1. BÖLÜM
Bana göre insanı hayata bağlayan şeyler idealleridir. İdeali olmayan insan boş bir bardak gibi. Hayaller, idealler ve aldığımız sorumluluklar her biri bugün bizi biz yapan şeylerdir. Bu zamana kadar istediğim her şeyi başardım. Hedeflerimi gerçeleştirmek uğruna çok çalıştım. Bugün olduğum noktaya kolayca gelmedim, kimse beni eliyle alıp buraya koymadı. Fedakarlıklar yaptım. Kendimden ödünlerverdim. İyi bir oyuncu olmak adına geceli gündüzlü çalıştım, okulunu okudum pes etmedim gelen hiçbir işe burun kıvırmadım dipten başlayıp zirveye geldim. Eğer dibi görmüş biriyseniz zirvenin kıymetini daha çok anlıyorsunuz. 23 yaşımda bugün olduğum konumda bugün sahip olduğum ün, para, itibar herkesin sahip olmayo isteyeceği şeydi. Mükemmel bir hayatım var. Mükemmel bir ailem, işim. Oyunculuk küçüklükten beri hayal ettiğim bir meslekti. Ünlü bir oyuncu olmanın iyi yanları olduğu kadar zor yanları da var tabiki. Bazen hiç istemediğiniz anda gazetecilerle burun buruna gelirsin. Hakkında asılsız olan tonlarca haber yapılır. Oynadığın rollerden dolayı senden sebepsizce nefret eden insanlar olur ve onlara da saygı duymak durumunda kalırsın. Hayatım karışık gibi gözüküyor aslında ama çok eğlenceli.
Reklam çekimi için bir ajansla görüşme yapmaya gelmiştim. Görüşmeden sonra bir şeyler içerim diye düşünürken babam aradı.
"Babacım."
"Çekimler bitti mi?"
"Evet biraz takılıp eve dönerim."
"Sen hemen eve gel yemek yiyelim konuşacaklarımız var."
"Peki."
Telefonu kapadım. Babamın sesi netti eve gel kesin bir şey olmuştu yine ımm ya da çıkan haberlerden birine takılmıştır aklı. Şeyma yanındaydı onunla bir şeyler içmek için buluşmuştum fazla vaktim yoktu
“Bu haberler iyice sıkıcı olmayacak başkası Beste. Kaan gideli bir yıl olacak hala arkasında kalan gözü yaşlı kız gibi haberleşen yapılıyor. Kimseyle yan yana gelmedin pr için şu Gökhan denilen adamla el ele çık dedim hayır dedin”
“Ne yapayım Şeyma yalandan ilişki mi yaşayayım? Kaan’ı unuttum haberleri hep yaparlar.”
“Kaan Amerika’da sevgili yaptı haberi sonrası senin gece kulübü çıkışında acıdan fazla dağıttı diye haberini yaptılar bilmem farkında mısın?”
Ofladım be yapayım şimdi? Ne desem doğru olacaktı engel olamıyorum işte haberlere! Bana doğru eğildi.
“Dışarıda seni bekliyorlar”
Biliyorum anlamında kafa salladım. Kahvemi boğazımı yakma pahasına çok hızlı içtim
“Kalkıyorum babam aradı”
Ayaklandı benden önce siper edecekti kendini kapıya ulaşınca eliyle durdurmak istercesine
“Müsade edin arkadaşlar”
“Beste hanım birkaç dakika konuşsak”
“iyi akşamlar arkadaşlar”
“Beste hanım dün paylaştığınız story Kaan beye gönderme olarak adlandırıldı doğru mu? Unutamadığınız ve bu süreçte terapi gördüğünüz doğru mu?”
Gülümsedim. Arabama ulaşmak ve Ece girmek istiyordum. Şeyma ile arabamın önüne gelince vedalaştık ben arabaya bindim ama hala ağzıma kadar sokulan mikrofonlardan kurtulmam mümkün değildi.
Arabama binip eve doğru sürmeye başladım. Babamla laflar biraz sohbet eder günü mutlu bitirirdim. Dünyanın en tontiş babasıdır babam. Merhametli, sadık, sevecen. Annem ile olan hala öylesine güzel aşkları vardı ki kendime onların aşkını örnek alırdım hep. 30 yıl sonrada böyle tutkuyla sevelim birbirimizi evleneceğim adamla. Eve gelmiştim. Arabayı park edip kapıyı çaldım. Yardımcımız açtı gülümseyip içeri girdim. Bizimkiler masa başında beni bekliyor. Üzerimdekileri çıkarıp ellerimi yıkamaya gittim sonrasında hemen yanlarına gittim. Babama öpücük kondurdum.
"Yakışıklım kızını çok mu özledin sen?"
Gülümsedi. Masaya geçtim tabağıma birkaç şey doldurdum. O sıra babam.
"Seninle bir şey konuşacağız."
Ağzıma patates tıkıştırırken bir yandan da babama dönüp.
"Dinliyorum."
"Rüzgar'ı tanıyorsun."
Rüzgar mı hangi Rüzgar'dan bahsediyordu. Cevap vermedim babam devam etti.
"Çoçukluk arkadaşın."
Ağzımdaki lokmayı bitirdim. Bir yudum su içtim gülümsedim. Kafa salladım
"Şu küçükken şişko, sivilceli ve optik olan Rüzgar."
Gözlerimi devirdim. Bizimkiler kıkırdadı.
"Şimdilerin playboyu. Her gün başka kızla görüyorum dergilerde. Hatta inanmazsınız geçen benim gittiğim mekanda gördüm uzaktan bir kızla gelmiş.”
Babamın surat ifadesi ciddileşti. Annem ise geldiğimden beri suskundu.
"Eee baba ne olmuş ona?"
"Bak kızım biliyorsun sen oyuncu olmak istediğinde seni destekledim hayalin neyse onu yap istedim. Şirketin başında ben oldum hep bu işlerle ilgilendim ama biliyorsun ki her şirkette pürüzler olur bir süredir şirket olarak iyi durumda değildik."
Gülümseyerek dalgacı bir tavırla...
"Aman Tanrım batıyor muyuz?"
Kahkaha artım dalgaya almıştım aslında Babam istifini bozmadı.
"Rüzgar'ın babası; Soykan Holdingin sahibi muhteşem bir teklif yaptı hem iş hem aile ortaklığı bu ortaklık sayesinde eski gücümüze kavuşup hem de yurt dışına açılacağız. Orada bir şirket demek gelecek bütün hayatımızı garanti altına almak demek. Her iki aile kazançlı çıkacak bu işten."
Yani babam bunları bana neden anlatıyor anlamış değilim. Bu şirket işlerinden hiç anlamam. Ortaklık bilmem ne benlik değil. Hissem olduğu için genel kurul toplantılarında zoraki bulundum hep. İmza evrak kürek işlerini hızlıca gittim bazen avukatım ile hallediyordum hatta.
"Yani baba imzam mı gerekiyor bir belge için ben çok anlamadım."
"Ekrem Bey ailelerin birleşmesini istiyor. Sen medyatik bir insansın keza Rüzgar'da medyanın tanıdığı bir yüz onların ve bizim şirkette duyulduk bir şirket ortak olup bu ortaklığı sizin evliliğinizle taçlandırmak istiyoruz?"
"Sizin? Yani buradaki siz kim baba orayı anlamadım?"
"Rüzgar ve sen."
Kahkaha atmaya başladım. Öyle çok gülüyordum ki ya babam bazen böyle espriler yapar güldürürdü bizi. Bizim evliliğimizmiş komik babam ya.
"Ya baba çok tatlısın iyi şaka ama."
"Şaka değil Beste."
Ne demek şaka değil şaka değil ise daha komik.
"Nasıl?"
"Beste'cim Ekrem Bey ortak olmayı tek bu şartla kabul etti."
"Neymiş şartı o çirkin playboy oğlu ve benim evlenmem mi? Etmezse etmesin onun ortaklığına ihtiyacımız mı var bizim?"
Sesim babama istemsizce yüksek çıkmıştı. Taş devrinde miyiz ne demek evlenecekmişiz. Şarta bak bağnaz cahil herif
"Beste bunu bizim için yapmalısın kızım."
"Baba sizin için yapmamı istediğin şey minik öylesine bir şey değil bana tanımadığım adamla evlenmemi söylüyorsun hayır yani saçmalığın daniskası bu. Kazık kadar adam kendisine evlenecek kız bulamamış babası mı buluyor. Olayın absürtlüğüne bakar mısınız? Aşiret dizisi çekiyoruz sanki. Bizim dizilerden birisine koy bu senaryoyu 2 sezon garanti. Ay baba Allah aşkına akşam akşam tadımı kaçırmayın o herifte bok suratlı oğluma başka birini bulsun.”
"Saygısızlık yapma Beste."
"Söylesene para mı gerekli. Ben veririm yeni reklam filminden milyonlar alacağım bankada da var. Hepsini veririm. Ona buna ağız eğme baba”
"Konu para değil kızım öyle olsa halledilir bir problem bu şirketin büyümesi ve daha göz önünde olması ile alakalı."
"Bu aralar sürekli şirkete gelirim Şeyma'ya söylerim basına haber verir çıkışta bir iki resim röportaj şirket göz önünde olur. Merak etme sen”
"Beste bu böyle basit bir olay değil. Bilmiyorsun bu işleri."
"Ne yani evleneyim mi?"
"Bunu bizim için yap. Senden ilk kez bir şey istedim."
"Özür dilerim ama mantık çerçevesinde bir şey iste. Hangi yıldayız ya bu devirde böyle saçma evlilik olayları mı kalmış. Üzgünüm. Ben sizin şirket anlamşmanız için o kurbağa suratlıyla evlenmem. Hayır sanki makul bir şey istiyorsun”
Cevap vermesini beklemeden odama çıktım. Şaka gibi neymiş evlenecekmişim. Daha neler ya şu içinde oynadığım dizilere döndü hayatım birden. İkimizde kazık kadar olmuş yetişkin insanlarız evlilik ne demek. Üzerimdekileri çıkardım rahat bir şeyler giydim. Hafif bir müzik açıp yatağıma geçtim. O sıra odamın kapısı açıldı annem gelmiş elinde süt. Ona da kızgındım masada hiç beni desteklemedi. Sustu!
"Ne yapıyorsun?"
"Dinleniyorum."
Yatağın kenarına oturdu yüzümü okşadı ve sütü uzattı. Aldım bir yudum içip kenara koydum.
"Neden o saçmalığa müdahale etmedin anne?"
"Öğlen baban bunu söylediğinde çılgına döndüm sonuçta bitanecik kızımı istemediği bir adamla evlendirmek en son yapacağım şeydi. Her zaman kalbindeki istediğin adamla evlenmeni istedim."
Canım annem. Benim yanımda olacağını biliyordum. Kollarımı ona sardım.
"Çok kızgınım babama. Neler söyledi öyle."
"Baban işine bağlı ve aşık bir adam Beste. Biliyorsun kalp hastası ufacık üzüntü kalbini tetikliyor."
Kafa salladım.
"Başta bu fikre karşı çıktım ama eğer kabul etmezsek şirket bitecek ve babanda."
Kafamı kaldırdım.
"Nasıl yani?"
"Baban üzüntüden ölür. Kahrolur."
"Anne."
"Beste bunu baban için yap kızım. Sen oyuncusun senin için rol yapmak zor değil. Bir süre evli kalırsınız sonra ayrılırsınız. Ben zaten çocuğunda kabul edeceğini zannetmiyorum. Oda babasının zoruyla bu işin içinde olur bence."
"Anne sen ciddisin. Yani o kazanova ile evlenmemi istiyorsun. Deli misiniz? Hayır tabiki lütfen”
Yüzümü okşadı.
"Sadece bir oyun kızım. Baban için bizim için."
Ağlamaya başladım. Oyun falan oynamak istemiyorum ben. Ailemi çok seviyorum sahip olduğum tek varlığım onlar hatta ama bu çok zor bir karar. Evlilik oyuna gelecek bir şey değildi ki. Annem gözümden akan yaşları sildi.
"İlla ki hayır dersen zorla da seni buna sürükleyemeyiz."
"Ama evlenmezsem de babam yani belki de o..."
"Beste sen karar ver."
Yutkundum.
"Düşüneceğim. Bir çözüm bulacağım”
Gülümsedi annem alnıma öpücük kondurup gitti sonra. Allah'ım ne yapacağım ben. Bir tarafta babam bir tarafta hayatım. Bu zamana kadar hep destekçim olan beni koruyan seven canım babam. Kabul etmezsem mahvolur. Kalp krizi geçirirse ya. Allah'ım korkunç. Kabul edersem de ben mahvolurum. Çocukken o Rüzgar denilen salak midemi bulandırırdı. İğrenç yemek yerdi. Sivilceleri vardı ve şişkoydu! Birkaç kez tartaklamışlığı bile vardı beni. Tabi büyüdükçe alakamız koptu sonrasında magazin sayfalarında başyapıt oldu. O çirkin Rüzgar kaslı, yakışıklı bir adama dönüştü. Kumral yeşil gözlüydü, boyu fotoğraflarda uzun gözüküyordu ve ısla olmaz bir çapkındı. Kafamda dolup taşan düşüncelerimle uykuya daldım. Umarım yeni bir güne dün duyduklarımın birer şaka olduğunu duyarak başlarım.
Odamın kapısının çalması ile gözlerimi açtım. Sabah sabah beni kim neden uyandırıyordu işimin olmadığı nadir günlerden bırakında bu günde kendimi biraz uykuya verebileyim istemsizce mırıldandın.
"Gir."
"Küçükhanım günaydın."
"Günaydın Zeynep."
"Salih Bey ve Sevgi Hanım kahvaltıya çağırıyor."
"Gelmeyeceğimi söyle."
"Gelmeniz lazımmış. Özellikle inmenizi söyledi."
"Neden?"
"Bilmiyorum."
"İyi tamam geliyorum."
Odadan çıktı bende yataktan kalkıp banyoya gittim. Ağlamaktan gözlerim şişmiş. Yüzümü yıkadım sonra odama geçip üzerime bir şeyler geçirdim dünkü saçmalıklar konuşulmaz umarım aşağı indim. Masa kalabalıktı. Kim olduklarını tanıyamadım. Biraz daha yürüdüm.
"Günaydın."
"Günaydın kızım. Gel misafirlerimiz var."
Tanıdık gelemeyen yüzler...Sandalyeye geçtim o an karşımda oturan kişi kafasını kaldırdı. Bu, bu yüz. Rüzgar!
"Ekrem Bey ve Nebahat Hanım Rüzgar'ı da alıp kahvaltıya gelmiş."
Anneme baktım öfke dolu. Daha dün bir bugün iki ne ara bize kahvaltıya geldi bunlar. Neden emri vaki yaptılar! Annem zoraki gülümseyerek.
"Hoş geldin demek yok mu kızım?"
Onlara döndüm.
"Hoş geldiniz."
Ekrem Bey ve Nebahat Hanım gülümseyerek "Hoş bulduk." Dedi. Kafamı Rüzgar'a çevirdim göz kırptı bana. Serseri herif! Gözün çıksın. Tepki vermedim. Önümdeki salatalığı ağzıma tıkıştırdım. Sakin kalmaya çalışıp aynı zamanda bunu çok zor başarıyordum. Kimseyle konuşmuyordum yani soru sormazlarsa ama Nebahat Hanım hiç susmuyor.
"Kocaman kız oldun tabi küçücük hallerini bilirim senin. Kaç yaşındaydın sen."
"23"
"Rüzgar'da 26. Ah çocukken ne tatlıydınız siz”
Aman ne güzel. Gülümsedim sadece. O sıra babam Rüzgar'a
"Oğlum sen neler yapıyorsun. Yurt dışından geçen yıl döndün değil mi?"
"Evet Salih amca. Mimarlık üstüne mastırımı İngiltere'de yaptım."
Bu koca kafalı mimarlık mı bitirmiş. Para ile bitirmiştir kesin. Yoksa küçükken alığın tekiydi bu.
"Çok iyi."
Çayımdan bir yudum alıyordum ki Ekrem Bey.
"Evlilik işini ne zaman sonuca bağlıyoruz."
Birden öksürmeye başladım. Çay boğazımda kaldı. Öksürüyorum. Evlilik? Sonuç? Kafayı yememe az kaldı. Gözlerim yaşardı. Nefes alamıyorum öksürük kesilmiyor. Annem hemen:
"Zeynep su."
Zeynep su getirdi hemen içtim hala öksürüyorum, derin derin nefes aldım. Herkes telaşlandı bir anda. Kendime toparladım. Ne sonucu ya ben daha kabul bile etmedim. Ekrem Bey
"İyi misin kızım?"
Kafa salladım sonra Rüzgar.
"Evlilik fikri heyecanlandırdı sanırım." Dedi sırıttı.
Öfkeyle ona baktım. Bir yudum daha su aldım. Cevap vermedim sonra Ekrem Bey devam etti.
"Basın birlikteliğinizi bilsin bugün baş başa bir yerlere gidin siz düğüne kadar göz önünde olun."
Ne düğünü ne birlikteliği ya? Ben evet demedim bile. En son anneme düşüneceğimi söylemiştim düşüneceğim demek evet demek değildi. Kim neyi öğrenecek neden öğrenecek? Neden bu insanlar böylesine üzerime geliyorlar. Sabır, sakin ol Beste şaka bunların hepsi koca bir şaka.
"Bakın."
Onlara uygun dille bunun aceleye gelemeyeceğini şuan da hazır olmadığımı izah eder bu işin içinden sıyrılırdım. Daha bugün tanışıp yarın evlenecek değildik ya. O sırada annem atladı.
"Biz gençleri yönlendirmeyelim Ekrem Bey. Beste hadi sen Rüzgar'la bahçeye çık biraz konuşun."
Dişlerimi sıkıyordum. Sevgili ailem bana kamera şakası yapıyor olabilir mi? Hiç komik değil ama şaka olmasını yeğlerim.
"Hadi kızım."
Sandalyeden kalktım. Rüzgar'da kalktı. Bahçeye çıktık. Önden önden yürüyorum. Arkadan Rüzgar.
"Duracak mısın?"
Birden durdum ve ona döndüm.
"Bana bak." dedim parmağımı omzuna bastırdım.
Gözlerini omzunda olan parmağıma doğrulttu. Sonra bana baktı biraz yanaştı.
"Evet bakıyorum."
Öfkeyle tısladım.
"Seninle evlenmek istemiyorum."
Sırıttı.
"Nasıl ben sana aşığım. Yani seninle evleneceğim için dünyanın en mutlu insanı oldum babam söylediği an. Güzellik yapma bana bunu lütfen lütfen sev beni. Evlenmemi z lazım”
"Üzgünüm Rüzgar bu evliliği istemiyorum."
Kahkaha attı. O yüzünde oluşan alaycı tavır!
"Kızım ruh hastası mısın?"
"Ne?"
"Bende seninle evlenmek için can atmıyorum herhalde. Babam iş için dedi fazla ısrarcıdır hayır demek mümkün olmaz. Böyle sıradan ve saçma bir oyun oynamayı bende istemedim ama idare edeceğiz. Sabah uyandırdı getirdi beni buraya”
"Nasıl?"
"İstiyor gibi davran zor olmaz herhalde senin için rol yapmak."
Cevap vermedim. Benim işim rol yapmaktı ama kendi hayatımda değildi. Hayatımı yaşarken de rol yaparsan ben nasıl gerçek ben olurdum ki.
"Bir süre geçince boşanırız zaten. Sonsuza dek seninle evli kalacak halim yok. Düşüncesi bile korkutucu zaten. Babam ve annem istediğini alana kadar bırakmaz o yüzden mecburen kabullendim ben.”
Sinirden dudaklarımı ısırdım. Ukala. Ukala dümbeleği. Sen varya hayatımda gördüğüm en ama en salak insansın. Sanki ben bayılıyorum. Evlenmeyecektim onunla asla evlenmem.
"Bence de. Seninle evli kalmak zaten dünyanın en berbat şeyi olsa gerek."
Sırıttı.
"Bir süre ailelere de minik bir oyun oynamak zorunda kalacağız. Babam bu evliliğin gerçek evlilik olacağını düşünüyor. Şanslı olan sensin senin ailen oyun bir evlilik olduğunu bilecek olay bana patladı.”
Sinirden çığlık attım. Ne demek gerçek sanıyor ben adamın oğlunu asırlar sonra ilk kez görüyorum nerede tanıştık sevdikte gerçek bir evlilik yapmaya karar verelim. Bunlar ne ütopik senaryolar. Bu adam oğluna hiç ml saygı duymuyor. Yemin ederim saçmalığın daniskası!
"Bu çok saçma evlenmemiz şart mı? Hayır, başka çözüm elbet vardır. Bunu yapamayız.”
Sırıttı.
"Eğer bir ablan varsa onunla evlenebilirim. Senin gibi mız mız ve suratsız değildir eminim."
"Ablam yok! Bunu zaten biliyorsun."
Beni pek takmadı hatta bana gözlerini devirip kafasını çevirdi.
"Neyse ufaklık içeri geçelim senin muhabbet açmadı beni. Sıkıcı bir kızsın."
Arkasını dönüp gitti. Ben bu çocuğu öldürürüm. Aptal! Bende içeriye geçtim. Babam:
"Konuştunuz mu?"
"Hi."
Rüzgar
"Uzatmayalım diyoruz çabuk olması daha iyi."
"Öyle mi kızım?"
Babama baktım Rüzgar'a baktım. Vücudum buz kesmiş gibiydi. Ben evlenmek istemiyordum hele ki bu adamla evlenmeyi hiç istemiyordum. Yardım et Allah'ım. Herkesin bakışları benim üzerimde.
"Şey ben..."
Gözümden yaş aktı biranda. Öyle değildi evlenmek istemiyordum bu aptal adamla evlenemzdim. Şuna bir bakın baştan aşağı ukalalık akıyor bununla oyundan da olsa evlenilmez.
"Özür dilerim. Yapamam.” Dedim ve ağlayarak odama çıktım.
Yatağa yattım. Hayır ya ben neyin içindeyim böyle. Koca gibi saçmalık bu. O sıra annem geldi.
"Beste ne yapıyorsun? Bu şekilde ağlamakta ne onların yanında. Neyi yapamaz dediler kızım ne olursun.”
"Peki sizin yaptığınız ne? Anne sana düşüneceğim dedim bugün kahvaltıya çağırmışsın adamları. Aklımla dalga mk geçiyorsunuz. Çok kızgınım size. Evlenmem ben o kurbağa ile”
"Beste lütfen."
"Ne lütfen anne ne oldu neden cevabımı beklemedin? Sana düşüneceğim dedim evet demedim. BAşka çözüm bulacaktım babamı yumuşatacaktım. Delirtmeyin beni anne! Kov onları hemen gitsinler. O alaycı piçi görmek istemiyorum.”
"Beste insanlar arayıp gelmek istiyoruz dediler ne deseydik."
Güldüm.
"Müsait değiliz, Beste evde yok, çekimde ya da öldü deseydin anne. Söylenecek yalan çok söylemek isteseydiniz çok yalan vardı”
"Beste! Bağırma yavrum ne olur bak babanlar duyacak."
"Duyarsa duysunlar anne ben o ukala adamla evlenmem. Tipinden piçlik akıyor onun."
Annem bana doğru geldi cimcik attı koluma.
"Ne kadar ayıp. Ağzına yakışıyor mu öyle şeyler."
O sıra Zeynep geldi.
"Sevgi hanım Salih Bey fenalaştı tansiyonu düştü sanırım. Ambulansı arasak mı?”
Hemen aşağı koştuk. Rüzgar babamın gömleğinin birkaç düğmesini açmış tansiyonunu ölçüyor. Ağlamam arttı.
"Baba iyi misin?"
Cevap vermedi. Rüzgar:
"Tansiyonu düşmüş. Zeynep sen ayran yap getir Salih Bey'e"
"Babacım."
"İyiyim kızım."
Benim yüzümden ya daha kötü olsaydı. O sıra Nebahat Hanım bana döndü.
"Sen birden öyle odaya çıkınca adam üzüldü. Neden öyle yaptın? İstemiyor musun yoksa? Biz sizlerin de gönlü var diyez sen yapamam deyip ağlayınca. Eğer öyleyse..."
Babam sadece bu durumda bile fenalaşmıştı şirket giderse ölürdü. O sıra Rüzgar'ın elini tuttum.
"Yoo istiyorum. Rüzgar ve ben mükemmel bir ilikli. Ben biran evden ayrılacağımı düşünce üzüldüm sadece. Çok çabuk oldu her şey şaşkınım@
"Aman iyi tek öyle olsun da."
Gülümsedim. Sonra elimi çektim. Rüzgar'a döndüm.
"Akşam buluşalım. Bir yerlere gider kahve içeriz Beyoğlun'da filan oluruz magazinde çok olur o tarafta."
"Olur güzellik bana uyar."
Zeynep ayranı getirdi babama. Biraz daha iyiydi babamda. Rüzgarlar da biraz daha oturup kalktı. Babam:
"Teşekkür ederim kızım. Benim için yaptığını biliyorum bunu."
Gülümsedim. Babamı öptüm.
"Hep sen bizim için bir şeyler yaptın bu kez de ben yapayım ama baba bu süreçte başka şey düşüneceğim anı kurtardım o adamla kesin evlenirim diyemem.”
Gülümsedi kafa salladı. Odama çıktım. Şeyma'yı aradım. Menajerim aynı zamanda yakın arkadaşımdı canım o olmasa naparım
"Beste ne oldu?"
"Evleniyorum."
"Ne? Şaka mı yapıyorsun?"
"Hayır ciddiyim."
Bende uzun bir süre bunun şaka olmasını diledim ama değildi keşke olsaydı.
"Kiminle sevgilin yoktu senin. Neler oluyor benden gizli acaba? Hemen anlat Beste hemen."
"Dünden beri var."
"Delirdin galiba. Dünden beri tanıdığın adamla mı evleneceksin. Kimmiş o adam?"
"Rüzgar Soykan."
Küçük bir şaşırma sesi duydum. "hıııh?" gibisinden. Haklıydı. Rüzgar Soykan dendiğinde herkes küçük çaplı şaşırırdı.
"Hangi Rüzgar Soykan şu meşhur playboy Rüzgar Soykan mı?"
"Evet."
"Senin onunla ne alakan var?"
Derin bir nefes aldım ve dün gece olanları bir çırpıda anlattım ona. Şaşkınlığını gizleyemedi.
"Kos koca star zoraki evlilik mi yapıyor? Olaya bak kız bundan dizi çıkar be"
"Ne dizisi Şeyma yaşayacağım ben bu hayatı! Ne yapacağım ben. Bir çözüm bul bana kurtar beni.”
"Eğlenceli olur aslında ha kariyerin açısından da onunla evlenmen Beste Rüzgar Soykan'ın karısı olacaksın. Şu Kaan haberleri de söner gider düşünsene o arkada kalan gözü yaşlı kadın imajın silinir. Postların altına yorumlar gelmez, tt olmazsın. Bak bu herif Kaan’dan on kar popüler ve yakışıklı kariyerin şahlanır. Senin içinde kârlı olacaktır”
Ne diyordu bu geceden kalma falan mıydı o kurbağa suratlının karısı olmak övünç değil gülünç bir durumdu.
"Bana bak Şeyma ne diyorum ben sana o aptal her gün başka kadınla çıkmıyor mu? Çapkınlığın kitabını yazmış adamın karısı olmak çok güzel değil."
"Tamam tatlım kızma şaşkınım sadece. İnanması güç. Salih Babam nasıl böyle bir şey istedi senden anlamadım."
İnanması olağanüstü hatta. Ah ah kaderimde buda mı vardı diye ağlaya ağlaya kendimi duvarlara vurmak istiyorum.
"Akşam bir yerlere gidip kahve içeceğiz birlikte görünmek babında."
"Tamam o iş bende merak etme ama dediğimi düşün sadece annen baban için değil sana da yarar bu evlilik. Reklam değerin artar Beste.”
Telefonu kapattıktan sonra yatağa bıraktım kendimi. Bu işten biran önce kurtulmak istiyorum o salakla evlenmek istemiyorum ha eğer evleneceksem de hemen evlenip boşanmalıydım! Ayağa kalktım boy aynamın karşısına geçtim. Sarı düz ve uzun olan saçlarıma baktım toplasam mı acaba. Gerçi ne önemi vardı o uyuz için süslenecek değildim ya! Dolabımı açtım siyah bir kot üzerine füme rengi bir gömlek giydim. Aşağı indiğimde annemle babam kahve içiyordu.
"Hoş geldin kızım kaçta çıkacaksınız?"
"Bir iki saate çıkarız."
"Tamam."
"Baba."
"Efendim kızım."
"Ne kadar evli kalmam gerekecek?"
"Nasıl yani?"
"Boşanma işi diyorum ne kadar süre sonra olur."
"Beste onun ailesi ikinizde istediğiniz için evleniyorsunuz zannediyor. Yoksa Ekrem Bey oyun bir evliliği kabul etmez onların yanında daha dikkatli ol lütfen!"
"Olurum baba ama düğün olana kadar daha iyi bir çözüm bulursak onu yapacağız tamam mı?”
“Peki kızım”
Odama geri çıktım. Dudağıma bir ruj sürdüm çantamı aldım aşağı indim.
"Çıkıyorum ben."
"Nereye?" dedi annem
"Biraz gezerim oradan da sevgili Rüzgar ile buluşurum."
"Nasıl haberleşeceksiniz aldın mı numarasını?"
"Hayır."
Annem yanıma geldi numarasını verdi bana. Ya yemin ederim şaka gibi adamın bende numarası bile yok ama evleneceğiz hobaaa! Evden çıkıp arabama geçtim o sıra telefon çaldı numarasını az önce kaydettiğim adam arıyor! Rüzgar arıyor.
"Efendim."
"Şu buluşma işini biran önce yapalım evdekiler fena darlıyor."
"İyi ben çıkmıştım nerede buluşalım?"
"Beyoğlu'na gidelim canlı oluyor."
Gözlerimi devirdim aklı fikri eğlencede.
"İyi."
Beyoğluna gelince tekrar arardım. Teferruata gerek yoktu. Yüzüne kapadım telefonu. Nefret ediyorum bu çocuktan, ailesinden ama en çok babasından beyinsiz herif. Yol boyunca sakinleşmeye çalıştım pek becerdiğim söylenemez ama sonunda geldim. Rüzgar'ı aradım.
"Evet."
"Geldim ben."
"İyi Velvet’teyim ben gel." Dedi yüzüme kapadı.
Ukala pislik! Yüzüme telefon kapanmasından nefret ediyorum. Mahvedeceğim seni. Arabayı park edip dediği yere gittim. Masada asalak gibi telefonla takılıyordu. Geçtim oturdum kafayı kaldırıp bana baktı. Siyah bir tişört giymiş gözünde siyah gözlükler altında jean dışarıdan oldukça cool gözükse de benim için bir salaktı. Gözlüğünü çıkardı.
"Hoş geldin."
Cevap vermedim. Garson geldi siparişleri verdik.
"White Mocha alayım."
"Bende Americano." Dedi.
Garson gitti.
"Suratsız ve mız mız bir kızla evlenmek zorunda olmam ne üzücü."
"Ukala ve salak biriyle evlenmen kadar değil merak etme!"
Sırıttı yine şu bir şeyleri önemsemez gibi gülümsemesi beni deli ediyordu. Adamın dünya umurunda değil ki. Çarşaf çarşaf haberleri çıkıyor her gün başka kızla. Adam azılı bir sapık bence girmediği kovuk kalmamış!
"Biraz gül hayatım gerçekçi olmak lazım."
"Ben senin hayatın değilim."
"Ah özür dilerim müstakbel karım demeliydim sanırım."
Kahkaha attı. Ağzını yırtmak istiyorum şuan da. Tam bir şey söyleyecekken.
O sıra yanıma iki kız geldi.
"Beste Hanım resim çekinebilir miyiz?"
"Tabiki."
Selfie yaptık daha sonra Rüzgar'a uzatıp "Çeker misiniz?" Dedi Rüzgar biraz bozuldu ama sonunda çekti. Teşekkür edip gittiler.
"Hayranların her yerdeler."
"Öyle."
Senin gibi manyağın hayranı olacak değiller tabi benim olacaklar. Kafasını biraz bana yaklaştırdı.
"Bu evlilik olayından en az senin kadar rahatsız olduğumu kaç kez söylemem lazım?"
"Anladım söylemene gerek yok ama çabuk kabullendin çok garip.”
"O zaman sanki ben seninle evlenmek için can atıyormuşum da sen beni istemiyormuşsun tribine girme. Babam dediğini yaptırır eh ben senin gibi bağımsız bir iş yapmıyorum şirkette çalışıyorum babamın tadını kaçırmak istemem. Kusura bakma ama kabul etmez zorundaydım sana bayılıyormuşum gibi tripler atma”
"Öyle bir tripte değilim."
"Öylesin. Hayır işte rol yapacaksın alt tarafı. Bende can atmıyorum sana emin ol."
Ona göre ne var o benim gibi mükemmel, uyumlu ve güzel bir kızla evleniyor peki ya ben. Mükemmel...olmayan ımm biraz yakışıklı hakkını yemeyelim hatta standartlar üzerinde ama neyse ne salak biriyle evleneceğim kesindi. O sıra siparişler geldi. Kahvemden bir yudum aldım.
"Ben senin gibi parayı düşündüğüm için kabul etmedim babama bir şey olmasından korkuyorum."
"Sonuç olarak ortak paydada buluşuyoruz küçük hanım."
"Evet."
Yüzüme düşen saç tutamını geri attı. Konuşmaya devam etti.
"Bak şu iş ne kadar çabuk olursa o kadar iyi bir süre bekleriz ortam sakinleşir işler yoluna girer yavaş yavaş geçimsiz çift gibi davranır sonunda boşanırız. Sen sağ ben selamet bir daha birbirimizi görmeyiz bile.”
"İyi fikir."
Yani zaten minnoş çiftler gibi yıldönümleri kutlayıp. Ay bizim şunun gelini de doğum yapmış alt mesajı sizin bebek ne zaman baskılarına maruz kalamam bir ay bilemedin iki en fazla üç aydı bu evliliğin ömrü. Kaldı ki doksan gün bile bununla evli kalmak için yeterince uzun ve sıkıcı. O sıra elimi tuttu. Yüzünü bana yanaştırdı. Bu ne yaptığını sanıyor münasebetsiz salak!
"Ne yapıyorsun?"
"Sakin ol gazeteciler gelmiş gizlice çekim yapıyor çaktırma."
Derin bir nefes aldım. Gülümsedim Rüzgar kahkaha atıp elini yüzüme götürdü.
"Çok şekersin."
Elini tuttum avucumun içine aldım ve sıktım. Eğildim sessizce.
"Seni öldüreceğim. Dokunma bana!"
"Ahh zevkle beni öldürmeni bekliyor olacağım çirkin ördek."
Daha çok güldü. Bende güldüm. Dakikalarca birbirimizie kur yaptık hayır ya yok rol yapmak kolay felan değil bu çok başka bir şey insanın kendi hayatında rol yapması imkansız ötesi. Dokunduğu her noktamı dezenfekte etmek istiyorum. Yüzünü parçalayıp aptal herif diye bağırmak istiyorum. Kahvelerimizi içince masadan kalktık. Elimi tuttu. Elimi tutma! Tuttu maalesef elden ne gelirdi. Mekandan çıktık gazeteciler yanımızda. Merhaba alacağınızı alında şu asalaktan hemen kurtulayım lütfen.
"Beste Hanım aşk iddiaları doğru mu?"
Gülümsedim sonra birbirine bağlı ellerimizi kaldırarak gazetecilere gösterdim.
"Ne zamandır ilişkiniz var. Rüzgar Bey geçen ay bir mekanda sabaha kadar bir kızla eğlendiğiniz haberi yapılmıştı."
"Her habere inanmayın arkadaşlar. Tablo ortada mutluyuz."
“Beste hanım Kaan beye hamle olarak mı bu ilişki?”
Soruları cevaplamadan ayrıldık yanlarından. Sorarlardı hep böyle neden sormasınlar ki ben olsam bende sorardım bu dangoz herif her gün başka kızla bu kadınla ne ara sevgili oldu derim. Bunların evliliğinden bir cacık olmaz üç güne boşanırlar derim. Derim de derim yani ama şimdi gülümseyip poz verip mutlu kızı oynamakla meşgulüm.
"Ayrı ayrı gitmeyelim ben bırakırım."
"Neden ben arabamla geldim."
Şoförünü çağırdı
"Beste Hanımın arabasını evlerine bırak."
Sonra bana döndü
"Ne neden bakıyorsun?"
"Adama anahtarı vereceksin değil mi? Yoksa Mesut'un düşünce gücü ile araba çalıştırma gibi yeteneği yok."
Aman ne komik cidden fazla esprili. Çantadan anahtarı çıkardım uzattım sonra onun arabasına geçtik.
"Çocukken de suratsız ve sıkıcıydın."
"Öyle değildim."
"Ne zaman seninle aynı ortamda olsak yüzünü ekşitirdin. İğrenç bir şey görmüş gibi." Dedi
Vurguluydu ses tonu ya da imalı bilmiyorum kafamı çevirip ona baktım. Haklıydı ondan hiç haz etmezdim hiç! Aynı zamanda iğrenç bir şey görmüş gibi bakardım çünkü o iğrençti.
"İğrenç yemek yiyordun çünkü."
"Sadece bu mu?"
Çirkindin. Bence kötü de kokuyordun seni hiç sevemezdim. Kurbağaya benzetiyordum küçükken onu. Konuşmaya devam etti.
"Çirkin, şişko ve sivilceli olmamda mideni bulandırıyordu değil mi?"
Omuz silktim. Çok zekisin evet tüm bunlar midemi bulandırıyordu.
"Ne önemi var çocuktum baki kalan tek şey salaklığın olmuş."
"Yani eskisine göre daha yakışıklı olduğumu söylemek istedin sanırım teşekkür ederim çok kibarsın benim aksime sen felaket olmuşsun çocukken sevimliydim şimdi tam bir çirkin ördek."
Dil çıkardım çok komik onu ciddiye alacak değildim. Çirkin oydu en güzeldim
Gülümsedi.
"Sence inanmışlar mıdır oyunumuza?"
"İnanırlardı belki ama sen her gün başka kızla takıldığın için çok inandırıcı durmuyor."
"Ne yapayım seni mi bekleseydim?"
"Kız düşkünü manyak gibi davranmasan yeterdi."
Kahkaha attı.
"Evlenince ayağımı eve bağlarsın belki? Yani evde dikkatimi çeken başka şeyler olduktan sonra neden dışarıya çıkayım değil mi?"
Gözlerimi kısıp sinirle ona baktım.
"Avucunu yalarsın."
Kahkahası tüm arabaya doldu bu kez bu adam resmen benimle eğleniyordu. Gözlerimle ona ateş saçan bakış attım umursamadı ama attım ben o bakışı. Sen göreceksin kurbağa prens! Gelmiştik. Arabadan inecektim kolumdan tuttu.
"Bizimkiler seni arayıp nasıl geçti derse mıymıntı gibi konuşma sonra benim üzerime gelirler uğraşmak istemiyorum bu saçma işle yeterince vaktimi aldığı yetmezmiş gibi."
Ah aman Allah'ım beyefendi dünyayı kurtarıyordu çünkü! Atom falan parçalarken ara verip benimle buluşmaya gelmiş. Mühim işler arasında onu ne kadar basit şeylerle uğraştırdık. Sanki benim tek derdim buymuş gibi. Uzatmak ya da onunla daha fazla muhatap olmak istemiyordum.
"Olur."
Arabadan indim. Eve doğru giderken içimdeki tek şey bu kurbağa suratlı ile evlenmek istemediğimdi biz bununla siyahla neon kadar alaksızdık. Siyah ve beyaz bile alakalı olurdu ama biz asla. Buna rağmen bununla nasıl Aşk Oyunu oynayacaktım ki ben.