1.BÖLÜM 🖤

1322 Words
Katran karası gözleriyle süzdü adam başında Keşan, sırtında tikina ile çaylıkta süzülen kızı.. Başına attığı Keşan, yüzünü ve saçlarını örtmüş, gizlemişti onu adeta. Öfkeli karalarını bir an olsun çekmedi kızdan adam.. -“Bu mu o itin bacısı..!” dedi şoför koltuğunda ki adama. -“Evet ağam..” diyip döndü önüne adam. Öfkeyle inip, kalkan göğsü bile öfkesinin ateşini belli ediyordu. Karşıdan gelen karnı burnunda kadını görmesiyle, camını hafiften aralayıp izledi onları. Biraz önce ki öfkesi ,gelen kadınla yerini hüzne bırakmıştı.. -“Ahh Helin ah..” diyip içinden mırıldanıp sıktı sızlayan burun kemerini. -“Adamlar yerlerini aldılar mı Kasım? “ -“Herşey tamamdır ağam.” diyen adama başını sallayıp çevirdi başını yeşillere bürünmüş memlekete. -“Bu kız, bu gece bana gelecek Kasım..! Olurda aksi olursa, sende dahil hepiniz sıkın kafanıza beni uğraştırmayın.” diyip kafasıyla işaret verdi adamına gidelim diye. 1 SENE ÖNCE Kanlıca konağına doğan gün ışığıyla beraber, fırtınalar da kopmaya başlamıştı. Ezo ananın dizlerini döve döve yaktığı ağıt koca konağın duvarlarını titretiyordu adeta.. -“Helinim, oy keçe.. neçe canemın fedaye jibote (gitme canım fedadır sana) diye yaşlanmış dizlerine vura vura feryat ediyordu kaçan torununa. Konağın kıymetlisiydi Helin, anaları öldüğünde daha yaşında bile değildi, eksiklik hissetmesin, boynu bükük kalmasın diye tüm konak üzerine titriyordu onun. Özellikle abisi.. Adâr Kanlıca için bacısı bir yana, dünya bir yanaydı.. Anasının emanetiydi ona.. “Kardeşin sana emanet oğlum..” Anasının sesinden duyduğu son sözlerdi bunlar. Gözünden sakınmıştı kardeşini.. Konağın tepesinde dolu gözlerle olanı biteni izliyordu Adâr ağa. Bacısı gitmişti, bir itin peşine takılıp ardında bırakmıştı onu. İki elini dayadığı taştan korkulukları sıktı öfkeyle. Gelen telefonu öfkeyle ceketinin cebinden çıkarıp baktı arayana; -“Buldunuz mu ?” -“Bulduk ağam. Kerim Kalender. Rize de soylu bi aile.” -“Soylarını sikecem onların.!” diyip öfkeyle sıktı elindeki telefonu. -“Ağam, ne yapalım. Alalım mı ikisini de peşlerindeyiz.” -“Hayır. Takip edin.. Öğrendiklerini kimse bilmeyecek.. Aşiretten soran olursa bulamadık de.” diyip kapattı telefonu. Bastığı yeri inleten adımlarda merdivenlerden inip, geçti öfke ve hayal kırıklığıyla başını yerden kaldırmayan babasının yüzüne. -“Kaldır başını baba.! Şiwan Kanlıca’nın başını kimse öne edemez! Kimse benim soyadıma leke süremez..!” diyip öfke kusan gözleriyle baktı babasına. Şiwan ağa dolu gözleriyle baktı oğluna; -“ Buldun mu Adâr ?” Adâr ağa yalandan nefret ederdi, yalanın beyazı, pembesi siyahı olmazdı, yalan yalandı onun için. Ama ömründe ilk kez yalan söylemek zorunda kalmıştı. Sinirden Sıktığı dişlerinin gıcırtısı duyulacak kadar sesliydi. -“Yok.” diyebildi sadece. -“Bulunca ne yapacaksın kuremin. Kıyacaksın Helinime.?” diye kendisine yaşlı gözlerle bakan nenesine çevirdi başını bu defa. Ne evet diyebildi, ne hayır.. Ne dese yüreği çıkmaza sokuyordu onu. Evet dese, nasıl kıyardı bacısına, anasının emanetine.. Ya hayır dese, hayır dese nasıl bakardı Aşiretin yüzüne, nasıl çıkardı insan içine. Namusuna sürülen lekeye nasıl eyvallah ederdi ki, onun için böyle şeylerin affı olmazdı. O ki Mardin’e öfkesinin ateşiyle nam salmış Adâr Kanlıca’ydı. O ki koca aşiretin ağasıydı.. Herkese cellat olan, kendi kanına merhamet mi gösterecekti..! Sıkıntıyla sert bi soluk alıp, yürüdü kapıya doğru.Konaktan çıkacakken duyduğu sesle kaldı olduğu yerde. Hüsna hanımın sesiydi gelen ses; -“Cevap vermedin Adâr..! Kıyacak mısın Heline? Bizimki de soru Ezo ana. Töre belli, hüküm belli.. Adâr Kanlıca bacısı için Töreyi yok sayacak değil ya.” diyip sinsi gözlerini dikti adamın üzerine. Adâr ağa duyduğu sesle, sözlerle öfkeyle sıkmaya başladı yumruk yaptığı elini. Bu kadının yüzünü görmeyi bırak, sesine bile tahammülü yoktu. Öfke ile dikti katran harelerini üvey anasının yüzüne; -“Sen haddin olmayan şeylere burnunu sokma. Yerini haddini bil.!” diyip çıkıp gitti konaktan. ~~~~ Adâr gram uyku girmeyen gözleriyle izledi doğan güneşi. Göğsünün ortasında hissettiği ağırlık nefes almasına zorlastırıyordu adeta. Cebinden çıkardığı sigara paketinde kalan son sigarayı da yakıp çıktı balkona. Geceden bu yana, içtiği sigaranın, bitirdiği paketin haddi hesabı yoktu. Çektiği her dumanda ciğerlerine dolan ağrıyla buruşturdu yüzünü.. Dumandan değildi, bacısının ihanetiydi aslında onun ciğerlerini yakan; -“Ah Helin.. Beni nasıl bi çıkmaza soktun? Nasıl arafta bıraktın.! “ diyip söndürdüğü sigarayla çalan telefonu aldı masadan. -“Söyle.!” dedi ketum sesiyle karşısında ki adama. -“Ağam Rize’ye vardılar. Herifin babası silah dayadı başına , bi kız engel oldu sakinleştirdi adamı. Burada da ortalık yangın yeri, ne yapalım?”diyen adamla , Adâr ağa aldığı sert solukla sıktı öfkeyle yanan gözlerini. -“İzle, takipte kal. Bu itin soyu, sopu, yedi ceddini öğren. Kimlerle iş tutarlar, ne iş yaparlar herseyi eksiksiz istiyorum Kasım… Birde o soysuzu namludan alan kız kimmiş onu da öğren.” diyip kapattı telefonu. Bu işi gizli saklı tutarak yapmalıydı, Helinin nerede olduğu öğrenildiği gibi aşiret peşine adam takar, ikisinide infaz ederdi çok iyi biliyordu. Sinirle kaşıdı boynunu adam. -“Allah şahidim olsun, bir daha adın bu Mardin de anılmayacak.. Sen ki beni ardında bırakıp o ite gittin, sen ki adıma leke sürdün.. Mardinin bir karış toprağına hasret kalacaksın.” diyip yatağın üzerinde ki ceketini aldığı gibi çıktı çiftlikten. ~~~ RİZE** Mehmet Bey kapıdan giren gençlere baktı çattığı kaşlarıyla. Önce oğluna baktı, ardından elinden tuttuğu kıza.. -“Hayirdur Kerim.!” diyip baktı cevap bekleyen gözlerle oğluna. Evde bu ikiliye şaşkın gözlerle bakan bir Mehmet bey değildi tabi.. Semiha hanımda şaşkınlıkla bakakalmıştı oğluna. -“Kime diyirum ula.. Ne olayi !!” Kerim çekingen gözlerle baktı ailesine, -“Baba, biz kaçtık..” dedi bir nefeste. Mehmet bey duyduğu şeyle gözlerini açtı koskocaman. -“Ne dedun ne dedun.!” dedi idrak etmek ister gibi. -“Kaçtık diyorum baba. Helin artık benim namusum.” -“Ula dangoz! Allahun emruyle isterduk, ne fışki yemeye kaçirdun kizu.” -“Vermezlerdi baba… Kendi topraklarından başka yere vermiyorlar kız, hatta kendi aileleri dışına bile vermezler. Mecburduk baba..” Mehmet bey oğlundan çektiği bakışlarını bu defa çevirdi kızın üzerine. Kara kaşları , kara gözleri ile belliydi buralardan olmadığı. -“Nerelisun kizum sen?” -“Mardin efendim.” diyip eğdi başını Helin. Mehmet beyin duyduğu şeyle “Ula” diye bağırması bir olmuştu. -“Ula sen ne yaptun? Ula yaşatmazlar sizi.” demesiyle Semiha hanım ağlayarak inletmeye başlamıştı evi. Zavallı kadın hem ağlıyor, hem kendi dilinde bir şeyler söylüyordu.. Yaşlı gözlerini kocasına çevirdi; -“Mehmet..” dedi ağlayarak. -“Bi dur be kari.” -“Mehmet.. ya Didê..” diyip sustu. Dili varmadı gerisini getirmeye. Diyemedi ya kızımızı berdel alırlarsa.. Mehmet bey anlamsız bakışlarını çevirdi karısına. -“Ne diyisun Semiha ne Didê’si..” derken aklına gelenle öfkeye büründü yeşil hareleri. Olabilir miydi.. Olurdu.. O da bi seçenekti. Oğlunun hatasına karşılık kızını berdel isteyebilirlerdi. Didê.. Gözbebeği demekti.. Mehmet beyin de gözbebeğiydi kızı.. böyle bi şeyin olabilme ihtimaliyle bile gözünü kırpmadan can alır, can verirdi.. Duvara asılı tüfeği kapmasıyla, oğlunun alnına dayaması bir oldu öfkeli adamın. Kadınların çığlıklarını umursamadan doğrulttuğu tüfekle yürüdü oğlunun üzerine. -“Çık ula dişari.” diye çıkartmıştı Kerimi dışarı. Karısının ‘Mehmet napıyorsun?’ diye bağrışlarına kapatmıştı kulaklarını. -“Ula gaybana.. Senun yeduğun fışki olurda gardaşuna sıçrarsa, andum olsun senu onlara bırakmam ben gebertirum.” demesiyle tüfeğin ucunu tutan elle kaldı öylece. -“Baba napaysun. Gafayi mu yedunuz ne olayi burada.!” diyip şaşkın gözlerle baktı Didê babasına, ardından da tüfeğin ucundaki abisine. Yanındaki kızı farketmesiyle, çattığı kaşlarıyla tekrar döndü abisine. -“Ne fışki yedun abi.” diyip kıstı yeşillerini. Ne Kerim’den, ne Helinden çıt çıkmıyordu. Onlardan cevap alamayacağını anlayan kız bu defa döndü öfkeden burnundan soluyan babasına ve merdivenlere çöküp ağlayan annesine. -“Babam indur şunu artuk, ne olayi? Kim bu kiz?” Babasının -“Kizu kaçirmuş bu pok yiyenun evladi.” demesiyle şaşkınca baktı abisiyle yanındaki kıza. -“Olan olmiş babam, memlekette ilk kez mi kiz kaçayir. Konişur, anlaşiruz ailesiyle.” diyip baktı annesiyle babasına. Mehmet bey indirdiği tüfeği yere atıp, oğluna bakıp öfkeyle tükürdü yere. “Kalıbına tüküreyim, adamlığına tüküreyim.” demekti bu. Semiha hanım da yaşlı gözleri ile başını iki yana olumsuz olarak sallayıp baktı oğluna kırgın gözlerle ve oda girdi eve.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD