Yaz yağmuru toprağa değdikçe etrafı mis gibi toprak kokusu sarıyordu. Kürşat kızını kucağına almış çıplak ayaklarını toprağa değdiriyordu. Minik ayakları çamurlu toprağa değdikçe küçük ağzından kahkaha atıyordu Nehir, onun bu hali Kürşat'ın hoşuna gidiyordu. Kızı güldükçe o da gülüyordu. "Aşkım, ayakların çamur oldu. Annen bize kızmadan eve gidelim olur mu?" Kızını göğsüne bastırıp ayağa kalktı. Nehir çamurlu topraktan uzaklaşınca dudaklarını büzüp ağlamaya başladı. Kürşat başını öpüp, "Ağlama prensesim," dedikçe Nehir daha çok bağırıyordu. Merdiven dairesini inlete inlete evin içine girdiler. "Ama aşkım ağlama, sen ağladıkça üzülüyorum ben." Kızının yatağının örtüsünü seren Afra gülümseyerek, "Eve gelmek istemedi mi?" diye bağırdı. "Evet, ayaklarını yıkayıp getiriyorum

