Bölüm - 1
En güzel mevsim nedir?
Bence ilkbahar...
Peki, ilkbaharı güzel kılan nedir? Tabii ki de çiçeklerin açtığı vakit. Burnuma dolan ağaçların mis kokusunun adıdır ilkbahar. Ne zaman çiçekler dökülür, o zaman bitmiştir bu mevsim. Çiçek yoksa bahar yoktur benim için, o yüzden sonbaharı hiç sevmem.
Elimdeki telefonumdan iş ilanlarına bakarken bir yandan da kruvasanımı yiyordum. Akşama yaklaşıyordu saatler… ve benim mideme giren ilk şey buydu. Dün çalıştığım yalıdan kovulmuştum. Orada hizmetçi olarak çalışıyordum. Maaşı çok iyiydi, üstelik kira derdim yoktu. Müştemilat, bir hizmetçi için en büyük nimetti. Bütün param cebimde kalıyor, ekstra hiçbir şeye harcamıyordum. Arkadaşım yoktu, çıkıp gezebileceğim bir yer de… Bu yüzden yeni kıyafetlere bile ihtiyacım olmuyordu.
Yemek derdim mi? O hele hiç yoktu.
Ben hizmetçi olmayı seviyordum. Hiyerarşik düzenin içinde yaşadığımız bu dünyada herkes birinden emir alıyordu sonuçta. Benim için önemli olan, cebimde kalan paraydı. O yüzden en mantıklı meslek buydu.
Telefonumun üstüne düşen kiraz çiçeği yaprağıyla başımı kaldırdım. Lüks bir konutun bahçesindeki koca bir kiraz ağacından düşmüştü. Hafifçe gülümsedim. Eğer bu yıl tozlaşma iyi olursa, bu ağacın meyveleri dallarını kıracak kadar çok olurdu. Telefonumla ağacı çektim. Derin bir nefes alarak, egzoz dumanının arasından kiraz çiçeğinin kokusunu seçmeye çalıştım.
"Bu kirli havada can bulduğunuz için sahibiniz size teşekkür etmeli." diye mırıldandım.
"Bir saniye, çekilir misiniz?"
Dikkatim arkamdaki sesle dağıldı. Adama dönüp, "Kusura bakmayın." dedim.
Adam, ben çekilince yüzüme bile bakmadı. Sözümü duymazdan gelerek yolun kenarındaki makam aracına yöneldi. Telaşı metreler ötesinden belliydi. Telefonuyla birine ulaşmaya çalışıyor, ulaşamayınca küfürler savuruyordu.
Bakmamaya çalışsam da gergin insanları gözlemlemeyi severdim. En net analizler onlar üzerinden yapılırdı. Evet, ben insanların kişiliklerini çözmeyi ve ona göre hareket etmeyi seviyordum. Bunun için bilimsel bir eğitimim yoktu ama altı yıllık iş tecrübem bana yeterince şey öğretmişti.
Mesela, bu adam bu aracın sahibi değildi. Büyük ihtimalle şoförüydü. Neden mi?
Çünkü kambur bir duruşu vardı. O kadar pahalı bir araca sahip insanlar böyle yürümezdi. Ben daha hiç şahit olmadım. Onlar dik durur, başları yukarıda olur ve gözleri küçümseyici bakışlarla parlar. Onca yıl çalışırken hep zenginlerin içinde oldum. Her aracın markasına göre iniş ve binişleri bile farklıdır. Takım elbisesi kaliteliydi ama fazlasıyla basitti. Herhangi bir mağazadan kolayca alınabilecek türdendi.
"Gaye ne demek istifa edip gitti? Bir haftaya büyük davet var… Şimdi zamanı mıydı?" diye bağırdı.
Şimdi daha dikkat kesilmiştim.
"İkna etseydin o zaman!"
Sözlerinin içindeki "istifa" ve "davet" kelimeleri beni daha da meraklandırdı. Fark ettirmeden iki adım yaklaştım, telefonumdan bir şeylere bakıyormuş gibi yaptım.
"Ben patrona ne diyeceğim!...... Hayır, hayır, herhangi bir hizmetçi olmaz."
Evet, şimdi "hizmetçi" kelimesine odaklanmıştım.
"Patronun kişisel hizmetçisini ne titizlikle seçtiğimizi biliyorsun. Ne yapacağız şimdi?"
"Daveti iptal edemeyiz diyorum, neyi anlamıyorsun?.... Ee? ....Tamam, sen çevreye duyur. Rusça, İngilizce ve Fransızca bilen, tecrübeli birilerini bulmaya çalış."
Adam dilleri sayarken aklımdan hızla geçirdim. Bende sadece Rusça eksikti. Hem, bir hizmetçi adayına bu kadar yüksek kriterler koymak da neydi? Demek ki önemli bir kişinin özel hizmetçisi seçiliyordu. Üniversitede Fransız Dili ve Edebiyatı okumuştum ama parasızlıktan bitirememiştim. Hem çalışıp hem okumak bana göre değildi, birinden vazgeçmem lazımdı.
"Tamam, ha bu arada baristalık geçmişi olması şart! Duydun mu? Gerekirse dil eksikliği olabilir ama baristalık her şeyden önemli."
Baristalık mı?
Merakım iyice artmıştı.
"Maaşı iki katı bildir. İşimiz acil, cezbedici olmalı. Üç bin dolar de. Kapatıyorum, şimdi haber verirsin."
Adam telefonu kapatırken öfkeli bir nefes bıraktı dışarı.
Üç bin dolar!
Bulunmaz bir nimetti. Acaba ne tür bir adama hizmet edecekti bu kişi? Tehlikeli olabilir miydi? İlginç bir şekilde, bu düşünce hoşuma gitmişti.
"Şey, bakar mısınız?" dedim adama doğru yürüyerek.
Adam, gergin yüz hatlarıyla bana döndü. "Ne vardı?"
"Kulak misafiri oldum da… Hizmetçi arıyordunuz, anladığım kadarıyla."
Adam gözlerini kıstı. "Ee?"
"Fransızcam ve İngilizcem var. Altı yıllık iş tecrübem de…"
Adam beni baştan aşağı süzdü, hoşnutsuz bir ifadeyle. "Kulak misafiri değil, resmen dinlemişsin!"
Nezaketten yoksun bu üsluba aynı şekilde karşılık vermek sorun olmazdı.
"Bağırarak konuştunuz."
"Her yüksek sesle konuşanı dinler misin?"
"Evet."
Hazır cevaplarımdan memnun olmamış gibiydi.
"Sana göre değil, küçük. Şimdi gidebilirsin."
"Küçük değilim, 25 yaşındayım. Ayrıca az önce Fırat Çulhaoğlu’nun evinden kendi isteğimle ayrıldım. Bence bana göre."
Adam kaşını kaldırdı. "Çulhaoğlu Holding'in sahibi Fırat Bey mi?"
"Evet, ta kendisi. İnanmıyorsanız sorabilirsiniz. Evi birkaç metre ötede."
"Sen istifa ettin yani?" dedi küçümser bir şekilde. Kovulmuştum ama bunu bilmesine gerek yoktu.
"Maaşı iyi değildi." diye atıp tuttum.
"Baristalık yaptın mı?"
Gülümsememeye çalıştım. İlgisini çekmiştim.
"Evet."
"Hangi içecekler üzerinde çalıştın?"
"Sana ne lazım?"
Adam alayla güldü. "Her şey."
"Yaparım."
Ceketinin cebinden bir kartvizit çıkardı, uzattı. Hemen aldım.
Ceyhun TURAK. Mail adresi dışında ekstra bir şey yazmıyordu.
"Bu akşam 9’a kadar bana CV’ni gönder. Sonrasına bakarız." dedi ve arabasına binip gitti.
Bu iş benim olmalıydı. Ama önce baristalık öğrenmem lazımdı.
İster istemez sevindim. Kasvetli ruh halimi üstümden atmaya çalışıyordum.
Evet her şey iyiydi ama baristalık kısmı sıkıntıydı. Ne demişti adam; 'dil eksiği olabilir ama baristalık şart!'
Bir hafta vaktim vardı. Şimdi bir yerde baristalık olarak başlasam yada bir baristadan bir şeyler öğrensem yeterdi. Sonrasında bir şekilde kendini geliştirirdim. Şuan karamsar olamazdım eğer bu işi alırsam benim için her şey mükkemmel olabilirdi.
Şimdi gidip bir cafede baristalık yapmam lazımdı. Hemen kabul edilmezdim belki ama ücretsiz çalışırsam işim gayet kolay olacaktı. Hadi bakalım Aysa! Bu iş sende kızım....
🍾🍾