8.Bölüm

3149 Words
Üzerimdekilerden kurtulmak istiyordum bavulumu açtım içindekilere baktım ama bu olamaz. Derin nefes aldım şaka olmalı. Asiye tek normal pijama koymamış gerçi hiç pijama yok hepsi alışverişte alınan o dantelli ve seksi saçma gecelikler. "Kahretsin." Diyebildim. "Ne oldu yoksa şaşkınlıktan bir şeyini mi unuttun?" "Pijamalarım!" "Ne?" Dişlerimi sıkarak ona baktım öfkem bedenimi ele geçirmişti. "Asiye hep şu saçma şeylerden koymuş." Dedim Elime geçenlerden birini alıp göstererek. Kahkaha attı. Keyifli bir kahkaha. "Bak sen şu Asiye'ye. Aferin ona." Yüzümü buruşturdum. "Ne giyeceğim şimdi?" "Hiç giymemeni tercih ederim." Elimdeki geceliği yüzüne fırlattım. Geceliği aldı. "Gecenin sonunda da aynı performansı bekliyorum. Bu şekilde fırlatırsın." Sinirden dişlerimi sıkıyordum. Bağırmak istiyordum hatta uyumak istiyordum ben yorgundum üç gün uyumak istiyordum. Balayı bitiminde uyanırdım. "Senin eşofmanlarından birini giysem?" Güldü. "Tamam kilolusun hafiften var şişmanlık ama benimkiler sana büyük gelir be güzellik." Gözlerimi devirdim. "Mız mızlanma giy şunu." Koltuğa attım kendimi. "Karnımda acıktı." "Sende amma mızmızlandın ama. İsteklerin bitmiyor. Beş yaşında çocuk gibisin ya açsın ya çişin geliyor ya da uykun.” "Kahvaltı yapmadım ben." "İyi odaya yemek söyle." Oda servisini aradım yemek söyledim. O sıra telefon elimde başka şeylerle ilgileniyordum yaklaşık beş dakika sonra odanın kapısı çaldı. Rüzgar beni şaşırtan bir hamle ile kalktı ve kapıyı açtı. Yemeği önüme getirdi. "Afiyet olsun matmazel." Kıkırdadım. "Teşekkürler." Dedim Lazanya varmış. Bayılırım. Hemen koca bir parça attım ağzıma Rüzgar beni izliyordu. Önümdeki içecekten bir yudum aldım. "Ne bakıyorsun?" "Kıtlıktan çıkmış gibi yiyorsun biraz kibar olsana." Omuz silktim. Yemeye devam ederken. "Geçenlerde senin dizine denk geldim." "Eee." Dedim Gülümsedi. "Berbat bir oyunluğun var bence. Seni neden oyuncu yapmışlar anlamış değilim." O sıra ağzımdaki parça boğazıma takıldı. Öksürmeye başladım. Sudan bir yudum aldım ve kaşlarımı çattım. "Bana bak! Ben konservatuar okudum gayet yetenekliyim. Sen kendine bak tek vasfın gece hayatında kızlarla yakalanmak." "Diğer vasıflarımı gösterebilirim istersen." Suratında o iğrenç gülümsemesi vardı. Onu duymazdan gelip yemeğe devam ettim. Birden ayaklandı bana doğru geldi. Kafa kaldırıp ona baktım. "Ben gidiyorum ufaklık tüm gün bu odaya seninle tıkalı kalamam. Eğlendirmiyorsun zaten beni." Yüzümü buruşturdum. "Biraz bara gideceğim. Beni eğlendirecek birileri elbette olur." "Dikkat et sakın yakalanma dikkat çekme seni tanıyan kadınlarla temas kurma." İğrenç herif. Eğer bir yakalan bir gazete manşetinde ol seni yarın boşamazsam. Yanağımdan makas alıp çıktı odadan. Yemeğim bitmişti. Önümdekileri köşeye koydum. Banyoda ellerimi yıkayıp o iğrenç geceliği giydim. Kıçımı anca kapatan dantelli bu mini gecelikle balayı süitimde bir başımaydım. Yatağa yattım. Bacaklarımı karnıma çektim. Gözlerim doldu yapa yalnız kaldım ben kimsem yok. Serseri bir adamla evliyim. İçimde yaşadığım acının tarifi anlatılmayacak derecede büyük. Derin bir iç çektim. Oysa böyle olmamalıydı severek evlenmeliydim. Evlendiğim adamla beraber eğlenmeliydik bir odada tek başıma olmamalıydım. Telefonum çaldı o sıra. Annem arıyordu hemen açtım. "Anne." "Kızım nasılsın. Gittiniz mi?" "Evet. Oteldeyiz." Kurtar beni anne çek al. Bu lanet olası adam beni mahvediyor. Onun aşağılamaları kötü davranmaları artık buna katlanamıyorum. Farkındayım bir gün oldu belki ama. "Beste kızım sana diyorum." "Efendim anne?" "Neler yaptın Rüzgar yanında mı dedim?" Ya ne demezsin hiç ayrılmaz benden. Başka kızlarla fingirdemek için gitti. Annem üzülmesin diye zoraki gülümsedim. "Yanımda. Selamı var. İyi televizyon izliyoruz bizde." Annem üstün körü ağzımı aramaya çalışıyordu. İlk geceyle alakalı. "Ee bir sorun olmadı değil mi?" "Ne gibi?" "Dün gece eve geçtikten sonra filan." "Anne! Bu evlilik bir oyun düşündüğün tarzda bir şey olmadı. Olamaz." "Peki kızım. Sakin ol." "Babam nasıl." "İyi Ekrem Beyle şirketteler. Konuşulacak çok konu varmış ben anlamam biliyorsun." Aman gitsin o lanet şirket için evlendim zaten. "Selam söyle." "Söylerim kızım. Kendine iyi bak." Telefonu kapadım. Ben şuan evimde odamda olmalıydım. Kahvemi yudumlarken deniz kokusunu içime çekmeliydim ama burada bir başıma hiç tanımadığım bir adamla balayına geldim. Her ne kadar öfkeli olsam da yorgunluğum ön plana geçti ve bedenim daha fazla dayanmadı. Göz kapaklarım ağırlaşmaya başladığında birkaç saniye içinde gözlerimi tamamen kapadım. Kapı önündeki tıkırtılar ile gözümü açtım. Hava kararmış. Odaya baktım Rüzgar yok. Hırsız mı geldi yoksa. Ben çok korkarım! Ay başıma gelene bak bir hırsız eksikti. Saçmalama Beste otel odasına hırsız mı gelirmiş. Ayaklandım kapının önüne gittim. Gülüşme sesi filan geliyor kapıyı bir açtım. Rüzgar. Ağzımı şaşkınlıkla ne kadar açtım bilmiyorum. Bu şaşkınlığımın nedeni Rüzgar'ı görmem değildi yanında ki bir kız biran da Rüzgar'ın dudaklarına yapıştı. Derin bir nefes aldım. Vücuduma anlık titreme geldi. Beni fark ettiler ve ayrıldılar. Kız bana baktı önce şöyle bir süzdü. "Seni tanıyorum." Kıza sonra Rüzgar'a baktım. Bakışlarını bana sabitlemiş oda göz göze gelince gülümsedi. "Karıcım." Dedi Yanındaki esmer kız bana "Karıcım." Demesiyle. "Sen evli miydin?" Kıza döndüm tekrardan. Beni gecelikle böyle kapı önünde görünce mağdur aldatılan bir eş zannetti sanırım. "Bilmiyordum. Evli olduğundan bahsetmedi." Rüzgar'ı kolundan tutup odaya çektim. Kıza döndüm. "İyi geceler." Rüzgar odanın içinde neşeli ses tonu ile çığırıyor. "İnadına yenilmeden aşık olmadan gel. Bu gidişin sonu kötü kalbi kaybetme gel." Diye şarkı söylüyor utanmadan. "Sessiz ol aptal herif." Bana döndü tekrar birkaç adım attı ve yeniden kollarını sardı belime. Leş gibi içki kokuyor. Kafamı ondan uzaklaştırarak çekilmeye çalıştım. Bana daha da yanaştı. Ellerimi göğsüne koyup iteklemeye çalıştım ama o kadar güçlüydü ki gücüm yetmedi. "Geceliğini giymişsin." Öfkelenmiştim. Kolunu sıktırdım acıyla biraz bağırdı. "Sen aptal mısın gecenin bu saati bir kızla buraya mı geliyorsun?" "İşlerimi bozdun ufaklık kızla gecenin sonunu zirvede tamamlayacaktım." Kollarından kurtulmak için çırpınmaya başladım. "Sakin ol korktun mu?" "İğrençsin bırak beni bırak. Sırıttı. Yüzüme ıslak bir öpücük kondurdu. "Çok uykum var." "Tamam hadi geç şuraya." Koltuğa oturttum. Elimden tuttu yanına oturttu. Yüzüme baktı. "Kız odaya çıkalım diye çok ısrar edince kıramadım." Dedi Pis sarhoş. Allah'ın belası. Sonra birden. "Kal gittiğin yerde mutlu ol ya da gel kalbimde tahta sahip ol. Senin gülen yüzüne kurban bu serseri kalbim..." Ağzını kapadım. "Sus Allah'ın cezası. Şikayet edecekler şimdi." Kahkaha attı. "Yerine hiç beni koyup sarhoş oldun mu sen?" Ya hem sarhoş hem salak! Sus lanet olası adam. "Bana bak Rüzgar seni balkona atarım anladın mı? Kapıyı da kitlerim kalırsın orada. Sessiz ol anladın mı?" Ben öyle deyince küçük bir çocuk gibi kafasını salladı. "Aferin. Şimdi koy kafanı şuraya." Koltuğa kafasını koydu bende yataktan yastık ve pike aldım. Kafasının altına koydum. "Sessizce uyu sesin çıkarsa seni balkonda yatıracağım ona göre." Gözlerini yumdu. Işıkları söndürdüm ve bende yatağa geçtim. Bir tek sarhoş kocamı avutmam eksik kalmıştı şimdi onu da tamamladım. Ben bu adamla ne yapacağım. Bir gün beni böyle rezil ederse haberlere düşersem. Olan uykumda kaçtı. Sabaha kadar belki 1.5 saat anca uyumuşumdur. 7'ye geldiğinde yataktan kalktım. Rüzgar hala uyuyordu. Elim, yüzümü yıkayıp mavi kayık yaka bir elbise altına sandaletlerimi giydim. Saçlarımı ördüm hafif makyaj yaptım ve çantamı alıp odadan çıktım. Kahvaltı için restoran kısmına gittim. Açık büfeleri oldum olası sevmişimdir. Ben yiyecek bir şeyler alırken görevlilerden biri. "Günaydın Beste Hanım özel bir istediğiniz var mı?" "Hayır teşekkür ederim." "Rüzgar Bey inecek mi? Onun için bir şey hazırlatmamız lazımsa." Zıkkımın dibini yesin o salak. Zoraki bir gülümseme ile. "O henüz inmeyecek kahvaltıya, ilginiz için teşekkürler." Bir masaya geçip keyifle kahvaltı etmeye başladım. Kahvemi yudumlarken yorgunluğum azalıyordu sanki. Rüzgar aptalını kafama takacak kadar önemsemiyordum zaten. Ben kahvaltımı ederken masaya biri oturdu. Kafamı kaldırıp baktım. Bu! Karşımdaki dünkü kızdı. "Merhaba." Cevap vermedim. "Seni tanıdım ben oyuncusun değil mi?" Kafamı evet anlamında salladım. "Rüzgar'la barda karşılaştık bir şeyler içmek istedi kabul ettim sonra sarhoş olduk, dans ettik derken odaya çıkmak istedik yani yüzüğü de yoktu." Olmaz tabi çapkınlık yapacak çıkarmıştır. O parmağı kopsunda hiç takamasın o yüzükleri gözleri çıksın hatta bir daha karı kız kesemez "Anladım." "Yani ara bozan biri olmak istemem." "Aynılarını dünde söylemiştiniz. Önemi yok. Haberiniz yokmuş zaten evli olduğundan." "Yani evet ben benim yüzümden ayrılmanızı istemem." Kahkaha attım. Sen kimsin senin yüzünden o salaktan ayrılacağım. Normal bir evlilik olsa ayrılırdım tabi de sonuçta bu oyundu kiminle ne yaptığı da onun problemiydi tek sorun yakalanması ona dedim kaç kez dedim ama dinleyen kim! Aptal olduğu için yakalandı. Koca bir Aptal. "Önemin yok. Başarısız bir çapkınlıktı. Çok takılmadım." "Peki." Dedi Bozulmuş gibiydi. Boşanıp sana mı yar edecektim kocamı. Ben basmışım nikahı sana vereceğim elimle pışıkk ay ne pışık Beste alsın onun olsun çok lazım sanki o embesil. Ne saçmalıyorum ben yine! Ben boşandıktan sonra tepe tepe kullan. Masadan kalkıp gitti bende kahvaltıma devam ettikten sonra güneş gözlüğümü takıp biraz turlamak için çıktım. Mağazaları geziyordum telefonum çaldı. Arayan Rüzgar'dı açmadım. Anca kendine gelebilmiş salak. Birkaç bujiteriden el yapımı güzel takılar geldim. Yolda ara ara fotoğraf çektirmek isteyenler oluyordu. Gözlük takmama rağmen tanıyorlardı. Canlarım ya. Telefonum yeniden çaldı. Arayan kimdi tahmin etmek zor değildi! Rüzgar Bey. Defalarca aradı baktı sonuç alamıyor mesaj atmaya başladı. "Beste?" "Neredesin?" "Aç şu telefonu." "İyi misin? Bir sorun mu var?" "Beste merak etmeye başladım açar mısın?" Tek bir cevap yazmadım onunla uğraşamam. Gezmeye devam ettim. Biraz kıyafet aldım kendime. Fethiye'de sokak aralarındaki mağazalarda inanılmaz güzel şeyler bulunurdu hep. Yazları geldiğimde hep alırdım. İki saate yakın gezdikten sonra otele gittim biraz sıcaktı omzum filan yandı. Odaya çıktım. Kapıyı açtım Rüzgar koltuktaydı beni görünce ayaklandı. "Neredesin?" Gözlerimi ona sabitledim. Bir de gerçekten telaşlanmış havalarında. "Sanane." "Ne demek sanane kaç kez aradım seni." Parmağımı kaldırıp ona doğru sallamaya başladım. "Senin ne yaptığın zerre umurumda değil ama bir daha o cilveleştiğin kızları benim olduğum yere getirirsen senin bağırsaklarını sökerim." Başta anlamadı sonra "Sen geceden bahsediyorsun. Mine'yi buraya mı getirdim?" Küçük bir çığlık attım. "Evet aptal herif. Seni öldürürüm anladın mı? Senin sarhoş halini idare etmek zorunda değilim ve bu arada sesin işkence edilen bir köpeğe benziyor!" Kahkaha attı. "Şarkı mı söyledim sana şanslısın." İtekledim. "Gevşekliği bırak!" "Tamam sarhoşluk işte bir daha olmaz." "Olmasın" Kollarının arasına aldı. "Kıskandın mı sen bakalım. Tüm gün ondan mı bakmadın telefona?" "Dokunma bana. Seni neden kıskanayım ben. Bin kez söyledim umurumda olmadığını senin bir önemin yok kendimi düşünüyorum ben. İtibarımı zedeleyeceksin." Kollarını gevşetti. Kurtuldum. "Bayan Ukala yine kendini düşünüyor. Her zamanki gibi." "Seni mi düşüneyim gece yarısı bir kızla gelmişken hem de! Kız bugün karşıma geçti pişkin pişkin benim yüzümden ayrılmayın diyor. Beni tanıdı Rüzgar oyuncusun değil mi dedi? Bu olanları bir gazeteciye anlatsa ne olur düşündün mü?" "Boşanırız." Kafamı ellerimin arasına aldım. Ayrılırız da babasından zılgıt yer diye korkan bu aynı rahatlıkta gevşek gevşek davranan da ne burcusun sen ikizler falan mı? "Senin bu rahatlığından nefret ediyorum!" "Tamam sakin ol daha dikkatli olurum bundan sonra." Cevap vermedim. Koltuğun üzerine oturdum. Yanıma oturdu. "Biran beni bırakıp İstanbul'a döndün sandım." "İyi fikirmiş." Gülümsedi gülümseyince bende gülümsedim. "Gamzelerin sana ayrı bir hava katıyor." Dedi Gamzelerimi bende seviyordum. "Benimle alakalı iyi bir şey söyleyebildin sonunda." Kaşlarını çattı. "Hakkında söylenebilecek çok az iyi şey vardır belki de. Gülümserken çıkan çukurlar onlardan biri." Aman da aman. Bay Ego. Bay çokbilmiş. Bay ukala. Odun. Kalas. Sen kötü olan her şeysin Rüzgar Soykan! "Kapa çeneni." Dedim Beni devamlı yermek ona zevk veriyordu. Yüzünün her zerresinde belli ediyordu bunu. "Akşam rakı balık yapalım mı ne dersin?" "İstemem." "Mızıkçı yemek borcun vardı bana kaçıyorsun demek." "Kaçmadım senin sarhoşluğunla uğraşamam." "Merak etme sarhoş olmayacağım yanımda karım var değil mi?" O çarpık gülümsemesi ile yüzüme bakıp bir cevap bekliyordu. Hayır! Bana öyle bakma! Tamam peki öyleyse sonuç olarak bir akşam yemeği olabilir. "Olur." Deyiverdim. Rüzgar kolunu omzuma attı. "Hayranların ve tabi benim hayranlarım bizden resim bekliyorlar karıcığım" "Çok beklerler sosyal medyama seninle alakalı bir şey atmayacağım." Koltuğa geçtim telefonla oynamaya başladım oda yanıma geldi. Birkaç saniye sonra yanağıma bir öpücük kondurdu kafamı kaldırdım. Tam "Ne yapıyorsun?" Diye carlayacaktım ki videoya alıyor. Gülümsedim. Sadece gülümsedim! Video bitti. "Ne yapıyorsun sen?" "Story attım. Ne var herkes bunu bekliyordu yazık değil mi?" "Kes şunu kimseye bir şey ispatlamak zorunda değiliz." "İnandırıcı olmak zorundayız ama." Her şeye bir cevabı vardı ve beni yoruyordu artık. Akşam olmak üzereydi ve bavulumdan başka bir kıyafet çıkardım akşam için. Bu kez siyah askılı askısında tül detayı olan küçük bir elbise giydim altına topuklu. Evet topuklu giydim çünkü bir akşam yemeğiydi ve öyle olması gerekti sanırım. Hem zaten gazeteciler olurdu büyük ihtimal güzel olmalıydım. Ayna karşısında eyeliner çekerken Rüzgar birden gelip. "Tişörtümü ütüler misin?" Dalga mı geçiyor bu benimle. Tişört ütüleyecekmişim kendi ellerini kaybetti sanırım. Küçük Bey'e bakın.! "Ne dedin?" "Ütü diyorum." "Ben ütü bilmem kendi işini kendin yap." Sırıttı. "Beceriksiz. Babam senin gibi bir kızı neden bana seçti acaba." "Aynı şeyi bende düşünüyorum." Arkasını döndü ve işlerini halletmeye devam etti bende makyajımı tamamladım. İkimizde hazırdık. Rüzgar benim aksime siyah lacoste bir tişört giymiş altında siyah dockers pantolon ve spor ayakkabıları. "Hadi çıkalım çirkin ördek." Kafamla onayladım çantamı aldım ve odadan çıktık. asansöre bindiğimizde dünkü o kızda asansördeydi. Üçümüzde de ufak bir şok belirtisi olduktan sonra Rüzgar elimi tuttu sım sıkı asansöre bindik. Bizi süzdü şöyle. "Barışmanıza sevindim." Benim cevap vermeme fırsat vermeden. "Hiç küsmedik." "O halde balayında neden dün gece benimleydin?" Evet açıkla bakalım Rüzgar efendi! "Mine neden uzatıyorsun şuan karımlayım. Olmak istediğim tek yerde." Kız bozuldu bana nefret dolu baktı kocamı ayartan o bakışa maruz kalan benim. Hadi yavrum nanay adamı ben kaptım şansına küs. Ay Beste yeter içindeki çingene meydana çıktı senin yine al adam senin olsun. Of bu oyunu bazen gerçek sanıyorum oyunculuğa kaptırıyorum kendimi. Asansör durdu ve indik. Olmak istediği tek yermiş. Salak. Elimi çektim. "Başımıza bela açacaksın Rüzgar." "Korkma bir şey olmayacak." Ona güvenmek istedim o an bir şey olmayacağına inanmak istedim. Sesimi çıkartmadım. Taksiye bindik ve yemek yiyeceğimiz yere geldik. Deniz kenarında salaş ama bir o kadar güzel gözüken bir yerdi. Orta yaşlarda bir adam geldi siparişleri almak için. "Usta bize bi çipura ortaya mezelerden koyarsın kafana göre birde büyük." Dedi "Hemen." Dedi adam. Balığı çok sevmezdim aslında ama arada böyle kaçamaklar yapardım. Uyuzluk yapmak için. "Belki çipura sevmiyorum benim adıma neden karar verdin?" "Çipura rakının yanında iyi gider." "Belki sana göre öyle." "Aa Beste sende çok huysuzsun kahve olayına çevirme şimdi başka bir şey seversen onu söyleyelim." Kafamı salladım. "Çok acıktım denizden babam çıksa yerim tabirini yaşıyorum şuan." "Ne zaman doydun ki sen." Dedi sırıtarak. Yüzümü buruşturdum. O sıra mezeler geliyordu. Ezme, haydari, kavun, peynir,midye tava, çoban salata, kalamar... Hepsi leziz gözüküyordu. Balıklarımızda geldi. Enfes! Rakıyı açtı Rüzgar bardaklara koydu. Ben önce önümdekilerden aldım birkaç tane. Rüzgar bana baktı. "Asilik yapmak yok. Rakı sofrası muhabbet ister. Huysuzluk yaparsan bozuşuruz." Kafa salladım. Rakıdan bir yudum aldım. Bunun tadı hep bana acı geliyordu. Yüzümü ekşittim istemsizce bu halime güldü Rüzgar. Balığımızı yiyorduk bir yandan. Rüzgar sessizliği bozdu. "Bir sevgilin vardı senin fotoğrafçıydı çocuk." "Kaan mı?" Ah neden sordu Kaan'ı acaba ben bugün baktım paylaştığı şarkı haber yapılmamış. Yapıldı mı yoksa öyle olsa Şeyma arardı. "Bilmem adını bilmiyorum birkaç kez benim çıktığım dergilerde gördüm sizi." "Evet." "Evlenecek gibiydin onunla neden olmadı?" Balayında kocamla konuştuğum konuya bak. Eski sevgilimi soruyor adam gerçekten rahat neyse canım maksat muhabbet. Omuz silktim. Kaan ona aşıktım. İyi bir adamdı. Yakışıklıydı, esmer, uzun boylu, sevecen ve mükemmel biriydi. Bitmesi gerekti bitti sadece. "Şuan seninle evli olduğuma göre sence ne olmuş olabilir?" Gülümsedi "Ayrıldınız. Neden?" Gitti beni bırakıp gitmeyi tercih etti ikimizde kendi işlerimizi tercih ettik. "Yurtdışına yerleşmek istedi." Tek kaşını havaya kaldırdı. "Severek bir ayrılık oldu yani mecburi." Evet açıkçası o gittiğinde hala onu seviyordum ama ikimizde kariyerlerimizi seçtik. Uzak düştük birbirimizden. "Kısmen. Dönmek istemediğini benimde onunla gelebileceğimi söyledi. Bırakıp gidemedim." Rakımdan bir yudum aldım. Gitseydim belki şuanda karşımda oturan adam o olurdu evlenirdim onunla ne bileyim babam böyle bir şeyi teklif edemezdi belki de. "Demek ki gerçek aşk değilmiş." "Neden?" "Gerçekten aşık olsaydın giderdin. Buradaki hayatın, işin umurunda olmazdı zaten. Aşk bu değil midir? Şuursuzluk, aptalca kararlar." Gülümsedim. Ben öyle aşkımdan ölüyorum bitiyorumcu kızlardan değildim zaten hiç kör kütük aşık olmadım da. Aptallıktı birine böylesine sorgusuz sualsiz aşık olmak bana göre aşk ve mantık eşit oranda hatta bazen mantık daha ağır basmalıydı. "Bilmem ki. Öyle deli gibi aşık değildim zaten." Rakısından o içti bu kez. "Belki bir gün olursun." "Kim bilir senden boşandıktan sonra karşıma gerçek aşk çıkar." Cevap vermedi. Balığımdan yerken salatadan aldım birazda. Sonra Rüzgar'a döndüm "Balık çok güzelmiş." "Afiyet olsun. Sana demiştim." Dedi göz kırptı. Rakıyı tekrardan diktim ve ilk kadehim böylelikle bitmiş oldu. Benden birkaç dakika sonra Rüzgar bitirdi ve yenilerini koydu. "Eee peki sen dışarıdan tam bir playboysun peki ya gerçekten aşık oldun mu? Şu bahsettiğin kız var mı gerçekte?" Gülümsedi. "Sence?" "Zannetmiyorum düzenli bir ilişkin hiç olmamış ki senin. Daldan dalasın." Kahkaha attık ikimizde. "Birini sevmiştim. O bahsedilen kız var yani. Yanındayken mutlu olduğum, eğlendiğim güzel bir kızdı. Akıllıydı. Çokbilmişlik taslardı bana ama sevmiştim onu. Güneş gibiydi o yanımda olduğunda ısınırdım. Onu sevmek karışık dondurma yiyormuşum hissi gibiydi." Karışık dondurma mı? Sevdiğini karışık dondurmaya benzetmek mi güzel aslında. Lezzetli ve ferahlatan bir şey kahkaha attım içimden. "Ne oldu sonra?" "Beni sevmedi. Gitti. Benden uzaklaştı ve bam başka bir hayatı seçti. Gitme dedim ama gitti." Bunu söylerken yüzünde oluşan hayal kırıklığını görmemek mümkün değildi. Üzülmüştü terk edilmek onu yaralamıştı belki böyle umursamaz biri olmasının sebebi odur. "Neden sevmedi seni? Ne yaptın ki ona? Kırdın mı kızı aldattın mı?” "Bir şey yapmadım. Bilmiyorum bunu ona sorma fırsatım olmadı hiç. İlgi alanında benim dışımda herkes oldu hep onun gözünün önündeydim ama o gitti beni sevmediğini söyledi ve gitti. Sence sevilmeyecek bir adam mıyım?" Rakımdan bir yudum aldım gülümsedim. Bana göre kesinlikle sevilmeyecek bir adam gibisin kesinlikle aşık olma kriteri taşıyan bir adam hiç değildi. Güven vermiyordu, serseriydi en önemlisi sorumsuzdu. Şuan bu adamla evli olmam ne büyük acı. Gülerek cevap verdim. "Baş belası gibisin. Huzursuz ediyorsun insanı. Bakışların korkutuyor. Bazen çok soğuk duruyorsun. Çapkınsın hem de fazla çapkın. Sırnaşıksın aynı zamanda ve umursamaz, sorumsuz. Güvende vermiyorsun. Biraz da aptal olabiliyorsun bazen." Kaşlarını çattı. Kızmış mıydı yüzünde buruk bir ifade oluştu çok mu saydırdım acaba. "Yeter ama canım göm demedik." "Yani bir kızın seni normal şartlarda sevebilmesi gerçekten zor." Kırılmış gibiydi yüzü değişti aslında onu kırmak istemedim ama o tam da böyle biriydi toparlamaya çalışmak için. "Ama özünde iyi birisindir. Bence gerçek aşkı bulduğun gün tüm bu kötü özelliklerin yok olur." "Sence bunca kötü özellik kaybolur mu baksana ne kadar lanet biri olduğumu söyledin demek ki oda beni bu yüzden sevmedi." "Boşversene birini gerçekten seversen iyi olduğu için değil, yakışıklı olduğu için değil ya da zengin olduğu için değil sadece kendi olduğu için sevmelisin öyle değil mi?" Kafasını bana hak verir gibi salladı. "Yani biri gelip seni değiştirmek isterse sen Rüzgar olmazsın. O sinir bozucu çarpık gülümsemen mesela seni sen yapan şeylerden bir kız gelip onu değiştirse başka biri olacaksın sen oysa tüm bu olumsuzluklara rağmen seni kucaklayabilecek bir kız olmalı. Yani zor adamsın yeryüzünde sana tahammül edecek bir kız var mıdır bilmiyorum ama seni de biri gerçekten sever emin ol." Balığından bir parça aldı o üçüncü kadehini doldururken ben ikincinin yarısına gelmiştim. "Şimdilik seninle evli olduğuma göre en azından dışarıda o kız senmiş gibi gözükmek zorundasın değil mi?" Rakımdan bir yudum daha aldım. "Benim için rol yapmak zor değil biliyorsun. Senin gibi bir playboya aşık kızı oynamak beni zorlamaz." Gülümsedi o sıra bardağımın dibinde kalan rakıyı da içtim. O yenisini koyarken muhabbete devam ettik. Gece boyunca ilk kez kavgasız şekilde iletişim kurabildik bence bunda içkinin de etkisi vardı. Rakı masası adabı dedikleri şeydendi şuan ki tavrımız. Bir ara söylediği şeye on dakika güldüm hatta. Kendi isteğimizle bir sürü resim çekindik. Eğlendik, güldük...Sarhoş olmamıştım ama hafif çakırlık vardı yedinci kadehin sonunda artık kendimi zorlamak istemedim. Rüzgar onuncuyu filan içiyordu. Ağırlık çökmüştü üzerimize. Bu geceyi böyle sonlandırabilirdik kavgasız, gürültüsüz, sakin... Sap sakin
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD