonra cevap yazıyordu hem de çocuk deyip canımı bir dünya sıkıyordu. Kimdi ya bu çocuk?
0532.......................... 56 yazıyor.
-Pardon da,
-Benim çocuk olduğumu da nerden çıkardın?
-Kazık kadar kızım, ben.
-Ayrıca asıl çoluk çocukla ben uğraşamam diyeceğim de atamam yapılsın diye şu saatlerde beklerken, bunu söylemem ironi olur
-O yüzden demiycem.;)
-Asker bozması!
Bu sefer dil çıkaran emojiyi bulmuştum ve attım. Gerçekten işi olmalı ki mesajı okuyor ama müsait mi değildi bilmiyorum cevabını yazmıyordu. Aslında ben okunup cevap yazılmayan mesajlar olduğunda o kişiye çok pis ayar olurdum.
Biri ile konuşurken o kişi başka bir işle değil benimle ilgilensin isterdim. Nasıl ben o arada onunla ilgileniyorsam o da benimle ilgilensindi. Çünkü her ne yazacaksa yazsın diye onu telefonun başında bekliyordum. Bu aslında benim kişiye duyduğum bir saygı örneğiydi. Tanıyım ya da tanıdık olmasındı. Saygı benim dünyamda bambaşka bir şeydi. O iş bitmeden başka işe de geçmezdim.
Ne bileyim çocukluk takıntısıydı bu belki de bende. Yani öyleydi sanırım. Çocuktum ve konuyu anlatmak için öğretmen tarafından tahtaya çıkmıştım ki sürekli etrafı ile ilgilenen Berkay'ın bu takıntımda katkısı büyüktü. Düşünün o zamanlar daha çocuktum. O kadar sinirlenmiştim ki Berkay beni dinlemediği için kendimi dizginleyememiş ve benden uzun olsa da o sinirle Allah ne verdiyse onu bir güzel dövmeyi başarmıştım. Hatta çocuğu öyle dövmüştüm ki en sonunda hastanelik etmiştim. Ama diyorum ya o zamanları ben daha çocuktum.
Beni dinlemediği ve sürekli dikkatimi dağıttığı için ne ile vurduysam kafasına 3 dikiş atılmıştı. Bana neden bunu yaptığımı soran anneme ise "Benim yaptığım çok ayıp bir şeyse Berkay'ın beni dinlememesine ne demeniz gerekiyor. Öğretmen herkes dinlesin dedi. Biri konuşurken söz kesilmemeli diyen hem siz değil miydiniz? İkide bir başka şeylerle uğraştığı için tahtaya çıktığımda bende ne konuşacaktım onu unuttum." çocukken bu kadar naif değildim ve kabul etmeliyim çok çirkeftim. Bunu şimdi bende kabul ediyorum. Sonrası ise o günün ardından yaşadıklarım mı dersiniz bilmiyorum bir hüzün dalıma konmuştu ki derin bir sessizlik içinde geçmişti. O çirkef kızdan eser kalmamıştı. Aslında ben o günde büyümüştüm.
Annem hemşireydi ve Berkay'ın kafasına dikiş atıldıktan sonra Berkay dahil sınıftaki çocuklara her birinin seveceği tatlılardan almıştı. Başka ne aldı hatırlamıyorum da yaşanılan olay annemin anlayış ve özverisi ile kavga çıkmadan tatlıya bağlanmıştı. Yoksa ben Nuh diyor Peygamber demiyordum. Öyle de inatçı bir kızdım. Özür de dilememiştim.
Şu gün oldu aslında ben hala aynı bendim. Biriyle konuşurken nasıl ki ben karşı tarafa değer verip ona zamanımı ayırıyorsam aynı karşılığı da karşı taraftan bilmukabele beklerdim. Beni bekletme gafletinde bulunan bu Yavuz Fidan ise az daha beni bekletirse konuşmak için yazışmayı bırakıp onu arayacaktım. Ağzıma geleni de sayacaktım.
Belki de bu davranışımın altında tek çocuk olmamın bir getirisi de vardı. Allah aşkına ben konuşurken onlardan beni dinlemelerini istemek zorla olacak değil de bence bir terbiye kuralıydı. Toplum içinde dinlenilmemek bir benim ayar olduğum ve konuşurken karşı tarafın başka şeylerle ilgilenmeleri bir benim gıcık olduğum şey mi? Zorla dinlesinler istemiyordum. Ama ben onları dinliyorsam onlarda konuşmam bitene kadar beni dinleyecekti. Al gülüm ver gülümdü.
053............................82 yazıyor
-Bir de bana öğretmen olduğunu söyle de tam olsun.
-Ufak atta, cücüklerin yesin, yavrum
-Taş çatlasa o görüntünden 16-17 çıkar
-Sen nerenin delisisin:G
Bu çocuk benimle alay mı ediyordu yoksa bana mı öyle geldi diyeceğim de bana Yavrum, mavrum deyip iyice damarıma basmıştı.
Bu adam benim babam mı da bana yavrum diyordu. Dahası deli demişti değil mi? Deli görmemişti. Bakalım bu kadar güzel bir deli de görmüş müydü?
0532..................56 görüntü paylaştı.
 (Tahrih edici foto:))
0532....................56 yeniden yazıyor
-Bir daha resme bakmanı öneririm
-Sanırım çok iyi göremedin:E
-Bir kez daha bak ve sonra da yavrun olur muyum,
-Ona göre söyle;!')))
-------------------------------------------------
Kestik:))):DD