Bölüm 2: Bedenlerin Ateşi

1662 Words
Efe ve İnci davetin yapılacağı mekanın girişinde dikiliyordu. El ele tutuşmuş, etrafı inceliyorlardı. Efe’nin gözleri Nil’i bulmakta gecikmedi, Metin’in yanında oturuyordu. Tutkulu kimyaları kilometrelerce öteden beri aşikardı ama böyle sürekli dip dibe olmaları, sürekli ağız ağza olmalarını beklemezdi insan. İnci’nin iç çekişiyle bakışlarını ona çevirdi. “Ne oldu?” “Oradalar, gözlerimizin önünde tutkulu aşklarını yaşamaya devam ediyorlar,” dedi inci melankolik bir sesle. Depresif tavırları Efe’yi rahhatsız ediyordu ama kabul ettiği anlaşmadan geri dönmeyecekti. “Bunu sen istedin.” “Ben istemedim. Nil yaptı bunu.” Nil’e olan öfkesi, hırsı asla geçmiyordu. Tüm hayatını yakıp yıkmış gibi hissediyordu. Metin’i de kandırıp oyunlarına alet etmişti. “İçeri girelim hadi, kapıda dikilip durmayalım.” Oturacakları masaya ilerlemeden önce İnci’nin ailesinin oturduğu masaya ilerlediler. Nazım ve ailesi, Neslim ve kocası ve Senan ile Sedat bir masaya toplanmışlardı. On kişilik masada Öykü ve nişanlısı da vardı ve Efe ile İnci bu yüzden yanlarına oturmayacaktı. Aslında Efe özel bir ricada bulunmuştu Atiye’den ve masalarında iki kişilik yer olduğunu öğrenmişti. Onun iyi niyetini kullanmıştı ve bu durumdan rahatsızdı. Yine de pişman değildi. Oturacakları masaya ilerlediler. İnci Nil ile yan yana oturmayı kesinlikle reddettiğinden Efe yanına oturdu. ‘Hoş geldin’ ler arasında Atiye’nin dik ve soğuk bakışlarından gözlerini kaçırdı Efe. “Hoş geldiniz,” dedi Nil abartılı bir neşeyle. Sırtını Metin’in göğsüne yaslayacak şekilde iyice yayıldı. Metin kolunu onun sandalyesine atmıştı. Eğilip karısının kulağına bir şeyler fısıldadı ve Nil elindeki kadehi tepesine dikti. “Hoş geldiniz,” dedi Metin onun elindeki kadehi alarak. Nil şimdiye kadar Efe’ye dair tek bir pişmanlık göstermemişken yanında İnci’yle geldi diye tribe giremezdi. “Hoş bulduk kuzen,” dedi Efe bastıra bastıra. Nil iç çekti. Efe ile Metin’in kuzen olduğunu öğrenmek onun için hayatının şokuydu. Nil yaptıklarından pişman değildi. Kaya’dan kurtulmak için Metin’le yattığını söylemişti ve kesinlikle geri adım atmaya niyeti yoktu. Efe de onu anlayacaktı. Zamana ihtiyacı vardı. Bir de Nil’den yaşananları dinlemeye. Şirkette yaptıkları ortak bir toplantı sonrası ofiste baş başa kalmalarını sağlamayı başarmıştı. İstediklerini elde ederdi. “Konuşabilir miyiz artık?” dedi sitemli bir sesle. Kızmasını, küsmesini anlıyordu da Nil artık bir yabancıymış gibi davranıyordu ya, sinir oluyordu. “Konuşacak ne kaldı ki Nil hanım? Toplantı bitti.” Efe ona acılarla parlayan gözleriyle bakarken, Nil’in çabaları boşunaydı. “Bitmedi, hiçbir şey bitmedi. Sana anlatayım sen de ona göre karar ver.” “Anlamıyorsun, bitti.” Nil Metin’le yatmıştı ve kuzeniyle olan bir kadınla ilişki yaşamazdı. “Anlamıyorum. Biriyle yattım diye neden bir anda yok sayılıyorum ki.” “Biriyle yatmadın, Metin’le yattın.” Nil ona garip bir bakış attı. Metin’e mi aşıktı yoksa Efe. “Eee? Sevgili bile değildik. Sende bir sürü insanla yatmışsındır.” “Ben İnci’yle olsam sen benimle ilişki yaşar mıydın?” diye sormuştu Efe sakince. Alenen söylemese de anlamasını umuyordu. “Ya da ÖYkü veya Ülkü’yle.” “Ne alaka, siz Metin’le kuzen değilsiniz ki.” demişti Nil anlamaya çalışırken. “Öyle mi? Atiye’ye bir sor bakalım.” Efe kalkınca Nil de ayaklanmıştı. Atiye’ye soramazdı, diğeri cevap vermezdi. Zaten şu yaşananlardan sonra aynı ortama bile girmiyordu Atiye. “Atiye’yi karıştırma. Sen anlat.” “Nasıl karıştırmam, o benim ablam.” Sözleri boş toplantı salonunda seken bir kurşun gibi girmişti Nil’in kulağına. Öldürücüydü. Nil bir kadehi daha dikti tepesine. Kendi kurduğu oyun dolanmıştı boynuna. İşleri bitince bir daha görmemişti Efe’yi. Metin ise evlendikten sonra öğrenmişti Efe ile kuzen olduklarını. Sarsıcı günlerdi. Metin tartışmaya girmedi. İçine çekildiği durumlar vardı ve bunlardan biri de Efe’nin kuzeni olmaktı. Atiye daha yeni yeni kabulleniyordu babasının ihanetini, daha yeni bağ kuruyorlardı Efe ile. Ve Metin Efe ile aynı ortamlara girmek zorunda kalacağını biliyordu. Şimdiye kadar gerekmemişti ama artık gerecekti. Atiye’den uzaklaşacak değildi Efe var diye. “Biz neden Efe ve İnci ile aynı masadayız,” dedi Atiye’ye sokularak. Bora Asım ile hararetli bir muhabbete dalmıştı. İki kardeşin ortasında oturan Güler ve Tarık da onları dinliyordu. “Efe yanında İnci ile geleceğini söylemedi. Kız arkadaşımla geleceğim ama kimseyi tanımıyorum, sizin masada olacağım dedi. Nereden bilebilirdim ki?” “Kendini savunmana gerek yok, benim de aklımın ucundan geçmezdi.” “Ama Efe’nin savunması gerekecek. Geri zekalı!” “Sakin ol,” diye uyardı Metin. Nil boş gözlerle etrafa bakınıyordu. Efe’yi görmekten hoşlanmıyordu. Onunla evlendirilmek istediğini öğrendiğinde kavga çıkartmıştı ama kabullenmişti durumu. Efe’yi Kaya ile sorunlarına karıştırmak istemeyecek kadar ona değer vermiş, dışında tutmuştu. Ve Efe’yi kaybettiğinde anlamıştı ona karşı hisleri olduğunu. Ölüp tekrar dirilmek ve daha bir saat bile geçmeden geri ölmek gibiydi. Ve Efe’den tamamen umudu kesmişti. Zaten her şey öyle karmaşık bir hal almıştı ki, sonunda kendini Metin ile nikah masasında bulmuştu. Metin Efe’nin kuzeniyken ve her ikisi de abisinin karısı Atiye’nin kardeşleriyken Nil Metin ile olmayı bile beklemiyordu. Şimdi bir de Efe kolunda Nil’in kuzeni İnci’yle çıkıp gelmişti. Karmaşıktan daha karmaşıktı, arapsaçına dönmüştü her şey. Metin’in boynuna doğru sokuldu. “Erken kalkamaz mıyız?” diye sordu. Efe ile yan yana oturmak hiçbir evrende istemeyeceği bir şeydi şu an. “Bilmiyorum, bakarız.” “Nil,” diye seslendi Güler hanım masanın diğer ucundan. “Bak şurada Seferiye hanımlar var, bir merhaba diyelim.” “Tamam anne,” dedi ve doğruldu Nil. “Yer değişelim,” diye fısıldadı kalkmadan önce. Metin başıyla onayladı. Onlar anne kız giderken İnci de Öykü’yle birlikte tuvalete gitmek için ayaklandı. Betül zaten bakıcıyla görüşmeye kalkmış, Bora, Asım ve Tarık hala hararetle bir konu hakkında tartışırken Atiye masa üzerinden cici kardeşine eğildi. “İnci’nin senin yanında ne işi var?” diye azarladı onu. Efe Metin’e yan bir bakış atıp Atiye’ye döndi. “Birbirimizden hoşlanmaya başladık.” Sesi sakindi. “İnci’yle mi? O Metin’e aşık!” Metin duymuyormuş gibi davranamıyordu, tam ikisinin arasında oturuyordu. “Eskidendi o.” Atiye ona ‘hadi canım sende!’ diyen bir bakış attı. “Eskidendi o,” diye bastıra bastıra ısrar etti Efe. Nil Metin'le yattı diye kalbine gömmüştü filizlenen hislerini. Şimdi İnci'yle de aynı şeyi yaşayamazdı. “Bunu daha sonra konuşmalısınız bence,” dedi Metin uyaran bir sesle. “Karışma sen,” diye azarladı onu Atiye. Metin bezgin bir iç çekişle cevap verdi. “Bıktım sizden. Hepinizin uçkurundan bıktım.” “Sen mi diyorsun bunu?” dedi Metin sitemle. “Seni bilmesem ciddiye alacağım.” “Ne oluyor?” diye dahil oldu bir anda Bora. “Karının uçkurunu konuşuyorduk,” diye yanıtladı onu Metin. “Size ne be benim karımın uçkurundan.” “Aynı fikirdeyim enişte,” dedi Metin bakışlarını Atiye’den çekmeden. Bir sandalye yana kayarak oturdu. Ana yemekler servis edilmeye başladı ve Nil ile Güler yarım saat sonra geldi. Bu süreçte Metin ile Efe hiç konuşmadı. İnci ise Nil’den yirmi dakika sonra geldi. Nil’in ilk an şaşkınlığı geçmiş, kendini toplamıştı. Metin yine kolunu onun sandalyesine atmıştı, Nil ise elini onun uyluğun koymuş, birbirine yaslanmış oturuyorlardı. Beş yıllık evliliğin getirdiği bir rahatlık ve teklifsizlik vardı. İnci onları kaşları çatık izlerken Efe öne eğilerek bakış açısına girdi. Pişman olmaya başlamıştı kabul ettiği anlaşma yüzünden. “Çok belli ediyorsun,” dedi sokularak. İnci numara yapmayı becerebilen birisi değildi. “İçim almıyor,” dedi İnci sitemli bir sesle. “Kalkalım o halde. Kendimize acı çektirme ısrarımız neden?” “Acı çekmelerini istiyorum,” dedi İnci. Fısıldayan sesleri kalabalığın uğultusunda kaybolup gidiyordu. Baş başa vermiş muhabbet ediyor gibilerdi. İnci nazlı bir sevgili, Efe’de onun nazını çeken sevdalıydı. Tabi Metin’e bakışlarını saymazsanız. “Umurlarında bile değiliz, tek acı çeken biziz.” “Nil gayet darmadağın oldu seni görünce,” dedi İnci sakince. Metin’den ziyade Nil’in acı çekmesini istiyordu. Metin’i o sürüklemişti bu işe. Metin kıskanmalıydı. Kendisi onu Nil’den nasıl kıskandıysa, nasıl mahvolduysa Metin de olmalıydı. “Kocasının ağzına düşerken hiç de dağınık durmuyor. Böyle bir işe girişmemeliydik İnci,” dedi Efe. İnci kendisine geldiğinde başta gülmüş, sonra reddetmiş ve uzun uzun düşündükten sonra kabul etmişti. Bu bir fırsat olabilirdi. “Girdik artık, geri dönemezsin.” dedi İnci hemen. “Hala geç değil, sevgili değil arkadaş olarak birlikte geldik deriz.” “Hayır,” dedi İnci kararlı. “En azından bir süre birlikteyiz. Biz acı çektik onlar da çekecek.” Efe sessiz kaldı. İnci’yi yola düşürdükten sonra geri dönemezdi, mecbur uyacaktı. Bağış gecesi bitti ve gecenin sonunda toplanan bağış açıklanarak ne kadarı hangi kuruma bağışlanacaksa açıklandı. Miktar çok yüksekti, birden fazla kuruma bağışlanmasını daha mantıklı bulmuştu Paşazade’ler. Gecenin sonunda yine el ele çıktılar Metin ve Nil salondan. Diğerleri evlerine gitmek için otelden ayrılırken tuttukları otel odasına yöneldiler. “Sabah gidelim eve,” dedi Metin uyuklar halde. “Olur, uyuycam şimdi şuraya.” Koridoru dönemeden arka planda bir curcuna koptu. Magazinciler Efe ve İnci’yi yakalamışlardı. Nil durup onları izlemeye başladı. “... ilişki iddiaları doğru mu?” diye soruyordu muhabir. “Evet, bir süredir Efe ile birlikteyiz.” Gülümseyen bakışları birbirini buldu. Kimyaları uyumluydu ve yakışmışlardı. “Peki Efe Beyin Atiye Paşazade ile kardeş oldukları doğru mu?” Sansasyonel bir başlık için fırsatları kaçırmıyordu muhabir. Salondan çıkan Bora ve Atiye’yi de röportaja çekmeyi başardı muhabir. Atiye ne kadar Efe’ye kızgın olsa da onunla kardeşlik bağlarını daha fazla saklamayı düşünmüyordu. Yıllardır süregelen bir kopuklukları vardı zaten. Efe ise şaşkındı, Atiye kendisine tavırlı davranmıştı içeride. Şimdi ise samimi davranıyor, aralarından su sızmıyormuş gibi bir tavır takınıyordu. Ve İnci onları izleyen Nil ile Metin’i görünce onları yem etti muhabirlere. “Kardeşiniz ve kuzeninizle aynı anda bir poz vermek istemez misiniz?” diye sordu muhabir Atiye’ye. Atiye çekimser kalamazdı, Metin’i çağırdı yanlarına. Metin reddedecek gibi olduysa da sonunda kendini Atiye’nin yanında buldu. “Eskiden İnci hanımla samimiydiniz. Efe bey de Nil hanımla birlikteydi. Bu işte bir terslik var sanki,” dedi muhabir şaka yollu. Metin bir kahkaha attı. “İnci benim çok sevdiğim bir dostumdu. Nil ile Efe de birlikte iş yaptıılar. Siz her şeyi yanlış anlamışsınız.” Bu sözleri muhabirlerden çok İnci’ye söylüyor gibiydi. İnci hoşlanmadı bu durumdan. “Yine de Nil hanımla ilişkiniz şaşırtıcıydı.” “Arkadaşlar biz evleneli beş yıl olacak neredeyse, hala evliliğimizi sorguluyorsunuz. Bugünün konusu bizim evliliğimiz değil, rahmetli Hızır dede için yapılan bağış etkinliği. Biraz da yapılan yardımları konuşun ki insanlar teşvik olsun.” Ertesi gün haber başlıkları Metin’in sözleriyle atılmış, medya fotoğraflarının ilkine ise Metin ve Nil’in koridorda öpüşen fotoğrafları koyulmuştu. “Evliliği sorgulamayın, teşvik edin” dedi...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD