Bölüm 16 – Geri Dönüşsüz

441 Words
Elif o gece Atlas’tan gelen maili üçüncü kez okudu. Teklif netti. Daha sakin bir ortam, daha esnek şartlar, daha az baskı. Mantıklıydı. Güvenliydi. Ama kalbinin bir köşesi sessizce direniyordu. Gitmek, her zaman kolay görünürdü. Kalmak ise bedel isterdi. Sabah evden çıkarken Halide Hanım kızının yüzüne baktı. “Bugün karar vereceksin,” dedi. “Elif başını salladı. “Evet.” “Kalmak zorunda değilsin,” dedi annesi. “Ama gidersen de kaçmış olmazsın.” Kemal Bey ekledi: “Asıl mesele, kendinle kalıp kalamayacağın.” Ofise girdiğinde hava gergindi. Mert Karahan erkenden gelmişti. Cam duvarın ardında ayakta duruyor, pencereden dışarı bakıyordu. Elif içeri girdiğinde arkasını döndü. “Görüşmeye gittiniz,” dedi. “Evet,” dedi Elif. “Teklif aldım.” “Ciddi.” “Evet.” Mert bir an sustu. Sonra masasına yaslandı. Bu kez sesinde sertlik değil, netlik vardı. “Gitmeden önce bilmeniz gereken bir şey var,” dedi. Elif bekledi. “Burada kalırsanız,” dedi Mert, “sizi ezmeyeceğim. Susturmaya da çalışmayacağım.” Elif kaşlarını çattı. “Bu bir vaat mi?” “Bu bir karardır,” dedi. “Benim.” “Elif temkinliydi. “Neden şimdi?” Mert’in çenesi gerildi. “Çünkü seni kaybetmek istemiyorum.” Bu cümle odada asılı kaldı. Sert bir adamdan çıkan yumuşak bir gerçek gibiydi. “Bu bir iş mi,” dedi Elif, “yoksa daha fazlası mı?” Mert bir adım yaklaştı. Ama mesafeyi korudu. “Bilmiyorum,” dedi dürüstçe. “Ama bu noktadan sonra inkâr edemem.” Elif’in kalbi hızlandı. “Ben yarım bir yerde kalamam.” “Ben de,” dedi Mert. “O yüzden ya tamamen kalırsın… ya da gidersin.” Bu bir baskı değildi. Bu, ilk kez açık bir yüzleşmeydi. Elif odadan çıktığında Zeynep yanına koştu. “Ne oldu?” “Elif derin bir nefes aldı. “Bir şeyler değişti.” O gün Elif herkesin beklediğinden erken karar verdi. Akşamüstü Mert’in odasına tekrar girdi. “Karar verdim,” dedi. Mert başını kaldırdı. Yüzü sertti ama gözleri dikkatliydi. “Dinliyorum.” “Kalıyorum,” dedi Elif. “Ama sadece iş için değil. Çünkü burada bir şeyle yüzleşmem gerekiyor.” Mert’in sesi düşüktü. “Ben de.” Bu bir sarılma değildi. Bir gülümseme de yoktu. Ama ikisi de biliyordu: artık eski yerlerinde durmuyorlardı. O akşam ofisten birlikte çıktılar. Bu kez yan yana. Aralarında mesafe vardı ama kaçış yoktu. “Kolay olmayacak,” dedi Mert. “Elif başını salladı. “Ben kolay bir yol seçmedim.” Mert ilk kez hafifçe gülümsedi. Çok kısa. Neredeyse fark edilmeyecek kadar. “Bunu biliyorum.” Bu noktadan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Savaş bitmemişti. Sertlik duruyordu. Ama artık bu savaş, aynı tarafta verilecekti. Ve geri dönüş yoktu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD