Şahin İşleri aceleyle toparladım, konağa doğru sürdüm arabayı. İçimde tarif edemediğim bir huzursuzluk vardı. Kalbimde hafif bir ağırlık, sanki birazdan kötü bir haber alacakmışım gibi. Bu süreçte Güneş’in hiçbir şey duymaması, hiçbir şey öğrenmemesi gerekiyordu. Öğrense, kaçar… Kaçarsa da, peşinden koşacak hâlim yoktu. Ne zamanım vardı, ne de gücüm. O asi bir kızdı. Küçük bir şeytan. Zekâsı tehlikeli, kalbi kırık… Tam da böyle bir anda, onun oyunlarıyla uğraşacak hâlde değildim. Aracı konağın önünde durdurdum. Camı indirip aceleyle seslendim: "Sabri, geriye kalan işleri sen hallet. Ben biraz uyuyacağım," dedim. İnmeden, gözümü bile kırpmadan. Sabri başını öne eğerek, her zamanki gibi kısa bir cevap verdi: "Tamam Beyim." Kapının ağır tokmağını çevirdim. Konağın içine adımımı attığım.

