Ölüme sayıların faydası olmaz. Hesap etmek ise akıl işi değil. Ölümü sabırla beklemek en doğrusu fakat beklerken de elin armut toplamasın kızım. Sonsuzluk varken bir iki günün hesabı yapılmaz."
Meva' nın aklına babasının sözleri geldi alnının kenarına değen soğuk metalin baskısını hissedince. Komşuları Necati amca ansızın kalp krizi geçirip rahmetli olunca taziyeye gitmiş ve dönüş yolunda babası bu sözleri üstüne basarak söylemişti. Yapması gereken ne varsa o güne kadar yapmasını tembihlemişti. Şimdi düşünüyordu da daha hiç bir şey yapmamıştı ki.
"Sana yaşama şansını iki kere verdim ama sen ölmeyi seçtin!"
Meva konuşmak istedi ama ağzından tek kelime dahi çıkmadı. Ölüm korkusu yoktu fakat geride bırakacağı sevdikleri ve yapacağı şeyler vardı. Tek bir göz yaşı yanağına düştü ve boynuna kadar yolunu çizdi. Ölüm ansızın tek kelimeyle de gelebiliyormuş.
Bunu yapabilecek bir adamdı Yaman Karamanlı. Duyuyordu sabah akşam pis işlerini ama henüz elle tutulur bir kanıt olmadığı için adamı içeri alamıyorlardı. Şimdi kim bilir kaç insanı böyle yerlerde öldürmüş arkasına bakmadan lüks hayatına devam etmişti. Kendisi de birazdan o insanlardan olacaktı.
Yaman Karamanlı silahı gören ve daha sonrasında sesi değil ruhu kayıplara karışan kızın üzerinde hakimiyetini artık koruduğunu gördü. Daha fazla korkutup bu günü unutmak için dua edecek kıvama getirmesini bilirdi ama neredeyse bayılacaktı. Uçup giden teninin renginden fark etmişti. Bedeni şimdi daha çok titriyordu. Gözleri o canlılığını yitirdiği gibi yaşlarla dolmuştu. Hatta bir tanesi korkudan beyazlaşan yüzüne düşmüş ve kendi yolunu bularak uzun boynunda yok olmuştu. Kızın beyaz boynuna çarpan gözleri bir müddet orada oyalandı ve daha sonra hızla inip kalkan göğsüne kaydı. Beyaz tişörtünden görünen siyah askılar bilmediği bir merakla kendisini ona çekiyordu. Tam yutkunmak üzereyken ne yaptığını fark etti. Ve öfkeyle silahın namusunu kızın başına daha çok bastırdı.
"Ben Yavuz'un teyzesiyim sen nasıl amcalık yapıyorsan benimde ona teyzelik yapmaya hakkım var!"
Ölüm bile bu kızı susturmaya yetmiyordu! Hala inatçı, kendisine meydan okuyan gözü kara bir baş belasıydı. Kevser le fazla diyaloğu yoktu ama yine de bu kızın kardeşiyle yakından uzaktan alakası olmadığını anlayacak kadar bilgisi oluşmuştu. Kevser sessiz sakin abisinin ağzından çıkan kelimelerle yaşayan bir kadınken şuan karşısında gördüğü bu Kerimoğlu ise fazlasıyla cesur, inatçıydı. Ölüme bile boyun eğmeyen, güçsüz görünüp savaş meydanına yalın ayak çıkan bir kızdı.
"Sen o hakkı bir hafta önce kendi ellerinle yok ettin! Hatırlıyor musun?"
Kevser yalının ikinci katından sert mermere düştüğünde hala yaşıyordu. Hastane de ablasını son kez gören Meva kolların da soğuyan bedeni hala hissediyor, kulaklarında Yavuz u emanet edişi yankılanıyordu. O öfke ve sinir krizi ile polis, doktor ve tabi ki Yaman Karamanlı nın avukatlarına saldırmış katiller diye hastaneyi ayağa kaldırmıştı. Daha sonra ki olaylar da ise bir insan intihar etmek isterse neden dört katlı yalının ikinci katından kendisini atar demiş ve savcılığa gidip şikayette bulunmuştu. Ablasını o balkondan ittirdiklerini söylemiş planlı adam öldürme olduğunu beyan etmişti.
Tabi o zaman Karamanlı' ların gücünü bilmiyordu Meva. Öğlen ifadesi alınan Karamanlı lar akşam üzeri elini kolunu sallayarak çıkmıştı savcılıktan. Çok zoruna gitmişti Meva' nın. Bütün bu olanlar basına bile yansımamış olması da dikkatinden kaçmamıştı. Kendisi de bir ay sonra gazeteci olacaktı ve ne yapmasını gerektiğini biliyordu. Haberi hazırladı okulu derece ile bitireceği için şimdiden görüştüğü ajanslara yolladı fakat saniyesinde olumsuz geri dönüşlerle çok şaşırmıştı. Konuştuğu bir kaç yerel basın ise cesaret edemediklerini bazılarının da büyük ortakları oldukları için dinlenmeden yüzüne kapatınca bir kez daha yıkılmıştı. Son bir ümit üniversite hocalarının bağlantılarıydı.
Güçlü ama haksız adamın yüzüne bütün nefretiyle baktı.
"Paranla her şeyi satın alabileceğini sanıyorsun ama asla beni kendi kirli paranın gücüyle yenemeyeceksin! Eğer cesaretin varsa benimle benim gibi, yüz yüze, adam gibi savaşırsın! Emanetimi asla sana bırakmayacağım!"
Kerimoğlu' nun ağzından dökülen her bir sözcükle kontrolünü daha çok kaybeden Yaman namlunun tetiğini açıp son kez kızın yeşil gözlerine baktı. Kırmızı yakışacaktı.
Ansızın pencereden gördüğü gölge ile aklı başına geldi ve silahı kızın başından ayırmadan ucunu havaya doğru kalırdı. Daha önce bu silah hiç bir kadının saçının teline değmemiş kanına neden olmamıştı. Bu yaptığına ve geldiği noktaya öfkeyle baktı. Bu kız normal değildi. Dibine girerek korkudan kocaman olmuş yeşil gözlere acımasızca baktı.
"Şuan şansına nefes alıyorsun!"
Hızla kızdan bir adım uzaklaştı ve silahını beline koyarak korkudan titreyen ufacık olmuş bedene kibirle baktı. Kendine hayrı olmayan bir baş belasıyla yaşadığı şeye inanamadı. Asi saçları yüzünün her yerine dağılmıştı. İnce bedenine doladığı kollarıyla kendini korumak isteyişine acıyarak baktı. Cesaret bir yere kadardı günün sonunda yaralarına gömülürdü insan.
" Efendim."
Samir denilen adamın sesini duyan Meva korkuyla sarındığı bedeninden kollarını çözdü ve karşısında puttan farksız gaddar adama baktı. Bu adamda can arıyordu yakmak için ama bu adam da can yoktu ki. Kaya bile yıllara dayanamaz ufacık çakıl taşlarına döner avucuna sığardı. Betonun bile ömrü vardı el de parçalanır toz olurdu. Demir bile bükülüp isteği şekle girerdi.
Bu adam ruhsuzdu! Canı yoktu ki canı olanı anlasındı.
"Söyle Samir!"
Samir ilk söylemek istemedi Meva' nın yanında ama zavallıyı gördüğünden beri hissettiği acıma duygusu son görüntüsü ile iyice çoğalmıştı, kedisini suçlu hissettirmişti. "Efendim küçük bey düştüğünde galiba biraz kötü düşmüş. Dizi morarmış ve giderek de şişiyor. Ama bacağını saklıyor kimseye de göstermiyor."
Yaman anında Samir e dönmüş Meva da hemen yanında bitmişti.
"Nasıl kötü düşmüş! Düştüğünde yanında kimse yok muydu? Kontrol etmediler mi yarası olup olmadığını?"
Yaman o an başından aşağı soğuk suların aktığını hissetti. Kendi hastasıydı. Görmüştü düştüğünü ama bu kadar ciddi olabileceğini tahmin etmemiş ona yaralarını kimseye gösterme gibisinden konuşmuştu. Ama niyeti zayıflığını göstermemeyi öğretmekti.
Çevik bir hareketle harabeyi andıran yerden çıktı. Hemen Yavuz' u hastaneye götürmesi gerekiyordu suçluluk psikolojisi onu ele geçirmeden yoksa kendine olan öfkesi başka birine duyduğu öfkeden bin kat daha acımasız olurdu.
" Yavuz nerede? Ben de göreceğim onu! Ben de geliyorum!"
Arkasından bağıran kızı umursamadan yürümeye devam ederken ileride duran korumalara başıyla ne yapacaklarını işaret etti.
Meva daha ne olduğunu anlamadan kolundan çekilip başka yöne sürüklenmeye başlayınca bütün hırçınlığıyla adamlara bağırmaya başladı. Kendisini Yavuz öyle bir durumdayken kapı dışarı edemezlerdi. Yavuz u görmesi gerekiyordu.
"Bırakın beni! Benim yeğenim o! Anladın mı Yaman Karamanlı o benim de yeğenim!O bu haldeyken bana engel olamazsın!Kendi beceriksizliğini böyle kapatamazsın!"
Yaman Karamanlı bağırışlardan duyduğu son cümle ile olduğu yerde durdu. Bu kız cesurdu ama ölüme olan sevgisiyle cesurdu. Fakat daha sonrasında duyduğu tokat sesi aniden dönmesine neden oldu. Şaşırmıştı kızın adamlarından birini daha hakladığına ama öyle olmamıştı. Şaşkınlığı süratle yerini barut dolu bir bedene bıraktı. Çünkü adamlarından biri kıza tokat atmış ve o ince bedeni yere sermişti.
Meva yüzüne değen keskin acının şokunu yaşayamadan kendini çamurun ortasında yerde buluverdi. Hayatın da ki ilk tokatıydı. Babasının sevmeye öpmeye doyamadığı yanakları yabancı insanların hırslarını dökeceği bir et parça olmuştu. Gururu incinmiş gözleri kendine duyduğu acımanın getirilerinden dolayı yaşlarla doluyordu.
" Meva hanım iyi misiniz?"
Samir kızın elinden tuttuğu gibi kaldırdı ve saçların örtüğü yüzü karanlıkta görmeye çalıştı. Yanında duran Semih' e öyle bir bakış attı ki koca adam bir balon gibi aniden sönüverdi. Haddince Yaman beye hakaret etmesinin hesabını kesmişti. Aptal!
Meva ayağa kalkarken sendelese de kendine hakim olmayı başardı. "Yavuz iyi değil onun yanına gitmek istiyorum. Lütfen beni onun yanına götürün." Fısıldar gibi konuştu Meva.
Canı, onuru ve gururu ayaklar altında olsa da o an sadece Yavuz' u düşünüyor oluşu Samir' in hayranlığını kazandırmıştı.
"Meva hanım Yavuz iyi sadece her çocuk gibi düştü ve yaralandı. Ve daha iyi olması için elimizden geleni yapıyoruz, yapacağız."
" Ama ben onu görmek istiyorum! Görmeden rahat edemem . Lütfen! Hem onu ilk defa göreceğim onu benden mahrum bırakmayın."
Samir zorda kalmıştı. Bu kız yedi yıl önce yine bu kapıya geldiğinde on beş yaşlarında olmalıydı ve yine o yaşta ki gibi hüznü, acıyı ve özlemi barındıran gözlere sahipti. O zaman da üzülmüştü şimdi de üzgündü. Ama önce Yıldırım bey ve daha sonra Yaman beyin katı kuralları yüzünden bir şey yapamazdı.
Karanlığın bile heybetini kapatamadığı Yaman Karamanlı belli bir mesafede olup biteni izlerken Samir ne yapacağını sorar gibi baktı. Belki bir umut görmesine izin verirdi. Ve de öyle olmuştu. Başıyla neredeyse fark edilmeyen işareti gören Samir büyük bir rahatlamayla Meva' ya yol verdi.
" Buradan Meva hanım."
Neva yüzünde ki yangına tezat sevindi, her şeye rağmen tebessüm etti. Emanetini görecekti artık. Yılların soğukluğu ve hasreti bitecek ikisi için yeni bir sayfa yazılacaktı. Babası ve emaneti Yavuz' u için güzel günler de gelecekti elbette.
_
Asansöre geçen Samir Meva sessizlik içinde beklemeye başladı. Meva heyecanlı olduğu kadar bazı korkularıyla da baş ediyordu. Ya Yavuz kendisini sevmeyip istemezse ne yapacaktı?
Yalıya ayak bastığı an tedirginlik içinde etrafa bakınırken Samir2 in banyoyu göstermesiyle ne demek isteğini anlamıştı. Üstü başı toz, toprak ve çamur içinde yanağında da koca bir elin izi de tuzu biberi oluyordu. Zenginliğin musluğun başında ki altın kaplama vanalardan belli olan banyoda fazla oyalanmadan aynaya baktı. Gördüğü kız savaştan çıkmıştı resmen. Evet o an yaşadığı aşağılanmalar zordu hatta şimdi bile düşünürken gözleri doluyordu ama yakında Yaman Karamanlı' ya bunların hesabını en ağır şekilde kendi elleriyle vereceği için şuan Yavuz' a odaklanmayı seçmesi gerekiyordu.
Yüzünü üstünü başını temizledikten sonra aynadan bile belli olan dudağının kenarında ki küçük yara canını sıktı. Yavuz ya sorarsa ne diyecekti ?Yüzünde ki kızarıklık soğuk suyla geçmişti ama bu kabuk tutmaya yüz tutan yara sorun çıkaracaktı hem Yavuz hem de babası tarafından.
Asansör durdu ve ikili birlikte çıktı. Samir önden kılavuzluk yaparken Meva korku ,heyecan ve tedirginlikle onu takip etti. Bu zenginlik filmlerde gördükleriyle kıyaslanmayacak kadar farklıydı. Her yer mermerin soğukluğunu taşıyor, pahalı mobilyalar kaliteyi simgelerken yaşanmışlık hissi vermiyordu. Altın varaklı detaylar insanın gözlerini alıyordu ama dünya üzerinde hüküm süren adaletsizliği de temsil ediyordu. Bir mahalle kadar büyüktü ama asla bir mahallenin sıcaklığı yoktu. Garip bir yerdi.
Beyaz, yine varak detayları olan kapının önünde duran Samir kolu çevirip içeri girdiğinde heyecandan Meva' nın kalbi ağzından fırlayacaktı. Tırnaklarıyla kurumaktan çatlamaya yüz tutan dersini çekiştirince canı yandı. Sakin kalmayı tembihledi kendisine. Yavuz onun canıydı insan canından olanı severdi.
İçeri çekingen adımlarla girdi. Çocuk odası olduğunu denizci teması ve dekorasyonuyla anlayan Meva odanın kalabalık olmasıyla daha çok gerildi. Yaman Karamanlı yine pencere önünde dışarıyı izlerken bir koltukta oturan esmer minyon tipli kadın yanında oturan adamın omzuna başını koymuş bir şeyler söylüyordu ama uzun ince yapılı adam sanki onu hiç dinlemiyor sabit bir şekilde boşluğa bakıyordu. Yatağın başında ise siyah beyaz aynı kıyafetlerle iki kadın ayakta hazır bekliyordu. Tanımadığı insanlardı ama kim olduklarını az çok tahmin edebiliyordu..
Hemen başını yatağa çevirdi. Yorganın altında ufacık kabartıyı gören Meva merakla yaklaştı. Yavuz orada mıydı? Samir' e baktı orada ki Yavuz mu derecesine. Onaylayan ifadelerle kendisine bakan adamdan gözlerini kaçırdı. Yüreği parçalandı. Canı yanan küçük bir çocuğun yorganın altında saklanıp sesini çıkartmaması demek..
Göz yaşlarını içine akıttı Meva. Şimdi yeğenine umut olmalı onu çocuk olmaya geri döndürmeliydi. Yaklaştı ta ki Yavuz' un iç çekmeye benzeyen nefesini duyana kadar.
"Yavuz ben geldim, teyzen Meva."
Anında üzerinden atılan yorganla Meva hızla geri çekilmek zorunda kaldı. Karşısında gördüğü yüzle ablasının ölümünden beri ilk defa nefes aldığını hissetti. Beyaz teni, kıvırcık uzun saçları, tatlı etli yanakları ve o merakla kocaman olmuş siyah gözlerle yeni dünyasını keşfetti Meva. Kalbinden Yavuz' a akan sevgiyi duyuyor görüyor ve hissediyordu. Yıllar sonra yeniden yaşamak işte buydu.
"Teyze!"
" Ben senin teyzenim bir tanem. Beni ilk defa görüyorsundur. Seninle tanışmak için geldim."
Meva Yavuz' a sarılıp öptüğünde duyduğu sözlerle şaşırdı. " Ben seni gördüm teyze. Annemde bir sürü fotoğrafın var. Seni tanıyorum annem hep anlatıyor seni, dedemi. Limonlu kurabiyeyi çok sevdiğini bile biliyorum."
Ablası demek anlatmış göstermişti kardeşini babasını. Sevinmiş ama bir yandan da yılların onlardan söküp aldığı anlara üzülmüştü. Her şey daha farklı olabilirdi. Daha çok sarıldı Yavuz' a ve korkusunu içine çekerek aklına kazıdı. Ablası gibi korkuyordu." Küçük bey isterseniz bacağınızı teyzenize gösterin ha. Ne dersiniz?"
Meva anında gerçeklere döndü. " Evet teyzecim bana gösterebilirsin. Eğer yaran varsa ben sarabilirim hem de doktorculuk oynamış oluruz."
Yavuz kararsız kalmış gibi amcasına baktı. Söylediklerini hatırladı ve olumsuz yönde başını salladı. Amcası gibi güçlü olmak istiyorsa yaralarını saklamasını bilmeliydi. Bacağı çok ağrıyordu ama görmelerine izin vermeyecekti.
"Neden teyzecim? Canın acımıyor mu?" Meva elleriyle Yavuz un yüzünü severken neden böyle yaptığını merak ediyordu." Peki neden göstermek istemiyorsun?"
Yavuz kararsız kalmış olsa da söyledi.
"Güçlü adamlar yaralarını göstermez çünkü. Ben büyüyünce çok güçlü olacağım tıpkı amcam gibi."
Meva şaşkınlık içinde kendilerine arkasını dönmüş adama baktı. Küçük bir çocuğa ne öğretmişti bu adam! Şaşkındı ve daha önemlisi kimseye duymadığı öfkeyi hissediyordu bu adama karşı. Küçük bir çocuğa bunları nasıl söyleyebiliyordu? Daha annesini yeni kaybetmiş bir çocuktu her zamankinden daha çok sevgiye ve ilgiye ihtiyacı varken!
" Hayır teyzecim. Sen bir çocuksun. Evet ileride çok güçlü ve büyük bir adam olacaksın ama sen şuan- " Meva elleriyle Yavuz' un masum yüzünü kavradı. " dünyanın en güzel ve tatlı güzel çocuğusun. İnsanın her yaşta büyümek için bazı şeylere ihtiyacı var.Biz büyüklerin bile. Mesela bir çocuk büyümek istiyorsa yemesine içmesine ve sağlığına çok dikkat etmeli onu mutlu yada mutsuz edecek şeyleri ifade etmesini bilmelidir. Yoksa büyüdüğünde sadece güçlü olduğu gibi kendi düşüncelerini ifade edemez istediği gibi yaşayamaz."
Yavuz teyzesini öyle dikkatli dinliyor, yüz miniklerini takip ediyordu ki neredeyse onu taklit edecekti. Ona hayran kalmıştı küçük Yavuz. Meva da fark etti küçük çocuğun gözlerinde ki ilgiyi sevgiyi. İçi gittikçe rahatlıyordu, Yavuz onu sevmişti.
"Şimdi teyzecim söyle bakalım büyüyünce sadece güçlü mü olmak istersin yoksa hem güçlü olup hem de istediğini söyleyen ve yapan bir adam mı?"
Yavuz hiç düşünmeden"Amcam gibi çok güçlü ve istediği her şeyi yapan biri olmak istiyorum." dedi ve Meva Yavuz un üzerinde amcasının etkisinin büyük olduğunu fark ederek endişelendi. Öyle ruhsuz ve acımasız bir adam bu çocuğa rol model olabilecek ne yapmıştı ki Yavuz amca derken gururla adını ağzına alıyordu?
"Aferin sana Yavuz c*m. Peki şimdi canın yanıyor mu? Eğer bir yaran varsa onun iyileşmesini istemez misin?" Yatağın kenarında diz çöken Meva mümkün olduğunca daha çok yaklaştı Yavuz' a "Göster hadi güçlü adamlar korkusuzda olur yaralarından da korkmazlar!"
Yavuz bir kaç saniye düşündü ve bacağını yavaşça yorganın altından çıkararak teyzesine gösterdi. Meva minicik bacağın morarmış ve şişmiş bölgesine bakmaya dayanamayıp gözlerini bir kaç saniye kapattı. Kendi canı daha çok acıdı. Arkasında duyduğu ayak sesleriyle kendine gelip küçük çocuğun yarasına dikkat ederek öptü. Canı ona can olsun istedi.
"Teyzecim hastaneye gitmemiz gerek orada doktorların bakması lazım. Gitmek ister misin? Birlikte."
Yavuz başını önüne eğince Meva oturmak ve ikna etmek için yorganı biraz kenarı çekti. Fakat gördüğü ıslaklık ile şaşırıp kaldı. Küçük çocuğun yatağı ve belinden sonrası sırım sıklam olmuş keskin bir korku odaya dağılmıştı.
Meva Yavuz' un utandığını anladı hemen. "Hadi banyoya girelim güzel bir duş alıp hastaneye gidelim olur mu?" normal sıradan bir konuşma yapar gibi hala başı eğik olan Yavuz'un dikkat ederek kucağına aldı.
Odaya girdiğinden beri bütün dünyası Yavuz olan Meva kalktığı an bütün gözlerin şok olmuşcasına kendisinde olduğunu görünce biraz korku birazda anlamadığı bir mahcubiyetlik hissetti. Sadece Yaman Karamanlı kendisine öfkeli ve kızgın bakıyor her an saldıracakmış gibi tetikte duruyordu. Onun bu tehditkar tutumunu asla umursamayacaktı.
" Ben size yardımcı olayım." Beyaz gömlekli ve sarı saçlı bir kadın odanın içinde başka bir kapıyı açıp geçince banyo olduğunu anladı ve kucağındaki çocukla içeri girdi.
Küçük odanın her bir köşesinde farklı hayatlar ve düşünceler kendi dünyalarında bağımsız bir şekilde yolculuk içerisindeydi. Yavuz'un bakıcısı Zehra gerginlikten ölmek üzereyken içeri giren peri kızı onun hayatını kurtarmıştı. Parası iyi olmazsa asla Yaman Karamanlı gibi bir adamla çalışmazdı ama bu saatten sonra da kovulacağına adı kadar emindi. Aslında kendisi için iyi olurdu Antalya ya abisinin yanına gider bu korkunç adamı unutmaya çalışırdı. Azar işitmeden hemen ıslak yatağı toplamaya koyuldu.
Samir bu yalının insanlarının yıllardır yaşadığı şeyleri bir kenara bırakarak sadece Yavuz' u düşündü. O küçük çocuk ne geçmişle ne de burada ki insanların gelecekleri ile yapamazdı. Küçük beyin aradığı ışık farklıydı ve o ışık küçük beyin ayağına gelmişti.
Kevser hanım hastalığı yüzünden oğlunu ihmal etmişti fakat şimdi bunun yerini teyzesi rahatlıkla doldurabilirdi. Çünkü o insanları bir kere de tanıyacak kadar çok şey görmüş ve geçirmişti. Meva Kerimoğlu' nun ışığı yürek ısıtan cinstendi.
İkbal Karamanlı! Gözlerinin önünde paçavra kıyafetle yerlerde sürünüp çocuğa yaklaşıp saçmalayan kıza içten içe duyduğu öfke çoğalırken veledin bir anda kuzuya dönmesi sindiremediği bir öfkeye neden olmuştu. Yavuz yarasını Yaman' ın ve kocası Yalın' nın konuşmalarına rağmen bile göstermemişken ilk defa gördüğü teyzesinin sözlerini dinlemesi aslında ne kadar büyük bir tehlikenin içeride olduğunu fark etmesine neden olmuştu. Kurtulması gerekiyordu. Planların da bu yoktu!
"Teyzesi ona iyi gelecek. Yavuz iyi olacak. Yaman Yavuz iyi olacak bak teyzesini dinliyor. Korkmamıza gerek yok Meva ona iyi gelecek."
Yalın çocukluğunu hala ruhunda taşıyan koca yürekli saf kalpli sevgisini şefkatini sevdiklerinden sakınmayan iyi Karamanlı' ydı. Meva gelmeden önce Yavu' u ikna etmek için çok uğraşmıştı ama o küçük yavrucağın yarasıyla nasıl baş etmek isteyişini gördükten sonra çok üzülmüştü. Ve o andan sonra dünyevi bütün olgulardan çok uzakta kendi başına yolculuğa çıkmıştı. Normal zamanlarda Yaman ve İkbal bile ona zor ulaşır getirmeye çalışırlardı. Bu sefer hiç bir çaba olmadan gördüğü manzarayla uzaklardan gelmiş ve o naif sevgiyi izlemişti.
Yaman Karamanlı abisinin kendine gelmesini ve söylediği sözlerin anlamlarını hazmetmekte biraz güçlük çekti. Yavuz, Yalın arasında dokuduğu mekik yormuştu. Ama korkak savaşçı içeri girip saçma sözleriyle iki dakika da hem abisi hem de Yavuz' u etkisi altına almayı başarmıştı. Yumruklarını öfke ile sıktı ve banyo kapısına bakarak sinirle soludu. Onu buraya getirmekle hata yapmıştı. Ama o korumanın yaptığından sonra ya o adamı oracıkta vuracak yada o izni verecekti. Adam işini iyi yapan biriydi yalınn olmasını istemedi. Sonuçta bir tokatla insan ölmüyordu. Yavuz iyi olduktan sonra Kerimoğlu' nun icabına istediği gibi yüz yüze bakacaktı.
Odada bir kaç adım attı ve vaktin baya geçtiğine kanaat getirip banyoya yöneldi. Yavuz' un aklını saçma sapan şeylerle doldurmasına izin veremezdi. Ama açılan kapıyla durdu.
Kucağında Yavuz' la duran kızı görünce direk gözleri dudağının kenarında ki ize gitti. Derin bir nefes aldı yumruklarını daha çok sıkarken. Koyu kırmızı açık yara küçüktü fazla büyütülecek bir şey değildi. El izide yoktu. Sadece kendisine öfke ve nefret besleyen ağlamaktan kızarmış yeşil gözlerin soğukluğu vardı. Düşmanına bakar gibiydi, dik duruşuyla üstünlük taslar gibiydi.. Gülmeyi bilseydi günlerdi bu kızın hâline.
"İzin verirsen Yavuz' u giydireceğim. Hastaneye gitmesi gerekiyor."
Yaman onun hak edeceği bir şeyler söylemek istedi ama Yavuz2 u öyle kıza sarılı görünce geri çekilmek zorunda kaldı. Zehra denilen beceriksiz bakıcıya baktı. Çocuğu giydirmesini işaret etti.
Zehra işini bitirmiş elbiseleri hazırlıyorken "Teyzem üstümü giydirsin." diye telaşla konuştu Yavuz.
"Zehra Meva giydirsin üstünü sen bir çanta hazırla Yavuz' a hastane için.
İkbal Karamanlı yüzüne yerleştiği üzgün ama tebessüm barındıran maskesiyle Meva' ya yaklaştı. " Hoş geldin. Kusura bakma anın şokuyla ilgilenemedim seninle. Ben İkbal Karamanlı" Başıyla yanından kalktığı adamı gösterdi. " Eşim Yalın."
Meva bu evde bir katilin yaşadığını adı gibi biliyordu ve bu kişinin de bu kadın ve ya Yaman Karamanlı olduğunu tahmin edebiliyordu. O yüzden samimiyetini gösterircesine gülümsedi ve başıyla onaylar gibi"Memnun oldum bende Meva Kerimoğlu." dedi. Madem gerçek yüzüyle bunları hak ettikleri yere gönderemiyordu o da onların oyunlarını oynayacaktı. Dostunu yakın tut ama düşmanını daha da yakın.
Meva gerçek ilgi ve sevgiyle ablasının emanetini giydirip tekrar kucakladığında hazır olduklarını belli edercesine kendisini neredeyse öfkeli başkaları ile öldürecek olan adama inatla dik ve duygusuz bir sürat ifadesiyle baktı.
Samir "Araba hazır efendim aşağıda bekliyor." dedi ve Yavuz' u almak için yeltendi fakat Yavuz daha çok teyzesinin boynuna sarıldı.
"Teyzemle gitmek istiyorum."
Samir Yaman Karamanlı' ya baktı. Ne yapması gerektiğini o söyleyecekti ama ruhen ve bedenen acı içinde olan küçük bir çocuğa yapılabilecek en iyi şey istediği ve sevdiği kişiden sevgi ve ilgi görmesine müsaade etmekti. O kişi de Yavuz' un teyzesiydi.Umarım Yaman bey de bunu görür diye içinden geçirdi emektar adam.
Yaman belki de hayatının en zor kararlarını vermek zorunda kalıyordu. Yavuz'un resimlerde gördüğü ve sevdiği teyzesine olan bağlılığını aklı bir türlü kabul etmese de Yavuz annesinin ölümünü duyunca daha kötü günlerin geleceğini bildiği için şu anlık izin vermeye karar verdi. Ama gözü kulağı hep üzerlerinde olacaktı.
Başıyla onay veren Yaman abisine baktı. Dönmüştü daldığı derin dünyadan şimdi saf bir tebessüm ile olup biteni izliyordu. Uzun zamandır ilk defa bu kadar çabuk girdiği transtan çıkmış ortama adapte olmuştu.
"Yamancım gelmek isterdim ama biliyorsun abin...Bizi de haberdar edin. İnşallah kırık çatlak yoktur. Nişantaşındaki hastaneye götür yeni gelen ortopedi doktoru gayet başarılı."
Yaman konuşmadan başıyla onaylar gibi yaptı ve odadan çıktı. Cebinden telefonu aldığında bir müddet bekledi. Her şey kontrolü altında olması gerekiyordu.
Siyah minibüse binen Meva Yavuz' a daha çok sarıldı. "Bacağın çok acıyor mu bir tanem?" Küçük çocuk başıyla onaylayınca yüreğine sokmak istercesine daha sıkı sarıldı. Bir insan başka birinin acısını yüreğinde hatta bütün bedeninden hissedebilir miydi? Onun için gözünü kırpmadan canını feda edebilir miydi? Evet bunların hepsini Yavuz' u için yapardı.
Kapı tekrar açılıp içeriye Yaman Karamanlı girince büyük araba anında küçülmüş daracık bir yer olmuştu sanki. Karşısında sinirle kendisine bakan, küçük gören bakışlarını atan adama aynı karşılıkla cevap verdi. İhmalkar bir amca ve ötesinde kötü bir insan olan bu adamın yanında Yavuz' un büyümesi demek hayati tehlike ve ruhen sağlıklı bir birey olamayacağı anlamını taşıyordu. Yavuz' u bu adama bırakamazdı ne olursa olsun.
" Teyze kokun annemin kokusuna benziyor ama başka bir koku daha var sırtında ki yeşil renk boyadan mı?"
Meva küçük çocuğun fark ettiği detayla şaşırdı ve birazda utandı. Amcası olacak cani adam onu küflü duvara itmiş bütün pisliğin tişörtüne geçmesine neden olmuştu ve insan içinde de öyle dolaşmak zorunda kalıyordu.
"Canımın içi o aslında küf. Nemli duvarlarda olur genellikle. Bende bilmeden sırtımı yaslamışım. Eğer rahatsız olduysan yan koltuğa oturtayım seni."
Yavuz anında itiraz ederek teyzesine sarıldı."Hayır bırakma, senin kucağında bacağım daha az acıyor." Gözleri dolan Meva küçüğünün ipek gibi saçlarını şefkatle okşadı." Asla seni bırakmayacağım teyzecim. Asla!"
Başını yasladığı küçük bedene gömen Meva bir haftadır yaşadığı hüznün yorgunluğunu yavaş yavaş hissetmeye başladı. Öyle çok yorulmuştu ki neredeyse uykuya dalacaktı kokusuna mest olduğu Yavuz' nun.
Kedine gelmek için başını kaldırdı ve camdan dışarı baktı karanlık gerçek anlamda şehre hakim olmuştu. Evi çok uzaktaydı gitmek için kaç taşıt değiştirmek zorunda kalacağını hesaplarken babası aklına geldi. Şimdi çoktan araması gerekiyordu. Ama bu durumda biraz daha bekleyecekti babasını.
Arabadaki Yaman Karamamlı' nın varlığını hissetmemek mümkün değildi ondan yayılan kendisini köşeye sıkıştıran şey her ne ise en başından beri genç kızı rahatsız ediyordu. Daha fazla dayanamayıp baktı. Koca cüssesi ve üzerindeki pahalı siyah takım elbisesiyle her yerde rahatlıkla fark edilecek bir adamdı zaten ama gözlerinde ki soğuklukla nefretinde ki ateşle nasıl aynı anda insanın hem bedenine hem de ruhuna saldırabiliyordu? Siyahın sonsuzluğunu ödünç aldığı gözleri öfkeyle yakıp hemen sonrasında buza dönüştürebiliyordu fani bir bedeni? Hayatın darbeler verdiği acılarını başkalarına kusan zavallı bir adam mıydı yoksa ruhunu şeytana satmış bir günahkar mı? Belki de karşısında oturan gözlerinin içine sertçe bakan Yaman Karamanlı nesli tek ve tükenecek olan biriydi. Her türlü Yavuz için iyi bir örnek olmayacak bir adamdı.
O gözlerin daha derinine inmek ister gibi baktı Meva " Seni asla bırakmayacağım teyzecim. Hep birlikte olacağız." dedi ve o bakışlardaki ateşi harlandırdı.
Yaman yaslandığı koltuktan öne eğildi büyük bir hırsla, elleri kaşınıyordu. Arabaya bindiğinden beri kızı izliyordu. Eski kotu kirli tişörtü ve her yerde olan kıvırcık saçlarıyla berbat durumdayken Yavuz' la olan konuşmalarında ve daldığı düşüncelerde ki surat ifadelerinde aradığı oyunculuğu bulmaya çalışmıştı. Bu kızda bir şey olduğuna emindi ama ne olduğunu bilmiyordu. Kötünün iyisi miydi yoksa!
Ve doğru düşünmüştü gözlerinin içine bakarak söylediği sözler bir meydan okumaydı. Yavuz' u almak için yine savaşacaktı. Yumruklarını sıktı takı elinin boğumları bembeyaz olana dek. Öfkesi Yaman' ı baştan aşağı yakıyor avuçlarına dolamak istediği o saçlara sinirle bakıyordu.
"Teyze annemin olduğu hastaneye gidelim olur mu çok özledim annemi?"
Yaman ve Meva az önce yaşanan sessiz savaşı kendileri yapmamış gibi aynı anda aynı duyguları hissederek birbirlerinin gözlerinin içine baktılar. Yavuz' a annesinin ölümünü söylemek güçtü. Yaman başını hayır anlamında salladı. Meva yoğun bir duygunun onu teslim alacağını hissederken hızla kendisini toparladı. Söylemesi gerekirdi ama Yavuz bu haldeyken sonraya bırakmaya karar verdi.
" Yavuzcum annen başka hastanede biraz uzak orası. Biz şimdi eve yakın olanına gideceğiz. Hem sen daha önce hiç doktora gittin mi?" Annesini o anlık unutturmaya çalıştı yüreği bin parçaya bölünürken, zorlandığı sesine de yansımıştı. " Stetoskopu biliyorsundur herhalde işte doktorumuz onunla seni muayene eder ilk ve daha sonra bacağına bakar."
Yol boyunca Meva Yavuz la hem annesini unutması için hem de ağrıyan bacağı için konuşmuştu. Genç kızın ara ara dolu gözlerini gören Yaman başını dışarıya çevirip Yavuz a sorduğu sorularla onu tanımaya çalışırken ki meraklı Kerimoğlu' nu hafızasından silmeye çalıştı. Tıpkı bir çocuk gibiydi. Bununla ne yapacaktı?
_
Doktor son kez gazlı bezle ezilmiş dokunun üstünden geçti ve bir bant alarak ucu sabitledi. Kıvırcık saçlı tatlı çocuğa bakarken not defterini çıkardı ve ilaçları yazdı.
"Dediğim gibi kırık veya çatlak yok. Sadece kötü bir doku zedelenmesi mevcut ama verdiğim kremleri sürerse çabucak iyileşir. Eğer ağrısı çok olursa bir ilaç yazdım onu bulundurmanız iyi olur. Bu aralar biraz protein ağırlıklı beslensin. Tekrar geçmiş olsun Yaman bey." Yaman mesafeli ve soğuk duruşuyla başını salladı.
Sevecen Serhat doktor Yavuz' un başını okşayıp " Geçmiş olsun aslan parçası. Çok güçlü olduğun için bacağına bir şey olmamış üstüne bir kaç gün basma. Çok dikkatli ol bundan sonra ve yemeğini mutlaka ye."
" Çok teşekkür ederiz." Meva doktora tebessüm etmek istediğinde dudağının kenarında ki yara canını yakınca yüzünü buruşturmak zorunda kaldı. Yaman anında görmüş ve yine öfkeyle dolmuştu.
" İsterseniz sizin yaranıza da bakalım."
"Hayır gerek yok, teşekkür ederim. Küçük bir yara zaten. Kitaplıktan üstüme kitap düşünce dudağıma denk geldi."
Yalan söylemeyi beceremeyen Meva hemen Yavuz' a sarıldı. Zaten doktorda tekrardan geçmiş olsun diyerek çıkmıştı odadan. Gerilmişti doktorun sorusuyla.
"Bak canımın içi bir şey yokmuş. Çok şükür iyisin. Ağrın olursa söyle olur mu? Hemen krem sürelim. Şimdi acımıyor değil mi"
" Hayır teyze acımıyor. Ama çok susadım."
Yaman kızın ilgisiyle Yavuz' u her seferinde daha çok kendine çekiyor oluşuna canı sıkıldı. Onu almak, abisinin emanetinden koparmak isteyen küçük bir kızla uğraşıyordu. Bu iş uzun sürmemeliydi. Hayatlarından defolup gitmesi gerekiyordu.
"Ben alırım."
Yaman Karamanlı odadan çıktığında Meva ilk defa Yavuz' la yalnız kaldı. Aklına aniden gelen fikirle soluğu hızlandı. Yapabilir miydi ki? Önce Yavuz a sorması gereken sorular vardı elini çabuk tutmalıydı.
Yavuz' un yanına oturarak boncuk gözlere baktı. "Dedene gitmek ister misin Yavuz?" Yavuz heyecan ve mutlulukla başını salladı.
"Bizimle birlikte yaşamak ister misin peki?"
Yavuz işte bu soruda kararsız kalmıştı."Annem.. Amcam ne olacak? Onlarda gelse olmaz mı?"
Meva artık yalan söylemek istemiyordu Yavuz a ama yine mecbur kalarak söyledi." Annen de gelecek kuzum. Amcan da arada gelir görür seni olmaz mı?"
Kararsız kalan çocuğu Meva ikna etmeye çalışmak istiyordu ama buna vakitleri yoktu. Eğer Yavuz amcası ile kalırsa onun için hiç iyi olmazdı. Annesiz babasız iken mutsuz bir çocuk olarak da büyümesi onun en büyük yarası olacaktı. Onların yanında ise en azından onu çok sevecek teyzesi ve dedesi olacaktı. Gerçek sevgi ve ilgiyle büyüyecekti Yavuz.
Kararını verdi Meva. Yavuz' u kucakladığı gibi kapıya geldi ve aralayarak baktı. Etrafı korku ve heyecanla kontrol ederken şüpheli biri yani Yaman Karamanlı' nın korumaları var mı diye baktı. Normal sıradan hastane gibiydi. Hemen yangın merdivenlerin olduğu koridora yöneldi. Aradığı kapı ilerideydi sadece bir kaç adımdan sonra vardığı kapının büyük yatay kolunu aşağı indirip çıktı hastane koridorlarından. Merdivenleri hızlı adımlarla inerken kulağı en ufak sese duyarlı bir şekilde açıktı. Bunu yapmak zorundaydı.
" Teyze nereye gidiyoruz? Annem amcam da gelecek mi?"
Soruları yanıtsız bıraktı Meva şuan geçtiği yerleri inceliyor takip edilip edilmediklerini anlamaya çalışıyordu. Bir kaç doktorla kararlaştığı an normal davranarak yanlarından geçti. Koştuğundan ve gizlice kaçmanın verdiği adrenalinle nefes nefese kalmış kalbinin basıncını kulaklarında duyuyordu. Son kata geldiklerinde otoparkın içinden geçmeleri gerektiğini fark etti. Umarım şoför arabayı uzak bir yere park etmiştir diye içinden geçirdi. Kendilerini görüp engel olacaktı büyük ihtimal şoför.
Park edilmiş arabaların aralarında saklana saklana çıkış kapısına geldiğinde biraz olsun rahatlamıştı. Şimdi önlerinde yine zorlu yollar vardı ama ablasının canı, emaneti kollarındayken o yollardan da her şeye rağmen geçmeyi başaracaktı. Yavuz' a daha çok sarıldı mutluydu yüzünde acısına rağmen küçük bir gülümseme filizlendi. Güneş çoktan batmıştı ama onun güneşi artık kollarındaydı.
Sağa döndüğü an gördüğü manzara ile sarsıldı hem bedenen hem de ruhen.
Yaman Karamanlı koca bir orduyu arkasına almış Meva Kerimoğlu' nu buz gibi gözlerle yakıyordu.
Cehennemi ve zemheriyi yer yüzünde yaşatan adamdı o.