1. Bölüm

614 Words
Bertan Sabahın erken saatlerinde şirkete geçtim. Bu gün öğleden sonra çok önemli bir ihale vardı. Sabahtan tüm hazırlıkları tamamladım, ama her zamanki gibi Yunus efendi ortalarda yoktu. İhaleye birkaç saat kalmıştı… Kim bilir yine hangi kadının koynunda sabahladı beyimiz. Telefonu aldığım gibi aradım, uzun uzun çaldı ama açan yok. Saat yaklaştıkça benim de stresim artıyordu. Tekrar aradım; bu defa uykulu sesiyle açtı. “Şerefsiz, neredesin yine?” “Günaydın Bertan ağam,” dedi gevşek gevşek. “Oğlum sen benimle dalga mı geçiyorsun? İhaleye birkaç saat kalmış! Nerde söndürdüysen feneri kalk gel, senin yüzünden ihaleye geç kalacağız!” “Ağam bak, stres seni uzun yaşatmaz. Sakin ol hele… Sen diyorsun iki saat var diye, yetişirim merak etme.” “Yunus, birlikte olduğun o kadınlar seni öldürmezse, vallahi ben öldürürüm. Yok yok, dur daha iyi bir fikir geldi aklıma… Şimdi halamı arayıp bir bir yaptıklarını anlatacağım!” Karşıdan anında panik sesi geldi: “Bertan, şakası bile kötü ha! Vallahi sen vur beni öldür, daha iyi. Anamın eline verirsen beni, öldürmekten beter eder.” “İyi o zaman, yarım saatin var burada olmak için. Şu ihaleden sonra da seninle adam akıllı konuşacağız.” “Emrin olur ağam, yarım saate ordayım,” deyip kapattı telefonu. Yüzümde bir gülümseme belirdi. İşte böyle yola getirilir Yunus efendi dedim. Keyfim yerine gelmişti. Yunus benim kuzenimdi. Aynı yaştaydık ama bana kardeşten yakındı. Deli dolu, başına buyruk bir herifti ama canımı istese gözümü kırpmadan verirdim. Benim için kıymeti çok büyüktü. Son birkaç yıldır benimle çalışıyordu. Yunus İstanbul’a geldikten sonra işlerim daha da rahatlamıştı. İşimiz İstanbul’daydı ama bir ayağımız her zaman Mardin’deydi. Ayda bir kez gider, büyüklerimizin hayır duasını alırdık. Kökümüze bağlıydık; bu bağı hiçbir şey zayıflatamazdı. Azadi aşireti, Mardin’in en büyük ve en köklü aşiretlerindendi ama babam sağ olsun bize seçme şansı vermişti. Yıllardır İstanbul’da kendi işimi kurmuştum ama bir yanım hep Mardin’e, toprağımıza aitti. Ailemi çok özlesem de buradaki hayata alışmıştım. Hele Yunus geldikten sonra İstanbul benim için daha da yaşanır olmuştu. Yarım saat sonra saç baş dağılmış şekilde içeri girdi. “Bertan, sen benim kalbime mi indireceksin? Anamla niye tehdit ediyorsun beni?” “Eee oğlum… Sen bu hayatta bir tek anandan korkarsın, ne yapayım?” Fatma halam çok sert bir kadındı. Eniştemin vefatından sonra daha da katılaştı; Mardin’de acımasızlığı ve affı olmayışıyla nam salmıştı. Didar nenem hep “Aynı babasının kanı,” der dururdu. Bu yüzden Yunus bu hayatta bir tek anasından korkardı. “Oğlum bari abdest alsaydın, şimdi cenabetsindir.” “Ayıp oluyor kuzen…” “Offf, leş gibi de içki kokuyorsun hâlâ. Gir şu odaya, duş al, abdest al da çık. Senin yüzünden işimiz rast gitmeyecek,” dedim takılarak. Yunus suratını asıp içeri girdi. Allah’tan sorun çıkmadan ihaleyi kazanmıştım ama Yunus hâlâ bana tripliydi. “Hadi Yunus Azadî, bir yemek yiyip ihaleyi kutlayalım,” dedim gönlünü almak için. “Bak normalde seninle uzun süre konuşmam ha… Ama yemek dedin mi, akan sular durur. Buyur ağam,” deyip kapıyı açtı. “Yunus, şaklabanlık yapma hadi geç.” Günün yorgunluğunun üstüne güzel bir yemek yedik. “Yunus, haftaya bizimkileri görmeye gidelim. Çok özledim.” “Olur Bertan, benim de burnumda tütüyorlar vallahi.” “Ee, senin kız işleri ne durumda?” “Bertan oğlum… Aşık oldum.” Bir kahkaha attım. “Yunus, sen İstanbul’daki bütün kızlara aşıksın.” “Yok bu başka! Vallahi biraz zaman geçsin, anamın elini öptürmeye götüreceğim.” “Ciddisin yani… baya baya!” “Oğlum çok ciddiyim. Bu başka diyorum.” “Hadi inşallah kardeşim. Sen mutlu ol da… Ben kabulüm. Ama Fatma halam İstanbullu gelini kabul eder mi, orasını bilemem.” “Orda da sen yanımda durursan, biz el birliğiyle anamın gönlünü yaparız.” “Sen mutlu ol da, bir yolunu buluruz kardeşim”.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD