Çekildiği sokaklar acımasız ve korkusuz olanları kabul ederdi. Sert, yeri geldiğinde canını gözünü kırpmadan feda edecek gözü kara adamları arardı. Olmak istediği yer orasıydı küçük bedeninde bile hissettiği buydu.
Zamanı alacaktı yanına ve yeri geldiğinde hüküm verecek hükmetmeye gidecekti. Parmaklarına dolayacağı hayatlar olacaktı, ayağının altında sönen nefesler olacaktı.
Fakat onun yüreğindeki en büyük açık merhametiydi. Merhameti öyle derin öyle naifti ki ördüğü duvarların ardında bile yaşatmayı başarmıştı. Ama kendine göre...
Kimsenin dokunamayacağı sınırları da oldu zamanın ona verdikleriyle. Dört bir yanını saran otuz dört yıllık tellerle çevrili çemberde büyüdükçe büyüdü ruhu yanlışları affetmedi, doğrulara şüphe içinde baktı. Ama asla kimseye güvenmedi Yaman Karamanlı.
Bir dağ gibi güçlü görünse de içinde kırılan parçaları hiç kimse bilemedi.
...
Yıllar gibi yollarda akıp gidiyordu. Bir daha o yıldan geçilmeyeceği gibi bir daha asla geçilmeyecek yollar da vardı, diye düşündü Yaman Karamanlı camdan gecenin koynunda yatan İstanbul2 u izlerken ve geride gecenin ayazında en büyük korkusuyla bıraktığı kızı düşündü.
Çimentoyu ayağına boşalttığı sırada kendinden geçen gözleri görmüştü fakat umursamadan işine devam etmişti Yaman. Nasıl olsa yakında uyanırdı soğuk suyla. İşinin bitmesiyle kızın yüzüne baktı ve halinin daha kötüye gittiğini fark etti. Yüzü kağıt gibi bembeyaz, kırmızı dudaklarından eser kalmamış morun koyu tonuna boyanmıştı. İlk, numara yaptığını zannetti ama şimdi oldukça gerçekçi duruyordu görüntüsü.
“Ne oldu ilgi hoşuna gitmedi mi?”
Yaman acımasızca konuşmuş ayağının ucuyla kızın bacağını sarsmıştı hafiften. Ama yine de ses yoktu. Sinirle kızın kolunu tuttu ve sarstı. “Ölmekten korkmadığını zannederdim ama şimdi korktun değil mi? Numara yapmayı bırak! Kalk!”
Sessizlik ikisini çeken bir girdap gibi büyüdüğünde Yaman öfkeyle kızın kolunu daha çok sıktı. Tekrar sarsmak kendine getirmek isterken kızı kaldırdığı gibi kucağına aldı. Ve şaşkınlık içerisinde ne yaptığına baktı. Öfkeyle nefesini verdi, kucağındaki soğuk bedene bakarak lanet etti. Alt katta ki kamaralardan birine götürmek için hareket etmeye başladı.
Yatağa yatırdığı sırada yüzünün giderek daha çok renk kaybettiğini gördü. Hipotermi geçirme olasılığı yüksekti. Ne yapacağını biliyordu ama nasıl olacağını aklı kestiremiyordu. Elinden gelen ölümle ölmesini ne kadar çok isterdi. Lüks kamarada hırs ve sinirle bir kaç adım attı. Bu küçük korkak kızın baş belası olduğunu biliyordu ama bu kadarını da tahmin etmemişti. Banyo kapısına öfkeyle bakıp soluduğunda bu sefer kendine lanet ederek kızı tekrar boş bir çuvalmış gibi kucakladı ve banyoya götürdü.
Kızı küvete bıraktı ve su başlığını alarak soğuğa yakın 20 dereceye ayarlardı dokunmatik duş ekranından. Akan suyu kızın önce ayaklarına daha sonra bacaklarına sürüklediğinde kızın ağzından çıkan ince inlemeyi duydu ve giyinik bütün vücudu ıslattı.
Meva çığlık atarak gözlerini açtı. Şok olmuş kalkmak canını yakan bıçak darbelerinden kaçmak istedi fakat alev gibi yakan ellerle yerine sabit bırakılmıştı. Çırpınmayı kesmedi, aklı kendinde değildi ama canın acısını hisseden her canlı gibi bu işkenceden kurtulmak istiyordu.
“Dur! Dur diyorum sana! Benim elimden ölümü tatmadan gitmeyeceksin! Dur! Şimdilik yaşamak istiyorsan dur!”
Meva uzaktan gelen zalimin sesinden sonra üzerine akan sıcaklığı fark etti. Biraz daha sıcak aksaydı olmaz mıydı? Gözleri kapalı içini esir alan soğukluğun vücudundan akıp gidişini bekledi. Kendine gelmeye başladığı an ise istediği sıcak su üzerine güneş gibi yağdı. Rahatlıyor vücudunu saran titremenin büyük bir kısmını kontrol edebiliyordu. Gözlerini yavaşça açtı ve nerede olduğuna baktı.
Yaman Karamanlı tıpkı bir ölüm meleği gibi başında ona öfke dolu bakışlarla bakıyordu. Rüya ya da kabus olduğunu düşünüp gözlerini açıp kapattı ama hala oradaydı. Gerçekti. İdrak etmesi bir kaç saniyesini aldı ama ne yapacaktı ki öyle yorgun güçsüzdü ki parmağını kıpırdatacak hali yoktu. Başından akan suya bıraktı kendini bir müddet.
“ Kendine geldiysen şunları giy çık, sonra yukarı da gel. Yarım kalan bir işimiz var!”
Meva, Karamanlı'nın gösterdiği yerde siyah bir yığın gördü ama ne olduğunu merak edemeden tekrar gözleri kapandı.
Yaman öfkeyle soluğu sırada yumruk yaptığı elini sertçe dolaba vurdu. Bu kız kendisine öyle şeyler yaptırıyordu ki kendini tanıyamıyordu. En son biriyle kendi elleriyle ilgilendiği kişi bir teröristi ve parçalara ayırıp can verdiğinde kanla yıkanmış bedeni yine öfke doluydu ama en azından içindeki hıncını dökmüştü şerefsize. Bu kızla her uğraştığında en baştaki öfkesi ve hırsı katlanıp çoğalıyordu. Bu iş böyle yürümeyecekti.
Küvetin içinde ki sular içinde acınası kıza baktı tekrar. Saçları solgun yüzünü sarmıştı ama artık o yüzün canlılığı yavaş yavaş yerine geliyordu. Çenesi hala titrese de ilk baştaki gibi dişlerinin sesini duymuyordu. Bu havada hangi akılla, tişörtle kotla dışarı çıkabiliyordu. Çimentodan arınan ayaklarına baktığında yine o yer yer silik pembe boyaları gördü. Suyun verdiği parlaklıkla daha çok göze geliyordu. Başını sinirle çevirdi ve hırsla kızın çenesini ıslanmayı umursamadan sertçe tuttu.
“Gözlerini aç ve o kıyafetleri giy yoksa kendim yaparım! Anladın mı?” Kızın ince kaşları çatıldı ama hala gözlerini açmamıştı. “Eğer yapamayacaksan ben yaparım ama bil ki istemediğin şekilde sonuçlanır.” Sinirle yine ağzından dökülen sözlere lanet etti. Öyle biri değildi ama anladığı kadarıyla da kızın en büyük korkularından biri de ona dokunmasıydı. Korkuylarıyla isteğini yaptırmak zorundaydı.
Meva duyduğu sözlerle gözlerini az da olsa açtı ve gözleri öfkeyle parlayan adama iğrenerek baktı. Bu adam kötü olan her şeydi. Çenesini koca elden kurtarmak için başını yukarı çekti ve kalkmak için küvetin kenarlarını tutarak hareket etti. Bacaklarının üzerinde duracağı sırada gücü yetmedi ve sertçe küvete düştü. Ağlamak istedi ve ağladı da, ilk hıçkırık ağzından kaçarken ağzını avuçları ile kapattı. Güçsüz, üzgün ve umutsuzdu. Ölecekti bu adamın elinde, hissediyordu. Kendi elleriyle öldürecekti. Ağladı avuçları duvar olmuşken dudaklarına boğazı ağrıyana kadar döktü bütün yaşanmışlıklarını.
Yaman artık sınırlarını aştığı kadar aşmıştı daha ne yapabilirim diye düşünürken yine kızı kucaklarken bulmuştu kendini. Sırılsıklam olmuş ayaklarının dibine sağanak damlalar düşüyordu. Kızın soğuk bedeni şimdi kollarında sıcaktı ama gömleğini pantolonu bedenini saran ıslaklık yakıyordu onu.
Düşünmedi düşünürse eğer ölüm ansızın gelirdi bu baş belası için. Yatağa hızla attı kaçmak için. Kucağında ağladığında hıçkırıkları göğsüne çarpmıştı. Ablasının acısıyla mücadele ediyordu. Kardeş kaybetbetmenin acısını bir tek Kerimoğlu çekmiyordu kendisi de abisini iki yıl önce kaybetmişti ama ertesi gün yine sapasağlam ayaktaydı, geriye kalan ailesi için mücadele ediyordu. Meva Kerimoğlu' nun bu yaptıklarının yarısından fazlası roldü elbette. Ve çok iyi oynuyordu.
Meva üstüne on beden büyük siyah eşofmanını giydikten sonra kalan kıyafetlerini sıkıp bulduğu bir torbaya koydu. Yatın hareket halinde oluşunu fark ettiğinde siyah pencereden bakmış ve şehrin ışıklarını görmüştü. Derin bir nefes çekti ve rahatlayarak o umudunu bıraktı. Belki bugün ölümden kurtulmuştu ama hala o belirsizlik hep var olacaktı. Üstüne giydiği eşofmanın kime ait olduğunu düşünmeden normal bir evin odasından bile büyük yatak odasından çıktı.
Yaman Karamanlı iç güvertenin içinde dümenin başında marinaya doğru yol alırken az önce olanları öfke içinde hatırladı. Kerimoğlu nu ölümle korkutmak artık imkansızdı çünkü lanet kızı doğal yollardan ölmek üzereyken kurtarmıştı.
Elinden kaç kişi ölümü tatmıştı sayısını hatırlamıyordu ama asla bedenen erkeklerden güçsüz yaratılmış kadınlara el yada silah kaldırmamıştı ne kadar güvenmeyip nefret etse de. Fakat hiçbir kadın da kendisine böyle düşman olmamıştı. Erkek düşmanlara alışıktı istediğini alır kafasına sıkar biterdi işi ama kadınlardan öyle habersiz yaşıyordu ki kendisine böyle düşmanca bakan kadından çok gözlerinin içine korkmadan uzun uzadıya bakan kadın hiç görmemişti.
Geldiğini hissetti. Yaman çıplak ayakların sesini bildirdi. Umursamadı ve gecenin koynundan yatıyla süzülmeye devam etti.
Sessizlik içinde bekledikten sonra yat limana geçmişti. Gerisini kaptan hallederdi. Yaman ceketini alıp giymek istediği sırada onu gördü. Kendi kıyafetlerini giyen bir sokak kedisi gibi çekingen ama temkinliydi. Bu yatı sadece kendisi kullandığı için onun eşyaları vardı ve Yaman da kendi eşofman takımlarından birini vermek zorunda kalmıştı. Ama o takım öyle büyüktü ki küçük düşmanı içinde küçücük görünüyordu. Gözlerini kıstı ve baştan aşağı süzdü. Çıplak ayakları derin bir nefes alarak es geçti.
Asi dalgalar omuzlarından aktığı gibi rengi yerine gelen yüzünden de akıp küçük damlacıklar bırakıyordu dik, köşeli omuzlarına. Yeşil gözleri ise parlak ama kızarıklarla doluydu ve yine eskisi gibi düşmanca bakıyordu.
“Ölmek üzereydim, biliyorum! Niye kurtardın beni?” Yorgundu ama ayaktaydı Meva fakat ağzından çıkan kelimelerle kendisine kızdı. Evet çok düşünmüştü bu durumu ama bunu adamın yüzüne vurarak Yaman Karamanlı yı farklı gösterecek bir şey de yapmak istemiyordu. Tanımıştı onu, kötüydü ve katili!
“Gerçek anlamda ölmek senin için çok kolay olacaktı. Ben ellerimle kalbini söküp alacağım! Canını değil ruhunu alacağım! Meva 'yı değil Kerimoğlu'nu alacağım!”
“Ne demek Kerimoğlu' nu alacağım?” Meva panik ve öfkeyle Yaman' a bir kaç adım attı. Düşündüğü şey eğer..
“Başka Kerimoğlu babam demek. Eğer ona bir şey yaparsan seni öldürürüm Yaman Karamanlı! Anladın mı? Öldürürüm seni!”
Yaman öfkeyle kıza baktı ve hiç umursamadan yanından geçerek yattan indi. Şimdi ne düşünmek istiyorsa onu düşünsündü. Madem canının bir kıymeti yoktu şimdi başka canların değeri olup olmadığını anlama zamanıydı.
“Konuş be adam! Sana diyorum! Babama bir şey yaparsan öldürürüm seni inan bunu yaparım!”
Yaman hazırda kapısı açık arabaya bindiğinde etrafını saran koruma ordusuyla arkasından bağırıp duran kıza baktı. Paçaları tutuşmuştu. Bu düşünce onu uzak tutmaya bile yeterdi. Açık kapıdan yenilgilere doymayan savaşçıya baktı. Öfkesiyle, kendinden emin duruşuyla, hiddetiyle, hükmüyle o yeşil gözlere yapacaklarının teminatını gösterir gibi baktı. Anlaması ve uzak durması için korktuğu her şey olarak baktı, son kez o yeşil gözlere bakar gibi baktı.
Meva amansız düşünceler içinde koruma ordusuyla çekip giden adamın arkasından baktı. Canının kıymeti olmadığını anlamıştı Karamanlı ve onu yolundan vazgeçirmek için en tehlikeli ama etkili silahını kullanmıştı. Kabul, yenilgi kabul edilecek cinsteydi ama babasını güvene aldıktan sonra yine karşısına çıkacak ve savaşacaktı, eskisinden daha güçlü daha savaşçı olacaktı.
“ Meva hanım eğer gitmek istersiniz...”
Duyduğu sözlerle Meva kendine geldi. Gece gece marinada çıplak ayaklarla öylece durmuş düşünceler içerisinde kaybolurken hem sesi hem de yine kendisini esir alan soğukluğu fark etmişti. Konuşan kişi takım elbisesiyle Yaman Karamanlı'nın korumalarına benziyordu ve önünde durduğu arabanın kapısını açmış bekliyordu. Bir an aklına telefonu geldi Taylan' ı aramak için ama bu durumu anlatması güçtü. Çıplak ayaklarına baktı, üşümeye başlıyordu yine.
“Hayır!”
Babasını ölümle tehdit eden birinin arabasına tatlı canı için binmeyecekti. Yorgundu açtı üşüyordu güçsüzdü ama canından ötesi vardı. Babası ve emaneti Yavuz!
.
Sabah Meva gözlerini zorlukla açtı. Hasta olacağı zamanki kırgınlığı üzerinde geziniyordu. Boğazı sökülürcesine ağrıyor, başı demir güllelerin hedefi olmuş gibi zonklayıp duruyordu ama en büyük işkencesi karnının yırtılırcasına acımasıydı. Yatakta sarındığı yorgan ve battaniyeleri itip çıktı yataktan. Nane limon yapıp içmeli ve okula gitmeliydi. .Hocaları bugün kendisine Karamanlı2 ları haber yapacak bağlantıları verecekti.
Nane limonunu yatakta sessizce içerken aklı yaşadıklarına gitti. Yaman Karamanlı'yı ikinci kez görüşü, onunla o harabede yaşadıkları, dudağında kalan eseri, canının parçası olan Yavuz’ la tanışması ve acısına öldüğü çocuğun masumiyetinin güzelliği, hastaneye gidişleri oradan emanetiyle kaçışı, Yaman Karamanlı2nın tuzağına düşüşü ve öfkesi, korkuları, yata cani bir adamın omuzlarında binmesi, korkuları yüzünden davasından bir süre uzak durması, saçından tutulup masaya yatırıldığındaki tuhaf durumu, ayağına dökülen çimentoyu, Karamanlı'nın onu küvette tutuşu, kucaklayışı ve ona verdiği eşofmanı defalarca düşündü.
Gece eve geldiğinde baya geç olmuştu. Çantası yanında değildi düşürmüştü büyük ihtimal o harabede ve gece evine bir hırsız gibi camdan girerek para kutusundan bulduğu paraları taksiciye vermişti. Hemen üstünde ki kokudan ve elbiseden kurtulmak için üstünü değişmiş ve babasını kontrol için odasından çıkmıştı.
Koltukta uykuya dalmıştı. Üstünü örttüğünde babasının beyazlayan saçlarına baktı. Meva annesini doğumda kaybetmişti ona annelik yapan Zarife annesi olmuştu ama canından geldiği babası onun için çok farklıydı. Kolu kanadı gücü ışığıydı babası. Ona bir şey olmasına izin vermeyecekti ama bir yandan da huzur içinde uyumayı bekleyen ablası ve sevgiye, şefkate, ilgiye, ihtiyacı olan bir çocuk vardı. Dengeyi kurmak zordu ama imkansız değildi Meva için. Yapacaktı aklına koyduğu yoluna baş koyduğu her şeyi yapacaktı.
Çalan telefonuyla düşüncelerden sıyrıldı. Babası uyanmasın diye odasına geçti. Arayan üniversitesi hocalarından biriydi. Beklediği haber olabilirdi heyecan ve umutla telefonu açtı.
“Günaydın Ayhan hocam. Nasılsınız ?”
“ Ah sesinden anlaşıldığı gibi haberin yok sanırım?”
Meva korkuyla gerildi ve ”Neyden hocam gazeteci arkadaşlarınızla konuşacaktınız olumsuz mu oldu cevapları?” dediğinde aklına başka bir şey gelmedi.
“Hayır Meva konu çok daha farklı. Nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum, bende şok içerisindeyim. Ama elimden geleni yapacağım. Sakın ümitsizliğe kapılma.”
“Ayhan hocam lütfen söyleyin ne oldu? Korkutuyorsunuz.”
Meva bedenen ve ruhen yaşadığı acıları bir kenarı bırakarak yataktan kalktı, korku bütün hücrelerinde teakkuzdaydı. Biliyordu Yaman Karamanlı yine bir şey yapmıştı. Daha kötü ne yapacaktı acaba?
“Hakkında disiplin soruşturması açıldı. Bu bursun için hiç iyi olmadı. Ama tabii ki de kimin yaptırdığını tahmin etmişsindir. İlk anlattığında çok sordum emin olup olmadığını bunların başına geleceğini söyledim kızım.” Yıllarını, bilgisine çok güvendiği Ayhan hocasının yanında geçirmişti. Ona güveni tamdı ve her şeyi açıklamış yardım istemişti. Ama vicdansız canavar adam çok güçlüydü. Geleceğini elinde almıştı pislik.!
“ Sakın üzülme bu bir göz korkutma taktiği büyük ihtimal. Elbette okuluna dönmen için elimden gelenin fazlasını yapacağım. Ama şimdilik sessiz kalmak zorundayız. Sende okuluna dönüp bitirdikten sonra yine davamızın arkasında olacağız. Yaman Karamanlı , seninle temasa geçti mi hiç?”
Meva hakkında açılan soruşturmanın şokunu atlatamadan Ayhan hocasının sorusuyla ne yapacağını bilemedi ve o panikle odada bir kaç tur attı. Okulu her şeyiydi. Yıllarca boynu bükük susmanın acısını gazeteci olarak çıkaracaktı. Ama vicdansız adam hayatını Allah bilir tek bir kelimeyle bitirmişti. Ayhan hocaya güveniyordu, elinden geleni yapacaktı onun için ama şimdi Yaman Karamanlı' nın kendisine yaptıklarını anlatırsa eğer ne okul ne de içeride uyuyan babasından eser kalırdı. Hocasının dediği gibi bir süre sessizlik iyi olacaktı. Güç toplayacak babasını güvene alacak daha sonrasında tabi dönebilirse okulunu bitirip ayakları üstünde şerefli bir gazeteci olacaktı. Kanatları kırılmıştı uçamıyordu ama yaralarını sardıktan sonra Yaman Karamanlı'nın karşısına bütün gücüyle çıkıp onu bir deliğe tıkacaktı.
“Meva kızım orda mısın? Yaman Karamanlı seninle konuştu mu diyorum?”
“Buradayım hocam. Hayır benimle konuşmadı. Üniversiteye gelmem mümkün mü? Rektörle konuşursam belki..”
“Meva Melih beyle senden önce konuştum elinde sağlam deliler olmadan böyle bir şey asla yapamayacağını söyledi. Canını fazla sıkmak istemem ama konu her ne ise sağlam kanıtlar var.”
Meva şaşkınlıkla elini ağzına kapatırken düştüğü durumun çıkmazında öyle bir noktaya gelmişti ki her düştüğünde daha kötü bir şekilde tekrar düşüyordu. Bir döngü içinde parçalara ayırılıp duruyordu. Yaman Karamanl'nın gücü sadece parasında değildi arkasına aldığı güçlü isimler de vardı.
Meva, adli tıp raporlarını Ayhan hocasına hemen hastane çıkışı yollamıştı ve o konu hakkında da biraz konuşup telefonu kapatmıştı. Hayatında kimseden nefret etmediği kadar nefret ediyordu Yaman Karamanlı'dan. Ablasının katiliydi, Yavuz un geleceğinin katiliydi, şimdide baba kızın katili olmaya talipti!