BÖLÜM 7- GÖLGENİN GÖZLERİ

1296 Words
Nexus Psikiyatri Kliniği’nin demir kapısı, otomatik sistemle ağır ağır açılırken, Aleyna Kara’nın içinde tuhaf bir sıkışma oluştu. Havanın nemi, kalbindeki şüpheyle yarışır gibiydi. Gözlerini girişteki cam panellerden içeri kaydırdı. Loş bir ışık, koridorları kuşatmıştı. İçeride sessizlik hakimdi ama bu sessizlik, huzurdan çok kasvetin yankısı gibiydi. Aleyna, belindeki silahını kontrol edip dosya çantasını eline aldı ve içeri adım attı. Resepsiyondaki genç kadın gözlerini bir an ekranından kaldırıp Aleyna’ya baktı. “Buyurun, yardımcı olabilir miyim?” “Başkomiser Aleyna Kara. Gölge 2 dosyası kapsamında Elif Çağlayan isimli bir hastayla ilgili bilgi almam gerekiyor.” Kadın, ismi duyduğunda gözlerini kırptı ama hemen toparlandı. Ekranına dönüp birkaç tuşa bastı. “Elif Çağlayan. Kayıtlarımızda bulunuyor ama aktif hasta değil. Dosyası arşivde.” “Arşiv nerede?” “Bina girişinden sağa dönün, B-2 koridorunun sonunda asansör var. -1’e inerseniz, arşiv odası solda kalıyor. Sizi arşiv görevlisi karşılayacaktır.” Aleyna teşekkür etmeden yürüdü. Klinik içi steril ve sessizdi ama duvarlara çarpan her adım sesi kendi içinde yankı buluyordu. Asansör kapısı açıldığında sanki yerin altına değil, geçmişin karanlık dehlizlerine iniyordu. -1. kattaki koridor çok daha sessizdi. Duvarlardaki beyaz boya soyulmaya başlamıştı. Güvenlik kameraları çalışıyor gibi görünüyordu ama Aleyna yine de içgüdüsel olarak tetikteydi. Arşiv odasının önüne geldiğinde eski tip bir kart okuyucunun yanındaki zile bastı. Kısa süre sonra kapı açıldı ve orta yaşlı, yüzü yorgun çizgilerle dolu bir adam beliriverdi. “Buyurun?” “Başkomiser Aleyna Kara. Elif Çağlayan’ın dosyasını incelemem gerekiyor.” Adam gözlerini kısmıştı. “Elif mi? Çok oldu o gideli. Buyurun içeri.” İçeri adım attığında, kitap raflarını andıran metal dolaplarla çevrili odaya daldı. Toz kokusu, klostrofobik bir hava yaratıyordu. Adam, eski usul defterleri karıştırmaya başladı. Sonunda kalın bir dosya çıkardı ve Aleyna’nın önüne bıraktı. “Sadece burada inceleyebilirsiniz. Kopya almak yasaktır.” Başını sallayan Aleyna, dosyayı açtı. İç kapakta Elif’in siyah beyaz bir fotoğrafı vardı. Çekingen bakışlar, silik bir tebessüm. Tuhaf bir şekilde tanıdık geliyordu. Elif’in kayıtları tek tek döküldükçe Aleyna’nın zihninde parçalar yerine oturmaya başladı. İlk başvuru tarihi 2018. Tanı: şizofreni şüphesi. Halüsinasyonlar, güven problemi, sosyal izolasyon. Notlar arasında bir cümle dikkatini çekti: > “Hasta, her gece aynı kişiyi gördüğünü söylüyor. Siyah takım elbiseli, yüzü olmayan biri…” Aleyna’nın parmakları sayfanın üzerinde bir an durdu. Yüzsüz. İşte buradaydı. Elif, beş yıl önce bile aynı tehdidi görüyordu. Devamındaki sayfada çizilmiş bir figür vardı. Surat yoktu. Sadece siyah bir siluet. Dosyanın arkasına iliştirilmiş bir mektup dikkatini çekti. El yazısı düzgün ama sanki titreyen bir elden çıkmış gibiydi. > “Ben deli değilim. O adam beni izliyor. Her gece. Her aynada. Beni susturacaklar.” Aleyna, mektubu okuduktan sonra gözlerini yumdu. Bu artık sadece bir kayıp ya da bir cinayet davası değildi. Bu kadın, ölmeden çok önce susturulmuştu. “Bu kayıtlar başka biriyle paylaşıldı mı?” diye sordu arşivciye. “Hayır. Yalnızca tedavi ekibi ve sistem içi erişime açık. Neden sordunuz?” “Birilerinin bu dosyayı çok önceden okuduğunu düşünüyorum.” Aleyna, dosyayı dikkatlice kapattı. “Gölge 2” sadece bir takma ad değil, çok daha büyük bir şeyin parçası olabilirdi. Elif’in korkusu, onu sadece delirtmemiş, susturmuştu da. Arşivden çıkarken asansöre binmek üzere yürümeye başladı. Tam o sırada, koridorun sonunda kısa boylu biri belirdi. Üzerinde klinik personeli forması vardı ama yüzü görünmüyordu. Işık, yüzünü gölgede bırakıyordu. “Hey, bir şey mi lazım?” diye seslendi Aleyna. Cevap gelmedi. Adımlarını hızlandırdı. Gölgede duran figür, bir an yerinde kımıldadı, sonra koridorun köşesinden kayboldu. Aleyna hemen koştu ama koridor boştu. Sadece bir uyarı notu vardı duvarda: > "Sessizlik iyileştirir." Aleyna, bunu bir tehdit gibi okudu. Sessizlik, birini susturur da. Telefonunu çıkardı. Çağrı ekranına başkomiser yardımcısı Ferhat’ın numarasını yazdı. “Ferhat, hemen laboratuvara yönlendir. Elif’in mektubunda parmak izi, kağıtta DNA, ne bulabilirseniz bakılsın. Ayrıca bu kliniğin son altı aylık güvenlik kamerası kayıtlarını da istiyorum. Ve biri daha: bu kadını buraya yönlendiren ilk doktor kimmiş, onu da bul.” “Anlaşıldı. Elif kimdi peki?” dedi Ferhat. Aleyna cevap vermedi. Gözleri hala biraz önceki gölgede kaybolan kişiyi arıyordu. “Biri, gerçekleri yıllar önce görmüştü ama susturuldu. Bu dosya bize, bir son değil, yeni bir başlangıç sunuyor Ferhat. Bu sadece bir cinayet davası değil artık. Bu bir uyarı.” Asansör yukarı çıktıkça Aleyna’nın midesinde tanıdık bir sıkışma oluştu. Elif’in çizdiği yüzsüz siluet, zihnine bir çivi gibi çakılmıştı. Klinikten çıkarken fark etti; burası yalnızca hastaların değil, gerçeklerin de gömüldüğü bir yerdi. Cam kapılar ardından dışarı adımını attığında, boğazdan esen rüzgâr çehresine çarptı. Ama onu asıl ürperten rüzgar değildi — sessizliğin kendisiydi. Aleyna arabasına binmeden önce çevreyi bir kez daha taradı. Bahçedeki iki görevli hâlâ aynı yerlerinde duruyorlardı ama az önce gördüğü kısa boylu kişi ortalıkta yoktu. O figürün gerçekten orada olup olmadığını düşündü bir an. Elif’in dosyasında yazanlar gibi, yoksa o da artık halüsinasyonlar mı görüyordu? Elini cebine atıp babasının çakmağını çıkardı. Alevi yaktı. Küçük, titrek bir ışık… Her zaman olduğu gibi kendine dönmesi için bir işaretti bu. Derin bir nefes alıp kontağı çevirdi. Şubeye döndüğünde Ferhat ve Emre onu bekliyordu. Ferhat, Aleyna’yı görünce hemen ayağa kalktı. “Elif’in mektubunu laboratuvara verdim. Parmak izi ya da biyolojik iz arıyorlar ama şu ana kadar sonuç çıkmadı. Kameraların kayıtları ise ilginç. Klinik yönetimi, sistemlerinin son üç aydır sık sık arıza verdiğini bildirmiş. Kayıtlar kesik kesik.” “Bu tesadüf değil,” dedi Aleyna. “Elif’in yokluğuna herkes alışmış görünüyor ama birileri onun ne gördüğünü öğrenmesin diye ciddi çaba sarf etmiş.” Emre araya girdi. “Yönlendirme yapan ilk doktoru bulduk. Adı Tolga Savran. Klinikle bağı üç yıl önce kesilmiş. Şu anda Kadıköy'de özel bir muayenehanesi varmış.” Aleyna başını salladı. “Hemen randevu al. Yarın sabah gidiyoruz.” Gece Aleyna evine döndüğünde pencereleri kontrol etti. Bu artık alışkanlık haline gelmişti. Sadece davayla değil, kendi geçmişiyle de savaşmaya başlamıştı. Banyoya gitti. Aynaya baktı. Kendi yüzüne. Gözlerinde, Elif’in tarif ettiği o sessiz korkuyu gördü. Kendi gözlerinden bir an için bile olsa, başkasının baktığını düşündü. Yatağa uzandığında çantasındaki defteri çıkardı. Elif’in mektubunu tekrar okudu. > “Ben deli değilim. O adam beni izliyor. Her gece. Her aynada…” Aleyna elini aynaya uzattı. Parmak ucu cam yüzeyle buluştu. Camda yalnızca kendi yansıması vardı — ya da öyle sanıyordu. Sabah olduğunda ilk iş Ferhat’tan mesaj geldi. > “Hocanın adresi elimizde. Tolga Savran, psikiyatrist. Aynı zamanda adli davalarda bilirkişilik yapmış. Görünüşte temiz biri ama geçmişinde bazı gizli danışmanlıklar var. Gölge 2 ile bağlantı kurulabilir.” Aleyna mesajı okuduğunda giyinmiş, silahını kuşanmıştı bile. “Bu sabah gölgeleri sorguluyoruz,” dedi kendi kendine. --- Kadıköy Moda’daki klinik binası, dışarıdan bakıldığında tipik bir özel muayenehaneyi andırıyordu. İçeri girdiklerinde sade ama pahalı döşenmiş bir salonla karşılaştılar. Resepsiyon görevlisi onları görünce tedirgin oldu. “Randevusuz gelenleri alamıyoruz aslında—” “Emniyetteniz,” dedi Aleyna. “Tolga Savran’la hemen görüşmem gerekiyor.” Bekleme yapmadan içeri alındılar. Tolga Savran, ellili yaşlarında, sakin bakışlı bir adamdı. Üzerindeki gri ceket ve beyaz gömlek, disiplinli bir hayatın izlerini taşıyordu. Ancak gözleri, biraz fazlaca tetikteydi. “Sizi ne için borçluyuz komiserim?” “Elif Çağlayan. Eski bir hastanız. Onunla ilgili sorularım olacak.” Doktor sandalyesine yaslandı. “Elif. Evet… O karmaşık bir vakaydı. Klinikle bağlantımı kestikten sonra onunla ilgili bir şey duymadım.” “İlk teşhisi siz koymuşsunuz. Şizofreni şüphesi, doğru mu?” “Evet. Halüsinasyonları vardı. Özellikle geceleri, gözlemlenme hissi, aynalarda yüzsüz bir figür… Sıklıkla bu temaları dile getiriyordu.” “Ama onun deli olmadığını biliyorsunuz değil mi?” Savran bir an durdu. Aleyna’nın gözlerinin içine baktı. “Elif… bazı şeyleri görebiliyordu. Bu onu ‘deli’ yapmaz. Ama sistem, norm dışı olanı hasta ilan eder.” “Size göre ne gördü Elif?” Doktor, kalemini masaya bıraktı. “Gölge 2. Onlar bir örgüt değil, bir siluetler ağı. Şahit olan herkes ya susturuldu ya da aklını kaybetti. Elif, onlara dokundu. Bu yüzden ortadan kayboldu.” Aleyna sessizce doğruldu. Ferhat da sessizdi. Ofisten çıkmadan önce Aleyna bir soru daha sordu: “Peki ya siz? Neden susuyorsunuz?” Tolga Savran’ın sesi titrekti: “Çünkü ben hâlâ yaşıyorum.”
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD