Bölüm 15 – Kaybetme İhtimali

565 Words
Elif son günlerde işte daha dengeliydi. Daha az konuşuyor, daha net kararlar alıyordu. Bu değişim sadece ofiste değil, Mert Karahan’ın dikkatinde de yankı bulmuştu. Elif’in varlığı artık fark edilmeden geçilemiyordu. O sabah Elif’in telefonu çaldığında ofisteydi. Numara yabancıydı. “Elif Yılmaz’la mı görüşüyorum?” dedi karşıdaki ses. “Evet.” “Ben Atlas Danışmanlık’tan arıyorum. Sizinle bir iş görüşmesi yapmak istiyoruz.” Elif bir an durdu. “Şu an çalışıyorum,” dedi. “Biliyoruz,” dedi ses. “O yüzden sizi özellikle istiyoruz.” Telefonu kapattığında kalbi hızlı atıyordu. Bu, kaçmayı düşünmediği bir kapının aralanması gibiydi. Zeynep yüzüne baktı. “Bir şey oldu.” “Belki,” dedi Elif. “Henüz bilmiyorum.” Öğleden sonra Mert Karahan toplantıdaydı. Elif’i de çağırmıştı. Toplantı sırasında Elif’in dalgınlığını fark etti. “Buradayız,” dedi sertçe. “Elif toparlandı. “Buradayım.” Ama Mert o an bir şeyin değiştiğini hissetti. Kontrol edemediği bir şey. Toplantı bitince Elif odadan çıkarken Mert arkasından seslendi. “Elif. Kalın.” Kapı kapandı. “Bugün dikkatiniz dağınıktı,” dedi. “Elif saklamadı. “Bir iş teklifi aldım.” Bu cümle odada yankılandı. Mert’in yüzü ifadesiz kaldı ama içi sertçe sıkıştı. “Ciddi mi?” dedi. “Evet.” “Düşünüyor musunuz?” “Elif gözlerini ondan ayırmadı. “Düşünmemek sorumsuzluk olur.” Mert ayağa kalktı. Odayı bir kez yürüdü. Bu bir sinir değil, bir huzursuzluktu. “Burada yükselme imkânınız var,” dedi. “Bunu biliyorsunuz.” “Biliyorum,” dedi Elif. “Ama burada kalmanın bedelini de biliyorum.” Mert sustu. İlk kez onu ikna edecek kelime bulamıyordu. O akşam ofisten birlikte çıktılar. Asansörde sessizlik vardı. Ama bu sessizlik ilk kez ağırdı. Kapıda genç bir adam Elif’e yaklaştı. “Elif Hanım?” “Evet.” “Ben Atlas’tan Murat. Tanıştığımıza memnun oldum.” Mert Karahan durdu. Bakışları istemsizce Murat’a kaydı. Adam güler yüzlüydü, rahattı. Elif’le tokalaşırken samimiydi. “Görüşeceğiz,” dedi Murat. “Sizinle çalışmak isteriz.” Elif başını salladı. “Teşekkür ederim.” Murat uzaklaştığında Mert’in yüzü sertleşmişti. “Bu mu?” dedi. “Yeni dünya.” “Elif sesini yükseltmedi. “Bu bir ihtimal.” “Ve siz ihtimalleri seviyorsunuz.” “Doğru olanı severim,” dedi Elif. Mert ilk kez açıkça rahatsızdı. “Buradan giderseniz,” dedi, “çok şeyi yarım bırakırsınız.” “Benim yarım kalmam,” dedi Elif. “Ama burada kalırsam kendimden eksileceğimden korkuyorum.” Bu cümle Mert’i durdurdu. Çünkü korku… tanıdık bir şeydi. O gece Mert eve gittiğinde uyuyamadı. Babasının sesi kulaklarında yankılandı: “Birini kaybetmekten korkuyorsan, artık kontrol sende değildir.” Ertesi gün Elif görüşmeye gitti. Ofise döndüğünde Mert onu çağırmadı. Ama herkes fark etti: Mert Karahan gün boyu Elif’in masasının yanından geçmedi. Akşam saatlerinde Elif odasına çağrıldı. “Karar verdiniz mi?” diye sordu Mert. “Henüz,” dedi Elif. Mert derin bir nefes aldı. Bu onun için nadirdi. “Gitmenizi istemiyorum,” dedi. Bu bir rica değildi. Bir emir de değildi. Bu, çıplak bir gerçekti. Elif şaşırdı. “Neden?” Mert cevap vermekte zorlandı. “Çünkü… burada dengeleri değiştirdiniz.” “Elif yumuşak ama net konuştu. “Ben bir denge değilim. İnsanım.” Mert başını salladı. “Biliyorum,” dedi. “Ve bu beni korkutuyor.” Bu, onun ağzından çıkan en açık itiraftı. Elif odadan çıktığında kalbi karmakarışıktı. Gitmek hâlâ mümkündü. Ama kalmak artık sadece savaşmak değildi. Bu bir seçim hâline gelmişti. Ve Mert Karahan ilk kez şunu fark ediyordu: Sertlik insanları tutmaya yetmiyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD