3 Ölümle Savaş

1231 Words
"Burada yaşananlar, burada oldu, bitti! Bugün, bu düğünde böyle bir şey yaşanmadı! Kimse hiç birşey görmedi! Eğer ki bir Allah'ın kulundan bunu duyarsam, ölümlerden ölüm beğensin!" derken herkes korkudan zaten pusmuştu. Konuklar Mürsel ağanın sözlerini duyunca ne demek istediğini çok iyi anlamıştı. Düğünün tadı, tuzu bu olayla birlikte kaçınca konuklar dağılmaya başladı. Mürsel ağadan herkes çekinirdi. Birde dünürü Diladin ağa olunca ikisinin gücünden ,korkusundan kimsenin ses çıkaramayacağı bilinen bir gerçekti. Dikkat çekmeden dağılan konuklardan sonra Dilan ile Murat odada altınları bırakırken babaları Mürsel ağanın mikrofon konuşmasını duydu. Birşey olduğunu anlayarak hızla alt kata avluya indiler. Herkesin yüzü sirke satıyordu. Bugün en mutlu günleriyken ne olduğunu öğrenmek için Murat babasına doğru yürüdü, yaklaştı. "Ne oldu baba?" derken korkuyordu. Kötü bir şey olduğu konukların dağılmasından belliydi. Mürsel ağa, "Bizim gelinin abisi Seymen, garsonlardan birini vurdu yanlışlıkla. " dediğinde adam rahat bir şekilde söylemişti. Bunu duyan Dilan, "Hiiiih!" diyerek elini ağzına kapadı. Şaşkınlık yaşıyordu. Sonra abisine baktı. Abisi şaşkın ve üzgündü. Dilan abisine doğru yürümeye başladı. Tam önünde durdu. "Abi ne yaptın sen? O nasıl ?" derken abisine sarılarak ağlamaya başladı. Bile ,isteye suçsuz birine abisinin bir şey yapmayacağını biliyordu. Seymen donuktu. Tepki vermediğinde babası Diladin ağa, "Dünür bir gel hele," derken Mürsel ağaya baktı. Mürsel ağa eli belinin arkasında bastığı yeri inleterek Diladin ağanın yanına doğru adımladı. Beraber konağa doğru ilerlediler. Çalışma odasına geldiklerinde Mürsel ağa dünürüne bakarak beklemeye başladı. "Mürsel, o gence ne olacak? Nereye götürdüler?" dedi. Diladin ağa karmaşık duygular içine girdi. Hastaneye götürsünler kurtulsun genç diye düşündü. Oğlunu bu işten kurtarması gerektiğini de biliyordu. Karısına verdiği sözü tutmalıydı. Diladin ağa kararsızdı. Mürsel ağanın konuşmasını beklemeye başladı. İlk kez Karadağ aşireti suçsuz birinin ölümüne sebep oluyordu. Bu çok ağırdı. "Diladin adamlarım gerekeni yapacak, sen kafana takma!" dediğinde, "Gereken ne Mürsel ağa?" diye sert ses tonuyla sordu. "Dünür, tüm Urfa bugünü, bu düğünü korkuyla el pençe, divan bekledi. Şimdi bu olay ortaya çıkarsa herkesin ekmeğine yağ sürülür. Düşmanlarımız sevinir. Bunu ben yapamam! Kimse benim düğünüm hakkında kötü konuşamaz! " derken öyle kararlıydı ki Diladin ağa hiç bir şey diyememişti. Diladin ağa Mürsel ağanın her söylediğinin gerçekliğini biliyordu. Düşmanları hemen kuyruklarına basardı. Diladin ağa bir şey diyemeden çalışma odasından çıktı. Mürsel ağada ardından odanın kapısını çekerek çıktı. Peş peşe avluya çıkıyorlardı. Diladin ağa kızı Dilan'ın yanına gitti. Saçlarını okşadı. Çok üzgündü. "Kızım bizde gidelim. Böyle olsun hiç istemezdik. Kusura bakma," dedi. Yanağındaki göz yaşını sildi. Dilan hiç bir şey diyemiyordu. En mutlu gününde tüm bunlar yaşanırken en iyisi sessiz kalmaktı. Dilan sadece başını salladı. Diladin ağa kızının yanından oğlu Seymen'in yanına doğru yürümeye başladı. Ablalarına, "Hadi abla gidiyoruz. " diyerek yanlarından geçti. Seymen'in yanında durdu. "Yürü eve," derken sesiyle oğlunu tek kurşunla vurmuştan beter etti. Seymen babasının peşine takıldı. Diğerleri de ardından avludan çıkıyorlardı. Kazan aşireti, Karadağ aşiretinin gidişini sadece izlemekle yetindi. Araçlara bindiklerinde sessizce konaklarına gidiyorlardı. Diladin ağa o gencin nasıl çırpındığını ,can çekiştiğini gözleriyle gördü. Eğer ki namusuna laf getiren biri olsaydı. Ya da malına göz koyan hırsız. Kendi elleriyle canını alırdı. Ama bu Diladin ağanın zoruna gidiyordu. Konağa kadar çıt sesi çıkmadan gelen Karadağ ailesi arabadan indi. Konağa giriyorlardı. Diladin ağa konağın içine girer girmez arkasından gelen oğlu Seymen'e yönünü döndü. "İlk kez bu kadar utandım ,benim oğlum olduğun için. İlk kez bir masumun kanına girdik. Karadağ aşireti bugün senin sayende kirlendi. Bugünü hiç unutma! Çünkü ben hiç unutmayacağım! " derken konakta yankılanan tok ses herkesi buldu. Ablaları korkusundan kardeşi Diladin' e hiç bir şey söyleyemiyordu. Diladin ağa yanlarından çekip gittiğinde Seymen ve halaları kalmıştı. Seymen çok sinirliydi. Bilerek yapmadığı şey yüzünden babasından fırça yemişti. Bu ona çok ağır geldi. Seymen halalarını umursamadan yanlarından geçerek tekrardan kendini konağın dışına attı. Öfkeliydi ,hem kendine hem babasına. Cebinden çıkardığı arabanın anahtarını alarak arabasına bindi. Sinirden gözünü hiç birşey görmüyordu. Arabasının gazına bastı. Ölmek tek isteğiydi. Annesinden sonra her şey boş geliyordu. Bugün ise o genci gerçekten bilmeden vurduğunu, suçunun olmadığını bildiği halde acı çekiyordu. Son sürat kullandığı arabada her zaman gittiği bara ulaştı. İçmek dertlerinden uzaklaşmak, unutmak istiyordu. İçki şişesinden medet umuyordu. Yanına gelen kadınlar Seymen'in cüzdanını, namını, yakışıklılığını kullanıyordu. Seymen bunun farkındaydı ama işine geliyordu. İçti hiç durmadan, unutmak istedi. Vurduğu genci, babasının sözlerini... Sabaha yakın kolunda bir kadınla gizli tuttuğu evine gidiyordu. Elinden gelen tek şey, hayırsız evlâdı oynamaya devam etmekti. Evine sarışın bir afetle girdi. Kadın koridorda Seymen'in dudaklarına yapıştı. Seymen sarışın bayanı duvara yasladı. Hiç durmadan öpüyordu. Sonra öpüşerek yatak odasına doğru gidiyorlardı. Üzerlerinden teker teker kıyafetler her yere saçılıyordu. Çıplak ve yatak odasındaydılar. Seymen yatağa doğru sarışın afeti itti. Yatağa serilen kadın Seymen'e ve çıplaklığına bakıyordu. Seymen arzulandığını bilerek üzerine geçti. Hiç durmadan sevişmeye devam ediyordu. **** Birce, Ali ile üç yıllık sevgili ,üç aylıkta evliydi. Ali ailesinden Birce'yi kaç kez istedi. Birce'yi ailesi her gelişinde Ali'ye vermemişti. 'Garsona verecek kızımız yok, ' diyerek hep reddetmişlerdi. Birce, Ali'ye olan aşkından bir gece her şeyi göze alarak Ali'yle kaçtı. Ali , Birce'yi kendi ailesinin yanına götürdü. Ali'nin annesi Halime ve babası Naim gördüklerinde şaşırmışlardı. Haberleri yoktu. Birce'nin ailesinden ,ne tepki vereceğini bilmediklerinden o gece korkuyla beklemişlerdi. Ertesi gün Birce'nin ailesi kızlarını sildiklerini bir daha hiç gelmemesini söyleyerek olaysız kabul etmişlerdi. Birce ve Ali ileride affederler düşüncesiyle aşklarını yaşamak istedi. Ailesi küçük bir düğün dernek ile yanlarına yerleştirdi. O evde ,sadece yatak odaları kendilerine aitti. Ali gündüz bir cafede garsonluk yapıyordu. Her akşam sekiz gibi gelen Ali o gece gelmemişti. 'Arkadaşıma uğrayacağım biraz ,'demişti sadece. Ama saat ilerliyor Ali gelmiyordu. Birce meraktan ölüyordu. Dayanamayarak odasından çıktı. Kayınvalide ve kayınpederinin odasının kapısını tıkladı. Bekliyordu. Halime annesi kapıyı uykulu haliyle açtı. "Ne oldu kızım?" diye sorduğunda, "Anne Ali daha gelmedi. Merak ediyorum. Babam bir baksa mı?" derken sesi fısıltılı ve endişeliydi. Halime annesi , "Kızım, benim haberim vardı da bu kadar geç geleceğini bilmiyordum. Ek işe gitmiş o, sana sürpriz yapacaktı. Doğum günün ya ," dedi. Birce bunu duyunca rahat bir nefes aldı. Kocasının onun için çalışmasına hem üzüldü hemde mutlu olmuştu. Onu seviyor, değer veriyordu. "Tamam anne o zaman, iyi geceler." dedi ve odasına doğru gidiyordu. Birce ,bir süre daha rahatça gelecek diye bekledi. Ama gece ilerledi. Sabaha döndü. Ali gelmemişti. Birce kocasını beklerken yatağın içinde uyuya kalmıştı. **** Ali düğün yerinden kanlar içinde kaldırıldığında hastaneye gittiğini, kurtulacağını düşünüyordu. Birce'sini yalnız bırakmak istemiyordu. Onun için direniyordu. Ali'den başka kimsesi olmadığını biliyordu. Ali, " Dayan, Birce için dayan," diye mırıldanarak hastaneye ulaşmayı bekledi. Elini yarasına bastırıyordu. Canı acıyor, kanaması git gide çoğalıyordu. Araba durduğunda hastaneye geldiğini düşündü. Arabadan indirdiklerinde Ali, son gücüyle etrafına baktığında arabanın ışığıyla gördüğü zifiri karanlık bir ormana geldiğiydi. Ali o zaman anladı. Ölüme terk edilecekti. Adamlar kendi aralarında konuşuyorlardı. Ali'nin dinlemeye bile mecali yoktu. Artık tamamen pes etmişti. Birce için bile dayanacak gücü kalmamıştı. Ölüme terk edileceğini bile bile yaşama direnmek çok zordu. Titreyen bedeni ,buz gibi olmuştu. Kendini ölüme bırakıp bu acıdan kurtulmak istedi. Çok kolay olacaktı. Zaten ölüme çok yakındı. Ali'nin aklî fikri sadece Birce'deyken adamın telefonda konuştuğunu işitti. "Yaşıyor patron, ne yapalım?" dediğini duydu. Belki bir umut diye düşünen Ali ölmek istemiyordu. Konuşmayı dinlemeye acı içinde devam etti. "Tamam patron, " dediğinde kalbinin hızlandığını, yaşamak için bir çare olduğunu düşündü. O sırada telefonu kapatan adamın hareketlerini yarı baygın haliyle süzüyordu. Adam elini beline götürdü. Aldığı silahı Ali'ye tuttu. Ali o an, " Birce," diyerek kendini bıraktı. Son umudu da gördüğü ile bitiyordu. Adam Ali'nin göğsüne silahı çekerek birden ateşledi. Ali darbeyi aldığı anda soluğu oracıkta kesildi. Ali'nin gözünün kenarında duran damla yaş toprak zemine düştü. Ali'nin bedeni kanlar içinde yüzerken ruhu ise hakka kavuşmuştu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD