Yaman elinde çevirip durduğu kalemi öylesine masanın üstüne fırlattı. Aklı ilk defa hiç olmadığı kadar karışıktı. Kurtarmıştı. Meva Kerimoğlu nu, düşmanını, kendisini parmaklıkların arkasına yollamak için and içen düşmanını kendi elleriyle bir saniye bile düşünmeden defalarca kez kurtarmıştı. Neden?
Öfke hissetmiyordu şuan, sadece kendi yaptıklarının şaşkınlığını yaşıyor sindirmeye çalışıyordu. Hayır bu öylece sindirilecek veya sineye çekilecek bir durum da değildi. Bütün yaşamı boyunca her türlü pis işle ve zorlukla karşılaşmış yine kendi olarak çıkmıştı ama bu sefer kendi değildi. O kızı her gördüğünde kendi olmaktan çıkıyor başka bir adam gibi davranıyordu. Yalnız kaldığı ilk anda ise kendini yiyip duruyordu. Neden?
Dokunmamıştı hiç bir kadına. Onların çirkin yüzlerini bilirdi o yüzlerde kaç çeşit maske olduğunu da bilirdi. Midesi almazdı onların tenini kokusunu dokunuşunu. Bedeninin kölesi değildi, hiç bir zaman da olmayacaktı.
Kadınlar masum gibi gözükür ilk depremde arkalarına bakmadan giderlerdi, kendi canları bile olsa bırakırlardı. Kendi öz evladını bırakan kadınlardan ne bekleyecekti ki! Hepsinin zehirli bir yılandan farkı yoktu.
Ama Meva Kerimoğlu okuduğu güçlü kadınlardan daha savaşçı ve daha korkusuzdu. Direnmeyi bilen,Yaman Karamanlı nın karşısında nasıl göğüs gereceğini çabuk öğrenen küçük bir kızdı. Akıllıydı asla sözünün altında kalmamış gururuyla hep dimdik durmuştu. Güçsüz haliyle meydan okuyordu fakat çıplak ayakları ve elleriyle okuduğu meydan öyle etkiliydi ki Yaman Karamanlı nın elinde ki dünyaları hiç yerine koyup yaralı elleriyle o zafer bayrağını gözünün önünde dalgalandırabiliyordu.
Onun savaş yöntemlerini Yaman da zamanında kullanmış aynı etkiyi ve zaferi tatmıştı. Fakat şimdilerde ise olduğu konumun gücünü kullanıyor isteğini söylemesi yeterliydi göz koyduğu zafer için. Güç zamanla iki dudağının arasına yerleşmişti.
Meva Kerimoğlu nun söylediği sözleri düşündü.
Güç onun yüreğindeydi ve sonsuzdu. Ve küçük kız Yaman Karamanlı nın da yüreğiyle savaşmasını istiyordu. Yapamazdı. Yaman o günlerin yorgunluğunu hala üzerinde ve kalbinde hissediyordu,kapatmıştı artık bütün kapılarını dünyaya. Sadece ailesinin huzuru ve güvenliği için yaşıyordu. Kendisi için yaşamayı babaları öldüğü gün bırakmıştı.
Kapı çaldı ve endişeyle Ender içeri girdi. Konuşmadan önce Yaman ın arkasında bulunan dolabın üstünde bulunan aletin düğmesine bastı." Şimdi duydum olanları geçmiş olsun. Yavuz a da baktım, her şeye rağmen iyi gözüküyor." Ender Yaman nın dalgın halini görünce merak etti. Söyleyeceği şey için biraz çekindi.
"Teyzesi de yanında. O mu kaçırmak istemiş Yavuz u?"
Yaman dalgın halinde kurtulup Ender in meraklı yüzüne baktı ve canını sıkan şeyi söyledi. "Yavuz'un dediğine göre hayır. Teyzesini aramak için çıkmış evden sonra ararken de ayağı takılıp düşmüş suya. İskeleye de çıkamamış."
Yamam öfkeyle ayağa kalktı ve pencereye doğru yürüdü görkemli boğaz manzarası bile öfkesini yatıştıramıyordu. Yanında ne kadar beceriksiz insan vardı, yüz adam bir çocuğa sahip çıkamamıştı.
"Ön tarafta görev alan bütün adamları çıkar! Tazminatlarını ve bu ay ki maaşlarını da ver." Yaman Ender e döndü ve söyleyeceği şey için kendisini biraz sıktı.
"Kerimoğlu na vuranıda çıkar. Eskilerin yerine askerlik yapmış olanları seç!"
Ender bu konu hakkında o çocuğu uyarmıştı ama Yaman da bunu dile getirince bir parça utandı adamın yaptığından. O kız bunları hak edecek biri değildi. Zamanında savunmuştu Meva denen kızı Yaman a ama hastahane de Yavuz u kaçırmaya çalışınca bu işe karışmamayı seçmişti.
"Ayrıca Meva Kerimoğlu nun veya babasının üstüne kayıtlı her hangi bir mal varlıkları var mı? "
Ender şaşırdı. "İstanbul da üzerlerine kayıtlı bir şey yok ama Gaziantep te bir ev ve bir kaç tarla var. Miras kalmış Yavuz Kerimoğlu na. Fakat ailesiyle sorunları olduğu için dokunmamış kaç yıldır."
Yaman tekrar arkasını Ender e döndü ve boğaza bu sefer emin olduğu kararın verdiği rahatlıkla baktı. Şimdi güzel şehir ona iyi geliyordu. Kendisini bekleyen adama alacağı intikamın hırsıyla konuştu.
Fakat Ender diğer başka konuyu açıklayınca bekledi. "Akşam toplantı var. Önemli gibi şüphelendiğimiz Fire gemisiyle ilgili olabilir. Eğer tahminlerimiz doğruysa ne yapalım."
"Hazır olun!" İş onu hayata bağlıyordu ama şimdi başka bir meselesi vardı. "İstediğim bir kaç şey olucak. Yerine derhal getir! Hatta şimdi!"
***
Meva üstüne giydiği eşofmana hoşnutsuzlukla baktı. Bottan çıktığı gibi yalının yardımcıları etrafını sarmış onu battaniyelere boğdukları gibi banyoya yönlendirmiş ve bazı kıyafetleri onun için hazır etmiş koymuşlardı banyonun bir köşesine. Meva duş almak istemese de Yavuz un yanına gideceği için çok kısa bir duş aldı ve hemen çıkarak verilen kıyafetleri istemeye istemeye giydi. Pahalı oluşu kumaşından belli olan eşofmanlara ek geçen ay bir internet sitesinde gördüğü beş bin liralık bir spor ayakkabısıda mevcuttu. Bunu asla giyemezdi. Islak spor ayakkabılarını ayağına geçirdi verdiği his çok kötüydü ama yine de o kaç kira bedelinde ki ayakkabıları giyemezdi.
Saçlarını kuruttu ve aynada artık bir deri bir kemik kalan yüzüne baktı. Sabah kahvaltısı ile ayakta duruyordu yada duramıyordu çünkü başı fena halde dönüyordu. Çıktı banyodan ve karşısında gördüğü kızla gerildi. Elinde buharı üstünde tüten bir kupa vardı.
"Merhaba Meva hanım ben Neslihan. Çok geçmiş olsun,bu arada bunu size yaptım sıcak çikolata.Yavuz ta sizi bekliyor odasında."
Meva tereddüt etti fakat kızın gülümseyen yüzünü görünce aldı kupayı. Az önce boğazın ortasında binlerce küplük soğuk suyun dibindeydi ihtiyacı vardı sıcak birşeylere. "Teşekkür ederim. Taman gidelim Yavuz a."
Meva, Yavuz un odasına giderken kızın meraklı bakışlarını üzerinde hissediyordu,gerildi. Ayrıca ağzını zor kapalı tuttuğunu fark etti. Belki bir şeyler öğrenebilirdi ama bunun ne yeri ne de zamanıydı.
Yavuz'un odasına gelince içeri girdi Meva ve yatak ta bugün ikinci kez yaşlı gözlerle gördüğü canına yaklaştı ve sıkı sıkı sarıldı. Ona bir şey olma korkusu bile öldürüyordu Meva i ne yapardı onsuz bu saatten sonra.
" Teyze sen niye çıkmadın. Çok korktum sen gelmeyince."
"Çıktım bir tanem bak burdayım. Senin yanındayım. Ne olursa olsun sana hep geleceğime söz vermiştim ya işte yine burdayım bak, söz verdiğim gibi." Küçük çocuğun yüzünü ince ellerinin arasına aldı Meva göz yaşlarını sildi öptü boncuk gözleri.
Yavuz teyzesine sarıldı ve kokusunu içine çekti annesi yanındaydı sanki. Korkuları hala küçük çocuğun yüreğinde esen bir rüzgardı ama şuan teyzesinin kollarında ılık bir meltemdi korkuları.
Meva küçük çocuğun sağlık durumunu iner inmez Samir den öğrenmişti, iyidi bir tanesi. Boğazda hareket halindeyken Karamanlı ya sormuştu Yavuz un durumunu. Yavuz un iyi olduğunu hissediyordu yoksa bu adam kendisini kurtarmaya gelmezdi ve doğru tahmin etmişti. "Yavuz iyi olmasaydı sen burda olur muydun?" dediğinde hiçliğini vurur gibiydi.
Teyze yeğen yorganın altına girdi birbirlerine öyle sıkı sarılıp uyuduklar ki kokuları bit bütün oldu, toprak ve yağmur gibi.
Gece, karanlığın hükmünde Meva boğazı kurduğu için kalktı Yavuz la uykuya dalmıştı. Endişe ederek yerinden kalkacağı sırada karşısında koca bir karartı gördü. Korkuyla geri çekildi yatakta hemen ve Yavuz a sarıldı.
"Senin burda ne işin var! Evine defolup gitmedin mi sen?"
Meva o korkunç kısık sesten akan öfkeyi bütün vücudunda hissederken yutkundu. Saat kaçtı ki? Babasına saatler önce geleceğini söylemişti ama en son denize atladığında bir daha görmemişti telefonunu. Kaybetmişti.
"Sana bir soru sordum neden hala gitmedin! Kalk şimdi ve defol git!"
"Telefonum yok. Saat kaç ki!"
Yaman kendisini umursamayan kıza şaşkınlık ve öfke içinde baktı. Ne saçmalıyordu bu kız! Kolundan tutarak Yavuz tan uzaklaştırdı. Tam odadan çıkmak üzereyken Meva kolunu kurtardı. "Ne yaptığını sanıyorsun sen! Bırak kolumu Yavuz a bakıp kendim çıkarım!"
"Bana yine teyzecilik numaralarıyla gelme! Gördüm burnunun dibindeki çocuğa nasıl sahip çıktığını!" Yaman karanlıkta kısık sesine kattığı boğuklukla kızın yüzüne akıttı öfkesini.
"Ben senin yüzünden ayırıldım Yavuz un Yaman Karamanlı!" Sessiz ama isyankar sesiyle konuştu Meva.
Yaman kaşlarını daha çok çattı. Nasıl neden der gibi baktı kızın yakında duran yüzüne.
"Evet senin yüzünden! Okuldan hocamla konuştum disiplin soruşturması açılmış bana, haber verdi. Savunmamı istedi benden. Geleceğimi almak istiyorsun, babamın canıyla beni tehdit ediyorsun ama bana numara yapma diyorsun ha! Kim burda oyunculuk sergiliyor Yaman Karamanlı! Ben mi sen mi? Kim emanetine canını, canından ötesini ve geleceğini kaybetmeyi göze alarak sahip çıkar ve korur! Ben anladın mı ben! Yavuz a doğru dürüst amcalık bile yapmıyorsun elindeki imkanları çocuğun önüne yollayıp duruyorsun bu mu emanetine sahip çıkmak! İhtiyacı olan sevgi onu bile veremiyorsun!"
Meva de kısık sesine bir çok şey sığdırmıştı. Öfkesini, acısını, umudunu, umutsuzluğunu, nefretini, hırsını, gücünü ve en güzel duyguyu Yavuz' a olan sevgisini sığdırmak istedi cani adamın aklına kalbine. Tehditleri sadece eylem olarak Meva i durdurabilirdi ama asla sesini kısamazdı Karamanlı.
Yaman öfkeden kararan yüzüyle kızın söylediklerini dinledi ve bir hiçmiş gibi kızın kolunda tutup çocuğun odasından çıkardı. Meva son anda kenardaki koltuğun üstünde çantasını ve montunu alabildi ama ayakkabıları ıslak olduğu için çıkarmıştı. Yalın ayak vicdansız adamın peşinden sürüklenirken Samir ve Yavuz un yeni bakıcısını çıktıkları odaya girerken gördü. İçi rahatladı Yavuz şimdilik yalnız bırakılmamalıydı.
"Tamam kendim çıkarım! Bırak kolumu! Sana bırak diyorum kolumu! Duymuyor musun bırak artık kolumu!"
Kızı yine boş bir çuvalmış gibi korumaların ayağının altına attı Yaman. "Çıkarın şunu bir daha bunu buralarda görürsem ilk sizin kafanıza sıkarım!" Öfkeyle bağıran Yaman soluk alıp verdi ve yerde yatan kızı umursamadan kendisi için hazır edilen lüks arabaya bindi. Biner binmez de sıktığı yumruğunu sinirle kapıya vurdu. Yaman Karamanlı amcalık yapmıyormuş! Tekrar bir yumruk geçirdi kapıya çıkan sesle kapıda hasar oluşmuş gibiydi ama umursamadan Yaman tekrar ve tekrar kapıya vurdu. İçindeki hıncı kıza dökemiyordu! bunun hiddeti onu taşan bir volkan gibi korkunç bir yanardağa çevirmişti. Onu hem öldürmek hemde o ince boynunu... Tekrar kapıya vurdu taki o kapı gerçek anlamda kırılıp araba durduğu ana kadar.
Meva yalın ayak yalının ana bahçesinden çıkıp korudan geçen yolda ana yola çıkmak için yürümeye başladı. Ayakları acıyor ve çok üşüyordu korkusundan ayakkabılarını bile isteyememişti. Allah tan son anda montunu ve çantasını alabilmişti.
Geçtiği yerlerin ormandan farksız oluşu onu çok korkutuyordu tamam arada gördüğü korumalar ve aydınlatma direkleri yolunu bulmasına yardımcı oluyordu ama yine karanlıkta yalnız başına olma korkusu göğsünü dövüyordu.
Yolun belli bir mesafesini aşmıştı ki ileride yolun kenarında Yaman Karamanlı nın kendisini yere atıp bir daha yüzüne bakmadan bindiği arabasını gördü. O muydu? Gerildi ve daha çok korktu. Yürümeye devam etti ve o arabaya bakmadan geçiyordu ki bastığı küçük taş ayağını delip geçti ve küçük bir çığlık kaçtı ağzından. Buna rağmen bile durmadı devam etti. Topallaya topallaya yoluna devam etti. Hem ayakları üşüyor hemde çok acıyordu. Zaten vücudu dirençsizdi, bir yerde yığılıp kalması muhtemeldi.
Yaman Karamanlı kapının kolunu öfkesi, hırsı ve hiddetiyle kırınca yolun kenarına park etmişti arabayı şoför. Yalıdan yeni araba gelinceye kadar beklemek zorunda kaldı. Yaman ın öfkesi dinmeye başladığı vakit aynadan gördüğü kızla tekrar içini yangınlar sardı. Bu kız elinde kalacaktı o sivri diliyle.
Fakat yanından geçip gideceği sırada tökezleyip aksayınca bir şey fark etti. Savaşçı kızın gerçekten ayakları çıplaktı! Neredeydi bu kızın ayakkabıları? Yavuz un yanına, toplantıya gitmeden önce uğramak istemişti ama gördüğü manzara öyle farklıydı ki ne hissedeceğini ne düşüneceğini bilememişti. Yavuz teyzesine öyle sıkı sarılmıştı ki uyumasına rağmen o kaybetme korkusunu görebiliyordu yüzünde. Kerimoğlu ise ifadesiz yüzü ve solgun teni ile uyuyordu. Saçları yastığın her santimine yayılmış ince bedeni küçük bir yer kaplamış, ince uzun parmakları çocuğun avuçları içinde ve dudaklarını arada esir alan küçük kıpırdamalarla Yaman dakikalarca seyre dalmıştı. Ne yaptığını fark ettiğinde ise öfkeyle nefes alıp vermiş ve kızı uyandırmıştı. Sonrası belliydi zaten. Kız uyuduğu için ayakkabıları çıkarmıştı belli ki o da çekip çıkarınca alamamıştı.
Yeni lüks aracı gelince Yaman indi ve hazır bekleyen arabaya tam binmek üzereydi ki durdu. Kıza baktı topallayarak gidiyordu yine başka bir adama dönüşmek üzereydi. O adamı dinlemedi bu sefer ve arabaya bindi. Yalnız sakin kafayla düşündüğünde kendine şaşırıp kalıyordu Yaman , yine aynı duruma düşmek istemedi ve gideceği toplantıyı düşündü.
"Arabayı durdur!"
Düşünme! Eğer bu yaptığını düşünürse zararlı çıkan yine Yaman Karamanlı ve şu aciz kız olurdu. Aslında böyle yürüyüp gitmesi çok iyi olurdu bir daha ağzını açmaya kokar kendisine yaklaşmazdı. Fakat yine gelecek ve yine kendisine boyundan büyük laflarla meydan okuyacaktı. Meva Kerimoğlu nun başına silahı dayadığında tanımıştı kendi canından korkmuyordu ve hiç bir zaman da korkmadı.
Pencereyi yarıya kadar açtı soğuk hava yüzüne değerken rüzgar saçlarını dağıttı. Yürümekte zorluk çeken kıza baktı. Bol elbiseleri içinde öyle zavallı ve kimsesiz duruyordu ki Yaman neredeyse acıyacaktı haline.
"Devam et."
Yola devam eden şoför Meva Kerimoğlu nun yanından geçince Yaman açık pencereden kıza baktı. Araba yaklaşınca Meva dik yürümeye ve aksamamaya çalışırken çantasının kopçasını acıyla sıktı. Yaman bütün her şeyi o kısacık iki saniyede gördü. Ama en çok dikkatini çıplak ayakları , karanlıkta parlayan kan ve çantasından güç alışıydı. Cebinden telefonunu çıkardı.
"Alo Samir..."
***
Meva geçip giden arabanın ardından tuttuğu nefesi verdi yine aksayarak yoluna devam etti. Biraz daha dayanırsa buradan çıktığı an bir taksi tutacaktı. Buralarda taksi geçirdi umarım.
Yolu bitmek bilmiyordu tam o anda yanında duran arabayla Meva gerildi ama yoluna devam etti.
"Meva hanım ayakkabılarınızı unutmuşsunuz vermek için geldim eğer izin verirseniz evinize bırakmak isterim."
Meva Samir le şaşırdı ayrıca çok da utandı böyle görünmekten. Açık pencereden konuşan ve siyah bir torba uzatan adama yüzü kızararak baktı. Torbayı aldı. "Teşekkürler. Ben kendim giderim."
"Çok şey yaşadınız bugün Meva hanım, ısrar edip sizi sıkmak istemem ama gece bu çevrede pek taksi geçmez. Size yardımcı olmama izin verin."
Meva adamın kibar oluşuna ve önceden kendisine yardımcı olmaya çalışmış olması nedeniyle tereddüt içinde teklifini kabul etti. İçi rahat değildi ve arka koltuğa geçerken sessizce önüne baktı.
"Yavuz hala uyuyor değil mi?" Meva merakla sordu hala önüne bakıyordu. Elindeki torbayı fark ederek içindeki ayakkabılarını giymek istedi.
"Evet uyuyor Meva hanım. Merak etmeyin yanında bütün gece başında bekleyecek bakıcısı ve ben de olacağım."
Olumlu yönde başını salladı Meva ve çantasında ıslak mendil çıkartarak ayaklarına bulaşan kiri ve kanı temizleyerek hala ıslak olan ayakkabılarını giydi.
Yol boyunca sadece Meva yol tarifi için konuşmuştu. Samir de ona ayak uydurmuş fazla konuşmamıştı. Meva tam teşekkür edip arabadan çıkacağı zaman durdu
"Yavuz a lütfen iyi bakın! Onu yalnız bırakmayın, şuan çok büyük bir boşluğun ortasında, savrulup düşmesi çok kötü olur. Ona verilmesi gereken tek şey yemek değil sevgi, ilgi ve şefkat bunlar ruhunu iyileştiricek. Lütfen Yavuz uma iyi bakın."
"Meva hanım biliyorum ve hepimiz el birliği ile bu saydıklarınızı kalbimizden gelerek yapıyoruz, inanın. Ama bilmesiniz ki ateş yanar ve söner, zaman alacak acısının belli bir bölümünü. Annesiz büyüyen her çocuk gibi yüreğinde bir kor olacak elbette Yavuz un ama annesinin yarısı canından olan siz o koru her zaman sevginizle şefkatinizle ilginizle serinletip belki unuturacaksınız."
Meva nın gözleri doldu. Yaman Karamanlı nın adamı kendisine patronuyla savaşması için yüreklendiriyordu. O yalı da yaşayan herkesten şüphe ediyordu ama bu adam aklında bir soru işareti daha bıraktı.
"Evet her zaman yanında olacağım Yavuz un!Ve hiç bırakmayacağım! İyi geceler Samir bey, getirdiğimiz için teşekkürler."
"İyi geceler efendim." Samir kendinden ve Meva Kerimoğlu ndan memnun şekilde gülümsedi. Giden kızın ardından bakarken gülümsemesi daha çok genişledi. " Sadece Yavuz un şefkate ilgiye ve sevgiye ihtiyacı yoktu başka koca bir çocuğun da ihtiyacı vardı. Hem de belki daha çok fazlasına!" Düşünceler içinde yalıya sürdü arabayı. Yaman beyi ilk defa farklı bir adam olarak görüyordu Meva Kerimoğlu na bakarken konuşurken dokunurken... Yolu biraz sancılı olacaktı ama başaracaklardı.
Meva arabadan iner inmez gergin bir havayla eve doğru hızlı adımlarla ilerledi. Dış kapıyı kapattığı an kulağını kapıya yasladı araba şimdi gitmişti. Derin bir nefes ne alıp verdi. Yaman Karamanlı nın yalısının gözü kulağı açtığı savaşta gizliden gizliye kendisini tutuyor oluşu şaşırttı. Aslında Yavuz' u gerçekten önemsediğini görmüştü ama o evde de bir katil vardı bunu göz ardı etmemesi gerekirdi. Belki kullanacaktı zamanla bu bilgiyi ama asla kendini açık etmeyecekti.
Meva eve girdiğinde bu sefer babası uyumamıştı. Yaşlı adam kızına, üstüne başına baktı ve ayağında ki yarayı görünce sinirle kaşlarını çattı ama baba yüreği el vermeyince acıyla yüzünü buruşturdu.
"Nerdesin Meva! Saat kaç kızım hani söz vermiştin bir daha telefonunu açmamazlık yapmayacaktın?"
"Baba şey..." Meva mahçup bir şekilde başını eğdi. Gözleri dolmuştu.
"İki gündür üste üste senin için endişe etmekten yoruldum! Danamıyorum! Kızımın başına Karamanlı lar yüzündem bir iş gelecek diye aklım çıkıyor! Artık yeter ne var söyle, sen böyle yapmazdın!"
Meva babasının üzgün kahrolmuş yüzüne baktı ve gözlerin de akmaya hazır bütün yaşları döktü.
"Emanetimizin Yavuz' umuzun yanındaydım baba."
Yaşlı adamın tahmin ettiği fakat korktuğu şey başına gelmişti. Meva nın Karamanlıları aşıp torununa ulaşmayı başaracağını düşünmüyordu ama kızı başarmıştı. Sevinse mi üzülse mi bilemedi çünkü bunun bedelini eğer kızı ödemişse işte o zaman ölürdü.
Meva o korkuyu babasının gözlerinde sevincini kapattığını görünce telaşla atıldı. " Hayır baba kötü bir şey olmadı, gerçekten. Yavuz görmek için gittiğimde meğerse Yavuz ta düşmüş bacağını içitmiş. Ama merak etme iyi, sadece doku zedelenmesi. Sonra görmeme izin verdiler hatta hastaneye bile birlikte gittik."
Yaşlı adam dolan gözleri ile kızına baktı. "Demek Yavuz umuzu gördün. Nasıldı iyi miydi?" Duygusaldı ölen evladının çocuğunu torununu düşünürken yüreği kan ağladı. Canı Kevser i yanında dizinin dibinde Yavuz la olsaydı neler vermezdi ki!
Meva babasına sarıldı ve acısına özlemine sevinişine ortak oldu. Oturdular, Meva geri kalanları Yaman Karamanlı nın yaptıkları ve Yavuz un denize düşmesi dışında babasını endişelendirmeyecek şeylerin hepsini anlattı. Yavuz un güzelliğini, masumiyetini, acısını, hasretini, korkusunu, torunuyla ilgili her şeyi gözleri yaşlı ama mutlulukla anlattı.
"Bir canımız gitti baba ama şimdi bize ihtiyacı olan canımızın canı olan Yavuz umuza sahibiz. İnan onu görünce tekrar yaşadığımı hissettim, nefes aldım. İnşallah, sende göreceksin! Hatta onu alıp çok güzel bir aile olacağız."
"İnşallah kızım İnşallah. Ama Karamanlılardan çok zor Yavuz u almak. Kanun işlemiyor onlara. Adım atmadan ayağımızı keserler. Başka ne yaparız bilmiyorum." Yaşlı adam az önceki sevincini endişelerin korkuların ardına bırakırken gözleri düşünceli bir şekilde uzaklara daldı.
"Buluruz bir yol baba! Kanun işlemiyorsa başka bir yol buluruz! Mücadele etmekten asla vazgeçmeyelim! Ablam için Yavuz için!"
Yaşlı adam başıyla onayladı kızının sözlerini ve tekrar uzaklara daldı.
***
Meva gece düşünmekten uyuyamamış sabaha karşı anca gözlerini kapatabilmişti. Yavuz u Yaman Karamanlı dan almak için neler yapacağını milyon kere düşünmüştü ama sonuçlar bir hiçti. Kaçırmayı denemişti asla olmazdı, başkan bile daha az korumaya sahipti. Dava açsa hiç bir avukat hiç bir davasına yaklaşmıyordu Karamanlılar yüzünden. Ne yapacağını bilmeyerek derin bir uykuya daldı.
Ağır uykusunda uyurken birden evdeki gürültüyle uyandı yada dışarda ki, bilemedi uyku sersemliğiyle. Adamlar bağırıyor cam kapı iniyordu korkuyla yataktan fırladı Meva ve babasını bulmak için odasından tam çıkmak üzereydi ki bulunduğu odanın penceresinin camları büyük bir gürültüyle paramparça oldu. Meva kendini elleriyle korurken küçük bir parçanın eline battığını hissetti. Daha çok korktu ve babasının yanına koştu, neler oluyordu? Yoksa Yaman Karamanlı nın pis bir işimiydi yine?
" Evimi derhal boşaltın yoksa daha kötü olur! Ödemediğiniz kiralar yüzünden zor durumdayım yeter artık! Size bir saat mühlet evi boşaltınız boşaltınız yoksa içerdekileri alır kapının önüne koyarım sizi!"
Yıllardır kiracısı oldukları Mümtaz bey tehditlerini işaret parmağını sallayarak çirkinlikle göstermiş ve yanında getirdiği iki adamı da alarak bahçelerinden çıkıp girmişti. Meva öyle bir şok yaşıyordu ki ne diyeceğini bilemedi.
"Baba neler oluyor? Neden Mümtaz bey böyle bir şey yaptı? Bu adam cam kapı indirecek ne yaşadı!"
Yavuz bey utanmıştı daha evine sahip çıkamıyordu, kirasını ödemeyemediği için bir uyarı bekliyordu ama böyle mahalleliye rezil olacak şekilde değil. Gururu onuru çiğnenmişti. İçeri girdi ve konuşmaya bir yandan da duvarda olan resimleri indirmeye başladı.
"Boş ver kızım sen onu hadi git bakkal Necmi den karton kutu iste! Eşyaları bir an önce toplayalım. Ben de mahallede nakliyecilik yapan Faruk u arayayım. Bugün pazar işi yoktur umarım."
Meva aynı şokla üstünde eşofmanıyla kapının önünde babasının sırtına baktı. Bir açıklama bekliyordu. Uzun uzadıya babasına baktı ve cevap alamayacağını anlayınca üstünü değiştirmek için odasına girdi.
Meva aceleyle evde kutuladıkları eşyaları nakliye kamyonuna yüklerken çok kızgındı. Kendineydi bu öfke. Babası kaç aydır kirayı ödemeyememişti ve kızıdan bunu saklanmıştı. Okul masrafları ağırdı tabiki ama Meva yük olmamak için çalışıyordu yine de yetmemiş olması çok incitti kızın kalbini.
"Yeşil!"
Meva kan ter içinde, kendisine seslenen adama baktı. Sabahtan beri evin en ağır yükünü sırtına alıp taşıyordu genç adam.
"Elin yaralı yeter artık çalışma, hallettik, bak bir şey kalmadı. Otur şurada, Zarife anne zaten paketleme işini hallediyor. Yeşil kime diyorum!"
Taylan, gözlerine ta küçükken vurulduğu kızın yeşillerine içi giderek baktı, bir haftadır hayat durmuştu o gözlerde tabi kendisi içinde. Sevdiği kız acı çekerken nasıl rahat olabilirdi.
"Yok ben iyiyim. İşimizi bitirelim bir an önce." Yerdeki koliyi almaya çalışan Meva i Taylan kollarından tutarak engelledi.
"İyi değilsin Yeşil! Ne olduğunu az çok tahmin edebiliyorum. Yavuz konusu sizi zorlarken bir de bunun olması... Ben her zaman yanınızdayım ne isterseniz yaparım! Dediğim gibi maatbanın üstü boş gelin girin kira istemiyorum ama siz istiyorsanız konuşuruz bunu. Kabul edin artık bu teklifimi."
Meva Taylan i abisi olarak görürdü korumacı tavrı çocukluğundan beri aynıydı ama çoğu zaman çok iyi birer dosttular. Küçük bir maatbası olan Taylan in yanında yazın çalışır okul masrafını çıkartırdı ayrıca çok iyi bir de patrondu. Zor günlerinde hep yanında olmuştu ona sevgisi ve saygısı sonsuzdu. Ama artık bu son teklifi kabul edemezlerdi.
"Taylan babam hayır dedi lütfen zorlama. Bunları Zarife annenin deposuna kaldıralım buluruz sonra bir çare. Her şey için teşekkürler." Mahcup ve üzgündü Meva.
Taylan Meva nın keyfini yerine getirmek için başını kolunun altına alıp kızın kıvırcık saçlarını karıştırmaya başladı. Meva bu harekete çocukluğundan beri sinir olsa da sonunda hep gülerek aynı aynı şeyi Taylan e yapardı. Yine güldü ama o sarı saçlara dokunmadan elinden kaçtı ve babasının getirdiği kutuyu kamyonetin üstüne koydu, boyunu aşıyordu parmak uçlarıyla yükseldi.
"Taylan oğlum çok ağır o makine bekle birlikte alalım!"
"Yok Yavuz amca fazla değil. Hallettim bak." Taylan gece gittiği spor salonunun nimetlerinden faydalanırken göz ucuyla Yeşil e baktı. Bir erkek olarak bu kızın hala nasıl tiplerden hoşlandığını bilememiş her fırsatta karşısına farklı tarzlarda çıkıp duruyor oluşu ve aradığı tepkiyi alamayışı artık yormuştu Taylan i. Bütün vücudu kas olsada bakmıyordu Meva. Bu kız nasıl erkeklerden hoşlanıyordu?
Meva son bir kutuyu daha parmak uçlarında yerleştirirken karşısında gördüğü adamla donup kaldı. Bu adamın burda ne işi vardı. Yavuz u hastanedeyken kucağından alan adamdı.
Gözlerini kıstı ve Yaman Karamanlı nın adamına öfke dolu bakışlarla dimdik baktı.
"Ne istiyorsun?"
"Kolay gelsin öncelikle. Kalacak yeriniz var mı diye sormak için gelmiştim. Yoksa eğer size bir teklifim var!"
"Neymiş bu teklif !"
Yavuz Kerimoğlu öne çıkarak kızını arkasına aldı. Bu adamlarla artık savaşı resmi olarak başlamıştı. Kendisiyle muhatap olacaktı artık bunlar.
" Yalıda ki müştemilat boş. Yaman bey oraya geçmenize izin verdi. Gelmek ve Yavuz u görmek istiyorsanız Yaman beyin alanında görmenize izin verildi. Eğer kabul etmezseniz Yavuz u hiç bir zaman görmenize izin verilmeyecektir."
Meva bugün kaçıncı şokunu yaşabilirdi ki! Ağzı açık şaşkın bir surat ifadesiyle Ender denilen adamın ciddi ruhsuz suratına bakıyordu. Belli ki bu teklif -tehdit de olabilir- bir işmiş gibi dökülmüştü ağzından ama o kadar soru işareti vardı ki oyun içinde düzinelerce oyun vardı.
"Her kimin itiysensaçma sapan sözlerini ve kendini de al defol git buradan!"
Taylan de Yavuz beyin yanına geçmiş baba kızın yalnız olmadıklarını göstermişti mafya bozuntusuna.
"Kabul!"
"Baba hayır!"
Meva bir hışımla babasının yanına giderken Taylan şaşkınlıkla Yavuz beye bakmıştı. Meva alçak bir sesle babasının duyacağı şekilde panikle konuştu.
"Baba hayır! Öyle bir adamın yanında evinde yaşayamazsın sen! Dayanamazsın! Tamam Yavuz var ama onu alacağız ne olura alacağız böyle yaparak olmaz!" Meva sesini daha çok azalttı."Onurumuz gururumuz buna müsade etmez baba!" Yalvararak söylediği sözlere babasının kulak tıkayıp dinlememesi çıldırttı Meva i.
"Yavuz amca benim teklifim ..."Taylan ne diyeceğini bilemedi. Torununu görmek için yaşlı adamın katlandığı hal genç adamı parçaladı. Kendi teklifi daha onurluydu.
"Yavuz bey tamam dediğine göre adresi nakliyeye veriyorum!"
Ender sadece kamyonet şoförünün olduğu adamın yanına gelince cebinden bir kart çıkarttı ve uzattı. "Eşyaları bu adresin müştemilatına bırakacaksınız." Hiç bir şey olmamış gibi sırasıyla dizili lüks arabalardan birine bindi ve mahalleliyi merakta bırakacak bir havayla ayırıldılar.
*
"Planların tutmaması iyi olmadı. Bu kararından emin misin? Geç değil hala onları memleketlerine yollayabiliriz."
Yaman nın zihninde tek bir kelime ve iki an dönüp duruyordu.
Yeşil!
Bir serserinin o asi saçları canının isteğiyle karıştırması,
Ve göbeği açık savaşçı.
O Sesle öfkesi akıl sağlığını yitirecek kadar şiddetliydi.
O serserinin yaptığıyla hiddeti damarlarını parçalayacak kadar kuvvetliydi.
Ve parmak uçlarında uzanan kızın açılan göbeğiyle hissettiği ateş dünyasını yakmıştı. O an bir karar verdi. Ateşi yaktıysa Meva Kerimoğlu, başka bir kadın da söndürebilirdi.