GÜNEŞ
Kapıyı yumruklamaktan ellerim acımıştı ama kimse açmıyordu. İçimdeki korku, çaresizlikle birlikte büyüyordu. Bu oda, bu konak, bu karanlık dünya… Hiçbiri bana ait değildi. Ama şimdi, beni buraya hapsedip hayatımı elimden almaya çalışıyorlardı.
Dizlerimin üzerine çöktüm, nefesimi düzenlemeye çalıştım. Babam… Eğer buradan kaçamazsam, eğer direnemezsem… Onu öldüreceklerdi.
Ama kaçamazdım. Çünkü burası, Şahin Beyoğlu’nun yeriydi. Çünkü o, beni yakalamadan önce kaçmayı denemiştim ve başaramamıştım.
Kapı aniden açıldı. Başımı hızla çevirdim. İçeriye, yaşlıca bir kadın girdi. Üzerinde koyu renkli, gösterişsiz bir elbise vardı. Yüzü sertti ama gözlerinde garip bir yorgunluk sezdim.
“Elbiseni değiştir,” dedi, elindeki beyaz kumaşı yatağa bırakırken.
Kalkıp ona doğru bir adım attım. “Bu ne?”
Kadın kaşlarını çattı. “Giyin. Nikâh kıyılacak.”
Bir adım geri çekildim, midem bulandı. “Asla! Ben böyle bir şeyi kabul etmiyorum!”
Kadın derin bir nefes aldı, sanki böyle bir tepki bekliyormuş gibi başını iki yana salladı. “Kabul edip etmemek senin elinde değil, kızım.”
Gözlerim doldu. “Beni zorla mı evlendirecek?”
Kadın gözlerini kaçırdı ama cevap vermedi.
Kapının önünden bir gölge geçti. Dikkatle bakınca, adamların orada beklediğini fark ettim. Yani kaçmaya çalışmamın anlamı yoktu.
Babama duyduğum sevgi, kalbimi yerinden söküyordu. Onu yaşatmak için buradaydım. Eğer kaçmaya kalkarsam, eğer direnmeye devam edersem… Onu öldüreceklerdi.
Gözlerimi sımsıkı kapattım. Annemin sözleri kulaklarımda yankılandı. “Babanı yaşatmanın tek yolu bu.”
Titreyerek beyaz elbiseye baktım. Sanki ölüm fermanım gibi duruyordu.
“Ben…” diye başladım ama boğazım düğümlendi. “Beni babama götürmeden evlenmem!”
Kadın başını kaldırdı. Yüzündeki sertlik bir anlığına kayboldu. Sonra, “Şahin ile konuş,” dedi. “Ama ona şart koşma. Koşullarını o belirler.”
Öfkeyle dişlerimi sıktım ama sesimi çıkarmadım. Kadın odadan çıkarken kapıyı tekrar kilitledi.
Beyaz elbiseye baktım. İçimdeki her şey paramparça olmuştu. Ama babamı düşününce, kendimi zorlayarak yerimden kalktım.
Eğer bu nikâh kıyılacaksa… O zaman önce Şahin’le konuşmalıydım.
***
Akşam olup da beni odadan çıkardıklarında, kollarımı sımsıkı tutan adamlara direnmedim. Beni konağın büyük salonuna götürdüler. İçeride, köyün hocası, birkaç adam ve Şahin vardı.
Şahin’in gözleri benim üzerimdeydi. Memnun olduğunu göstermek istermiş gibi küçümseyen bir gülümsemeyle bana baktı. İçim öfkeyle doldu.
Tam önüne getirildiğimde, “Önce babamı görmek istiyorum,” dedim, gözlerimi ondan kaçırmadan.
Şahin başını yana eğdi. “Demek pazarlık yapıyorsun.”
“Pazarlık değil,” diye düzelttim, sesim titrememesi için kendimi zorladım. “Sadece emin olmak istiyorum.”
Şahin’in yüzüne bir gölge düştü. Gözleri sertleşti. “Bu evlilik babanın hayatı için, Güneş. Eğer burada duruyorsan, babanın yaşadığını zaten biliyorsun.”
Yutkundum. Haklıydı ama içimdeki korku dinmiyordu.
Hoca hafifçe öksürdü, Şahin ise hiç acele etmeden gözlerini benden ayırdı.
“Şahitler burada,” dedi. “Nikâh kıyılacak.”
İçim buz gibi oldu.
Hoca duaları okumaya başladığında, kelimeler anlamını yitirdi. Sadece kulaklarımda yankılanan boğuk sesleri duyabiliyordum.
Sonra, o an geldi.
“Kabul ediyor musun, kızım?”
Nefes aldım.
Gözlerim doldu.
Babamın sesi aklımda yankılandı. *“Kızım, sana bir şey olursa yaşayamam.”*
Eğer burada hayır dersem… Eğer direnmeye çalışırsam…
Babamı kaybedecektim.
Gözlerimi sımsıkı kapattım.
Ve usulca fısıldadım:
“Kabul ediyorum.”
***
Nikâh kıyıldığında, dizlerimin bağı çözülmüştü. Ellerimi yumruk yaparak sıkıyordum. Şahin’in dudaklarındaki o zafer dolu gülümsemeyi gördükçe midem bulanıyordu.
Hoca son duasını ettiğinde, biri arkamdan usulca fısıldadı:
“Geçmiş olsun, hanımım.”
İçim titredi.
Artık onun eşi olmuştum.
İstemeden, zorla, çaresizce. Yan tarafta sertçe bana bakan adam kesinlikle beni öldürmekten beter edecekti. Bunu iliklerime kadar hissediyordum.
Babama söz vermiştim. Buralardakilerin yaşadığı kaderi yaşamayacaktım ama babam olmadan ben yaşayamazdım. O yaşasın diye ben ölecektim. Ben güneş her gün doğan bir varlıktan ismimi almıştım ama görünen o ki artık benim için güneş batmıştı. Karanlık bir adama tamamiyle esir olmak üzere nikahlandım. Şahin elimden tutup herkesin ortasında sertçe beni bir yere götürüyordu.