1. BÖLÜM / TANITIM
“ALİZE TABAKÇI”
Merhabalar, ben Alize Tabakçı. Hayatlarınıza Karadeniz’in Paris’i olan Trabzon Fırtına’dan konuk olacağım.
Alize, tropik bölgelerde esen bir rüzgâra verilen isim ve sevinç, büyük mutluluk, neşe, neşeli anlamlarına da geliyor. Annemle babamın üçüncü çocuğuyum ve benim ismim biraz da abimlerin isimlerinin Rüzgar ile Poyraz olmasının mahsulü aslında.
Doğumum çok zor şartlar altında çok güçlükle olmuş o yüzden sevimli serin bir rüzgar gibi geldin o kavurucu sıcak günlerimize der babam hep.
İki abim, bir erkek kardeşim var ve ben dört tarafı erkeklerle çevrili bir evin nazlı prensesi gibi büyüyemedim tahmin edersiniz. Yaşıt kız arkadaşlarım Barbie bebekleri ile oynarken ben abimler ve erkek kardeşimle futbol oynuyordum. Söylemeden de edemeyeceğim efsane iyi şutlarım ile hepsini dize getirmişliğim bile olmuştur.
Ben liseyi bitirene kadar kendimi erkek zannediyor bile olabilirdim. Abimler ve kardeşim neyden hoşlanırsa onlardan hoşlanır, neyi sevmezlerse onları sevmezdim. Abimlerin kendisine kız ayarlamalarına yardım eder, kızların tarafını değil abimleri tutardım. Abimle, erkek kardeşim ve hatta annem ile babam da bana bir kız çocukluğu borçlular bu yüzden.
Abimlerin beni erkek gibi yetiştirmesi babamın hep hoşuna gitmiş ve hiç karışmamış onların vahşi erkek yöntemlerine. Annem arada bir bana ev işi yaptırmak istese de abimler yaparsa yaparım deyip yırtmışım yıllarca. Yani anlayacağınız benim ailemin üç erkek bir kızı değil dört erkek evladı varmış gibi yaşamışlar hep.
Küçükken mahallede ve okuldaki erkeksi hareketlerim ve karakterim yüzünden ismimi kısaltıp Alize değil de Ali diyenler bile olurdu. O kadar da değil deyip dövdüğüm oğlan çocukları aileleri ile az aşındırmadı kapımızı.
Çok güzel üç katlı tam bir tipik Karadeniz evimiz var. Kendine ait bahçesi etrafında çok sevimli çay bahçelerimiz bulunuyor. İlkbahar başlangıcında tam bir görsel şölen sunuyor köyümüz. Elinize çayınızı, kahvenizi alıp her gün bir story atsanız fenomen olmamanız neredeyse imkansız.
Bizim için alışkanlık olan bu manzaranın çok talibi oluyor yazın. İzlemeye gelen, fotoğraf çekinmeye gelen ya da çay toplamaya gelen bir sürü yerli yabancı turist alıyor buralar. Tabi biz onlara para gözüyle bakıyoruz ve sordukları ya da öğrenmek istedikleri her şey için para talep ediyoruz. Onlar da bunu garipsemiyor ve harçlık sayılabilecek miktarlarda paralar veriyorlar hep.
En büyük abimin adı Rüzgar ve hikayeyi anlattığım zamanlarda 25 yaşında. Ondan iki yaş küçük olan Poyraz abim 23 ve ben 20 yaşındayız. Küçük erkek kardeşimin adı Bora ve o da 18 yaşında genç bir ergen o zamanlar. Annem Asiye 45 yaşlarında ve babam Hasan da 50’li yaşlarının başında.
Neden çocuklarının adlarını hep rüzgar isimleri koymuşlar dediğinizi duyar gibiyim. Babam denizci ve bütün işi gücü hava durumu ile rüzgarlar ve yönleri olmuş. Eve iş getirmekte de babam gibi olun. Adam işi eve getirmekle kalmamış çocuklarını tutup işe götürmüş resmen.
Babamın küçük bir tersanesi var Trabzon limanda ve orada onun için çalışan 4 gemi ile 6 tane balıkçı teknesi var. Gemilerini kum çekme işleri için kiralar genelde ve kendisininki hariç diğer tekneler ile de balık tutulmasını sağlar.
Kendi teknesini sadece kendisi kullanır asla kimseye izin vermedi şimdiye kadar ve hep çok bereketlidir o tekne. Her seferinde herkesin iki katı kadar balık getirir. Bazen abimlerle bazen de benimle ya da kardeşimle çıksa da genel olarak tek gider balığa. Benim terapim diyor balık tutmak için.
Ama bazı günler o kadar rüzgarlı, o kadar soğuk oluyor ki o çıktıktan sonra. Denizin dibine oturup yüreğimiz ağzımızda onun dönüşünü beklemişliğimiz çoktur. Annem her böyle olduğunda mutlaka adak adar ‘Allah’ım Hasan’ım sağ salim gelsin fakire fukaraya et dağıtacağım’ derdi. Şimdiye kadar babam hep geldi o zor yolculuklardan ve annem de hep adağını tutup ihtiyaç sahiplerine dağıttı.
Babam ona hep ‘benim balıkta kazandığımı sen hayır işlerinde harcıyorsun zaten boşuna çıkıyorum ben’ diye takılırdı. Annem de ‘başımızın gözümüzün sadakası olsun sen geldin ya ben kuru ekmek de yerim’ diyordu. Onların gözlerimiz önündeki sevgileri ile büyüdük biz. Hem birbirlerini hem de bizi hep çok sevdiler. Özellikle ben bir evin bir kızı olduğum için biraz fazla sevdiler ve korudular beni. Hep yanımda varlıklarını ve desteklerini hissettim.
Abimlerin birlikte işlettiği bir rafting tesisi var. Sezonda çok iyi iş yapar çok iyi miktarda paralar kazanırlar. Çocukken turistlerden kopardığımız üç beş kuruş paranın tadı damaklarında kaldı ve turizm işinin ucundan kenarından tuttular. Bana da bu işi daha da ilerletiriz oteller açarız diye Turizm Otelcilik okutuyorlar. Başlangıçta baskı ile kazandırmış olsalar da okulumu ve bölümü sonradan çok sevdim. Aile şirketimizin olması için şimdiden heyecanlanıyorum.
Size hikayemin tepe taklak olup tüm hayatımızın değiştiği dönüm noktasını da anlatacağım ama önce beni ve ailemi yakından tanımanız gerekiyor diye düşünüyorum.
Bir de onu her andığımda ya da ondan her bahsettiğimde yüreğim yerinden çıkıp bana sarılıyor gibi hissettiğim biri var. Benim hikayemin başrolü…
Ondan ve onunla geçtiğimiz dikenli yolları da seve seve anlatacağım.